21 Haziran 2009 Pazar

İlk Aşkım; İlk Ayıbımdı...

Ergendim.

O; alışık olduğumdan çok öteydi. Bi kere boyu benden uzundu, yüzüne bakmamak bu yüzden saklı mazeretimdi.

Hayallerime bırakılmış hain bir tohumu, çocukluğumdan gizleyip yetiştirmekti aşkımın manası,

Vücudu; alışık olduğum Nişantaşı komşu kızlarından çook ayrıydı. Kargacık değildi, ne söyleyeceğimi şaşırıp, susarak acizliğimi ve acımasını dilerdim onun çekim etkisinde.

Uzak bir akrabamızın kızıydı, akraba kızı tanımından farklıydı, hazinemdi ama oyuncaklarımdan ayrı bakardım ona örtülere sarıp, kolonya dökerek.

Sanırım o üstün fiziğiyle karşıma çıktığında, beni mahkum etme hisleriyle ruhunu beslerdi. O yüzden; -yüzünden maada, ayaklarına bakardım, onlarda kusursuzdu, ayağına aşık olduğum bu sevimli hayaletin yüzüne varmak eşittir everestlere çıkmak.

Saçları sarıkumral, gözleri ışıklı ve rengarenk, kültürüde sınırdan taşma sinyali veriyordu.

Adını bilmemesi lazım, sadece sonbaharın ulvi manası diyebilirim, yada geç yakalanmış mucize,

Benim talihsizliğim ise çok erken yakalanmaktı sadece.

İsminiz kaderinizdir, size kırkbin kere isminizi söylediklerinde, bin kere isminiz olursunuz.

Ona kendimi sunmak, bir tohumu çürümeye terketmek kadar manasız olacaktı. Bu zirve bana dizçöktürürdü abi...

mustafamehir@hotmail.com

GENELEVDEN KARI ALMAK

Ruhumuza ne oldu deyip deyip durmak ve onu eski albümlerde aramak, görerek onu yakalamak çabası oldukça boşa bir çaba..
İletişim gelişti diyoruz, gelgelelim, komşumuzun öldüğünü ancak yıldönümünde öğreniyoruz. Akrabamız çocuk doğuruyor, çocuğu ancak mezuniyet töreninde görerek doğumunu kutluyoruz. Hani insanlık suçu derlerya, bunlarda kişisel insanlık ayıplarımız.

İletişim eğerki insanlar arası ruhsal diaolog yaşıyorsa var demektir. Şu an okuduğunuz fikirler asla bir iletişim değil, aradaki aracı makine ve kabloların size taşıdıklarıdır. Benden aldıklarını..

Bu tehlikeyi farkına varamadan algılayışım kızlarla ilk telefon görüşmelerimde yaşadığımdı. Telefonki sadece sesti ve kendi beyanlarımı hayaldünyam ile süsleyerek çok daha özgüvenli iletişiyordum. Sonra gerçeği karşıma geliyordu. Yemek yiyen, soluk alan, uzayda yer işgal eden, yüzüne sürdüğü boya kusurlu olan, masrafa yol açan, benim zirve kaliteme ulaşamayan dişi insanlarla diyaloğum, yani sesin sahibiyle olan, gerçekle olan diyaloğum sorunları bölünerek çoğaltıyordu, kısacası, kayboluyordu telefondaki sihir. Telefondaki bin kelime, gerçeğine bir kelime kadar etkili değildi.

Meselemize dönelimden önce, ilk öptüğüm kızın ağzı koksaydı sanırım ömür boyu androjen bir adam olma tehlikesi bile vardı. Çocukken beni köpek ısırması etkisi gibi.

Evet iletişimde ruh aktarımı yok; etkisi güngeçtikçe erimekte. Yani ortam müsait değilse iletişim kayboluyor, biz iletişmiyoruz, "iteleşiyoruz," mesaj paramparça olunca, anlayışın anlamayışı zuhur ediyor. Artık hissedilen tehlikeyi geçtik, "kaç gün ömrü kaldı iletişimin," oradayız..

