28 Mayıs 2016 Cumartesi

HAYALSİZ KALMAK

İnsan şu 10 milyar yaşındaki dünya üzerinde köksalmış bir ot. Öyleki, şu ana kadar yaşamış gitmiş ve yaşayan 120 milyar civarında bir rakkamdan sözediliyor, yani 113 buçuk milyar kişilik bir göçmen kitlesi var, rakkamla 113.500.000.000. Bunların da egoları, hırsları, kişilik değerleri, inançları, kültürleri, yaşanmışlıkları, aşkları vesair bidolu kariyerleri sözkonusuydu.

Bazen dünyayı betimliyoruz ve bir adet dünya ve yüzmilyarlarca görüş içinde bir tanesi ile avunuyoruz. Suçluyoruz, anlamaya çalışıyoruz, seviyoruz, bağlanıyoruz, ayrılıyoruz, kimden; bir adet dünyadan. Topu topu bir.

Demekki benim bakış açım sizlerden biraz farklı, benim şu dünyayı kabul edişimin temelinde basit bir logaritma var. BİRDEN BİR ÇIKAR BİRDEN BAŞKA BİŞEY ÇIKMAZ.

Yani mevcut dünyaya sadece benin dünyam sığar başka dünyalar girmez. Dünyaya haksızlık yapmayan biri var karşınızda.

Şu karşı dağın başında dalgalanan bayrak gibi, bu düşüncelerimle salınıp duracağım. Belki ben ve benlerden bir çok yerde göreceksiniz, ama hepsinin ortak teması aynı şeyi simgeleyecek. Ben hayaller kurmayacağım, ben hayallere saplanıp kalmayacağım. Ben sizin gibi dünyayı yüze bölmeyeceğim yada yüzle çarpmayacağım. Yaşadığım müddetçe biri bire bölüp hep o bir'i bulacağım.

Msm

Bir Kadın Size Asıldığında

Erkekler aslında dürtüsel olarak dişi merkezli dairelerde gezer ama sadece gezer, peki ya kadınlar erkeklere asıldığında, bir erkeğin ağzından...

Çok askı oldum asılınan, marjinal olarak biliyorum. Kadınlar usta avcıdır ve şakaya gelmez. Nasıl mı?

Düşünelim for eksambıl: Bir kadın gelipte durup dururken küfürler saysa kaç erkek onu ciddiye alır? Çok az. Karşılık? Verilmez, yola gidilir çoğunlukla değil mi?

Kadınların erkeklere asılma mevzusunda, feleği şaşmış ve düşüncelerde kalmış çok arkadaş tanırım. Mesela

İşte bizim işyerinden Yasemin, birgün naasebep geldi ve tiyatro yada spor yada istiklal, bir meramını anlattı, ne demek istedi mustafa diye başlayan sohbetler.

Sizin konuya dalıp, ortak payda yaratıp, bir görüşme teklifi almak amaçlanmıştır. Kadın burda anafikir olarak, tabirimi bağışlayın; köpeğe kemik, eşeğe karpuz, keçiye tuz göstermiştir.

Bu yola girmek veya girmemek konusunda biz erkekler derin ve marjinal hissiyatlara, görüntü fluuluğuna ve düşünce batağına saplanırız. Aklımızda o kadının "beyaz çarşaf" performansı görüntüsü oluşur ve neler neler kaçırdığımız korkusu yer eder. Ziraa zamanımızda bir kadınla yaşanacak evreler artık çok boyutlu bir girdap olarak sürgün vermektedir düşünce çukuruna inildiğinde.

Askerlik eğitimlerinde, savaş veya çatışma halinde ele geçirilen düşman mevziileri ve hareket tarzları konusunda bir bilgi hatırlıyorum: Askerlere cazip gelecek bazı bubi tuzakları. Mesela sigara pakedi, porno dergiler, hatta su-cola tarzı bırakıtlar. Senin bu nesneye el atmanla havaya uçman bir saniye. Sanırım bu korku aklımda epey yer etmiş, bana cazip gelen nesnelerden en otokontrol vitesimle uzak duruyorum. Rum bada rumbada rum.

