21 Eylül 2010 Salı

Mevsimler ve İnsan Tabiatı

DEĞERLER MANZUMESİ OLAN ŞU İLAHİ HAYATIMIZA BAKARSAK, BAKAKALIRSAK;

Değişmeyen değişimin bir dalga olduğunu ve üzerinde biz insanların battığı çıktığı bir tablo görürüz. Hayat mücadelesi ise kısaca "su üzerinde kalmak" anafiilinde şuuyu bulur.

Hayat bu kadar basite indirilebilecek bir olgu değil olsada, hayatta mütefekkir sıfatına erişmiş insanların bakışında çoğu formülün çatısı böyle düzlemler oluşturur.

Beni vazgeçiniz beni boşveriniz, ignore me, yada cayın benden.

Bu düzlemlere mikroskopla bakmayı denediğinizde, bir böceğin gözü gibi birsürü girinti ve çıkıntının hayretler uyandırıcı kareografisi bizde şaşkınlığı tetikler. Geçmişte beraber bulunduğum çoğu insanın şu anki önemi sıfırdır, geçmişte çektirdiğimiz resimleri hatırlamayız, geçmişteki ruh hallerimiz bize anlatıldığında kendimizi tanıyamayız, geçmiş alışkanlıkları bırakırız. Aslında bir dalganın içinde görünmez olduğumuz hissine kapılıveririz. Eski uzakların yakın olduğu bir yerdeyizdir.

Bu yüzden hayatı sarmalamaya çalışırken onun bir su yumağı olduğunu ve dış tesirlerle hareket ettiğini unutmayın. Benden size tavsiye;

KARAYA VARABİLMENİN ŞARTI SU ÜSTÜNDE KALMAKTIR.

18 Eylül 2010 Cumartesi

TÜRK USULU SEKS HİKAYELERİ ZİRVESİ

askerdenyenigelmiştim. komşu ayten teyzenin kızı okşan ile beni evlendirmek istiyolardı. bu yüzden bizi görüştürmek için bi akrabamın evinde okşanla yalnız kaldım. 4 yaşından beri hastası olduğum okşan bende okşanası duygular uyandırıyordu. ona "benimle evlenmek için bazı fedakarlıklarda bulunman gerekli" dedim. bu sözümden çok etkilendi ve "ne gibi fedakarlıklar? diye sordu, mesela burada birbirimizi iyi tanımamız ve birbirimizi içimizi açmamız gerekli dedim. Bu sözden de çok etkilendi ve yavaş yavaş beyaz bistüyerinden bi DÜĞME açtı. yanıma çömeldi. Kalp atışım 180 olmuştu ve benim patriot yavaş yavaş ırağa doğru yöneldi. okşanın göğüslerinden taşan dalgalar ayranımı köpürtmüştü. ona dolapta pezevenk arkadaşlarımın bıraktığı dondurmadan bahsettim ve "çilekli dondurma severmisin?" diye sordum, bayıldı ve derhal getirmemi istedi. Sabahlara kadar onunla atiyenin dondurma şarkısını aypodtan mp3 yaparak dinledik ve çilekli dondurma yedik. Okşan ertesi gün annesine benimle evlenmek istemediğini söylemiş, sabaha kadar bana dokunmayan ve salak salak şarkılarla dondurma yiyen bu gerzeği ormana bile almazlar demiş. şimdi penceresinin altında yağmurda bekliyorum dondurma yemekten sıçamaz oldum, kabız oldum, benim duygularım ne olacak?

rumuz gördüğüm yerde-batman

2.

