26 Mayıs 2016 Perşembe

BATAKLIK CANAVARI

Akşehir beldesinin Armutalan nahiyesinde padişah 8. Zinaeddin'in ilk avcılık tecrübesi aldığı ormanda geçer adı geçen hikayemiz.

Dünya İncil konseyince sit alanı seçilen belde, fena halde umuma açık olmasından kaynaklı olarak, bütün erkanı, sadberki civanı, desti humayunu, cezbü hemaseti, vede ne kadar ulufe cemiyet varsa hepisini mesiresel manada ağarlıyordu.

Ne zaman ki halifelik Mısır royaltesine geçti, işte o zaman bu şirin ormanın her bir katresi tanem tanem bataklığa dönüştü. Kutsal ulvi bezemeli kuşların ormanı terki ile diye de rivayet olunur.

Daha sonra yapılan riyazi aritmatiklere göre her bir ağacın dibinde bir haftada 80'e yakın fuhşu recazet yapıldığı tatbik buyuruldu. İşte bu hesaba göre, kütle hesabına dalarsak, her sevişmenün cürmü ispermatiği, vede temizlenmeye dökünülen gülsuyu bileşiminin simyası derecelendirildiğinde ortaya amunyum nitrat ve biraz sitrat çıkar ki, maddenin özelliği, ağaç köklerini kurutması ve toprağın yapısını luabalileştirmesi kanun buyruldu.

Yani nereden bakarsanız bakın, bu civan koruluk, en sonunda hicran bir bataklığa dönüştü. Sülfür püskürür hale büründü, ve ekolojisi ile çevreyi süründürür nitelik kazandı.

Buradan çıkan asri hikaye ve talukat şudur ki,

Buradaki şebnemi orman aslında genç kızlığa dalalet olur, fuhşu recazet ise nikahsız sevişme, ispermatik ise sperm manalarına gelir.

Padişah zinaettin ise bildiğiniz ilk zina denemeleridir.

Erkek asla ve asla bir kadına rızası dışında sahip olamaz, kadın sevişme konusunda daha güçlü olan hayvandır.

Yani bataklık canavarı diye kuralsız sevişen kadına derim ben,

En yaratık canavarların içimize kamp buyurdukları gibi..

KIZLARLA BULUŞMA SANATI

Sevgili katılımcı arkadaşlar,

Kayıtsız ücretsiz şartsız-şurtsuz kursumuza hepiniz hoşgeldiniz. İster ilk defa, ister zincirin ucundaki halka, hatta boşandığını eşiniz bile olsa buluşmalarda dikkat edilecek hususlarda birtakım maddeleri birlikte gözden geçireceğiz.

İnsanlar kendileri gibi olanlardan hoşlanır ama, en özel vakitleri ise kendileri gibi olmayanlarla geçirir. Bu sözü daha önceden bilen varmı?

Birkaç kişi elkaldırdı ama, bu söz tastamam ilk defa söyleniyor. Maddenin tabiatındaki çekim yasası, farklı maddeler arasındaki bağlantının ispatıdır, insan madde değildir ama maddelerden oluşur. Su çinko karbon mağnezyum, birkaç örnek.

Burada, bu maddelerin üstbileşiği olan ruh maddesinden sözedeceğiz.

Hedef kitlemiz olan kız-kadın-bayan veya amiyane tabiriyle karılar ( önceki üçlünün teklisi ) ruhlarının işaret ettiği birkaç resmi görmeyi ister, Mesela,

Paylaşım,
Barınma,
Sosyal ihtiyaçların karşılanması,
Fiziksel ihtiyaçlarının giderilmesi,
Üreme fonksiyonu,
Aşk,
Güven,
Hoşça vakit geçirme, vs. vb ....

Bu ana maddeler dışında kadınların bir erkekle, yani sizlerle buluşma durumu gerçekleşmez. Dolayısıyla ilişkilerde arz ve talebi kişileştirmek istersek, kadın talep, erkek ise arz edendir. Ama burada bir ikilem yaşayabilirsiniz.

"Neden buluşmayı isteyen taraf hep erkekler"

Erkeklerde tüm sosyal paylaşım zincirinin üst halkası olan "cinsel güdüler" bu ikilemin ana sebebidir. Burada Yaradan'ın güzel bir sisteminden bahsedebiliriz.

Düşündünüz mü, size sokak ortasında bir bayan gelipte, kendisi için ideal eş adayının siz olduğundan bahsedip, sizle görüşme talep ederse ne düşünürsünüz?

Hocam, ben şahsen bu kadının bana tuzak kurduğunu, başka amaçlar güttüğünü, veya birilerinin maşası olduğunu, en masumu ise kafasından zoru olduğunu düşünüp, redederim.

Doğru, ama bu örnekte ortaya çıkan bir gerçek var, buluşmak istediğiniz kadın zaten sizde ideal eş beklentilerini sınıyor, değerlendiriyor ve karar vermiyor mu? Yani kadın seçici durumda değilmi?

İşte yaradanın sistemi tamamıyle bu prensibe bağlıdır. Ortaya çıkacak yeni nesil için en uygun şartların sağlanması ve insanlığın devamında kadının sağlıklı ortamları arayışı esastır. Erkekler istediği kadını seçerek, ona sahip olduğunda, yuva bağlılığı, eş sadakati, ve neslin devamı dediğimiz bütün manzumeler boşa çıkardı. Eskilerimizin Yuvayı dişi kuş yapar dediği filozofinin temelinde bu özellik yatar.

Şimdide baştaki maddeye dönelim. Neden kadın kendisi gibi olmayanlarla arkadaşlıkta ısrarcıdır?