Hapsettiğimiz ruhları denizin dibinden çıkarmak, ve iletişimin sadece insandan insana gerçekleşebileceğini kendimize yedirmek zorundayız. Eski kült filmlerdeki klişe başlığıma, "kerhaneden kadın alma" ritüeline ne kadar ters baktığınızı biliyorum. Aşağıladığınızı biliyorum. İletişimsizliğin yarattığı karton dünyanıza ne kadar arabesk geldiğinide anlıyabiliyorum.

Fakat bu olayın gerçekleşebileceği kadar insandan insana akan o saf iletişimin nelere kadir olduğunuda sanırım görmek mümkün. Kalıplarınızın yarattığı iletişim bloğundan arada derede sızan kablolara bağlı iletişimle siz;

KERANEDEN KARI ALAMAYACAK KADAR İLETİŞİM BOZUKLUĞINDASINIZ, VEYA BİZLER BURADA KERANEDEKİ KARI SIFATINDAYIZ, RUHUNUZ İSE SİZE UZAKTAN BAKMAKTA BİLE ABES GÖREN DAMAT KISMETİNİZ....

mustafamehir@hotmail.com

Avrupa Uçuşu başladı. ( Romatik-Erotik Anı ) Böl. 2

Uçağa giriş, acaba düşermi, düşerse öte tarafta benim için ne tür hazırlıklar yapıldı. Pist başı, kaptan-ı uçağın rahatlatan konuşması, bir uçak yolcusu segmentinin bu kadar çeşitlilik göstermesine hayretler. Birde, benden dokuz sıra önde oturan kızıl. Bir ara arkaya baktığındaki o lütuf yüzu, o yumuk ama soylu bakışa hayranlık, beni çeken bir gizem, onu banyoda saatlerce kendine yaptığı bakımda görünmez adam olarak seyir etmek düşüncem. Üstüne yorgan olarak çekmesi ihtimaline methiyelerim. Ama dokunursam kaybolacak bir peri masalı ( fair tale ). Ona attığım hayalet halatı farketmesi, belkide bu yüzden, sırf bu yüzden uyuma/dalma halinden vazgeçmesi. Onun dişiliğini kendine hissettirecek birine mi sahip, yoksa kadınların sonsuz arayışı ( duplikasion rölativite ) varmı, yoksa ona kendimi sunabilmenin yani bir yanlışın dört doğrumu yeme ihtimalleri.

Bu kadar huzurla uyumak bile zamanımızda bir ayrıcalık, arkadaşım Kemal hafif dürttü ve;

-Uykucu, Cenevre'ye dayandık, git bi yüzünü yıka, birazdan pasaport kontrolünde terörist muamelesi göreceğiz, sorulara uyanık olman lazım. Hadi bakalım.

Ve onun yanından geçmek, sanırım bakışlarımın merkezinde olduğunu anlamış, arkamdan lavabo kabinine gelmez mi? Bende hakettiği hayranlık, gözüme vurmuş, ona yıldızlı bir samanyolu olarak akmakta.

Gayriıhtiyari; Merhaba, dedi. Allahım şu kadınlar çekimi ne kadarda kuvvetli algılıyorlar..

Merhaba, Cenevreyemi?

Normalde bu soru şehirlerarası otobüslerde sorulur ama sanırım ortamın kuvvetli çekiminden bir espri tutuşturmuştum.

Cenevrede ajans mankeniymiş, fuarda vıp açılışın favorisiymiş. Kardeşi bizin markanın PR yönetmeniymiş. Üniversiteyi Kanada'da bitirmiş, ama Bilkent elektroniğe devam ediyormuş. Sosyal yardımlar gönüllüsüymüş. Tv programlarında editörlük, Halkla ilişkiler süpervizöreliği, CEO asistanlığı, yani bir çocuğunuza en ideal annenin bütün özelliklerini taşıyan, ama sadece hayran olunacak dört dili bilen dördünüde yarım, aynı zamanda, Ortaköyde tavla ustası, yerli dizilerin yorumlarında usta, sizin konunuzu sizden iyi yorumlayacak kadar, bir o kadar yakın, bir o kadar ulaşılmaz ilahi bir varlık.