Bir kadının seninle beraberlik ortamı yaratmaya çalışması ile havaya uçma orantısı çoğunuza marjinal olarak saçma gelecektir, rededersin olur biter ama ya düşünsel derinliğin verdiği rahatsızlıklar? ( Kişiden kişiye değişir ama )

-Acaba ben tam bir erkek değil miyim?

-Ayıp etmiş miyimdir?

-Başka bir salakla çıkarsa acaba pişmaniye olur muyum?

-Dedikodum çıkarmı ipine diye?

-Acaba kadınların gözünde bir numara mıyım?

-Karım veya sevgilim öğrenirse hayatım kayar mıydı?

-Bu zamanda insanlar birbirinden hoşlanırsa gerisi önemli değil miydi?

-Bir dahaki teklif ortamlarında daha mı cesur olsam?

-Bu yaptığım acaba medeniyet kriterleriyle bağdaşıyor mu?

-Telefonuma mesaj çeker mi ve kör şeytan yakalanır mıyım?

-Hayatta bu fırsatlar ya birdaha karşıma çıkmaz sa?

-Ben bu yükü omuzlayamayacaksam, kendime güvenim yok olur mu?

-Oğlum hayatta değişiklikler lazım, böyle olmuyor, ölüp gideceğiz sonunda.

-Yok daha neler neler.

Ve sonuç paragrafı geldi sayenizde: Bir yasaklı veya hürriyetli yola girmek durumunda en belirleyici etken korkularınızdır; sorularınızdan maada. Aşık olursanız korkularınızda otokontrollerinizde devre dışı kalacaktır. Yasak meyve en marjinal meyvedir ama cennetten kovulmayı göze aldıysanız.

Gelecek Simulatörlerim

Fırsatları sunacağımı düşündünüz değil mi? Fırsat zaten hiçbir zaman al sana kullan şekliyle sunulmaz. Ya aslanın ağzındadır, ya dna şifresindedir, yada atmosfere karışmış halde dolanmaktadır. Ben sadece çözümlemeye açık, düşüncenizle zenginleştireceğiniz ve ruhunuzla hayata geçireceğiniz durumları fırsata çevirmeniz şeklinde sunmaya çalışabilirim.

Günümüzde aşırı tüketilen ve içi boşaltılan, doğal olarak aşırı kirlenme şeklinde kaderine bırakılacak olgulara odaklanalım. Bunlardan biri internet. Sanalizasyon. E-ticaret kavramıda bu yüzden terkedilecek. Çünkü her türlü spekülasyona, şişirmeye ve yanıltmaya açık. Bu yüzdendir ki; ticaret merkezleri internetten işlemi kesecekler ve fiziki alışveriş yaygınlaşacak.

Bir diğer olgu ise aşırı şişmiş, patlamaya açık, tüketici ile arasında ruhsal uçurum, bir diğer deyişle, yüksek duvarlar kurmuş olan bankalar. ( Çoğu kişi bana gülecek, gülün gülün. )

Bankalar aşırı mevduat birikimi ve işin yönetilemeyecek kadar büyümesi sebebiyle kendilerini yasama-yürütme-yargı-halk-hak gibi kavramların üzerinde görüyor. Eskiden genç kızların kendini uğruna astıkları Erol Büyükburç'un şimdi bir komedi olgusu olması ve yerini iyi hesap edemeyerek dinazorlaşması gibi, bankalarda

kendi kural koyma, büyüklenme ve istediğimizi batırırız şeklindeki açgözlülükleri sayesinde

1- Siyasetin tepkisini çekiyor
2- Halkı çaresiz bırakanın yokolmaya mahkumiyetini hesaplıyamıyor
3- Kendi aralarındaki tröst'ün piyasa belirleyiciliği rolünü abartıyor
ve en önemlisi:
4- Neye hizmet ettiklerini bilmeyecek duruma gelmiş durumdalar.

Bu gibi sarsıcı çürümelerin olduğu ve kuralsızlığın birinci kural olduğu toplumlarda tarihteki örnekler ekosistemin ne kadar güçlü olduğunu bize kanıtlamaktadır.