Hocam, kadınların gözü hep yüksektedir.
Hocam, kadınlar komşunun tavuğuna kaz olarak bakar.
Hocam, kadınların birlikte oldum dediği erkek sayısını üç ile çarpınız, erkeklerin birlikte oldum dediği kadın sayısını üçe bölünüz.

Hepsi güzel bir tespit ama, anafikre hizmet eden tespitler, Yani yine yaradanın bir sistematiği ile karşı karşıyayız. Neslin devamı..

Bakınız, kadındaki gen şayet farklı genler ile buluşursa nesil zenginleşir, doğacak çocuklar daha sağlıklı ve zeki olur. Tam tersi durum ise akraba evliliğinde yaşanan sıkıntılardır. Yaşanan dramları biliyorsunuz. Osmanlının soyağacına baktığınızda, bütün padişah adaylarının avrupalı anneleri var. Hiç dikkatinizi çektimi, Osmanlıyız diyoruz övünerek, osmanlının 617 sene yaşamasının temellerine inmemiz gerekir.

Birde hepimizin en içinde yabancı kadın dediğimiz, cinsel isteklerimizle baştacı ettiğimiz bir içgüdü var. Yüz tane kadını yanyana getirin, 99 u türk 1 tanesi yabancı, uzaktan bile yabancı kadını seçebiliriz, bu konuda itirazı olan var mı?

Hocam bizim türk kadınlarıda yabancı kadına benzemeye başladı, bence biraz zor olabilir?

Evet ama sende bu tespitinle bir arayışın altını çiziyorsun. Türk kadınının rekabette öne çıkma isteğinin. Hem fiziksel hemde görünüş hemde taklit etme şekillerinde ortaya çıkan rekabet.

Hocam, kızlarla buluşmada nelere dikkat edeceğiz, yani konferansınızın konusu bu değilmiydi?

Şimdi, gelelim kızlarla buluşma tekniklerine. Şöyle düşünün, bir jüri üyesinin karşısına çıkıyorsunuz, nelere dikkat edersiniz?

Hocam tabiiki hangi konuda kendimizi göstereceksek, veya yeteneğimizi, veya bilgimizi, o konuya konsantre olur ve bizden beklentilere cevap vermeye çalışırız.

Peki jüri üyesi size hangi konu ile karşılaşacağınızı söylemediyse?

Hocam, bu durumda beğenilmek ile ilgili aklımızda ne varsa, o özellikleri sergileriz.

Mesela,

İyi görünürüz, bakımlı oluruz, konuşmamıza dikkat ederiz, geniş bir perspektiften olaylara yanaşırız, jürinin yönlendirdiği yollara gireriz, enerjik şekilde buluşmaya gideriz, kendimizi daha iyi ifade eden sözleri seçeriz, hayattaki misyonumuzu, ve bunun doğrultusunda geçmişimizdeki iyi anılarımızı düşünürüz, hangi konuya daha yatkın veya yetenekli isek, o yönleri vurgularız.

Doğru, başka;

Hocam ben ilk buluşmaya prezervatifle giderim.

Doğru ama çok direkt hareket, o malzemenin kullanılması sanamı bağlı, jüri üyesine mi?

Hocam, aslında jüriye bağlı ama ortak kararımız da etkili olabilir, yani bende bu konuda çok etkili olabilirim.

Üst maddeler haricinde hazırlıklarında farklı bir tarzı olan arkadaşımız varmı?

Hocam ben ona aile fotoğraflarımı, yazdığım şiirleri, ona ödünç vereceğim kitap, kaset benzeri paylaşımlarımı yanıma alırım.

Ooo, seninki anladığım kadarıyla, kendini bir an önce benimsetip, kayda girmek amaçlı bir hareket.

Hocam, valla ben burada nasıl oturuyorsam, kızlarla buluşmaya da aynı şekilde giderim.

Seninki de kendini gizlemeden ortaya koyarak kabul görme düşüncesi. Bazı riskler içeriyor, biliyorsun, kadın bu ikili oyunda kendini ne kadar gizlersen sana o kadar keşif gözüyle bakar, ama elbette ilerde muhatap olacağı seni belirlemek için gerekli aşamalardan geçmeyi göze alırsa.

Hocam aslında benim içimde dışımda birdir, neysem o yum. Dolayısıyla benim için ilk buluşma neyse son buluşma da odur. Yani kadınlarla buluşurken kendimi farklı şekillere sokmam.

Zaten sen kendini farklı şekillere sokmazsın ama, kadın seni farklı şekillere sokacağına inanırsa seninle görüşmeye devam eder. Senin hangi kadınla görüştüğün, ve o kadınıjn hayatta ne kadar iddialı olmasıyla alakalı bir durumun varlığından sözedebiliriz.

Özetle arkadaşlar, maddenin çekim yasasını, hayatta ne kadar fark barındırdığınızı, çevrenizi ne kadar iyi gözlemleyip, ona göre sosyal rollerinizi belirlemenizi, ve kendinize alçakgönüllü bir güven içinde bulunmanızı, olmak istediğiniz kişi olmaya yönelik işaretler taşımanızı, ve mutlaka bir plan ve yolharitası barındırmanızı tavsiye ediyorum. Birde altın önerilerim var.

Hiçbir kıza-karıya benimle çıkarmısın demeyin, beni kabul ettin ve her istediğimi yapacaksın manasına gelir, sizden beklentisi olan birine, hayır benim senden beklentim var demek olarak algılanır.