Her bir maddeyi epeyi epeyi konuştuk, haa bu arada ismide Ceyla, arada kendi söyledi. Neredemi,Otelimizde, onun odasında, onun hazırladığı hazır çorbayı içerken, ( Cenevre otelleri fena kazık, her seferinde hazır çorba götürecek kadar da bizden ) ama ruh ikizliği protokolüne aykırı hiçbirşey olmaksızın, olsa olmazmıydı, elbette olacaktı, ama Ceyla sadece paylaşımından ötürü bile sadece hayran olunabilecek bir cennet kızıydı. Hatta ona İlgiyi anlattım, öyleya bu kadar nitelikli bir kıza ne ile karşılık verebilirdimdiki? En yakın arkadaşıma bile anlatamadığım bir taze yatak hikayesi. Belki öküzlük ama, Ceyla hayatımın en yakın uzaklığıydı. Soyundu, ertesi gün giyeceği ışıltılı fuar kostümünü göstermek için, bir saatir tanıdığı bir araba satıcısının karşısında. Kibarlık babında, çıplak kaldığında arkasını döndü, aynadan gözüken göğüsleri ise tablolarda resmedilecek estetikteydi. Sanırım yüzlerce hayranı olan bir kızın bu kadar yakınında olabilecek bir ruhun, onun muhteşem göğüslerini görmesi en ulvi hediye olsa gerek.Kostümü giymesi ile doğal ışıltısına yıldızların ışığını eklemişti. Dedimya, bu kızın tenine değecek bir ten, yaratılmışa en büyük haksızlık olsa gerek. Açılış dansını sergiledi. Balemsi, sportif ve duygulu.

mustafamehir@hotmail.com

DÜNYAMIZIN ÇÖKÜŞ AGRESYONLARI

Krizlerin çöküş dinamiklerini size vereceğim. Bakalım Türkiye ile bağlantılarını bulmaya ne kadar yakınsınız. Ülkeden bahsediyorum, tıklamadan geçmeseniz iyi olur! Evet okutma etiğine aykırı olsada, üstüne basa basa, kaosun şifrelerini algıladığım kadarıyla okursan iyi olur.

AGRESYONLAR

Kadın Faktörü:

Kadınlar amaçtı eskiden, hatta erkekler kadınların peşinden kutsal bir amaç olarak koşarlardı. Gençliğimde. Erkek öğrenci olurdu veya çırak, sonra kalfa, sonra usta, sonra patron, bu dna şifresini adımladıktan sonra kadın içgüdüsünün peşinden koşmaya hakkı olurdu. O sürece gelinceye kadarki bütün gayreti, toplumun gücünü oluştururdu adamın. Bir ödüldü kadın.

Fakat şimdi daha çırak bile olmadan erkekler istediği kadını elde edebiliyorlar. Çekirdeği parçalayıp dışarı çıkarak kadına ulaşıyorlar, ve toplumu yürütecek enerji açığa çıkmadan kadının üzerinde yokoluyor. Ekolojinin şifresi bozulduğu için, diploma daha birinci sınıfta verildiği için...

Teknolojik Faktör:

Aklı jet nesil, bazı işlerin yapılmasını teknoloji ile çok daha ucuza ve pratik yapmanın yollarını raporlamaya başladılar. Bazı meslekler yokoldu. Postacı, muhasebeci, küçük imalatçı, pazarlamacı, kontrolör, yazıcı, kazıcı v.s. Bir işletme işgücünün ortalama yüzde 45 ini işten çıkardı ve daha çok pazar payı kazanacağını zannederken, öyle olmadığı kafasına dank etti. Çünkü kazanmaya çalıştığı pazarı işten çıkardığını ancak son nefesinde anladı. Bu gidişatın kaçınılmaz bir sonu bir karamizah ama, teknoloji zamanla kendi teknolojisini yeniden tasarlayacak kadar geliştiğinde, teknoloji geliştirici insanlarda devre dışı kalacaklar.

