9 Haziran 2016 Perşembe

Meteor Zenginleri

......Eğer ki dünü geçmek ise amaç, önce dünlerin arasından geçmeli......

Harcı alemde birkaç tutunduğunuz dal ile eyleştiğiniz günlerdir huzurun tekamülü. Adınız ne olursa olsun, bahçenize düşen meteor kadar talihin sahibisinizdir, yani meteorları gönderen sizin kaderinizi belirlemiş olur. Siz istediğiniz kadar fark yaratanı benliğinizde arasanız da.

Dünyaya çile çekmeye geldik, çileler ise aynamız, boşuna demiyorum, en güzel yüz en çok çile ile yoğrulmuş yüzdür. Dolu bir sınav kağıdı kadar yaşanmışlık barındırır. Ne kadar donanmış isen o kadar çile uygun görülmüştür sana. Seçilmişlik ile seçme hakkı elde edilir tersine işleyen dünyada, zira ölüm ne soğuk bir "a" şıkkı ise cennet ve cehennem onun sevimli ikizidir, çünkü bu ikisinden birini seçme hakkına sahibiz, yada bu bizim tek sahipliğimiz. Başka bir şeyi olduğuna inanan varsa, ki ben onlara "özinançlılar" kategorisine ayırıyorum, meteor bahçe yerine kafalarına düşmüş yorumunda bulunabilirim.

Mümkün olduğu kadar mecramda onları onlara anlattım.

Samanyolu

Kimimiz düşünmedik? şu kainatta hangi noktanın hangi koordinatındayız diye. Evrenselliği, uçsuz bucaksızlık olarak görmedik? Dahil olduğumuz evrenin bir bileşeni olarak, biz de evrenselliği hissetmedik mi?

Bendeniz edebi ruhumda evrenselliğimi az daha öne çıkaran bir zati olarak, bu konulara önemli ama getirimsiz yatırımlar yapıyorum. Bir manada kör korsanın bilinmezliğe sakladığı bir hazine olarak işlem gördüğüm de söylenebilir. Ya birisi ipuçlarımı okuyabilecek bilgeliğe ulaştığında yada dünya atomlarına ayrıldığında hazineme rastlanabilir diye bir etiket giymişim.

Sanmalarım ve sanılsamalarım ile eminim sahip olduğum tüm insanlık ve beşeriyattan ( bu tam bir söylem kalıbı oldu ) daha bilge bir motife sahibim. Hayvani hırs ve deli öfkemi yenmiş bir volkanım, bir milyon yıl önce son küllerimi püskürttüm, etrafımdaki depremlerin de temel sebebi ben değilim. Hayatıma giren, daha doğrusu kaderin zerk ettiği çeşitli insan okyanusları ve doğal sel taşkınları bu volkanı söndürdü, soğuttu. Kendimi asil ve güçlü hissediyorum, ya bu bana yeter.

Üzerimde gezen her kimseye o volkanik günlerime götürmek, kalbi buna kifayet etmeyenlere de, volkan gezisi yaptırmaya hazır bir saygı ifadem var. Benden bir şeyler sökerek götürmek isteyen herkes doğaya ihanet içinde, doğaya ihanetten yargılanacaktır.

Sebebi arzım budur.

ÜRANÜS TE HUZUR

Ölüm ne mübarek bir esinti Allahım. Hücrelere varan serinlik, ve sıfırdan tazelik.

İşte ilkokulda hayal ettirilen sahne; Eski yaşlı dede olan 1981 in ( mesela ) taze fırlama bebek olan 1982 ile yer değiştirme merasimi. Aynen bu canlandırmanın moderni, 2009 Ramazanının ellerinde kayıtlar, yaşanmışlıklar ile göğe erecek olması, ve ardından bir sürü adilik-hayasızlık vede çarpıklık ile yaşanılacak 11 mahkumiyet ayları.

Ne yapacağız,

Bu günah denizinde hücremize işlerken şeytanın asitleri?

Ben buldum,

Ey vedaya hazırlanan Ramazan,

Dünyada batacak günah kalmadı, en günahsızı bile milyar sene yanacağına göre,

Yaşamayı istemek kadar ateşi istediğimiz mutlak,

Sen geldin bir derece temizledin, veya görünen yüzümüzü ağartmayı başardın. El- helal...

Ama gidiyorsun her iyi ve güzel olan gibi. Sana doyamayacağım, gel bana yardım et ve, mesela Allaha varana kadar yolun uzundur, Üranüste olabilir, bir kaçak mola verelim ve beni yaşadıklarınla bir dahaki sen gelene kadar günahsız eyle,

Ne dersin?

