22 Ocak 2011 Cumartesi

KÖLE"LEŞ"TİREN DİZİLER

Mustafa olarak, tarihin tekerrürü ile dünyanın döndüğüne defalarca şahit oldum. Nasibime düşen buymuş.

Şu an Türkiyede tüketimin tahtına oturan TV dizileri ve onların devleştirilen karakterleri hakkında yazmak sosyal sorumluluğu zuhur etti, ama, gece rüyamda değil, aklen-mantıken-hissen.

Eski Türk filmlerini bulursunuz, omurgasına ilerlerseniz. Yani karşıtlıklar fenomeninden doğan şimşekvari parlamalar.

Dizilerde yaklaşık 5 dakika İstanbulun estetik mekanlarının gece ve gündüz çekilen artistik fragmanlarını izleriz. Diziye kalite spreyi sıkmada kullanılır, yada kokmuş eti tuzlama işi de diyebileceğimiz. Yönetmen içimizi karartmadan önce içimizi açar.

Dizilerde yurdum insanının gen şifrelerine göre karakter eşlemeleri yapılır. Her birey buradaki şahsiyetleri kendisiyle odaklar. Aynen Acun orço'nun açmısın tokmusun yarışmasındaki karakterleri gibi bir eşleme.

Dizilerde aynı zamanda güncel hadiselere atıf yapılarak, dizilerin buzdolabından çıkma bir ürün olmadığı akıllara çakılır.

Birde, bizde yasak olduğu için, erkek kadın sevişmesi daha öpüşme yakınlaşmasında bitirilerek, yada kadın erkek bileşiği yatağa doğru eğildiğinde kamera utanması dediğimiz şekilde görüntü donarak, yasaklara saygılı bir dizi tekniğimiz vardır.

ULAN BEN BU SAHNEDEN DAHA ÇOK TAHRİK OLUYORUM, DEVAMINI KİM GETİRECEK MERAKINDAN.

Bu itiraftan sonra,,,

Geçenlerde bir dizi oyuncusu-sinema kırması şahsiyetle aynı mekandayım. Garsondan pembe şarap istedi, garsonbey "yok" deyince bir sürü ukelalıklar yaptı.

Ulan sahte kahraman, ulan göt naziği, ulan sömürgen,

Ananın amına baban pembe şarap dökmüş olabilir, ama anandan emdiğin süt için de sipariş verdin mi?