badafon'un baz istasyonu bakım işleri ihalesini almıştık. kırşehirdeki istasyona bakım emri geldi, vardiya amirim bana meil gönderdi ve "hazırlığını yap, badafondan bi mühendisle buluşacaksın ve işi en geç 2 güne halledeceksiniz" dedi. Arabama atladım ve mühendisle buluşacağımız yer olan kırşehir otogarında beklemeye başladım. Mühendisi erkek beklerken, bide baktım, karşıdan 1.80 boylarında bir afeti evran çıkageldi, merhaba ben serpil, sizinle zor bir görevi yerine getireceğiz, en iyisi önce tanışalım ve ekip uyumunu yakalayalım dedi. Onunla arabada 2 saate yakın konuştuk. Yeni boşandığını, mutluluğu bulamadığını ve hayatta bazı zirvelerini doldurması gerektiğini anlattı. Sonunda kırşehir kaman dağının tepesindeki baz istasyonuna çıktık. Burası adeta bir istasyondan çok, her türlü konfora sahip bir sığınak gibiydi. Baz istasyonu ayar paneli kutusu yerden biraz yüksekti, arabamdan seyyer merdiveni aldım ve duvara dayadım. Serpil o gün kahverengi deri mini etek giymişti. Siyah dantelli kilodunu gördüm. Bi ara dengesini kaybeder gibi oldu, ve onun iri baldırlarını yakaladım, birden elektriklenme oldu ve panelden kaçak yapan elektriğin savurmasıyla kendimizi yatakta buluverdik. Serpilin saçları elektrik çarpmasıyla dikleşmiş ve olanca güzelliği ortaya çıkmıştı, birde deri kıyafeti elektrik şokuyla yırtılmıştı. Aniden "KIRMIZIII" diye bağırdı ve kendimi yere attım. Ne olur ne olmaz Allah muhafaza, kırmızı kafamı delebilirdi. O sırada serpil ayağa kalmış kendi kendine söyleniyordu: Ben hayatımdaki zirveleri doldurmak için daha çooook boşa çalışırım.

rumuz : kendimen

17 Eylül 2010 Cuma

İncelik...

Bana ince olduğum hakkında epey inciler düzen iltifatlar almışımdır, ki bunun eğitimini, görgüsünü, görselini, pdf'ini filan almadığım halde.

Hatta Nişantaşının kenarında bıçkınlarla, fışkınlarla, bitirimlerle büyümüş olmama rağmen. Beyoolu ticaret liysesi, ömer hayyam, hernekadar terbiye bozacak mekanlarda bulunmuş olmama rağmen. İnceymişim işte.

Tabi bu konuda analizsiz kalmak olmaz. Ne inceliği bu, neyin inceliği, hatta 5N-1KA.

Konuyu bakın nerelerden harmanlayacağım.

İçtiğimiz su ne? Molekkül atom, yani zerrenin zerresi ve atomlar arası akışkanlık kaydırıcısı. H2O. Yani bize karışması, bize kaynaşması için gereken şey İncelik.

Aldığımız nefes ne? Oksijen atomu, arada gazlaştıcı. Neticede bizi yaşatan şeylerden biri, ve kesinlikle zerre, kesinlikle ince.

Yani kaynaştığımız herşeyin ince, mini, zerre, atomik ve molekülik olması gerekli.

Yaşamamız için incelik gerekli.

Yediğimiz gıda mesela, şekilden şekile giriyor, ama özümüze karışması için ufalanması, zerrelmesi, yani inceleşmesi gerekli.

Özümüz inceliğe odaklı fiziken, ya ruhumuz, ya tamamlayıcı etkenimiz?

İlişkiler bazında bakarsak, ince insanlarla iletişime meraklıyız, onları seviyoruz, zarafete vurgunuz zaten, ince olsun bizim olsun şeklindeyiz.

FENERBAHÇE PUAN FARKIYLA

Bu senede şampiyonluğu verecektir. İlgilenenlerin 0 216,......

14 Eylül 2010 Salı

SEN MİSİN ANNENİ DİNLEYEN?

Annelere saygıdan taviz verecek olanın kıçı büzüşe.