Halk, adaleti uygulama erkine sahip olduğunu düşündüğü uç söylemlere yönelir.
Ahlak; kendi kurallarını yeniden yazarak, bazılarının bahçesini kendi sınırlarına dahil eder.
Devrim; kendi çocuklarını yiyerek beslenir.

Konumuza gelelim, sani simülasyona.

Eğitim sistemi yıllarca tartılır, tartışılır ama zamanla işlevini yitirir. Tabularla yetiştirilmiş bir neslin yönlendirdiği eğitim elbette tabuta girecektir. Ben; lisemizin öğretmeni dediğimde, boynu bükük, borçlarıyla yaşayan, bakımsız, sıska ve tüberküloz öğretmenleri hatırlarım. Sonradan sistemli olarak bu açıklarını eğitim sisteminin açıklarıyla beslenerek doldurdular. Çoğu arsız bir partici, komisyoncu, cinci hoca ve karaborsacı oldu. Öğretmenlik onlar için adres belli olsun işiydi . Artık çocuklarımızı rehin alarak bizden ulufe isteyen mafyatiklere dönüştüler. Ahlak yordam görmüş ufak bir azınlık ise ek iş olarak sadece cilt bakım ve beslenme maddeleri satarak boşluk doldursalarda, menfaat aslanı kesildi çoğu. Kendi aralarında kazanç paylaşım ve ev yaptırma dernekleri v.s. kurarak baskın basanındır kürküne büründüler. ( Bakınız; doktorların muayenaneme gel klişesi ) Onları okula gelipte benim ürünümü sat, kapı aç yeter diyen hödükler uyuşturucuya alıştırdı, zaten aç açıktılar, şimdi açtıkça açıyorlar. ( Bakınız, benim ilacımı yaz diyerek doktorları pezevenkleştiren sistem. )

Mustafa temiz kalmayı başardı, gururla gözünüze sokar.

mO-DErN_ iNSAn

Suni gıda, suni dostluk suni ortamlar. Suni sevmeler, suni zeka.

Al sana modern zamanların ürünleri. En önemli avantajı ise; herbirini birdiğerinin yerine koyabiliyor olmak. Ama gerçek olan tek şey, Tüketim.
Alışveriş mekanları suni ortamlar oldu. Şehirliliğin kaleleri bize kapılarını açınca kuralları tekrardan yazdık. Artık suni iklimlerde bizi tüketime iten gösterişin kişiliğimizi aynada büyütmesi ve onaylaması ile TÜRK DÜNYAYA BEDELDİR klişesi dekorunu bulmuş oldu. Bir hamburger ve dev kahve ile 8-10 liraya kalede 4 saat geçirebilir, ve kredi kartımızla ekstra ateş edebilirdik. Taciz yemeden ve her harfi kurşun olarak kullanabileceğimiz ortam bize sunuldu, sunulanı her ahmak gibi midemize boşalttık.

Suni zekalar bizi önce iyi analiz etti, sonra bize website, film, dizi, mp3 olarak sunuldu. Vitesimiz bile otomatik oldu, sen sadece tüket, ben seni beslerim diyen. Kız arkadaş erkek arkadaş bulmak konusu bizden alındı, market alışverişimiz kapıdan teslim, çocuklarımız servise, bilgi hinternet, eğlence tv video vcd. , outsours yayıldı, dağda ovada yazılan zaferler, ekran karşısında yazılır oldu. Bu nimetlerden yararlanmayanlar ise -kulağını ayakparmağıyla gösterenler grubuna eklendi. Ağa dizileri, köy dizileri ile sevinen tatmin olan şavalak montofonlara döndük. Kutular açılınca maymunluk yapanlarla sevinip-üzülen olduk. Televolelerde sadece 20 tekrardan kim kimi dürttü, kim kime boşaldı senaryolarına endekslendik, hitlerin sabun yaptığı yahudilere döndük, ama salaklık rütbesine yıldız eklemektende geri durmadık. Bizi barların kapısında dövecek oldular, bunu bile kabullendik zira sosyeteye meze olmak bile etiket oldu. Eski ziyaretlerin yerini, sms aldı, kahve içme tadının yerini mesaj ekranları aldı. Birbirimizi cenazelerde görünce bile fiziksel değişimlerimize hayret edecek kadar zavallıydık. Politikaya direnenler bile artık imza toplamak sayesinde eylem yapıyorlardı, o yüzden ayakkabı atan gazeteciyi bile terörist sandık.