Allah Ateşiyle Yananlardan Eyle

Sufi bir ruhum ve bu ruhun gizli dnasında eyleşen bir ahlakım sözkonusu. Benim diyen adamın iradesini, buyum diyen adamın aklını, güzelim diyen kadın edasını bile aklından alacak kadar işlemcili bir beyin sahibiyim. Dolayısı ile olayları sanal yaşayabilir, kimsenin göremediğini görür ve artı 6. hiss denilen ruhani beden oluşumunu kısmen gerçekleştirebilirim. Ne ile;: Allahın verdikleriyle.

Peki bu ruha sahip olmak bazı iğrilmeleri ve sızıları tetiklemezmi be adam dedi birisi arkadan. Çokkk da doğru dedi. Yaklaşık üzerimde bin tane vebal, bin kere diyet borcu ve eğer silinmez ise bir sürü Allaha verilmiş sözüm var. Ve bu konu gündelik saçmalıklardan çok çok öte.

Dünyanın sınırlarını kavramaya başladığımda misyonumu belirlemeye uğraştım. Renk ve ahenk olarak. İnsanların basitliğini ve basitleştiğini görünce, onlara yapacağım iyilik ve katkıların tümünün boşa kürek olduğunu kavrayarak. Sevme denilen gizin haketmeyenlere verilmeyecek kadar değerli olması ama orantısız derecede çok olması beni ve ruhumu sınırlamaya itti. Ekonomi biliminin sevme raddindeki oranını ayarlamaya çalıştım. Sonsuz sevgi, ama hakeden yok. İlk eğrilmem böyle gerçekleşti.

Sonra kaynaklara yöneldim ve suya bir damla olabilmenin şerefini kovalamaya başladım. Kaybolmak ve farkedilmemek bahasına. Daldım vahasına, ama sevgi denizi beni zeytinyağı gibi hep üstlere taşıdı, yani yoğunluğum ve maddesel özelliğim değişmedi. Kendimi martı veya balık olabilir, bir canlıya katmak ve varoluşun nehrinde sonuca ilerlemeye adadım. Yaşam bir denizdeki balığın toprağı merak etmesiyle oluştuğu gibi, merak salınımlarına kaptırdım benliğimi. Yine talihsiz kaderim bana dur çekti. Amaç ve araç uyumsuzluğu diyebilirsiniz.

Bir kadına aşık olarak yoğunluğumu seyreltebilirim diye bir seçenek gözüme ilişti. Öyle ya, aşk denilen ateş herşeyi eritebilir ve ruhu kelepçesinden kurtarabilirdi. Ama aşkın kendisi ile tanışmak, sadece ezilmek ve şekil değiştirip durmaktı, kimyam değişmedi. Biraz ambalajım şekillendi sadece.

Evlendim ve 10 yoldur, on yıldır, büyük eksikliğimi gidererek, insan içinde varolmamı sağlayan büyük kadın ve çocuğumun mimarı Gül ile hayattayım. Kimyam sadece bir gıda katkı maddesi ama ruhumun yoğunluğu en azından katı ve bir işe yarar durumda.

Anlayanlar anladı, ama bende teyid geçeyim, Allahın ateşi ile yananlardan olarak, kimyasal ruhumun doğaya katılma ihtimali ile yaşıyorum. Öyleyse, kim olursan ol, elinde ateşi destekleyecek ne varsa ateşe savur ve yangınımı yükselt ki, kimseyi ilgilendirmeyen bu kimya problemini, mustafanın kimya probleminin çözümüne katkıda bulun.

En iyi yazılarımdan biri oldu, ortam ısındı az biraz....

Karınca'nın Hayatı

Allahım

Sana mektup yazdım, umarım saçma hareketim olmamıştır.
Senin ramazan uçağına bindik, bizi günahlardan ne kadar uzaklaştırdı, sen daha iyi görüyorsun.
Bu uçağa biletsiz binenler oldu mu, bilet kontrol aşamasında başlarına ne gelecek?

Allahım, bir de kızım dedi ki, Baba, Allah baba'ya söyle, babam şu hayatta biraz rahat ve huzur yüzü görsün de, göstersin de, biraz benimle ilgilensin dedi, neden dedi bilmem ama çocuk aklı işte.

Allahım, sen bütün insanların Allahı'sın, öyleyse seninle savaşanlara neden müdahale etmiyorsun? Yoksa benim bilmediğim, de senin bildiğin şeyler var mı diyorsun?

Peki Allahım, neden oruca böyle bir şekil uygun gördün? Aç kalınca senin sözünü daha iyi dinleriz diye mi? Öyleyse bakıyorum da, aç kalanlar dünyada daima isyan hallerindeler. Açlığın ve tokluğun hep yer değiştirdiğini, ve köşekapmaca oynadıklarını bilmeyen var mı?

