7 Ocak 2010 Perşembe

Turkei ne halde

Memlekete buradan sahip çıkma özentisiyle bir yazı.

Globalizmden kasıt, vucudun sefa organlarıyla cefa organlarını eşgüdüme yerleştirmektir. Bunu; plaza söylemleri, nüzeyyenler, plaza kızları, cumartesi fahişeleri, deprem habercileri ve bilcümle mustafanın blog kahramanları bilmez. Onlar kendi hikayeleriyle koşutlu kafes kahramanlarıdır.

Bu felaketi aynı zamanda dış sermayenin plazalarında kağıt devrimler ve pazarlama kampanyaları yürüten beyincik soğanlarıda bilmez. Süt verimli inekler bilmez. Sadece ihtiyar kurtlar, bilge fareler, ve sabırlı örümcekler kavrayabilir, ama en iyi mustafa bilir.

Hayatın ve mevsimlerin anafikrinde bazı seviye farkları, gece gündüz ısı değişiklikleri, farklı yörüngeler, yaz kış ve hareket esasları yatar. İnsan mesela, önce kesede minimal hareketler, sonra çocukluğun sınırsız keşif cevvaliyeti, sonra ileridönüşüm kazanındaki haşrolma, sonra koruma kollama ve nihayet korunma çaresizliği ve zınk, toprak kaseye dalış. Dünyanın dönüş seciyesi, suların sıcaklık ile olan valsi, karacaların 78 km, aslanların 79 km hızla olan koşusu.

Sanırım aklı olan anladı. Belkide bu yüzden historik insanların dünya'nın dengesine olan yorumları bir dağın tepesindeki tabak olarak niteledi yerküreyi. Bizden daha bilge imişler.

Memleket yanıyor diye arasıra arıza çıkaran benvari söylemlerde bazı parçaları birleştirelim ve fotoğrafı daha iyi süzelim şimdi. Ana fikrine insanı koyacağım, siz diğer rakamsal bezemeleri kendinizce yapın. Ama elastik düşünün.

Plazalarda kalem kağıt cetvel, olmadı kaltülatörleriyle strateji belirleyen genç dimağlar, daha hayat çarkında dönmemiş ve örs ile dövülmemişler. Ne anlarlar onlar halk dinamiğinden, ne anlarlar, anaların kendilerini sattığından, ne anlarlar 20 lira için gebzeden nevşehire direksiyon sallayan kamyoncudan. Onlar ancak, reklam kampanyaları için komedyen
T.Telekom=Cem
Türüksel=Şaan
Vadayfon=Şaffak

ayarlarlar, hatta orhan gencebaya hayatının en seviyesiz artistliğini yaptırırlar. Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur cihetinden.

Orospu çocuğu ve anaları sikilmiş sigara şirketleri, önce yüzde 40 zam, sonra yüzde kırkı al ama yüzde 20 tekrar koy şeklinde fakirin metresi sigara yoluyla yaptığı masum zinadan bile paylarını çakal gibi kopartırlar.

Hambuger iğrençleri, 1 liranın altına gelen osuruk ve ödsuyu esanslı köftelerini bize fahiş karılar yoluyla 20 katına yedirirler, analarını sikiciler emzirirken.

Türk insanı ise borçtan korkmaz, borcun kafir işi olduğunu anlamaz ve dikte edilen hayatlar şeklinde çatıya asılı yaşarlar.

Türkiye için bir zaman gelecek ve 2 saat boyunca saniyede 20 insan kesecek şekilde kanlı bir peygamber devesi olarak cinnet geçireceğime kuvvetle ihtimal veriyorum. Yada keseceklere başımı uzatacağıma...

TANGO HAYALLERİ

Yıllar birbirini ardına binerkenlerin birinde bir iş görüşmesi ve bir patron ve aday kompozisyonunda bir dili geçmiş diyalog:

Mustafa bey, ilerde ne olmak istiyorsun,

Cevaba dikiz:

Alanımda uzman olup, üniversitelerde konferanslara davet edilebilme.

Hayale bakar mısınız? Aslında çok boyutlu, avrupai, ve sofistike.

Ama beklenti bu değil, print istenilen sayfa bu değil.

Yani demem gerekiyor muş ki; çocuklarımın kollejlerde okuması, ayda bir yurtdışı, iyi arabalar, villamsı konutlar, cemiyet hayatı ve ötesi, adeta sosyete modacısı olmaya giden yol.

Bir saat ilave konferans yedik hayallerimizin üstüne, konferans vermeye giden yolda. Aklım boşaldı, fikrim deşarjlarda.

Aslında pratiğe teğet geçen hayallerimde bunlar süslü; her şey tamam ve gelecek endişesi yok, yapacağım iş sadece, cemiyette dolanmak, örnek alınır olmak, ve tangosu en kuvvetli adam olarak hariçten anılmak istanbul semalarında. ( iki ileri bir geri, eğil, referans ve fullstop )