Ama daha çok tüketmeliydik, colayı bedava dağıttılar, ne işe yarar demeyin, size yüzde 20 fazla tükettirir. Formülünü açıklamazlar ama anlı şanlı gıda kodeksimiz gidipte bu formülü sormaz nedense. Ama bunun yerlisi çıkınca, dinen caiz olurya bu bize yeter.

Kredi kartına 20 taksit fırsatına define bulma sevinci yaşayan morötesi kadınlarımız sayesinde geleceğimizi ipotek altına aldılar. ( kadın için ihtiyaç olmayan 150 liralık emtiayı 50 liraya alınca 100 lira kar, erkek içinse 50 liralık zarar var demektir. ) Tüm tüketimin % 90 ı kadınları kafeslemeye yöneliktir. Zira ev ve araba bile kadının onayı ile, o olmazsa, kadını etkilemek için alınır.

Sonra bize cinsel dürtülerle tüket komutu geldi. Oluk oluk rus karıları pompalandı. Bizim 165 cm kadınlarımız onların bacak boyuna eşitti. Sarışın, bebek suratlı, manken erişimini sağlamış, diri vucütlu ve oldukça anaç bu yaratıklar sayesinde yılda 500 milyon dolarımız kuzeye kaydı. Köyde başlık parası toplamaya çalışan amele bunları gördü ve -Bunlar insan ise ben Hayvanım! diyerek hayvanlığını yaşamaya başladı dahası, köye gönderdiği parayı bile geri çekerek hemde.. Bari vergi alınabilseydi. Sonra bizim gençliğimizde erkekçe-playboy dediğimiz versiyonlar, hareketli ve sesli olarak evlere indi. Leylek hikayelerini anlatırken zorlandığımız 8 yaşındaki çocuk artık Vajinismus yorumu yapıyordu, ateş evden içeri zerkoldu.

Popstarlık için yapılan müracatlar ise camiden taşan kalabalığı sildi süpürdü. Malzeme yine şabanların şarkı söyleyeni oldu.

Allah ve namusu için yaşayan adam, tüm otokontrol frenlerinin kontak yapması sonucu, kredi kartı taksidi için yaşamaya başladı. Artık sevinin tabloyu görünce zira; apartmanın tüm kapıları çelik ve tüm pencereleri demir korumalı.

Artık kadınların meslek ve hayat endişesi yok.

Sosyal patlama kaçınılmaz olunca ortaya piyango ve bahis kandırmacaları sindi. Şimdi parklarda oynanan futbola bakıyorum, bizim gençliğimizde günde 7 saat oynadığımız oyundan çok farklı, şayet ekranda oynanmıyorsa...

Bu osuruk düzeni alın kafanıza çalın ey modern insan....

Kendime ait komplo teorileri ve dünyanın sonuna dair varsayımışlar

Patlarım üretmezsem! Şu yarı gerçeği, "komplo teorilerini," ve etrafında anaforlar yaratan dönenceleri. Ama siz bunları biri bana fısıldadı sayın.

İnternet: ( Hinternetus Widelem )

Bilgiye ulaşmanın en kolay yolu ama ne yol. Bu yol aynen bir böceğin yüzlerce görme gözeneğinden biri. Senin alışkanlıklarını, ilgilerini, fetişizmini, arkadaşlarını, maliye ve finansını, iletişimini veren ve alan bir böcek. Senin bütün ortalamalarını alan, milleti deşifre ederek, onu -saksılaştırma- misyonunu üstlenen. Çıkacak tüm mal ve hizmet dalgasını senden aldığı verilerle oluşturup sıçan dev bir böcek. Sana yedireceği şekliyle.

