5 Mayıs 2016 Perşembe

ALTINGÖRMÜK

Altıngörmük yani Topalcaköy; Muğla Milas kıyısında bir saklıkent, ve tarihi milattan sonra 4. yüzyıla kadar uzanan keşfedilmemiş bir bölge.

Hristiyanlığın ilk çağlarında havari göçebelerin Romalılardan kaçarken batan bir kalyon'dan atlayarak ve yüzerek geldikleri bir yer. Rivayete göre, gemi parçalarına tutunarak sağ kalan 20 havari, ıssız denizin ortasında gördükleri ışığa doğru 3 gün 3gece yüzerek Altıngörmük denilen yerleşime ulaşmışlar. Antik ismi " SMIRANTYUS " yani gecenin güneşi demek olan Altıngömrük, cumhuriyetin ilanı ile Topalcaköy beldesi ismini almış.

Altıngörmük beldesine direkt çıkan bir yol bulunmuyor, milasın 13 km güneyindeki beldeye ulaşmak için, eşeklerle katedilen mesafe 8 km, beldenin doğayla bütünleşmiş 25 adet binası var ve kayıtlı nufüs 70 kişi.

Beldenin en önemli tarihi özelliği, gelgit olayının en bariz ölçümlendiği kıyı şeridi olması. Norveç fiordları benzeri girintinin yanlarında yer alan yerleşimler, gün içinde 10 metre deniz seviyesi gelgit oluşumu sayesinde doğal bir görselliğe sahip.

İçe yarık vadinin uzunluğu 400 metre ve denize olan ağız birleşim noktası 4 metre genişliğinde, içe doğru fiordun genişliği yer yer 40 metre, bazende bir çocuğun atlayabileceği mesafe olan 2 metreyi buluyor. Denizin buradaki rengi uluslararası standartlara göre turkuazın maviye dönüştüğü en yüksek derece, dolayısı ile bu rengi elde etmek için renk bilimcileri her sene 1 hafta beldeye gelerek gözlemlerde bulunuyor.

Yakın tarihimize baktığımızda, başvekil Adnen MENDERES ile opera sanatçısı Aydan hanımın gizli aşklarına mabedlik yaptığı söylenen belde, ayrıca zaman zaman sıkıyönetim şartlarında Amerikan başkanlarına, dünyanın sayılı zenginlerine gizli çatılık yapmış.

Bölgenin en ilginç özelliği, beldeye motor yada motorlu deniz-kara-hava taşıtının girişinin yasak oluşu. Elektriğin gelişi bile 1990 lı yıllara dayanıyor. Birleşmiş milletler doğa örgütü İLLUMİNESCO; Altıngörmüğü dünya doğa hazinesi olarak ilan etmiş, ve Türk hükümetine bu kapsamda yıllık 2.5 milyon avro yardımda bulunuyor. (Tibet ve Galapagos'tan sonra )

Havariler sayesinde keşfedilen bu saklı yörenin en başlıca özelliği, hristiyanlığın oluşumuna dair bazı bırakıtların varlığı. Fiordun özellikle saklanan bir mağara'sında bulunan bu sfenks'ler, mağaranın uzantıları şekillendirilerek heykelize edilmiş ve altın kaplanmış. Dolayısıyla herhangi bir tarihi eser kaçakçılığı tehdidinden uzak. Mağaranın koleksiyon değeri tam 15 milyar euro ve papa hazretleri tarafından yılda 2 kere ziyaret edilerek temizliği yapılıyor.

Bölgenin bitki örtüsünde bulunan himerya ağaçları, kanser tedavisinde kemoterapiden sonra en etkili tedavi maddesi olan krisinaktus özleri ihtiva ediyor, bir ağaçta yılda 20-25 mg. madde elde etmek mümkün ve 1 mg. değeri 25000 dolar olarak ifade ediliyor.

Havariler tarafından ayrıca doğal yapısı şekillendirilen belde de, antik çağın ilk sosyal alanları da düşünülmüş. Yıpranma yüzdesi çok düşük olan mermer traverten kalker elementi sayesinde, ki bu element çok kolay şekillendirilip, çok çabuk sertleşen bir özelliğe sahip, 1650 yıl öncenin yapı işçiliği inceliklerini keşfetmek mümkün.

Altıngörmüğü Altıngörmük yapan bir diğer özellik ise ekolo-psiko yaşam türleri. Bunlardan en barizi ise, insanlarla sosyal etkileşime sahip guardo kertenkeleleri. Guardoların boyları 45-90 cm aralığında, kara - deniz ve zaman zaman perdeli kanat oluşumlarıyla hava şartlarında yaşayan bu canlılar, beldenin halkı ile içiçe bir yaşam sürüyorlar. Halkın bu canlılarla olan barışçıl ve saygılı yaklaşımları sayesinde guardolar Topalcaköylüler ile kaynaşmış. Zaman zaman evlerinde misafir ettikleri guardolar, aynı şekilde insanlarla ortak yaşam alanlarına aşina olmuş. Guardoların halk arasındaki ismi " Gembere Çiyanı " Çilek ve balıkla beslenen Guardoların gemilerle Galapagoslardan geldiği rivayet ediliyor.

