22 Aralık 2010 Çarşamba

TELEVİZYON, OĞLUM TELEVİZYON. KENDİNE GEL OĞLUM...

Amacım var kardeşim, şu televizyonu eleştirmek, yerin dibine kadar...

Birinci salvo dizilere: Her bölümü meraklandırıcı sahneyle bitirme geleneği. Adam/kadın ölecekmi, yada öldürecekmi? Dur bakalım ne diyecek? Kesin buradan ya ölüm ya ayrılık ya aşk çıkacak beklentisi. Ama sonunda ne oluyor; DAĞ FARE DOĞURUYOR.

Birde dizilerde ölümsüzlük sırrı keşfedilmiş. Ölsede-öldürülsede diziye geri gelenler yüzünden artık size saygım kalmadı. Yuh.

Peki şu cinselliğin kullanılması formülünüz. Benden size kıyak: Ananıza-karınıza-kızınıza cinsellik benden bedava.

Peki şu haber programlara ne demeli. Wikiliks, ergenekon, kılıçtaroğlan, teayyip, amerika, israil, avrupa topluluğu, türban, mafya... Sıra ne zaman ananıza gelecek diye merak eden yok mu?

Birde haberlerde rajon kesen ankırmenler yokmu: Darbeci ali kırca, türkçe özürlü birant, kabak tadı uğur, dolaylı yoldan reha, nerde kardeşim defne samyelim benim yaaa.

Hele mağazin programları yok mu; Televoleden seken size girsin.

Birde karizmatik sunucu formatlı yarışmalar, ağdalı, uzatmalı, geçirimsiz formatlar, neşe, meşe, hüzün, hayalkırıklığı.

1000 küsür tekrarıyla okan beyaz. Bokun yüzbininci süzdürümü.

Acun belası, haftada 5 posta, 50 milyon dolar, tekrarı tekmili gazı, kanser loading işler.

Çok çüküm hareketler de var. Amatör ortaokul formatı. Artist olmuş jiplere binen tosbağalar. Türkiye sizi hatırlamakta çooook zorlanacak.

Sizin modernlik anlayışınız bu, sizin yedirme alışkanlığınız bu. Sizin bize layık gördüğünüz kalite bu.

Gene en iyisi ne derseniz, kimse kusura bakmasın, yada baksın: ŞABAN FİLMLERİ.

En çok hakettiğimiz aslında.