Pazarlamanın altın felsefesi olan, fazla konuşma bırak müşteri kendisini anlatsın, sen onu çözümle ve kazan tavrınızı sergileyin, yani konuşmadan konuşturma disiplini edinin.

Kadının görmek istediği özelliklere göre mutlaka B planı geliştirin.

Bir oyunun içinde olduğunuzu ve oyunun kurallarının başkası tarafından konulduğunu unutmayın.

PİPPA BACCA'NIN YOL HİKAYESİ

Hikayemiz yolda geçiyor, ama kimse mantık, sandık veya zındık aramasın.

Dilovası karayolunda asfalt güneşe aşıktır, bu aşkın tuzu biberide kamyoncu' kardeştir. Devamlı araya girip zıp zup, her aşk'taki kavuşma sahnesini engelleyerek kah asfalt tutulması, kah güneş tutulmasına vesile olurlar. Oysa asfaltın amacı çok uzaklardaki aşkına eriyerek yokolmak olsada, güneşin kendisini aldattığından habersizdir. Aynı güneşin, bitki, plaj, deniz, ağaç, kertenkele gibi bir sürü aşkı ve evladı bulunmaktadır. Asfalt evli bir adama erimektedir. Neyse.

Bu kamyonculardan biride aslen Adanalı olan, Malatya büyümeli Kazım DALOĞLU. İlkokul birden terk. Evde karı çocuk filan besleyen bir şöfor. Genellikle antalya istanbul narenciye taşıyan bir demoğrafyası var. Ama kamyoncular arasında bilinen bazı huyları bu hikayeye lojistik sağlamakta. Nelermi bunlar. Kazım bir felsefe geliştirmiş. Gece gündüz yolda, yol bitürlü bitmiyor ve kazım doğal olarak düşüncelere dalıp, gam beslemek yerine, bu enerjisini yolda kamyonuna karı veya ne bulursa atıp, 2 veya 3 saatlik periyotlarda sevişmeye endekslemiş. Çok gürbüz ve yediği zaman yiyen biri olarak, organizmasını sprem üretmeye ayarlanmış. O yüzden ilkokul birdeki yatay çizgileri bile hatırlamıyor, beyin kaymış.

Yine asfaltın güneşe erimeye hazırlandığı bir gün kazım yükü almış gebzeden, 9 saatlik yani 4 sevişmelik yola vurmuş kontağını. Kazım'ın çok övündüğü aletine taktığı bir de isim var, telsizde ona kazım diyen yok bu yüzden. Adını Kobretti koymuş. Kobretti aşağıya, kobretti yukarıya.

İtalyan performer Pippa'yı anlatmaya gerek yok. Barış için yolları eritiyor. Hiçbir endişesi yok başına geleceklerden. Aslında bu hikayeyi sanatsal olarak en manalı tamamlayacak kişide kendisi, anlaşıldığı üzre.

Pippa; uzaklardan eşek gibi kaptırmış yolları yaranda gelen kamyona baktı. Gelinliğini topladı, barışa adanmış bir maceraya silkelendi.

Kazım'ın telsizi öttü; arayan kamyoncu arkadaşı;

-Ula kazım yolda bi mersedes var ( kamyon fahişesi ) vallah sana bıraktım babo, mazot cüzdanı yemeseydi sana bunu yedirmezdim vala, telli duvaklı, nikahı tez basarsın.

Kazım cevaben;

-Ulan bırakmasan noolcah, gobretti açlıhtan gudurmuş, senide karıyıda ekmeksiz yutardı eşrefsizim, lavukkkk, dedi.

Gelgelelim Kazım yaklaşık 10 saattir aşksız vakit geçirdiği için beyni düşünce üretmeye başlamamışta değildi, hatta alternatifli düşünceler, sırayla;

Bu karı yakındaki kasabadan düğünden isyan edip, kaçmışsa, başı belaya girebilirdi

Bu karı, işinde çok porfosyonel olduğu için gelinlikle iş tutuyor ve çok para isteyebilirdi.

Bu karı kendine açık seçik kamyoncu koca arayabilirdi.

Ama neticede katil hormonlar beyni ele geçirip, darbeyi yaptı: KARI HER ÜÇ İHTİMALDE DAHİ KOBRETTİYLE TANIŞIP, KAZIMIN KOYNUNDAN GEÇME SONUCUYLA KARŞILAŞACAK nokta

Kazım devri düşürdü, motor freniyle, vitesi ikiye ve bire alıp, kapının tam paraleline Pippa gelecek şekilde durdu. Tıs, tıs, tıstısss..

Pippa tırmandı, gülücük attı;

Hay Gentleman, via bella la zutti del vechio perla.

Kazım pos bıyığındaki terleri yağdırarak,

Vay, vay vaaay, gobretti lan sana deyyor, beni ye accık diyor lan garı, nikah var olum birazdan.

Aslında Kazım için bu yeni ve çok farklı bir deneyim olacaktı, yıllardır cingen sevmekten neredeyse kobrettinin bile rengi kararmıştı. Hikaye bu ya, aynı dili konuşmaya başladı K.D ve P.B.

