10 Ağustos 2009 Pazartesi

Emoş ile "O" El

( Üzülerek ve izninizLE burada reklam yapmak zorunda kaldım. Raiting CanavarlarI zorladı )

Bugün Emoş'u ziyarete gittim. Emoş eski çalıştığım işyerimdeki bir hikayenin kahramanı. Görünce hayalet görmüş gibi oldu, şok oldu, töre'den kanlısı gelmiş gibi rengi ruhsarı attı. Bütün yüz ve vucüd ifadeleri ile kendisinde önemli bir yerim olduğunu izah eder gibiydi.

-Düğünüme neden gelmedin cimri herif?

-Kem de küm.

Çalıştığımız sırada bu kız şirketin bütün erkek unsurları tarafından "sarı kuşatma" dediğimiz cinsel daraltma ve dedikodu çarkının içinde tersyüz ve darmadağın bir yapraktı. Bana sarıldı ne olduğumu bilmeden. Öyleya ben müdür yardımcısı, bogaziçü bitirmiş, rengi belirsiz bir kimlik. İşin enteresanı, kız nişanlılık aşamasında ama çekişmeler-belirsizlikler-oğlanın eksik şahsiyeti-aile baskısı, şirket içi karalama kampanyası. Tam bu çarkın ortasında, tamamen savunmasız ve teslimiyetçi olarak Mustafa ABİ'sine sarıldı. Aldım onu, müşterilerine götürdüm, araba sattım, ona verdim, kalkanımı siper ettim Emoş'un kurşunlarına. Emoş minnettarlığını ifade etmek için farklı açılımlara bile yolaçtı, ama asla ve asla, düşene tekme vuran kitleye dahil olmadım. Çünkü iradesi boşalmış ve savunmasız bir eve çöreklenecek kadar ADİ ve ŞEREFSİZ değilim.


Arabayı bir ağacın eteğine çektik. RadyoDA enteresandır Mehter saldırı marşı çalıyor, ortam ıssız. MustafaCIM dedi, Serkan'ın ailesine ulaşamıyorum, annesi hakkımda araştırmalar yapıyormuş, ailem ile görüşmeyi bıraktılar, serkan telefonlarıma çıkmıyor, şirket telefonumdan ulaştığımda işim çok diyor, görüşelim dediğimde ise, yeni işe girdim, dinlenik olmalıyım diyor, hatta, onu sevdiğimi söylediğimde, SESSİZ KALIYOR. Bir yandanda şirkette benimle yattığını söyleyen orospu çocukları, ve maalesef bütün yöneticiler buna inanmış, babam sarhoş, annem groki. Ne yapacağım ben dedi.

Emoş dedim, sihirli sözcüğü beyin yollarına üfledim.

AŞKINA VE BİRBİRİNİZE SAHİP ÇIKIN....

Emoş şimdi evli, aşkıyla hemde, evi işine yakın. Hafif kilo almış, çocuk düşünüyor fırsatını bulduğunda. Ve huzurlu. Her huzurlu insan gibi biskütini, kremalı bisküitiNİ indiriyor bir yandan mideye. Aileler mutlu, yakında araba taksidine girecekler. Gidecekler.......

BenDE redkit, yalnız kovboy, yoluma.......

Seninle Dost Oldukmu hiç?

İşte böyle, örnektenDE anlaşıldığı gibi.

Sen ne zaman darbeli ve içbükey, pencereden içeri bir melek süzüldü. Gonçik kuşu varya, arada nöbeti devralmış, sonra özgür kılmış ruhunu...

İşte yine darbeli bir anda süzüldüm, sen ruhunu akü-şarj ettin, başladın meleğin kanatlarını yolmaya.

Daha 150YE yakın ayrıntı var, aynen

kötü niyetli, imla cahili, kalite-defo sorunlu, sen kim oluyorsun, kibarkabacalar, mutluluk kıskançlığı, patolojik ( sapık-vambir ) aptal balık nero, dinazor

DA olduğu gibi.

Ben senin dostun değil, oyuncağın değil,

Allahın cebrailhavayollarıyla gönderdiği koyunum.

Al işte, çingene ruhuna döndün, bizenecü'lere döndün, aslına döndün. Motor pat pat etti, çalıştı.

Uçabilirsin artık. Dostların facebokta kayıtlı, 3 isimli, yabancı ekli, beyaztürkler.

Anladınmı ben senin bildiğin dostlardan değilim.....

Bredipit Anjeliyajülya Mağarada

Bu çifti tanımayan varmı? Krema dö krema çift. Magazin yolcuları. Zamanımızı en iyi yansıtan ikonlar olarak diğer mağara devirlerinde anılacaklar. Varoldukları sürece yeni fotorafları çıkacak piyasaya.

Bu sabah bir haberlerini gördüm. En iyi seviştikleri mekanı üflemişler: Mağara.

Karanlık, nemli, gizemli, kasvetli, derin, bilinmezliklerle dolu. Arayışın son noktası. Bilinmeyen gözlerin sineması olan mağarada.

Ne kadar gündem yaratıcı değilmi? İnsanı düşünmeye odaklıyor. Oysa hepimiz, hepiniz yanınızdaki ile ( er veya hatun kişi ) bir gizem bulduğumuzda hemen ilahi komediye başlamazmıyız? Burası bizim yetki alanımız değilmi? İstediğimizi yaptığımız....

Partnerimizi yanımıza aldığımız her yer mağaradır aslında. Bredipit ile anjeli, bu açıklamayla içimizdeki bir noktayı aydınlatmışlar asıl olarak. Ama oturacaklar ya gündeme. Gelgelelim aynı zamanda mağaranın karanlığında bredi, anjeliy'e hamiline bir çek kesebilir. Bu durumda 8.numaralı çocuk mağara çocuğu olarak kök salacaktır. Bu durum çocuk pedagogların ilgi alanı. Ben magazini ile ilgileniyorum.

Çanakkale. 1997 yılı. Askeri birliğimizin yanındaki eski kale. İçi oyuk, dehliz ve odacıklarla dolu. Gece devriyesi ve nöbet çavuşuyum o gece. Yüksek askeri eğitimimin bir parçası olan karanlıkta gözlemleme teknikleri sayesinde bir çifti uzaktan gözlüyorum. Kalenin yamaçlarında tur atıyorlar. Amaçları bir boşluğunu bulup, kaleyi ve birbirlerini ele geçirmek. Gözden kayboluyorlar ama harekete geçmiyorum. Beş dakikam var. Alıyorum devriye torosunu. Ve yanıma bir iki boştaki asker, tüfekler G-3 piyade. Yakıyorum siren ve ışıkları, baskın anı, çiftimiz gözleri dönmüş, çanakkale destanı hallerinde ama daha profesör derecesine ulaşamaışlar, doçentler en fazla.

Askeri bölgeye izinsiz girdiniz, lütfen boşaltın diye duyurumu iletiyorum. Operasyon tadında.

Şimdi evlenmiş veya ayrılmış olabilirler, ben görevimi yaptım, huzurlu veya huzursuz olabilirim.