Tapınak Şövalyeleri: ( eternite Warior )

Bildiğiniz ne kadar dünya varsa, finans bilim siyaset sanat, hepsinin başında yönlendirici bir seçili kurulun adı. Tümden gizlilik ve üstad mahareti ile şekilleniyorlar. Resmi kurullarda eğilimleri sonuca, şirketlerde yönetimleri kulis ile amaca, siyasette ne şekilde menfaat varsa oraya yönlendiriyorlar. Kamuoyu yaratma ve iktidar şekillendirmede bir kararları yetiyor. Son zamanda televizyon kampanyaları en gözde mecraları. Akıllı ve girişimci işadamlarına ortaklık önermeye başladılar, pazardan para kazanmak değil, pazarı elinde tutmak amacındalar. Yeni buluşlar ile pazarda üç ortak adayını birbirlerine düşürerek, piyasada yönlendirme erklerini koruyorlar. Banka borsa ve ne kadar belirleyici enstrüman varsa kontrolü ellerinde. İktidara sözgeçirmede bu enstrümanları kullanıyorlar, aynı zamanda ordu içinde hassas dengelere deprem sinyalleri göndererek, siyaseti dizginleyebiliyorlar. Ergenekon oluşumu aslında geride bıraktıkları bir yılan derisi. Yada kertenkele kuyruğu. Ana şirket ve ona iş yapan tedarikçiler ile buzdağı oluşumunu kolaylaştırdılar. Mesela bir bilmemnecell ve ona iş yapan 3000 yanşirket, mesela bir taponbank ve ona krediyle bağlı 50000 şirket, mesela bir zuhuratbaba belediyesi ve onun işyapanı 1500 müteahit ile açıklayalım. Yani tapınakçılar kendilerine veya bir makama değil sadece amaca hizmet ( we serve ) ile bağlılar.

Ekonomik kriz ( recesition de evaluaten )

Bünyede zayıflayan organın yardım çağrısı ile vücuda zararlı maddeler yayması. Eskiden dünya savaşları ile organize edilen bu kırılmayı şimdi küresel ekonomik krizler dengeliyor. Basitçe: Depremde stres birikmesi. Küreselleşme karşıtları ilk olarak bu konuya uyanmışlardı. Güç kazanması muhtemel ekonomilerdeki yıllık 200 dolar, isviçredeki 27000 dolar ile örtüşmüyordu. Şimdiki kriz bu dengeyi sağlayacak niteliğin başlangıcı. Sular çekildiğinde yer değiştiren kara parçaları, yeni adalar ve bir yığın ölü göreceğiz. Krizler dünya nufüs artışını yıllık % 0,025 olarak sabitlediğinde daha az başgösterecek.

Dünyanın sonu:

Hiiiiç düşünmeyin. Siz öldüğünüzde dünyanın sonu gelmiş olacak. Zira bir dünya var ama o dünya sizin dünyanız. Dolayısıyla dünyanın sonunu düşünmeye ve yazmaya gerek kalmamış oluyor

TUVALET ADABI

Ülke olarak orjinal patentini aldığımız icadımızın "tahret borusu" olduğunu aramızda kaç kişi bilir? Az kişi.

Peki Avrupaya temizlik kültürünü veren bir medeniyetin efradı olarak, bu icadımız olağanüstü sayılır mı? Sayılmasa gerek.

Peki, dedemin asker iken yaşadığı anıyı bilen varmı aranızda? Pek sanmam.

Devriye geziyormuş çingen köyünde, karınları acıkmış, bakmışlar bir eve, ne görsünler, tabak çanak tertemiz. Çingen ağa'da bunları buyur etmiş sofraya, afiyetle yemişler, yutmuşlar.

Yemekten sonra cigara faslında sormuş dedem: Bütün evlerin tabak çanağı pis, bir seninkiler temiz, bravo vallaha deyince, Çingen ağa demiş ki:

Asker efendi, tabi temiz olacak, biz yemeği yedikten sonra tabak çanağımızı palu* lara eyiden iyiye yalatırız.

