27 Ekim 2010 Çarşamba

AFFET

Kişiler, içine yerleştirilmiş kişilikler...

Ne kadar gün yaşamışsam o kadar günde beni kandıranlar oldu.
Ben hariç herkes bana yalan söyledi, yalan oldu.

Çocukken misketlerimi, çalışırken haklarımı, severken aşklarımı gaspettiler.

Midelerine oturdu, oturdukları yerde kaldılar.

Belkide ahirete inançları yoktu, belkide adalete.

Adaletin sahibi belli, adaletin eşanlamlısı belli; HAK!

Hakla batılı ayıramıyorlarsa onların suçu ne?

Allahım affet onu ve onları...

KÜÇÜK DÜNYAM KÜÇÜK MUTLULUKLARIM

Hayat gailesi beni o kadar minimize eyledi ki, artık kaybolmaya yüztutmuş değerler sınıfına dahil oldum. Bunda hiçkimsenin suçu yok.

Allahın sevgili kulu olmaktan dem vururdum, çevrem bunu kabul ederdi hatta hiçbir baskı ve tehdit altında olmaksızın.

Dünyanın günleri öyle bir geçiyor ki artık, sanki kalın bir romanın sayfalarını pırrrr diye elinizden geçirircesine. Yani okunmadan, yani anlaşılmadan, yani hafif bir temas sadece.

Oysa bu yaşadığım ömür beni ben yapan değerlere ihanet kabul edilmeli mi diye düşünüyorum. Ailem, okulum, çevrem, dinim-ahlakım, yada beni 9 ay istirahat ederek dünyaya getiren sevgili annem dahil.

Dünyaya bir çocuk getirebildim sadece, bir tane daha borcum var, borçlardan fırsat bulabilirsem.

Tabi bu durumda çevreme, yani yarışa benimle beraber başlayanların durumuna bakmam gerekiyor.

Tek farkım var, onuda söyleyeyim, küçük mutluluklarım sadece.

( çay-sigara,lahmacun, satış yapmak, film seyretmek, maç seyretmek, karımla dalga geçebilmek, birde geçmişe özlem, gibi )