K: Kimlerdensin?
P: İtalyanım, barış için dünyayı dolaşırım, herkesin dünyada bir kere yapmak istediğini ben hergün yaparak yaşıyorum. Macera ruhu diyebilirsin.
K: Ne kadar vereceh maceraya?
P. Ne ne kadar anlamadım, ama şayet seksüalite'yi kastediyorsan, seninle sadece bir hikayeyi paylaşıyoruz, bedenim olmamalı.
K: Higayeyi dinliyeh?
P: İsmi Stanyiç ti, 90 gün önce belgrad yakınlarında beni arabasına aldı. Ondan etkilenmemek bir kadın için mümkün değildi. Sonra inanılmaz bir çekime düştük. Onun dağdaki evinde yakın zamana kadar kaldık, sanırım performans sanatçısı olmak her tür sürprizi beraberinde getiriyor. Şu an hamileyim, bundan Stanyiç'in haberi yok. Barış turumu bağdatta tamamladıktan sonra, Roma'da anne olmaya hazırlanacağım. Ona çocuğu doğurduktan sonra evlenme teklif etmeye gideceğim. Çocuğun isminide sen koyarsan bundan büyük mutluluk duyacağım.

K: Orospunun Çocuğu olsun adı.
P: Türkçede nedemek orospunun çocuğu bay Kazım?
K: Bizim çukurovada bir hekaye var. Dagdan inen gurtadam köydeki garılara musallat oluyo, bildiğin sekgz yapıyo, karılarda kurdeşen oluyo, aha o kurtçuklara orrospunun çocugu denir.
P: Çok kabasınız bay kazım, lütfen durumusunuz ben ineceğim.
K: Nah inersün, gel lan bura, çek bakayım saksoyu, sonrasını düşünürüh.
K: Tühhh, ulan karının boynu ipicemiş laann, tutar tutmaz kırıldı lan, dur şunu kapıdan savurak poliz görmeden.

Kazım Pippa'nın cansız bedenini yola savurur...

Kazımın telsizi öter o esnada:

Ula gobretti, karının işi bitmedimi lan, barut ıslahmı ne, patlamadımı lan? stop.

Lan oğlum ben onun işini rampada bitirdim. Yeni garı varmılan? Stop.

Mustafa Kadınları Keşfediyor

Bu denemeyi büyük hadron karıştırıcısı araştırmasının duygusal bir türü kabul edin. Bu kadar iddialı bir demeci ancak Mustafa ortaya atabilir, hiçbir yazar bu çukura inmedi, etrafında dolaşmayı yeğlediler. Bilinen bütün aykuvların en yüzde birine dahil bir adam hariç. İddiası Kadınları anlamak üzerine, her ne kadar belirsizliği belirlemek bilimsel raddede mümkün olmasa bile...,,

İşte kadınların sırları:

Kadınların temel davranış eksenine anafikir olan en etken faktör, küçük veya bebek iken babasının onu gözetmesi, sarılması ve koruma içgüdüsüne duyduğu çağrısal özlemdir. Kadın yaşlandığında bile sosyal ve içsel olarak babasının kanatları altında olma nostaljisinin duygusallığını yaşar. İster baba ile çocukluk veya gençlik anıları kötü, ister iyi olsun.

Kadınlardaki evlenme veya beraberlik içgüdüsünde, her ne kadar partnerinin kişilik özellikleri önplandadır denilsede, esas etken kadına ait sosyal içeriklerin karşılanma yüzdesidir. Kadın tabiatı erkekten çok daha gerçekçi ve garanticidir. ( lazlar veya kürtlerin ticaret anlayışı gibi ) Kadın burada yaradılış içgüdüleriyle, yani 2 kişi olarak düşünür, kendi ve yavrusu. Bu yüzden erkekseniz!: bir havuzunuz, havuzunuzun dolu olması, ve yedek tanklarda su olması, hatta havuz yapılacak arazi ve malzemenizin olması durumunda, kadın kişilik özelliklerinizi ikinci plana atabilir. Atar. Atmaz demeyin, zira her kadın her erkekle uzun vadesiz ilişkilere girmektedir, ne demekmiş? Kişisel özellikler 2. plandadır.

Dünya üzerinde yapılan endüstrisel pazarlama haricinde tüm pazarlama aktivitelerinin yüzde 9o kısmı kadınlara yöneliktir. Diğer yüzde 10 kısmı ise kadınları cezbetmek isteyen erkeklere. Bu dengesizliğin temelini çoğu uzman pazarlamacı izah edemez, ama bu kurala göre şekil alır. Mesela bana araba almaya gelen erkek, aracı incelerken içten içe ya karı korkusu, yada kadın beğenir mi korkusu yaşar. Burada kadından çekincenin temelinde "kadın memnuniyetsizliğinde hayatın kararması engizisyonu; bu adi pazarlamanın iğrenç temelidir. Varolmanın dayanılmaz hafifliğidir.

Kadınlar hakkında bir klişe ise asla "asla"ları olmamasıdır. Sizin kararlılığınız yani biz erkeklerin, kadının bütün zırhlarının eritici solüsyonudur. İstenipte elde edinilmeyecek kadın yoktur felsefesinin anafikri bu kimyasal fonksiyonun sonucu oluyor. Sadece everestin zirvesi, mariana çukurunun dibi olduğunu, ama ulaşmanın zor olabileceğini ekleyelim.

Kadının en etkili silahının gözyaşı olması yargısına inelim. Erkek tarafından geleceğe, yani neslin varoluşuna işaret olan kadının yeisi, karamsarlığı yada umutsuzluğunun simgesi olan gözyaşı, "varoluşun tükenişi" olarak sembolleştiği için, erkek üzerinde tesiri atomiktir.

Kadın anatomisi incelerseniz, "erkeğe göre" dizaynını görebilirsiniz. Bir aracın kokpitini düşünün, ergonomi ve ulaşılabilirlik üzerine bir tasarım görebilirsiniz. Bu yüzden aracı beğenir yada beğenmeyiz. Kendimizi kullanırken hayal edebiliriz. Nasıl ki, bir kadını güzel bulmamızın sebebi ondan doğacak çocuğun iyi bir eser olma fonksiyonu ise, bir kadının şifrelerini incelerken ya kendimize göredir ya değildir. Bu yüzden ideal kadının tasvirini yapamayız. Biz erkekler çeşit çeşitiz zira..