* Palu ( köpek yavrusu )

Şimdi bende tuvalet adabının efradı olarak bazı tuvalet prensiplerimi devrim niteliğinde olmasa bile anlatmak ve paylaşmak ve yayınlamak istiyorum.

1- Kirli tuvalete girme, yada senin olmayan kiri temizle. Yoksa Üzerine kalır öncekilerin suçu.
2- Sifonu çekmekle yetinme, mikro artıklarıda sil, yoksa üzerine kalır mikrosu makro olmuş şekilde.
3- Mümkün olduğu kadar evde kullan, dışarda kullananacaksan kıçındaki pişiklere iyi davran.
4- Görünmeyen bütün tehlikelerin kaynağı tuvalettir. Alışveriş vc' lerindeki kontrolü yapılmıştır imzalarını asla teminat kabul etme. Ancak amerikada tazminata tabiidir bu vakaalar.
5- Eğer peklik çekiyorsan, yani katılık muzdaribiysen, arada bir sifona bas ki, tuvalet tıkanması kaderin olmasın.
6- Deliğe nişanla, delikle nişanlanma ama.
7- Zenginin ve fakirin buluşma yeri tuvalettir. Eskiden maç tribünleriydi ama, şimdi o da bölüm bölüm oldu. Senden önce rahmi koç kullanmıştır belki, mutlu olma sebebi olarak iyidir.
8- Pisuarlarda altta tahliye borusu bağlantısı olmasına dikkat et.
9- İnsanları en iyi koltuk altı bölgesi, ve insanların karakterini de en iyi tuvaletleri gösterir.
10- Bittiyse yıka, çık.

Ramazan yaklaştıkça Şenlik ateşi harlanan Mustafa

Allaha dualarımda derdom odur ki,
Bana dünyada çile iplerinden sarmaşıklar ördüysen, verme gün yüzü ki, mutlulukla ıslanmak nasip olmasın.

Oysa olanca mutluyum, oysa olanca huzurluyum, oysa olanca sevgiyle kuşatılmışım.

Ama be; ruhun genetiğinde zor şartlara görelik var, hatta göreceli bile değil. Anlayabiliyorum, şifremde biryerde en zor cehennem şartlarına göre performans vermeye odaklı yazılar olduğunu. Öyleya, bir sabah anneyi, bir akşam babayı kaybetmişim, dahada kaybedecek ne var ki,

işte sevdiceğim bütün kadınlar bunu göremedi.

Mustafa zannettiler ki, mutluluk peşinde, aşkı alem peşinde, ruhunun akını-sarısını arıyor,

Hayır. Mustafa için mutluluk eşiğinden içeri girmek, Allahın bahşettiği gün yüzü görmeme kaderinden dolayı mümkünatsız. Siz bana ömrünüzü bile verseniz, ben ı,ı, diyecektim.

Ama olanca samimiyetinizden ötürü teşekkür ederim. Neticede kadınsınız ve düşmanımsınız. Sabah çatışır akşama çay tüttürürüz karşılıklı, cephe başka yamaç başka.

Şimdi ramazan ayına giriyorum, hemde all about ramazan, sizi düşünme işini kısa eylüle bırakıyorum. Başka ateşlerde kızarmama müsade.

ASOSYAL MUSTAFA

Medeniyeti, teknolojiyi, iletişimi, hamburgeri, bankaları, finansı, medyayı, ve daha
hepsini aynı çukurda mangal yapan bir tebligatçı olmakla gurur duyuyorum.

Kola size daha çok tükettirir, birilerinin oyununa gelirsiniz, en hakiki kola hayır duasıdır, en besleyici hamburger mütevazılıktır, en iyi iletişim dinlemektir, en iyi teknoloji okumaktır, en iyi finans, helal kazanmaktır, en iyi banka dostlarındır, en iyi medya gözlerdir, en büyük aşk, Allaha olan ve Allah için olandır.

Özü özetinde,

İnsanlığın bütün konforlarına alenen küfür adam bir adam gördünüz mü?

