21 Eylül 2009 Pazartesi

Faşist Kutlamalar Başlasın

Bayram sabahlarında sütlü neskafe keyfi yazısı yazmak yerine siyasete girmek biraz mide asidi olsada, biz aside dirençli birer politikacıyız, siyasetide sindiririz, siyasetçiyide indiririz Alimallah.

Kendi geçmişimize sürüklediğimizde mousu, tüm devirlerimize birer tık yaptığımızda, bir politikacı resmi yanıp söndüğünü görürüz. Bendekiler demirel ecevit özal necdet calp yıldırım akbulut tansu mesut ve taip. Çok arkada olan ama çok özeller de var: Cemuzan Adnan kaveci kamer genç azimet köylüoğlu ve diğer vorld of vonderslar. Ama bu giriş için, konunun özü değil.

Sorduk mu?:

Kendimizi dönemlerin ortalaması alındığında acaba hangi siyasi söyleme yakın buluyoruz diye?

Solcular mesela, çok romantik ve dünyanın olmasını istedikleri bir romantik dünya olması söylemidir temelleri. İdealist-sanatçı, direkt ve isyankar bir ruha sahip olmakla beraber, tamamen paylaşımcılık ve eşitlik denilen felsefeyi güderler. Öğünmek gibi olmasın, dıştan görüntüm aynen solculara benzerdi gençliğimde.

Sol taraf nedense Türkiyede hiçbirzaman külliyen iktidar ile buluşamadı. Çünkü eşit paylaşım sadece çukulatalı gofret'te olur. Yarıdan hesaplayıp bölmeyi başarabilirseniz elbette. Mazlovun o alçak üçgeninde işin anafikri ile karşılaşırsınız, yani sağlıklı toplum yapısı ile. Altta yarı insan yarı böcek olan ezilenler, ezilmeyi sevenler, ezilmeden yapamayacaklar, ve nadiren ortaya çıktıklarında zar zor tutunabilenler, yani loosert ruhlular. Kompleksin üretim fabrikası. Yüzde 70 olup gelirin yüzde 15 i ile alım gülüm yaşarlar. Hatta en büyük oy kaynağı oldukları için, ve normalde sol karakterli olmaları gerektiği halde, ufak vaadlere kanar ve sağdan sağdan giderler.
Ortada ben ve bizler yüzde 25 aldığımız da yüzde 15, babalar gibi yaşarız, evleniriz, hobiler ediniriz, çocuğu da koleje yolladın mı, gir kozana veya vazona. Üsttekiler de aslında bu matematiğe göre yüzde beş olup yüzde yetmiş ile yaşarlar ama bunların kendilerine özel mazlov üçgenleri vardır, hatta dörtgen ve yamukları. Yamulmak istemeyen sosyal kastından dışarı çıkmaz bu teoride. Filmlerdeki şaban hariç, girer çatıya, sıçar çatının ağzının ortasına kısaca.

Birde sağa çekelim. Yaşayan bir geçici organizmadır, sürüden çıkan sürüdür, arı sürüsü olur, çekirge sürüsü olur veya karınca ama mutlaka eski sürüden türerler. Kasıp kavururlar, denize dayanırlar ve Allahın takdiri ile tanışıp yaşam formlarını sonlandırırlar, tohumları rüzgardan yeni bir sürü yaratır ve solu karşılarına alıp, dayata dayata, bazen dayak ata ata yürürler iktidara. Bu kadar.

Diyeceksiniz ki, yahu bu sağın hiçmi omurgası yok hiç mi söylemi yok, yada görünen bir şekli, var elbette. Sürü birarada gezince istediği şekle bürünür. Mesela denizdeki balık sürüsü nasıl topluca bir balinaya benzerse, sağ sürüsüde istediği organizmanın şekline bürünebilir. Vala öyle.

Bu durumda ben siyaset meydancısı olarak, bu yazıda her nekadar romantik olmamasamda >=( yeni kelime ) en azından bir ilke belirleyebildim: TOPLUMA YÖN VEREMEZSİNİZ, SADECE TOPLUMU BİR ARADA TUTABİLECEK YAPIYI OLUŞTURABİLİRSİNİZ VE TOPLUM SİZİN KİRACINIZ OLUR.

Bu yapıda faşizm oluyor. Yani toplumun temel taşı insanın egosunu yüceltmek, ve onu egonuzun altına egzost yapmak.

Çok mu felsefi oldu, çokofelsefe o zaman bu, siyaset yazım bu kadar oluyo benimde.

Beni sevenlere veya sevmeyenlere iyi bayramlar...