Şimdi aklınıza ufak ufak birşeyler gelecek, bu mustafa kadınlar konusunda bilge, guru, aziz, compedan, veya kadınül emir, ama neden kadınlık müessesesinde bu kadar populer diil diye bir düşünce, olur ya aklınıza gelebilir. Diyeyim: Kadınlar aynı zamanda kendilerini böyle akil adamların karizmasına bırakmak yerine, sarımsak kültürüne sahip, yarıcahil, yarı ergen, yada yada benim kişiliğime göre -yarı insan - sayılabilecek erkeklere daha yakiin görürler. Zira şekil veremediği malzeme kadınlar için ekonom değer taşımaz.

Böyle biline...


"Mustafa MEHİR"

BALE YAPAMAYAN ARI

Zihnim bahar etkisinde, bedenim çok katlı bir rezidans'ın tepesindeki bekleme apronunda. Manzarası ise İstanbul Haritası. Sanırım etkiyi arttırmak için beni burada bekletiyorlar. Amaçlarına ulaşamayacaklar, sundukları işi, işime gelirse kabul edeceğim.

Çok katlı bir rus sekreter, elinde bir liste ile kapıdan göründü, sanırım patronunun özel hizmetleri için de tasarlanmış. Acaba mesai dışında mesai yapar mı diye düşünürken;

-Bay MEHİR, Mr. Munoz sizi bekliyor, wiş yu lack....

Uzun bir koridor, bir yol ayrımı, bir merdiven, birkaç yol ayrımı ve abanoz, devasa bir kapı, kale kapısı olmaya genleri yetmemiş, şifre ile açılan özel güvenlikli....

İyiki eşe dosta nereye gideceğimi söyledim, sanırım beni kaçırırlarsa veya böbreğimi alırlarsa, tahkikat yapılmaya müsait, yinede can benim, korkuyorum ama başım dik.

God afternın Mr. Munoz, haw du yu du? This is Mustafa.

( Türkçe )

Siz hoşgeldiniz, istediğiniz yere oturun, bende içkimi alıp geliyorum mustafa.

Bu şişman, saçlı ve sempatik suratlı bay munyoz, sanırım randevu listesindeki bir sapmadan ötürü, beni İhracatçı veya, bürokrat mı sandı acaba, iş görüşmesi ve içki?...( İçimden )

Size de Votka-Martini bay mustafa sinan, take it, ofisimiz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Valla, gizem, güven, ihtişam ama en önemlisi güç, sanırım bana teklif edeceğiniz şey, bir ortadoğu liderini temizletmek filan olsa gerek.

Munoz derin bir kahkaha attı,

-Demekki vermek istediğimiz Feng-Şui felsefesini başarılı şekilde algıladınız, evet, yapılan iş ve ortam birbirini yansıtmalı. Peki Sekreterim hakkında düşünceniz nedir?

-Sanırım bay Munoz, kendiside bu ortamın bileşeni, Mis Russia benzeri, en az 20 niteliği vardır ve misafiri ezen bir yapısı, sizin için çok özel olmalı.

-Bay Mehir, persepşınınız uzay level, evet o benim için çok özel, 3 çocuğumun annesi, ama evli değiliz.

Bende baltayı taşa vurma depremi, ama bu gavurların karısı hakkında sevişmek isterseniz olayı iltifat kabul ettikleri gibi bir şiar da mevcut. Zaten evli değillermiş ya.

Bay Munoz, iş nedir?

Bakın bay Mehir, biz yıllık 30 milyon cirolu bir organizasyon komitesi şirketiyiz. Avrupada dört ofisimiz var, toplam 30 çalışanımız, ben bu şemada genel sekreterim, ortaklar gizli, yarı resmi statüdeyiz, dernek-şirket sizin tabirinizle, Türkiyede 4 yıldır faaliyet gösteriyoruz, Formula 1 başlayalı beri. Aslında bu yıl aktif olacağız, geçen yıllarda yarış Türkiyede devam edecekmi- or not, şeklinde bekleyişimiz oldu. Ama bu yıl tabelayı oluşturduk.

Bal arısı Destek Hizmetleri ve Organizasyon Limited Inc.

Valla çok sevimli, ama işi anlayamadım, formula yarışına yer hizmetleri davet gibi birşeyler mi faaliyet alanınız?

Geleceğim bay Sinan, öncelikle sizi nereden bulduğumuza gelince,

Bay Burak ve Bay Eran'ı tanıyorsunuz.

Evet, markamızın önemli isimleri, büyük projelerde ko-operasyonda bulunmuştuk.

Evet, bize bu konuda sizin isminizi tek verdiler, güvenli kişi ve sır tutan bir isim istediğimde. Ama biz bununla yetinmedik, sizin hakkınızda sizin bile bilemeyeceğiniz ten-day resarç, yaptık.

Neler buldunuz hakkımda?

Sizin şu kamera kayıtlarınızı bir göstereyim önce, ( laptopuna uzanıyor ) evet, parkta spor yaparken, gazete alırken, yaşlılarla sohbette, mahalle ile tavla oynarken görüntüler, pazardan gelirken ve Coşkunla buluşmanızdan..

Etkilendim, tam farketmedim ama şu öğrenci kılıklı yabancılar sanırım, çok görüyordum onları Beşiktaşta son zamanlarda.