Sen siz yada senlerden sizler;

Tüketerek mutlu oldunuz mu, iletişim sizi doyurdumu, tek gecelik aşklar sizi tatmin ettimi,

kaçarken kıçı gözüken soytarılardan olmak sizi mutlu etti mi?

Genlerinizin mutasyonu ile, daha kolay mı herşey,

Kedi kendi götünü görünce yara zannedermiş, siz size gösterilenleri nimet saydınız, sosyal statü dediniz, prestij dediniz, demoğrafik yapılara kat çıktınız.

Size hakaret ediyorum, size değil, siz olmaktan çıkmış hallerinize, artık

SEN

oldunuz,

haydi şimdi pizzalarınızın başına geçiniz, memleket sizden obezite bekliyor, memleket sizden kölelik, kula kulluk istiyor, memleket sizden

çabuk ölmenizi istiyor.

MÜTERCİM

Alçak.

Sen kadın mısın be,

Söyle sen ne biçim kadınsın?

Annesin sözde, doğuran-kollayan-besleyen...

KENDİNDEN VEREREK YAŞATAN.

Külahıma anlat. Ufak at civcivler fayda görsün.

Bir adam, bir erkek, bir senin doğurabileceğin, yada ben..

Ateşler içinde kıvrıla kıvrıla dönerken yastık cehenneminde, uyumayı unutmuş.

Sen sefada alemde otta.

Sen git nepale birmanya'ya sri lankaya ve

Kadınlar taşı'nı bul ve ona yüz sür. Belki kadınım diyebilmene geçit sağlar.

SEN KADIN MISIN BE.

Uzaklara güvenerek uzaktan seslenen, aslında kendini dev aynasından yansıtan. Böyle sanal sanal.

Buldum.

Sanal Kadın.

Fahişeliğe mi mensupsun. Ha hay güldüm.

Fahişelikte bazen para bazen dua. Mesleğe kara çalma.

Bataklı damın kızı.

Taşra kozası.

Köy kozalağı.

Şefkat mi lazım.

Yo, beton fahişeşerin şevkatle işi ne..

Seni kafaya mı taktım. Evet, şevkat tuzakları ilgi çelici.

Alçak.

Ne fahişe ne kadın ne ortalaması. Belki karekökünün yanından geçer.

Aslında kadın zavallılığı ama kendini güçlü ve bağımsız görerek balkondan aşağıya tükürme.

Tükürücüsün sen.

Güçlü özgür tek başına.

Filmlerde bile olamaz, filmlerin arkasında yüz kişilik ekip var.

Senin ayakların kaç numara, minicik. Haspam.

Senin bedenin kaç? Yarım urba.

Benim dört dönmelerim küpedir kulağına, al bu günahı, sevaplarınla öde. Sen düşün.

Merak etme orjinal yazı bi yerde saklı, emeğime saygı.

Ama ben burada battaniyelere ağlarken, senin balkondan tükürmen içime yetti. Bu günah sana.

Senin gibilere.

Beyoğlundaki yığın yığın biblo kadınlara.

Heyhat sanal alem, küllerimi döktüm sana. Copi paste erase.

Hadi git, sevgi şevkat başka kapıya.....

YOK BÖYLE İSYAN

İsyandır tadı aşkın; aşktır isyana yakın.
Sana misal getirdim: İsyanıdır aşk aklın.

Vakittir; çürür gider kanser gibi illetle,
Aklın varsa aşk yaşa otuziki milletle,

Zaten ömrümüz hoy hoy, dibi tutmuş karanlık,
Yenisi çıkana dek yarı çapta krallık.

Yirmi iki bin gün; kavanoz sinek dolu,
Kapağı açılırsa bir anda iflas yolu.

Şimdi düşünmeden hiç: Ne dedi bu Mustafa,
Hem kuyuya taş attı, hemde sıçtı bir kaba.

Kedi götünü görüp yaram var zannedermiş.
Ömür aşkı sezerse haram var zannedermiş.

Şimdi başa dönelim, aşkı seda edelim.
Yada aşksız bir ömrü hepten heba edelim.

İsyandır adı aşkın, aşksız isyana bakın.
Size hakaret ettim, Tam kalbime aşk çakın.