2 Haziran 2016 Perşembe

Koyunları Sayarken

Ömür denilen bir çile iplik, içiçe geçili.

Geçenlerde bir film izlerken, ki herkez film seyrederken ben izlerim hayatı, düşünce çatıma bir taş geldi: Abi neden eskiden bir filmi 4-5 kere seyretmek tatlı bir hevesti ama şimdi 1 kere seyretmek zor bir yokuş?

Bunun ilkel sebebi yaşlanmamız. Hayat akarken hayta hayta, artık heves musluğu tıslamaya başlayınca, hep düşeş zarlara konsantreyiz. Yani hem ballı hem kaymaklıyı aynı anda istemekte kararlıyız. Çıkacaksak bir hatunla, afeti devran olmalı. Yiyeceksek bir yemeği, a klas olmalı, süreceksek bir arabayı "made in nasa" olmalı. Gireceksek bir ortama ancak ve ancak saray olmalı. Sohbete dalacaksak, profesörlü ve derin bir söylem olmalı.

Tüm bu devinimlerde yapılacak her hareket tam manasıyla bizi tatmin edemeyeceği için, hiç bir şey yapmamayı yeğlediğimizi de belirtelim. Yada başlayacağımız her işin yarıda kalacağı.

Bu durumda tv dediğimiz "boşluğun hoşluğu" devreye giriyor. Bence televizyon ne mi?

Salıncak. Gittiğin ve döndüğün yer aynı. Evi boşaltın ve saatlerce duvara, olurya gözünüz yükseklerdedir, tavana bakın. Bu sahnenin yavanlığı eşittir tv seyretmek. Yada sonuçları karşılaştırın ve eşitliği daha somut görün. Mongolluğu görün, amaçsızlığınızı, boş bal kovanlarını.

Şimdi bu yazının yanıltmalarını açıklayacağım. "Sanal Reklam" yaptım. Farketmediniz değil mi? Çünkü imkansızdı farketmeniz; sağ tarafı kollarken soldan darbe yiyen boksörler olarak.

İşte yazı sonrası çözümlemeler:

1-Bundan sonra seyredeceğiniz filmi çok daha konsantre seyredecektiniz.

2-Kriterlerinizi aşağıya çekip daha basit konulara katılacaktınız.

3-Hayatı lüks içinde yaşamak mı yoksa manevi değerlere eğileyim mi? sorusunu birkez daha elden geçirecektiniz.

4-Yarıda bıraktığınız bir çok işe yeniden el atacak ve daha kaliteli bir yaklaşımınız olacaktı.

5-Tv izleme zamanlarınızı gözden geçirecektiniz.

6-Birde sabah kalvaltınızda "bal" sürecektiniz ekmeğinize, ihtimaller dahilinde.

ŞEYTAN RIDVAN

Her ölümlünün bir kahramanı vardır ahir alemde. Kitaplardan ve masallardan ziyade, gözleriyle gördüğü ve etkilendiği. Benim de Rıdvan ile olan etkileşimimden bahsedersem azıcık, kimseyi meşgul etmem sanırım.

Kahraman demek, mesela kadınların gözünde bir özel erkektir. Onunla zamanın su gibi geçtiği. Bir çocuk için annesidir, sevginin gözlerden pınar pınar aktığı. Bir esir için ise onu kurtaran isimsiz askerdir, zamanın yeniden başladığı. Veya sizin için ne ifade ediyorsa. Odur işte.

Fenerbahçe'nin buram buram ezildiği ve kaybettiği yıllara rastlar Şeytan'ın zuhur edişi. Dinsiz mason Galatasaray, soğuk ve buzlu beşiktaş çeşit çeşit entrika ve delaletler ile başarıya ambargo koymuşlardı. Hatta bizim eve yakın olduğu için tesisleri, yavaş yavaş beşiktaş ile avunmaya başlamıştım. Fenerbahçe neredeyse bir çocuğun terkedilmişliğini simgelemeye başlamıştı. Yüreğimde meçhul bir yerde yaşıyordu, yaşamıyordu.

Ve karanlıkların efendisi şeytan yeryüzüne indi.

Önce galatasarayın hükümranlığını yoketti. Koskoca galatasaray bir iki çalımla ve depar ile çöktü, her sahte peygamber gibi. Sonra şeytan ve arkadaşları, aynen kızıl orduya benzeyen disiplinli ve ruhsuz beşiktaşın kalelerini yerle bir etti. Dünyada Şeytan hüküm sürmeye başladı.

İstediği kadar atıyor ve attırıyordu. Artık bütün dengeler yerle bir olmuştu. Şeytanın dediği oluyordu.

Tek başına maç kazanmaya başladı. İzmirde, eskişehirde, antepte, şeytan bütün derebeylerinin şatosunu yerle bir etmeye başladı.

Bir malatya maçı hatırlıyorum. Bütün takım telaş içinde, Şeytan gitti, 2 defa, bir attı, bir attırdı, tereyağından kıl çekercesine.

Bir galatasaray maçı hatırlıyorum, Şeytan girdi, durdu, tavana çaktı, şuurumun kapandığını hatırlıyorum.

Bir beşiktaş maçını hatırlıyorum, defanstan top çıkartıp, atak başlatırken.

Onlarcası..

Sonra Şeytanın başına kadınlar musallat oldu. Şeytan sallanmaya başladı.
Sonra Şeytanın bacağını deldiler, şeytan ameliyatlık oldu.
Şeytanı şeytanca bitirmeye muktedir oldular.

Ama yinede Şeytanın geridönme ihtimalinden korktuklarını da hatırlıyorum. Adı şeytandı nede olsa.

Şeytanı maalesef şimdiki nesillere anlatmak çok zor, şeytan yaşanır ama anlatılamaz. Şeytan bütün defansif tedbirlere, pisliklere ve gaddarlıklara rağmen, oyuna şeytanca yorumlar getirdi ve kendi senfonisini çaldı. Ufacık, 1.70 lik 67 kiloluk bir adam.

Bugün asla ikinci bir şeytan gelmeyecek. Bunu biliyorum, ve bu bana yetiyor.