Evet Mustafa, senin kedi gibi uyumayan ve çevrene duyarlı bir adam olmanda bizim için çok önemli, bu şekilde de testi geçtin. Demek istediğim şu, bizim inanışlarımız ve senin inanışların, yaşam profilin matruşka gibi, biri birbirinin içinde. Bununlada yetinmedik, senin blok yazılarınada mustafamehir blogspot.com'dan epey bi psikanaliz yaptık.

Kadınlara önem veriyor ve üzerlerine titriyorsun, duygusal romantik ve aşka konsantre birisin, hikayelerindeki heyecanı yaşıyor ve yaşatıyorsun, iyi satıcısın, satış önce senin aklında bitiyor, sonrasını iyi yönetiyorsun, geçmişinin izlerini okuyanında yaşayabileceği kadar evrensel verebiliyorsun, değer avcısı'sın, derinsin, hazine olan topraklarda gezmekten hoşlanıyorsun, geleceği planlıyor ve tanrısal bulguları nefis gözlemliyorsun, altıncı hislerin ise adeta his dünyanı oluşturuyor. Aşk ve komedi tiradlarını mükemmel birleştiriyorsun, biliyormusun, çok kolay film senaristi, çok kolay tiyatro yönetmeni, gücenmezsen, çok kolay profesyonel aşık, devrimci fenomen veya yazar olabilirsin.

Munoz dostum, bu özelliklerden hangisinden faydalanacaksınız, yani hangi tarlada ne arayacağım?

Bak, işimiz suskunluk yasasından beslenir, şu sözleşmeye bir göz at. ( 20 sayfalık bir sözleşme )

Valla iş burada yazmıyor, ama Amerikadaki yıllık hizmet kontratları gibi, incelersem daha birçok key göreceğim muhakkak ama, ücret kısmında yıllık 540.000 Am. doları yazdığından sebeple ki bu 800 bin lira eder, herhalde benden bir Kült Amerikan dizisi yada yuniversal bir filmin senaryosunu isteyeceksiniz?

Hayır dostum, Formula etapları boyunca dünyayı dolaşacaksın. Şimdi toplantı odamıza geçelim.

Şu listeye göz atarmısın,

Valla sanırım yani, formula pilotlarının listesi, özellikleri ve resimleri, birde nelerden hoşlandıkları.

Mustafacığım, bu adamlar senelik 10-15 milyon karşılığı takımlarla sözleşme yaparlar ve toplamda 3 milyar Avroluk bir event'e, ekonomik harekete lokomotif olurlar. Aynı zamanda insan aynı zamanda makine olarak.

Evet,

Evet değil sadece senden daha fazlasını beklerim.

Yani, bahisler, reklamlar, sponsorluklar, yayın gelirleri, gizli bahisler, marka yarışı, ekonomik yansımalar, emlak, konut, medya, seyahatler, turizm, fan klüpler, organizasyonlar, sosyal içerik, ülke imajı, propaganda,

Evet mustafa kabaca 3 milyar görünen totalde 20 milyarlık bir yerdeğiştirme operasyonu, ama bu oyunun kuralı pilotların yarışma ve rekabet çemberinin içindeki perpormanslarıyla çok alakalı. Eğer bizim şirketin yapıcı etkisi olmaz ise, bu değer yarı yarıya inebiliyor. Ana sözleşmeyi takımlar ile yapıyoruz ama gizlice, yani senelik 200 milyon avro gibi bütçesi olan markalarla, bu yüzden bazıları çekilme tehdidiyle gündemdeler.

Ne yani ben bu markaları ikna edici ne yapabilirim?

Gizli ama en az 100.000 insanın istihdamını ilgilendiren bir görev diyebilirim.

Casusluğumu önleyeceğim, iletişim mi sağlayacağım, ajanlıkmı bay munoz, ne iş anlayamadım, fonksiyonum ne olacak?

Sana imaj lojistiği sağlayacağız, uluslararası tanımlanacaksın ve ekibin olacak. Başrolde sen olacaksın. İşin Hospitality...

Yani?

Bu pilotlar ortalama hergün 4000 ila 5000 kalori ile birer demir adam olarak yaşarlar, yarışmalarda yaklaşık 5 kilo kaybederler, onaylanmamış bir bardak suyu bile içemezler, anneleri ölse bile bırakıp gidemeyecekleri 1000 sayfalık bir sözleşmeye imza atarlar, bir nevi andro-insan olarak yaşarlar, duygusal ilişkiye giremezler, sekste bile gözlem altındadırlar.

Bunların seksini mi gözleyeceğim,

Hayır mustafa, bu adamlara her gittikleri memlekette, o bölgenin karakteristiğini yansıtan kadınlarla birlikte olmasını sağlayacak hostu yöneteceksin.

!!!

Yani mesela Türkiye'deler yarışa bir hafta kala, bu yirmi adam ile one night stand, tek gecelik kalma dediğimiz partnerler ekibini ayarlayacaksın,

Abi siz bu ekipleri tırlarla taşısanıza, ne gerek varmış?

Tekrar ediyorum Mustafa bey, yarışın atmosferi içinde eğer alışık oldukları tenlerle ilişkide bulunurlar ise dereceleri yaklaşık yüzde 26 düşüyor bu adamların, o yüzden diğer insanların hayatlarında üç beş defa yaptıkları, hayat veren, hücre yenileyen, ruhtaki bütün toksin maddeleri ayrıştıran, dolayısıyla amaca, hedefe daha iyi konsantre olmalarını sağlayan, egzotik ortamlarda ilişkide bulunmalarını sağlayacak bir misyonu yönetmen için işte sözleşmen.

