4 Temmuz 2016 Pazartesi

YAŞAMAMIŞ HÜCRENİN YAKARIŞI

Yaşam formlarına geçmeyi başaramadım. Boyutlar arası sıkışıp kaldım. Yazılıdan kaldım, sözlüye geçemedim.

Şeklim ne biliyor musunuz, belki şefkat değişkeni, belki aşk berraklığı, belki merhamet zerresi, belki öfke kıvılcımı, yani sizin hücreleriniz olan kardeşlerimden birinin şekli. O yüzden yakarışıma kulak verebilirsiniz.

Sizinle kardeşlerim adına konuşuyorum. Onlar sizin yaşam kanalında rahatça kayabilmeniz için altınıza serilmiş minik bilyeler, zerrecikler halinde, siz denilen kalple birleşik, sizi ifade eden günahsız bir ordu.

Biz emir kuluyuz ve sizinle birlikteyiz, emir sonuna kadar böyle, görevimizi tamamlayıncaya kadar. Bizi çok dikkatli kullanın sadece, çok ince eleyerek, çok doğru ve çok vicdan bileşeniyle. Emanet bilinciyle,

Zamana çok güvenmeyin, kendisi de bizim gibi bir boyut ve hücresel yapıda, yada kardeşimiz, yada bileşenimiz.

Ben ölü doğdum, herhangi bir başlamamış aşkın itiş hücresiyim, herhangi bir doğmamış bebeğin gülen gözüyüm, herhangi bir uçmamış kuşun kanadıyım. Yada yeşermemiş bir umudum. Görevim çile aşamasında bitti, böyle bir takdir var, bilin diye, benim gibi doğamamış hücrelerin sayısı, doğmuşların yüz bin katı, yani sizin gördüğünüz ve bildiklerinizin. Bu doğmamışların bütün sebebi sizsiniz yine, kardeşlerimi kötü yöneten siz.

Doğmamışların vebali de sizlerin üzerinde, bilmeniz gerekir diye, vicdanınızın üzerini silerek onu görebilirsiniz diye, yaklaşan ramazan bereketiyle serinleyesiniz, ve kardeşlerime iyi bakın diye..