Kuşak farkı dediğimiz düttürü dünyanın zurnalarından en ikilemli ikilemi hepimizin başında, ya kuşağız yada kuşak başımıza sarılıyor. Saran ve sarılan yanyana, sarmak yada sarılmak aynı anda.

Erkek olalım, erkeksi olalım ( kadınları kastediyorum ) biz anneleri dinleme modundayızdır genellikte. Zira hayat verene en yakın olma sıfatı annededir. Hatta anne olan kadın daha şereflidir.

Özümüz annedir.

Ama annelerin, her ne kadar çok özelimiz olmasına rağmen , bazı hesapsız hareketleri müeccel burada,

yani;

fazla garantici, fazla duyarlı, fazla risksiz, fazla sakin, ve en az getirisi olan şekilleri bize tavsiye ederler, zira anneler için en büyük getirisi bizim selametimizdir.
Haaa, anladınızzzz.

Şimdi annelerimiz hakkında biraz daha analizci ama biraz daha onları sayarak severek düşünebilirsiniz.

11 Eylül 2010 Cumartesi

EVRENİN SINIRINI ZORLAYAN SORULARLA KARŞINIZDAYIM

Fazla rikkate, dialize, consülütasyona girmeden, kapsamlı soruşturmama başlıyorum.

Petrol yakıtı, yani yeraltında inorganikleşmesini tamamlamış eski canlıların bilcümle bedeninin, çökerek, eriyerek, yağlaşarak, difüzyon ve arınmalardan sonra gelecek nesillere bırakıtı olan madde. Tanım doğru sanıyorum.

Ahretsel tanımlamalarda ise belli benzeşmeler var. Ölme sonrası. Biliyorsunuz bedenimizde bazı kraliçe hücreler var, ve bütün bedenin yaşamı bu kraliçe hücrelere hizmete odaklı. Daha çok gen taşıyan hücreler. Söylem şimdi ayağa kalkacak ve diyecek ki, beyin dahil göz dahil bütün hücreler ayrışır!

Sen zaten apayrısın. Referanduma odakla kendini.

Buradaki sorum şu. Acaba ruh dediğimiz bileşenin yolculuğu, kraliçe hücreler üzerinden, bedenin aşamalarına şahit olarak bize birşeyler mi anlatıyor.

Mesela yanacağımız gerçeği. Kraliçe hücrelerimiz petrole dönüştüğümüz andan mı bahsediyor, sonra, yandıktan sonra, karışacağımız atmosfer cennetimiz mi.

Yani ilahi bağlantı, ve petrol oluşum süreci ne kadar kardeş, yoldaş, kaderdaş?

dÜNYAYI ZIPLATMAYA DEVAM EDECEĞİM.

8 Eylül 2010 Çarşamba

Haylazım Bayram

Çeşitlenmedik ne kaldı ki Bayramlar üzerine?

Bilinmedikleri söylesem kısa devre yapar mı şenliğimiz?

Bayramlarda daima 2 psikoloji hakimdir.

1.

Geçen zaman ve ölüm odaklı kilometre taşı psikolojisi ( - )

2.

Sevinç dalgasının sardığı atmesforik psikoloji ( + )

Bu iki metamuntazam daima birbirini çeker bayramlarda. Farklı vektörler gibi farklı taraflara.

Ama kesin olan şudur ki, bayram metamorfozunda bu iki psikolojinin daima varolacağıdır. Zaten Türkinsanoğlunun bütün çabası bayramlarda, eksiyi artıya götürme çabası şeklinde geçer. Bu megaikilemi es geçen ve yoksayan, yada tatile çıkan bütün bayraminsanları, en sonunda bu bilançoya dahil olmak zorundadır.

Size 1,27 yıldır buradan bazı kavramları süzgeçleyip, kaynatıp, doğrayıp, dilimleyip yada giydirip, bazı tanılamalarda bulunan biriyim. Kutsal mıyım, yok hayır, bilge miyim, yok hayır, doktor muyum yok hayır. Ama bildiğim yolda aynen katır gibi size sunmalarıma devam edeceğim. Okumayarak demokratik tepkinizi koyun aslında, okunmak istemiyorum, sadece okumak istiyorum. Bana "düzleştirici jel" diyebilirsiniz ömür tezgahında.