Biz bu rekabeti eğerki birtakım ilaç, iksir, veya beslenme ile sağlayabilseydik, bu riskli şirketi kurmayacaktık. Mesela son ziyaretimizde bu işi önemli bir magazin yazarına verdik ama, aksaraydan blok kızları toplamış, ucuz olsun diye minibüse doldurmuş ve otel otel gezerek serv etmiş son of the beach. Kızları bize 3000 dolardan fatura etti, oysa 250 vermiş kızlara, yani...

Yani tipik Türk mantalitesi, Turisti kazıkla.

Evet. Senden nasıl kızlar istediğime gelince,

Şu sosyete sayfasını aç, bak mesela, sizin sosyetenin gözde bekar kızları, iyi üniversitelerin güngörmüş kızları, gösterişli pop yıldızcıkları, güzellik yarışması portfoliyosu, tarzı anladınmı? Bir seferlik, kaliteli, yani 100.000 kişinin ekmeğine reçel sürecek kızlar, bu da benim tabirim.

Munoz abi,,, benden istediğini anladım, hatta sıkıntıdan döktüğün terlerin kutsal olduğuna inanıyorum. Evet konu diplomat bir adamın harcı asla bir pezevenk organizasyonu değil, ama edebiyatımda satır aralarını daha iyi okusaydın abi mesela, dünyanın geleceğine dair satırlarımı, orada şunu söyledim.

Dünyada gelgitler olacak, dalgalar çekildikten sonra ortaya yeni karalar, yeni adalar çıkacak, bazı fazla büyüyen yerleri su basacak ve binlerce canlı ekolojije kendi varlığını verecek, dünyanın dengesi binlerce yılda bir bu şekilde yerine oturur abi, sen burada şu yorumu yapmalısın. Ekoloji ile ekonominin anatomisi tamamen birbirine benzer, pilotlara yapılacak bu tıbbi yardım ile formula ekonomisi bence kurtulmaz abi. Ama senin projene'DE BAŞARILAR DİLİYORUM. ÇIKIŞ NASILDI MUNYOZCUĞUM?

Söylem Teyze'nin Kimono'su

Krizden sebep, krizden bahane; sönük geçmiştir Söylemin doğum günü hediyelerinin gravitesi. En pahallısı 35 liradır Cevahir aveme hediyelik eşyalarından mamul. Ne mi?; arabasının iç dikizine asmak üzere pembe patik çifti.

Yine bir pazar, nöbet, yağmur klasiğinde yeni bir yazı, bu yazılar bedelsiz ya, en kazançlı olanlar okuyanlar, ama en mutlu ben, okunduğu için.

Söylem teyze, bu hediye tatminsizliğinden sebep, bankadaki 63 bin eurosunu da kaynak belleyerek, kendine ilginç bir hediye almak üzere, ruhların zindanı İstinye Park'ta avlanmaya çıkar. Alacağı hediye işine proje olarak bakar. Üst katların birinde üst katman bir mağaza bulur, mağazacı beyin portresi dikkatini çeker, Da vinci canlanmış, posta gazetesi okuyor sahnesi '2009 şeklinde.

-Hoşgeldiniz küçük hanım jestiyonu ile birlikte, başlarlar Söylemin projesini iredelemeye.

Söylem: "Fiyat takıntım yok, gösterişli ama gelenekçi, sağlam ama dayanıklı, geleneksel ama modern, canlı ama mütevazi, sürrealist ama rekabetçi, kullanışlı ama kişiye özel, tarihi ama asrii, orjinal ama teknolojik, yıllanmış ama alkolsüz, karizmatik ama sade, milliyetçi ama laik bir ""şey"" bakıyordum der.

Eski uzakdoğu profesörü italyan kökenli mağazacı Al Fredi bey: Anladım galiba diyerek, küçük bir arka kapıdan süzülür, 15 dakika sonra 15x15 boyutunda bir sanduka kutucuk ile çıkagelir. Bu; gülağacından yapılı, Japonist uzakdoğu ejderhalarıyla bezeli bir kutudur, gömleğinin içindeki muskanın içinden çıkarttığı cam anahtar ile kilidi çevirir, bir ejderbaşı çıkar ona 3 sağ beş sol çevrim yaptıktan sonra kutu açılır, derki,

-Bu kutu artık tekrar kapatılma özelliğini yitirdi zira içindeki şey tam manasıyla aradığınız emanet, sanırım ona sahip olmak ile kendinizi kutsadığınızı anladınız, cüretimden ötürü bağışlayınız küçükhanımefendi, ama isterseniz bu hediye'ye sadece 10 krş. siftah atsanız bile Japonik geleneklere göre onun sahibi oldunuz der. Tam o sırada kutudan Japon lirik şiirlerinden bir ses kaydı duyulur.

Nı şıva kendi, dudatsu nanude
Vataşiva dat odat yodathe kanu nanude
Vataşiva al odat nodatte dadu hanudde
Cakaşive nendi ledat hu kanudde........

Tercümesi,

Selam sana nadide sahibim
Artık birlikte atalarımıza selam duracağız
Onların kutsal yolculuğunu seyredeceğiz ve
Fujiyama nın karları bizi atalarımızla buluşturacak...

Söylem her ne kadar 3000 avro ödemekte ısrar etse de; Al fredi 2300 yuro olarak postan slibi çeker, Söyleme söylemeden 3 taksit yapar.

