21 Mayıs 2016 Cumartesi

REYHANANA HAYVANLARIYLA KURUÇEŞMEBAŞINDA BULUŞTU !!!

Yıldızdı, tam bir köy starı. Herkes ondan bahsediyordu, spekülasyonları, ve genel hayatı ile dillerden düşmüyordu. Çünkü erkek gibi kadındı, sahipsiz, ama kimseye muhtaç olmayan, sırtına vurdumu odunu, 100 kiloya banamısın demezdi.

Sivasın karayazı beldesinin, tırmık köyünde ( nüfus 49 - rakım 2149 ) kocasız kalıverişinin 21. senesini kadın çobanlık yaparak geçinen Reyhan ana'dan bahsediyorum.

Kardeşi topal Mevhibe ile tek göz hanede yaşıyorlardı, Mevhibe tam 35 senedir, tek çocuğunu kaybedeliveri konuşmayan bir garipti. KÖY YERİNDE ÇOCUK DOĞURUP HELE BİRDE TRENİN ALTINDA KALMIŞSA, DÜNYANIN BİTTİĞİ NOKTAYA MERHABA DERSİNİZ.

İki ahret kardeşliği, ağıllarında 6 keçi, 4 koyun ve 1 dana ile oluşturdukları geniş aile'de, yol gözlüyorlardı, birde şimdiden diktikleri ikiz mezar taşını. Bu taş ile gerçeği ve geleceği ! görüyorlardı.

İNSAFSIZ GÜNDÜZLERİN HAMİSİ HAZİRAN AYININ BİR ÖĞLENİNDE, akşamdan eğirdikleri keçi yününün yorgunluğuyla, ezanı, ama bu sefer sabah ezanına değil, öğle ezanına kulak vererek uyandılar. Adeta; köy yerinde öğleye kadar uyumak bir dizi felaketin habercisi olarak algılanır. Reyhan ana hafiften bir diz ve baş dövünmesi ile kardeşi Mevhibeyi de iteleyerek uyandırmaya çalıştı. Mevhibe 35 küsür senelik yasını bir an için unutarak, güzel bir uykunun güler yüz çehresine bürünecek olsada, hemen yüz ifadesine çeki düzen vererek, yaslı tavrına büründü. Bu sırada dışarıdan gelen bir avaz ile ayağına mesini geçirerek kendini dışarıya attı. Ablası Reyhanın feryadı boşuna değildi, ağılın kapısı ardına dek açıktı ve içeride ahalisi yoktu. Başlarından aşağıya boranlar, süper tornadolar, kasırgalar ve depremler indi. En azından kurt parçalasa, kaderlerine küsüp, köyün çorbasıyla, ketesiyle, yardımıyla yaşayabileceklerdi, ama aylık 150-200 lira total gelirlerinin kaynağı olan hayvanları sırra kadem basmıştı. Acil durum seferberliği vaziyetinde, bucağın tepelerinde savrulmaya başlamışlardı ki, uzaktan umut belirdi, daha doğrusu, umut geri geldi. Hayvanları, haziran güneşinde bir damla su umuduyla, kuruçeşme denilen, yılda 2 ay şırıldayan çeşmebaşına gelmişlerdi ve yosunlu çeşmenin varsa suyunu yoksa yosununu yalıyorlardı. Ve Reyhanana hayvanlarıyla kuruçeşmede buluştu. Mevhibe kardeşine yanaştı ve Allaha şükürler olsun diyerek, kaderde bir neşe deliği açtı. 35 senedir ilk defa konuşuyordu. Mevhibenin adı, milli şef ismet paşanın hanımı Mevhibeden gelir.

Akşamüstü çay demleyerek, hayvanlarıyla tekrar buluşmanın sevincini demlemeye karar verdiler, birde abla kardeş iki lafın dibini tellendirdiler.

Bu sırada İstanbul denilen meçhule'de torunları Ayvaz, Riahanna adlı popstarın kuruçeşmede vereceği konser öncesi, midye dolma tezgahını hazırlıyor ve köydeki nenesinin yüzünü hayalmeyal hatırlamaya çalışıyordu.

Mustafa MEHİR

World Cup ( Türk milli takımının afrikada düzenlenen dünya kupasına katılamaması ile ilgili güzelleme )

Bütün Dünya toplanmış Afrika'da bir kumsal ateşinin başına, kara kıtanın kaderinde bu yaz karanlık yok. Pekii, Türk Milli Takımı nerede?

***

Selena duştan çıktı, bodrumdaki taş ev, -adeta behlüle nispet yaparcasına- en uzak, en kayalık, en gizemli doğanın kucağında bir aşk mabedi. Selena ipek bornoza sarıldı, 3x4 saten yatağın deseni mini ceza sahası şeklinde. Arda, henüz 5 dk. önceki sevişmenin hatırına, gözleri faltaşı gibi açık selena'ya baktı. Sabahtan beri yerleştiği gol krallığı tahtında keyif çatıyor ve jitan sigarasını tüttürüyordu. Vodka enerjisine buz atarak, sevgilisini yanına çekti, selena jitandan bir duman çekti, ne güzeldi milli takıma malzeme olmak diye düşündü. Afrikaya katılsaydı milli takım, Selena afrikada diye bir çocuk filmi çekeceklerdi, ama olsun, selena bodrumda filmini çekiyorlar, arda salonu kapatmış, biz bunları yazarken gol sayısı altı oldu bile.

Milli top tutucumuz Volkan, şerton voyıjır rezortun 800 m2 balayı odasının 45 m2 balkonundan sonsuz akdenize baktı. Geçen giden gemilere göz süzünce, kaçan şampiyonluk aklına geliyordu. Balkon klimasını açtı ve havana purosunu tüttürmeye başladı. İçeriden bir ses geldi, -Volkiiiiii, hayatım, bu akşam ne yapacağız?

