23 Aralık 2009 Çarşamba

Türk insanına pazarlama teknikleri

Mevcut etiketinize yüzde 20 ilave edin, sonra düşün bu yüzde yirmiyi.

Sizin patronunuzu tanıdığını-canciğer olduğunu söyler, aslında yok öyle birşey, ama yüzyıllar boyu böyle devam edecektir bu kalıp. Patronu tanıyan patrondan alır esasen, şahsen ben böyle yapardım.

Sakın müşterinin ihtiyacını belirlemeye kalkmayın, size ihtiyacını kendisi söylesin.

Eliniz mal dolu olsa bile, mutlaka son kalan mal şeklinde pazarlama yapın. Yada ona özel uçakla getireceğinizi, geminin rotasını değiştireceğinizi, hatta fabrikaya özel üretim yaptıracağınızı. Utanmayın; dövizkurunu bile sabitleyebileceğinizi söyleyin.

Asıl mesleğinizin profesör doktor veya yüksek mühendis olduğunu söylemeyi unutmayın, bizim halk mağduru sever, mazlumu nokta nokta ker.

Taksitle yapılan alışverişlerde sakın faiz maiz lafını etmeyin. Bizim halk abartmayı sever ama kabartmayı sevmez.

Çok konuşmak tehlikelidir. Bırakın zaten boş laf profesörü olan halkımız konuşsun ve sonunda "hadi bakalım ver bir tane" diyeceği zamana kadar sabredin.

Satışta bir hatanın bütün sevapları götürmesi diye bir kural geçerlidir. Bütün ihtimalleri hesaba katarak garantili ve yuvarlak konuşun.

Sizin önerinizi veya teklifinizi karıma soracağım diyen insanlara sakın ha kanmayın. Karıya soracağım diyen adama şahsen ben mal satmam. Zaten karıya soran adam karı gibi adamdır.

Müşteri ile zeka yarışı ve iddiaya girmeye sakın kalkmayın. Onun iddia ve doktrinlerini gerçekmiş gibi kabul edin. Aksi halde satsanız bile yaptığınız ticaretten birşey anlamazsınız.

Mustafa, bu söylediklerinin hiçbiri bilimsel ve ilimsel değil diye karşı çıkanlara da hak veriyorum.

Zaten hiçbirşey okulda öğrettikleri gibi değil, bizi kandırmışlar...