Söylem aynı günü akşamı hediyesini giyer, ve ulaşılmaz uzakların kadını Söylem teyze, yıllarını içinde saklayacağı Kimono'suna kavuşur. Aradığı herşeyi bulmuştur. Renkler; bilmediği dağların çiçeklerinden yapılan ararenk, üzerindeki tasvirler, hiç bilinmeyen Japon efsanelerinin ikonlarıdır.

Günlük hayatta, yatarken, banyoda duşta tatilde, iş görüşmelerinde, markete giderken, soğukta ve sıcakta, misafirlikte, yani Söylemin olduğu her yerde artık bu Kimono vardır. Söylemin her ruh halini karşılayan, her zaman onu güçlü kılan ve olduğundan güzel gösteren, güçlü gösteren, her kusurunu örten ve onun çakralarını açan bir kimonoya kavuşur. Artık hiçbir ikoncan onun kadar çeşidi içinde barındıramayacak kadar acizdir, var mı ötesi?

Merak ettiniz değil mi, Söylem ile ilgili her sırrın bilgesi olan yazar, şimdi nasıl bir "sıraçılımı" yapacak diye, bekleyin geliyor.

Bayrampaşalı tekstil işçisi 19 yaşındaki son ütücü Sedat, yolda bulduğu bir fuar davetiyesi ile haftasonunu değerlendirmiş ve Beylikdüzünde bir fuara gitmiştir. Bir standta ona yaklaşan inci dişli fuar hostesi Melda, sıcak bir gülüş eşliğinde tanıtıcı poşeti eline tutuşturunca, hayatta hiç sapmadığı bir platonik aşka batan Sedat, bir hafta boyunca atölyede gizlice mesaiye kalmış, ve nanoteknolojik bir kumaşa hiç bilmediği gizemlerini sırf aşk için, sırf dışavurum için kalıp olarak işlemiş, ve Melda'ya bu eşsiz aşkla bezeli işçilik eserini sunabilmenin hayalini kurmuştur. Sonrada romen pazarından bulduğu sürpriz kutuyu 15 liraya pazarlıksız almış vede kimono diye birşey duymadan, görmeden bilmeden kimono yaparak kutunun içerisine kalbi dahil yerleştirmek suretiyle hediyesini hazırlamıştır. Tekrar Beylikdüzü fuarını ziyaret ettiğinde maalesef geçen haftaki fuarın bittiğini, şu anda CNC tezgah fuarına 30 lira vererek girebileceği söylendiğinde, hayallerini gömmek zorluğu ile hazırladığı hediyesini; Beyazıtta hediyelik eşya işi yapan halaoğlusu Muzaffer abisine, 20 liraya vermek mecburiyetinde kalmıştır. Ve siz mevcut zekanız ile bu hediyenin 138 liraya ( 23 euro ) Al fredi beyin dükkanına girdiğini kolayca bulabilirsiniz.

Söylem bu hesaba göre bire 100 katmış, kendisini ve doğumgününü kutluyoruz...

OFSAYT ÖZNESİ MUSTAFA

Şirin bir dağ papatyası medeniyyetin ortasına düşerse ne kadar çabuk solacağının kısa filmi olan adam hakkında bazı metinleri sunmaya ve mutlak paylaşıma değineceğiz bu yazıda.

Kambur balinaların şarkısında eğer tanrıya duyulan övgü anlatılıyorsa, dünyaya bahşedilen bir melodi de mustafayı duyabilirsiniz. Birnevi nasip meselesidir. Hücreleriyle topluma sinen iyiliği temsil ettiğime inanıyorum, okuyanlar ise mental sağlığımın iyi olmadığını. Aynı onlar dünya yuvarlak diyen fikirleri de yakmıştı.

İnsanları anlamanın, onların ihtiyaçlarına hitap etmekle ve gidermekle mümkün olacağının sanılması, -bütün medeniyetlerin ortak yanılgısıdır. Oysa yaradılışta işlenen ana tema, insanların birbirini anlaması ve kendilerini başkalarına siper etmesi üzerine kurulu bir kollama üzerinedir. Doğmakta ve doğurmaktaki anafikirde bu şifrenin geçerli olduğunu görebilirseniz, bu yol ile; zincirin halkalarının tamamlanması mümkündür. En son ne zaman filiz verdiniz çevrenize bu ahvalde?

Hayatta en pahallı eylemin sevişme amaçlı seks davranışı olduğunu düşünen oldu mu? Tüm görsellikler, tüm güzelleşme çabaları, tüm gösterişler, tüm güçlü olma çabaları, tüm kariyer planları ve tüm şiirlerin gizli propagandası'nın; karşı cins ile sevişme dansına hazırlık olduğunu söylüyorum. Hayatın sahnesindeki bütün suların yürüdüğü yerler ve sızıntılar, birleşir ve bir oluğa birikir, sevişirken de açığa çıkar. Yeni insanın oluşumunu sağlar, bu yüzden insan vcüdunun yüzde 67 si su maddesidir. Suya katılan sular ile sular yürür. Anlayamayanlara karete.

Hayatta bu kadar çok şey bilmem ve inanın daha bir sürü pasajlarda yatan cephanelerim ile, son nefesime kadar savaşlarıma devam edeceğim, hiç bir şey yapamaz isem; nefesimdeki su buharı ile yaşama en asgari katkımı yapar ve karnem ile mutlu olmayı başarabilirim.

Bu açıklamalar ile topluma tezat teşkil ettiğimi düşünen ey dünya'nın yüzde 99'u, yani mustafa hariç geri kalan insanlık:

Çoğunluk olmanız, sizi bana karşı haklı kılmaya yetmez. Siz bana gülüyorsunuz, ama ben güldüğünüze gülüyorum. Ey şavalak dünya...