8 Haziran 2016 Çarşamba

OSSMANBEY NOTLARI

Kendine has piyasalara İngilizlerin bir tabiri var mı bilemem, keynesvari, amerikanvari, benim bildiğim en uygun tabir "dekor market" .

Osmanbey ile ilk tanışmam 19-87 yazı. Bir pasajda tezgahtarım. Eğer anlamanıza yardımcı olacaksam, şimdiki avm lerin atası o zamanın site pasajı.

Pic bir patron, atölyeden 2.5 a alıyor, basıyor etiketi 17.990. Samimi müşterilere 17500 yapıyor, eee o zamanlar herkeste para var, az verende çok verende maldan. Candan veren tek kişi var; yeni çıkma hülya Avşar. Tutunacak ya.

Günümüz Osmanbeyinin evrimleşmesine göz atacağız, ben evrimimi çoktaan yetkili ellere teslim ettiğim için.

Osmanbey, büyük tüketim patlamasıyla birlikte inkişaf etmiş atyapısız bir pazar. Ahlaksız büyümeye beşiklik etmiş. Nişantaşı abisiyle özdeşleşmiş, eyfelin yanında varoş kardeş hesabı.

Paranın sirküle ettiği ama aslında olmadığı zamanlarda serpildi osmanbey. Sanki geri kalmış ülkenin sanayi atılımı dersiniz tekbaşına. Başladı markalaşma çabaları. Enrikko albertti, Ciovanni Frijitinetti filan, başladı pala kürt vatandaşlarımız cavalli'leşmeye. Oha.

Aslında süslü püslü vitrinlerin arkasında küçük bir tekstil atölyesiydi osmanbey ruhu ama para sihirbazı osmanbeyi parise dönüştürdü. Toptancılara yataklık eden uşak osmanbey, oldu moda ve tekstil başkenti.

Bir palavra ile inkişaf eden semtin büyümeside palavra dolu. Her tüccar en az bir trilyon ihracat, hatta kafası hükümete kızarsa 2 trilyon ithalat yapıyordu " lafta ". Bak şu konuşanlara.

Çalışanlara büyük başarı hikayeleri vaadeden patronaj kısmı bu sebepten işçi ve tezgahtarlara en asgarisinden maaşlarla sabahı bulan çalışmalar yaptırdı. Çalışan adam kendini osmanbeyin sahibi zannediyordu ama maalesef değildi, kumasıydı sadece.

Dolayısıyla kolay para kazanmaya alışan osmanbey, altyapısındaki altyapısızlığı ihmal etmeye, ve çük bulsa bir yerine yapıştırmaya başladı. Bizzat ben bile sıradan bir esnafın villasına şimdinin 30 milyarlık malzemesini sattığımı hatırlıyorum. Şimdi onlar bu malzemeyi satarak geçinmeye çalışıyorlardır, eminim. Tam bir drama.

Birden bir rüzgar esti ve dolardan başka para tanımayan osmanbey tüccarı, karşılıksız çek ve senet tehdidine maruz kaldı. Depolar mal doluydu, işçisine borcunu bile oduncu gömleği ile veren patronlar, onların ıssız şarkıları ve hatayı başkasında bulma psikolojileri ile yaprak dökümü yaşanıyordu. Cellatları bankalar oldu, haliyle.

Şimdi bütün melodramlarında aynı nakarat: İşler eskisi gibi değil. Rengim ruhsarım soldu.

Ekonomiye katkıları da keşke dev gibi olsaydı, halen daha fiş alma ucuza al muhabbetleri sürüyor. Fiş almayana yüzde 5 indirim yaparak, yüzde 13 ceplerine attıkları asla unutulmayacak.

Ama halen daha sokakları cıvıl cıvıl ve trafikten hareket etmek mümkün değil, osmanbey şu anda ihracatçı acentaların depocusu olmuş, eski patronlar ve elemanları aynı zeytini kemiriyorlar. Umarım; bedenen zayıfladıkları kadar, karakter olarak ta şişmanlarsa, eski faytonlara binebilirler...