Yine dünyaca ünlü araştırmacı captan Qusteau tarafından 1971 yılında yapılan bir keşif ile Altıngörmüğün ekolojisi dünyaca ünlü hale gelmiş. Suyun 20 metre altındaki soğuk kurander girdabı ile zaman zaman su sıcaklığı 2 derecelere inerek, birçok balık ve deniz canlısı için ekolojik çeşitliliğe yol açıyor. Hatta bu kuranderde bazı canlıların yumurta bırakarak, bir yıl sonra bile bu yumurtaları döllediği ve üreme yaptıkları bilim çevrelerince kaydediliyor. Kuranderden alınan su numunelerinde ise, binlerce yıl önce nesli tükenmiş deniz canlılarının yumurtalarına ulaşıldı, taaki 120.000 sene öncesine dek. Bu kuranderin pompaladığı soğuk su, fiord içinde arıtma görevi görüyor, sıcak su içeri giremediği için, diğer zararlı yaşam türleri Altıngörmük ekolojisini değiştiremiyor.

Altıngörmük sakinleri, burada ortalama yaşam süresinin 110 yıl olduğunu ve kadınların genelde ikiz üçüz ortalamasında doğum yaptıklarını belirtiyor. Fakat nufüs sınırlamasından ötürü Altıngörmük 70 kişide kalmış. Kadınların doğurganlığı 70 yaşına dek sürebiliyormuş.

Bölgeye turizm yatırım amacıyla gelen dünyaca ünlü otel zincirleri ise bir türlü belde halkının mülkünü satmasını başaramamışlar. Kaymakam Cemil Paşaoğlu en son teklifin 150 milyon dolar gibi bir para olduğunu, ama vermediklerini, zira dedelerine verdikleri sözün geçerli olduğunu anlatıyor. En sonunda Rixos oteller zinciri, eğer ilerde satış düşünürlerse pazarlıkta öncelik hakkı olarak 300 bin lira vermiş, neye karşı; muhtarın 200 m2 evine karşı.

Kendine özgü tarihi, ekolojisi, insanı, yaşam tarzı ile dünya mirasının ve geleceğinin en değerli parçalarından başlıcası olan ALTINGÖRMÜK, hiçbirinizi ve hiçbirimizi beklemiyor.

AMERİKADA BİR TÜRK KIZI

Bu isimde bir roman vardı tavanaramda. Kapak resminde bir gemi güvertesinden Amerikan özgürlük heykeli "Sally teyzeye" ve Newyork siluhetine bakan, arkası dönük, güneşin ters ışığını arkaya almış modern bir Türk kızı resmediliyordu. Kitabı okumadım zira Barbar Conan dönemlerime rast geldiği için.

Sanırım, aslında sanmam, ama konu olarak metanetli ve asri bir kızın Amerikaya Türk tohumları ihraç etmesi, oranın sosyal ritüellerini Türk oryantasyonalizmiyle ışıklandırması, ve her allengirli bir iş yapan kızların bir sonraki kader aşaması olan "kuvvetli aşk" didaktiği filan konu ediliyordur.

Yine "asmalı konak" dizisinin başlangıç sahnesinde, Özcan abi bornoza sarılı halde bir gökdelen otelin balkonundan Envay güneşinin doğuşunu elinde viskey kadehi ile selamlıyordu. Bu sahneye şahit oldum, birde dizinin bitişindeki mecburi final'e.

Amerikan Türk günü vardır birde, trt yıllardır bu yürüyüşü bize "Amerikanın fethedilmesi" ayarında verir. Sallam püllem bizim mehtere bakan hamburdog Amerikalılar da bizi muhteşem bulur, işte o ritüel. Bir sonraki seansta ise, Haitili sünger federasyonu gösteri yürüyüşü yapar, günsonunu alan temizlikçi hugo ise ana avrat sayar, neye? -Çevre kirliliğine....

Birde bizim jean pantolonlarımızın başarısıyla şalvarcı durumuna düşen Amerikan markalarının depresyonlu dialogları vardır, "aynı mal deme" Sem'li. Aynı Sem'i şu an Çin malları domuz gribi yaptı ve yataklara düşürdü, bizimki sadece habşırrık kalmıştır.

Bizim kola ile sosyal düzenekleri sarsılan Amerikaya ne demeli. Kokaları - pepisileri gaz kaçırdı, 3 milyon dolar prodüksiyon masrafı Ameraikan aleyhtarlığı şeklinde Amerikanın hesabına girdi. Hatta Kartal'da bir arabanın iç dikizine asarlar ya bayrak nazar boncuğu vesair kudsi malzeme, ben ne gördüm: Türk kolasının boş kutusu asılı. Velhasılı.

Daha ne diyeyim. Amerikada bir Türk kızı, Zenciler sorguluyor en vahşi yöntemlerle...