Seslenen kişi belçika güzeliydi, volki başını 60 derece geriye döndürdü, ve ne görsün, sevgilisi bursa forması giymişti, sabahtan beri giydiği, beşiktaş, galatasaray, trabzon formalarından sonra giydiği bursa forması Volkanın bütün enerjisini toplamasına yardım etti, hafif bir kovalamacadan sonra, tam 4x4 yatağın üzerine ani bir refleks ile kızı yakaladı. Kız göğüslerinin arasından sarı kartı çıkardı ve volkana gösterdi,

cezalısın hayatımm, bu gece otelden dışarı çıkış yok! Nede olsa sezon kampına daha 25 gün vardı ve Volkan bu cezanın tadını çıkarmaya başladı. Zaten erovizyonda belçika Türkiyeyi temsil eden Manda grubuna puan vermemişti. Milli görev akşam 24 e kadar sürdü.

Saat sabahın dördü, ve karayiblerin cennet koylarından birisinde, bir apart, versailles sarayı konseptine sahip, çatı pentahousunda bihter ve toraman, gecenin ganimetini paylaşıyorlar. Aşkı memnu çekimi yeni biten Bihter, ve yeni sezon için moral pompalayan toraman. Toraman bihter, bihter toraman...

Hayatım dedi toraman, marihuanasından bir fırt çekti ve: Behlül mü Toraman mı diye sorsam ne dersin?

Beren her zamanki muzipliği ile, o sevimli fındık suratında gülümseme ile cevap verdi.

Hayatım, bana behlül dersen, adnan derim, beşir derim, matmazel derim, hilmi önal derim,

Ama yanıma gelirsen fuleli adımlarla, seni hammm! diye yerim.

Egzotik orman kuşları açık kalmış pencereden Toramanın yaptığı 9 kusursuz hareketi seyre daldılar.

( elbette "baş" kahramanı unutmadım. )


Emperetore, importante, galyani, mitto belle, arrriva arriva, sinyor teriimmmmm.

Fatih hoca, bir yandan italyancasını daha ilerilere taşırken, biryandandan da newyorktaki rezidansın ultra banyosunda, yeni güne hazırlık yapıyor, traşını oluyor, vücud losyonunu serpiyor, kıç kaslarına sertleştirici uyguluyordu. Yaklaşık 3 saat boyunca milli mücadele yaptığı Bronx'lu zenci fahişe Anabella, yataktan kalkamıyordu, uyluk kemikleri dahil her yeri sızlıyordu, çünkü hayatında bu kadar küçük ama etkili, bu kadar yaşlı ama seri, bu kadar kaba ve karizmatik bir müşterisi olmamıştı. Ama halen daha seslenebilecek az bir gücü kalmıştı:

hODJA, FATIH hodja, adanalimmm, come on hodjammm, kam en fuck the tenth time, oh yea, its freee, goal is the fatih, fatih is the GOAL.

Haftasonu Otelleri

Hani O istanbul varya benzeyen çokluğun içindeki yalnız kadına. Dört tarafı sahte denizlerle çevrili, içi gözyaşı dolu, dört başı mamur, biraz mahmure, ve her şartta gururlu.

Haftasonu otelleri de; bir gerdanın incisi kabilinden salınır istanbul sınır semalarına. Senin ne işin var diyen çıkar istanbul otelinde hemde haftasonu diyen kötü yüreklere, dinleyin de renginiz açsın, bahtınız da açılır bu sayede demek istesem de diyemiyorum. Otellere haksızlık etmeyelim ihanetlerle, ve de koynuna yerleştikleri doğaya..

Her otel turizm ve misafirperverlik ilkesiyle yürür, bunlar olmadan para yoktur çünkü. Aynen kadınlar gibi, hepsi evinin mutlu kadını olmak ve anne kısmetiyle dünyayı şereflendirmek isteselerde, sonradan evinde mutluluk bulamayan, tüketim borazanı ve günah yuvası olurlar bedenleriyle. Oteller ise; ancak günah söndürme yeri. Evet her ( everi ) kadına sözüm.

Her otel açıldığında muhteşem bir ihtişam ve farklı konseptler ile çizgiyi ileriye taşır, ama onda kalındıkça, zamanla döşemesi derisi, gözlerinin çeperi ve ona çıkan yollar demode olur, ya ağır tadilatla, yada çalışanların iş aşkıyla bir yere gelir, yada geldiği yerde kalır.

Her otelde yaşanan mutluluk bir kereye mahsus hemde ilk sefere mahsus zirveye çıkar, ilk sevişmenin otelinde, duvarlar altın, perdeler ipek, yerler safir, ve halılar kaşmir, sular çağlayan ve seviştiğiniz melektir. Bu yüzden 2.si yoktur., hatta ikincisi çoktur ama yoktur. Mekaniktir.

Otelde kalma planı yaparken, heyecanlı, özenli, planlı ve sonsuzsunuzdur. Ama içinde kaldığınızda, basit, pervasız ve plansız, kısacası domuzcuksunuzdur. Kadınlar, bu gelişmenize kayıtsız kalamazlar, ve tek bir yolla karşınıza çıkar: Artık beni sevmiyor musun. Yok, dersiniz, ondan değil...Verdiğin rahatlık beni genişletti, moda tabirle dinginleştirdi, belkide dingilleştirdi.

Ayrılalım o halde der o soğuk ses,

Ayrılalım ama hesaplar, ya hesaplar ne olacak der erkek,

Çıkış lobide der kadın, umarım memnun kalmışsınızdır, zira birdaha beklemeyeceğim...