20 Ocak 2010 Çarşamba

Öküz Parodisi

Keşfettiğim tekniğe devam; başlığa göre hikayeler formatı.

Batıdan bizi ayrıştıran farka odaklanmak istedim. Neydi bizi geri bırakan?

Öncelikle bizi geride bırakan şey; geride bırakamamamız. Kırıldığımız, sakatlandığımız yollara girmekten vazgeçmek. Mağlubiyet. Oysa tarihimizde, kanlı şanlı tarihimizdeki en yegane zaferlerimiz; en umutsuz kuşatmalardan çıkışlarımız.

Bir de "gözlerimize ve duyularımıza olan inançsızlığımız." Mutlaka risk olmayacak, mutlaka gidilmiş yollardan gideceğiz, mutlaka denenmemişi asla denemeyeceğiz. Oysa petrol bizim eski topraklarımızdan çıktı, bize bahşedilmişti. Hatta bize "bahsedilmişti."

Günümüz insanını mikrominimize eden alışkanlıkları ile anacağız gelecekte. Birer aboneyiz. Birer zerre ve hücreyiz. Bize tahsis edilen ile yetinme alışkanlığımız. Büyüklere ne verdiğimiz ve ne vereceğimiz. Söylem teyze deyişi ile: Tüketim ekonomisinde ne kadar tükettiğimiz, ne yaparken? Tükenirken!

Oysa yollara harç edilen tükürükte bile "pitoin" maddesi taşıyor şu bedenimiz. Pitoin maddesi, sindirimin "mini mini birleri" . İnsan bir nimet. Yüz tane fabrika bile ancak suni pitoin üretebilir en makro teknolojileri ile bir araya gelseler.

Başlık ile şu sayılanların ne alakası var dedi bazı parodisyen arkadaşlarım içlerinden. Duymadım ama hissettim.

Öküz varya, eti, sütü ve sıpreminden faydalandığımız: ( sıprem=sperm ) En kudretli hayvanattan biridir, aslana kaplana 5 çeker kuvvette ve öfkede. Ama o acı kuvvetini sadece çiftleşmede, kızdırıldığında, ve acıktığında kullanır. Diğer zamanlarda huzur hayvanıdır. Sümüğüyle beslenir, inek kıçı koklar, çiftleşme mevsimini iple çeker. Döneri ve pirzolası nefistir.

Şimdi ne diyoruz? Öküz olmayalım, olanlardan olmayalım, öküz gibi olalım yeter.