Allahım, hani o ufakken sevdiğim bir karınca vardı ya, çalışkan, simsiyah perçemli, zeytin gözlü. Beni sevmedi diye onu neden çirkin ve tembel bir şişman karınca yaptın? Yoksa yıllar böyle mi geçiyor?

Allahım, kar yağdığında seninle görüşebilecek miyim?

Mustafa EYÜP Sultan'a Misafir olur....

Yolumun üstüydü, ama kararım ani oldu ve kırdım sola, Eyyübü ensari çekim merkezine. Ramazanda dondurma ve buz gibi su ne ise; o olsun dedim maneviyatımda.

Heyecanlı kalabalıkların arasından süzüle süzüle, susuz fillerin suya yürümesi varya uzak millerin uzağından aynen öyle.

Bahçeler avlular, muhtelif yaş ve ebatta kadın sürüleri, çekirge sürüleri halt etmiş.

Bir islam pazarı arasından geçerek, dualar, mesneviler, şifalar, adeta iman pazarı, herşey din ve şifası üzre.

Serinletici abdest, sosyete bodrumda bütün sezon bu tadı alamamıştır, eminim, nam'az, kuran eşliğinde, her millet caminin içinde, not tutan isveçli hatunlar, arabistanlılar ve dünyanın doğusundan gelip dengeyi sağlayan Caponlar.

Caminin içinde stuna dayanmış bir norveçli, genç, ama bakışı hayalet görmüş gibi donuk, tam bir transmedite.

Uzaktan Eyyube bir dua, zira o kadar çok kadın varkı salkım salkıma, içeri girince sürtünme katsayısı yükselecek belli. Dualarım yerine ulaşmışsa ne mutlu.

Yürüyorum iman pazarınından gerisin geriye, ve bir hediye iniyor gözlerime, kalabalığı yara yara gelen bir zamane kutsisi. Herkezin bakışında maneviyat hayranlığı ile bezeli hayranlık: Eski tayt mankeni Yaşar ALPTEKİN, devri imanımızın imajı.

RAMAZAN EVRİLMELERİ

Son beş sayıyoruz ramazana.

Ramazanda günahkar ruhumuzu kutsal bir emanet olarak bırakanlardan olur ve şakai bir deyişle kutsal 11 aylara gireriz.

Malumun ilanı bu kutsal ayın faziletlerinden bahsederek bahşetmeyeceğim, bilenler bilir tarzımı.

Ben sadece eşi benzeri bu güzel ülkede görülen evrilmeleri dikeceğim gönül bahçemize, fide fide.

Ramazan ibadeti oruç ve diğer kardeşleri, nasıl karşılarsak ona göre karşılar bizi. Of puflarla şişecek bir iç sıkıntısı derlerseniz, sizi of pufun alasına sokar, krize bandırır. Sevgiyle karşılarsanız ramazanı, giderken de ağlarsınız. Akan gözyaşı silinip giden günahlardır, ve inanın 2 damla gözyaşı cehennemi söndürmeye yeter. Bilmem ne zannetmiştiniz amma.

Türk tebası ramazan ayında yıllardır aynı lambayı yakar. Miskinlik, işten kaçma, içe çökme, piyasanın üzerine yangın söndürücü sıkma, ilişkileri geri toplama, önemli kararları bayramdan sonraya bırakma, ve korkunç bir enerji tasarrufu. Peki Allah ne demiş bu uğurda: Ramazan ancak bir meşakkak ibadetidir. Yani kendini nadasa alarak savabileceğin bir dönem değildir. Kendince dengeleyeceğin, kendine göre transforme edeceğin, kırpıp, kısacağın...

Toplumun aynı hizzada buluşma çizgisidir ramazan. Bodrumda kuş adası ve adalarda, madolarda yüklenen günahların boşaltım istasyonudur. Dev uçaklarda, pırpır teyyarelerde o meydana iniş yapar boyalarından arınıp. Aynı sofrada aynı çorba ile hidayetlenirler.

Benim havalanımda Sultanahmet olacak en az 3 en çok 5 gün, nedenmi, ilahi mahşerin dünyadaki en ilahi komedyası bu meydanda kutlandığı için. Japon kucimatsu, irlandalı ırene, holander Gustav, yamyam makumba, hintli Jundi, İsrailli peres ve dünyanın çeşit organizması burada aynı çorbada evrildiği için.

Haydi gel, bizimle ol, hatta bizleri kov çorba tasından. Allah yolunda koşalım Mahşerde buluşalım.