Yazı şeklimi, iskeletimi, tadımı bazı yorumlarda gördünüz, sonunda ben vermek zorunda kaldığım için hakkımı

BENİM YAZILARIM "KEMİKLİ MASALLAR"

GERÇEK VE HAYALİ HARMANLAYIP, İNŞAAT MOLOZUNDAN SARAYLAR YAPMAKTI HAYALİM.

Bu bayramıda bu saraya katarsam ne? diyebilirime geldiğimizde:

Helal sana bayram abi, ramazan dayıyı solladın. Şu kısa boyunla, şu güdük motorunla, deryada dümensiz kalmış bizi çekeleyebildiğin kadar çekhele. Sanada çok sağol, zira bir aydır vitaminsiz ve sakarinsiz kalmıştı beden. Ama bu sayede ruhum duruldu, şimdi sen geldin, ortam kuruldu, şenlik dürüldü, öpebildiğim kadar insan öpeceğim, ve hatıranı ebediyete sürükleyeceğim.

Müsaade edersen Nişantaşında toplanacak para ve şekerler var daha çisil çisil, uzun eşeke de bineceğim, 2 film birdenede gideceğim, babaannemin yüz lirasını çekeceğim, beyaz mendil kirleteceğim, barış abiye eşlik edeceğim, eşşeklik edeceğim, bidaha gel bayram abi, daha dönmedolapa pineceğim....

5 Eylül 2010 Pazar

ŞİŞHANE ve KAVAL

( şiirin üst 2 dizesi alıntı, alt iki dizesi kalıntı )

Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik
Bir güzellik doluyor gülden ve şiirden
Martılar konuyor omuzlarıma

Gözlerim İstanbul oluyor birden
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra hemen kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğin vapuru kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde

Nadimi olmuşum uykunun;
Gözlerin yastık olmuş,
Sözlerin seher.

Yağmurun bir damlasıyım pencerende,
İster sevginle ister şefkatinle gel.
İçimde bir tılsım senin adın;
Öpersen kurbağanım, öpmezsen mahsun bir kel.

4 Eylül 2010 Cumartesi

KARMENA MENDOSA POTBURİSİ

Cahillik kadında güzel durabilir mi?

Aslında karmen romanının 1/1 içeriğini bilmiyorum. Aşk mı, özgürlük mü, mücadele mi, güzellik mi, hepsi mi?

Karmeni biliyorum ama, flemenko şarap gül dans ateş kırmızı. Yani Kadın...

Dünya düzüleliberi ( dünyanın oluşumundan itibaren ) biz saf insanlar, yaradılışın son halkasını kendimiz biliriz,

Ama yanlış biliyorsak,

evrensel bi patlamadan sonra ya havuç başlı tüylü mavi burunlu balıklara dönüşürsek işte o anda insanlık öldü diyebilmemiz de mümkün.

Herkes maksimum duygulara sahip olduğunu düşünmekte haklıdır, çünkü en önemli kişi sizin için siz, ve en kuvvetliside sizin duygularınızdır. Rayiçi endeksi paritesi bu.

Müzeyyen Senar halen hayatta, biliyor musunuz, gidip bi gülümsemesine mazhar olmak için geç değil.,

Geldi Hidayet, dünya basket şampiyonu yapacak bizi ve simit tablasından kupaya giden yolda hidayete ereceğiz, belkide 5. olacağız ama ben şampiyon olmuş gibi sevineceğim içimden, çünkü 40 sayı fark yemekten doymuşum ben diplere.

Bayrama girmeye ramak, ramazan artık bohçacı, bilmiyorum ne kadar hakkını verebildim, ama ben dahil oruç tuttu düşlerim.