Sanalizasyon:

E-ticaretin ulaştığı nokta ve sağladığı pratiklik sonucu insangücü obezleşti. Sadece hayatta kalabilecek enerjiyi üretebilecek hale döndü. Artık maça gitmek yok, sanalını oynuyorsunuz, artık markete gitmek yok, ayağınıza geliyor, artık çocuğunuzla kaliteli vakit geçirmek yok, bilgisayara bağlıyorsunuz diyalize bağlar gibi, artık ticaret seyahati yok, görüntülü maille sipariş veriyorsunuz, artık severek ve sevişerek evlenmek yok, sanalvizyonla tatmin oluyorsunuz. Artık insanlar arası kinetik enerji alışverişi yok, bilgiye tektuşla bağlanıyorsunuz. Nasıl ki şikayet ederdiniz ya, okulda bize kullanılmayacağımız bilgileri ezberletip duruyorlar diye, işte kendi kuyunuzda boğuldunuz. İnternet anlama değil, ezberin ta kendisidir.

Şarlatan Rekabet:

Rekabetin ruhu daha ileriye konseptinden uzaklaşıp, rakibi yoketme aksiyonuna döndü. Artık bir köşe kapmaca, bir rakibi silmece, bir afyon ile tüketiciyi hayvanlaştırma yöntemleri ayyuka çıkıyordu. Komşusunu öldürmeyen bize dahil olamaz çetesi bayrağı göndere dikti. Büyüyen mafyalaştı. Mafyanın hamuru olmadan hiçbir çatı dikduramaz hale geldi. Rekabet ilkesiyle hareket edenin tabancası belinde ve bıçağı keskin olmalıydı. Keskin değil kanlı olmalıydı. Aciz rekabet edemez sadece şarlatanlık edebilirdi. Genel rekabetin tanımı artık kişiler arası rekabete döndü. Ayak kaydırma, yemleme, ağzından laf alma, tuzaklama, dinleme, özele girme, zaafları afişe etme, kamplaşma, vamplaşma, daha birsürü terim artık damarlarımızı aşındırıyordu. Tanımlar değişti, müdürüyle konuşan kadın orospu, müdüresiyle konuşan erkek jigola, erkekerkeğe takılmak ibnelik, kadınkadına takılmak lezbiyenlik, camiye gitmek gericilik, camiye gitmemek misyonerlik, eve gitmek kılıbıklık, konuşmamak sinsilik, konuşmak tehlikelilik. ve miğdemizi bozan bir sürü çarpıklığın temelinde rekabet denilen temelsiz nifak vardı. Esas düşman bize bütün dostlarımızı yokettirdikten sonra bizi suçlu ilan ederek, yerimize yeni kurbanları koyacak.

Magazin Faktörleri:

Fransız devrimine giden yolda pasta ve ekmeğin rolünü biliyoruz. Bize televizyonda sunulan lüks yaşam, güzel kadınlar, yakışıklı erkekler ve hedef saptıran yayınlar sayesinde, evimize, tezgahımıza, o güzel bahçemize, huzurlu sokağımıza ilgi duymamaya başladık. Kadın tanımı: Sarışın, mavi gözlü, dev memeli, yuvarlak kalçalı, her daim seks tahrikçisi ve pürüzsüzdü. Erkek tarifi: Uzun boylu, yakışıklı, baskın, kadınsı, şiirsel, maceracı ve herşeyi bilen, kadını herseferinde tatmin eden, onun her istediğini yapan masalsı yaratıklar.

Uzağa gitmeyin, bu figürlerin hepsi hayallerodasında hesaplanmış ve birbirine yapıştırılmış ikonlar sadece. Neyi mi düşünmemiz istendi bu kuklalar sayesinde: Kendi hedeflerinin değil bizim sana gösterdiklerimizin peşinden koş, bu yolda tüket, bu yolda yoket.....

Din Yorumları:

Dindeki yapıcı bütünlüğün temel etkenlerine sistematik olarak saldırı sürüyor. Yorumu size bırakarak bu karşılaştırmayı yapmak istiyorum.

İsraftan kaçın x Tüketerek var ol.
Faizden kaçın x Faizi yaşa ve uygula
Yalan söyleme x İmaj herşeydir.
Allah rızası için çalış x Kendi çıkarın için babanı bile tanıma
Akrabayı gözet x Sadece kendine vakit ayır
Zina yapma x Bodrum gecelerinde neler oluyor.
Aşırılıktan kaçın x Sınırlarda yaşa
Çalışana hakkını zamanında ver x Kapıda bekleyen bir sürü işsiz var
Alınteriyle kazan x Dolardan yuroya ordan tl'ye ordan borsaya geç.

Dediğim gibi, yorumsuz..