13 Şubat 2010 Cumartesi

HAZIR OL CEHENNEM, BALATALARINI YAKMAYA GELİYORUM!

Dünya bir düşler sahnesi, öldüğünüz anda hayal mi gerçek mi karar veremediğimiz. Dünyadaki sınav maratonunda bazen öyle kağıtlar veriyoruz ki, sınavı değerlendirenler bile mora çalabiliyor.

Bir karakter testi vardı, bir kurumda, bana uyguladılar, 500 soruluk. Samimiyetle cevapladım, zira kendimi tanımak isterdim o yıllarda. Mustafa Sinan YILLARCA testi.
Herkes birşey çıktı sınavı sonucunda. Kimi doktor, avukat, ebe, hemşire, vampir, tavşan.

Ama bir kağıt vardı ki, hocaları bile kafa kafaya verdiren: O kağıt Mustafa'nın ki idi. Edebi, felsefi, hesapta zayıf, karakterde kuvvetli. Herkesin bir trend eğrisi çıktı, genelde düz, yada hafif eğimli. Ama mustafa'nınki aynen ege kıyıları gibi, kısa ama uzun, içiçe ama grifit, savunulması zor, saldırması imkansız bir kıyı şeridi.

Elbette birgün bu adam da yaşlanacak. Dünya gibi bir sabırlı keçi yanında Mustafa'nın varlığının ömrü neki? Ve birsürü şahsiyet, aynı dünyadan mezun, aynı mahalleden belki. Girerken cehennemin cehennemi kapılarından, düzgün saflar halinde belki, ama aralarında biri olacak ki, Cehennemin lavını ısıtacak, yeri göğü yakmış adamın cehennem ülkesindeki hali.

Yanıma beklerim ateşiyle övünenleri...

Asuman, beni diskoya götür.

Sene 56, Yozgat nahiyesi Oruçbaba kazasında bir köy kızı. Uzun boyundan ötürü kıza bir isim yakıştırmışlar: Minare. Asıl adı Asuman Krause, ama Asuman boyundan utanıyor, geldi minare, gitti minare. Babası Köy kahvecisi. Mazbut aile yaşamı.

Minare Asuman, babasından gizli fotoromanlar okuyor. Babası görse artist mi olacaksın başımıza diye Asuman'a etmediğini bırakmayacak. Oyar vallaha. Asumanın yaşı 22 olmuş, aslında evlilik yaşından gün almış, üçüncü çocuk yaşına dayanmış mazbatası, ama şu uzun boyu yok mu, yere batası.

Babası 1932 senesinde mühendis olarak Almanyadan gelmiş, geliş o geliş, anadolu köylerini gezerken tren yolu bahanesiyle, Yozgatın ayranından içimiş, içiş o içiş.
Merak ediş, din değiştiriliş, sünnet ediliş, kız isteniş, toprak veriliş, köye yerleşiliş. Asuman dünyaya geliş.

Bir ağustos eylülünde, kaçar Asuman köyünden. Fotoromanlardaki Cahide vermiştir ona bu ilhamı. Önce Adanada pavyonlarda şarkı söyler, çoğu radyodan duyduğu. Sonra gurbeti vatan beller, Adanadan trene, oradan İstanbula. Onu dinler bir TRT'ci, yanaşır yanına vaadlerle, ihtilal olmuş garip varoşlarında Koca şehrin.

Harbiyede binada, şarkılar söyler, sunuculuktan arda kalan zamanda. Aynı zamanda açılıp saçılmıştır koca minare. Babasını ailesini soracak olursanız, derlerki kızımız yaban ellerde.

Zeki Müren paşası ile musiki çalışır, çakıl gazinosunda şansı açılır, artık sosyetenin gülü, cemiyetin bülbülü, popüler hayatın külüdür gecesinde vahşi şehrin.

Zamanın tüccarıyla, bürokratıyla, armatörü, kalantoruyla evlilikler yapar mevsimler arasında. Keçinin olmadığı sahnede dört başı minare.

Siz ne kadar ket vurursanız vurun zamana, Asuman bir yolunu bulur kalıtımsal mirasın. Neden Asuman kadar olamadık kardeşim diyorsanız; minare oldunuzda önünüzü kapatan mı vardı kardeşim diye alırsınız cevabı.

ATATÜRK TÜRKİYE VATAN MUSTAFA KEMAL

Eski 1900 lerin başında, Türk olmak ve adlandırılmak toplumsal olarak bir küçümseme ifadesiydi. Türk diye adlandırılan kişiler, daha çok taşıma, hayvancılık, ve yardımcı işler ile ilgili, kara kuru, çelimsiz ve sakallı, bıyıklı toplulukların ifadesiydi. Osmanlı eliti için -Türk müsünüz denildiğinde, neme lazım, biz ümmetiz, biz osmanlıyız, bir çerkeziz, bir başka birşeyiz cevabı ile karşılaşılırdı.

Atatürk cumhuriyeti kurmaya başlarken önce "TÜRKÜM" ifadesini kullanmayı benimsetti. Bununla gurur duymayı ve yücelme hissini aşılayarak, egoları törpüledi, terbiye ederek, ortak bilinci kurdu. Bu az birşey değil.

Atatürk'ün din düşmanı olarak adlandırıldığı yıllara şöyle bir bakarsak, öncelikle bu hassas konuda çok doğru düşünen bir doktor olarak konuya yaklaşımını görmekteyiz. Hurafe duvarını aşması ve kemikleşmiş düşünceleri kırmak için, bünyenin bazı parçalarını kesmekten veya kırmaktan çekinmediğini söyleyebiliriz. Hakimiyetin millette kalmasını sağlamak için kurduğu istiklal mahkemeleri, tek parti dönemi, ve otoriteye isyan hallerini bastırma şekillerini irdelersek, günümüz ameliyatlarında aynı tedavilerin geçerli olduğunu anlamak mümkün.

Tarihler boyu çıkan bütün kargaşalarda en etkin faktörün cehalet olduğunun altını çizmeliyiz. İnsan tabiatı belli kurallar bünyesinde yaşamı idame ettirmeye odaklıdır. Bu kurallar, zaman içinde ortaya çıkan ihtiyaçlar ve teknolojik gelişmeler çevresinde yeniden etkinleştirilir. Kuralların yarattığı boşluklar, yeni kuralları tetikler. Cehalet ise ister bilinçli, ister bilinçsiz olsun, bu kuralların karşısına çıkar, menfaat odağında ilerler. Tarihteki en büyük örnek, kilise ve saray güdümünde kalmış ortaçağ avrupasının yaptığı devrimlerdir. Reform ve rönesans diye adlandırılır.

Mustafa Kemal PAŞA, kurtuluş sürecinde zaman zaman cehalet ile mücadelenin ışıklarını yakmış. Öyleki, düzensiz ordunun en az yüzde 15 gücü ile iç isyanlarla uğraşmış. Ama bu isyanları bastırdıkça, milli gücü katlayarak arkasına alabilmiş. Bu yöntem tam bir zeki insan stratejisidir. İtirazlar en büyük gücünüzdür, itirazı yönetebilenlere.

Lafı bağlayarak bu tarihi değerlendirmemize nokta koyalım.

HATTI MÜDAFA YOKTUR, SATHI MÜDAFA VARDIR, O SATIH; BÜTÜN VATANDIR...

13 kadın

Şimdi sizlere kısa hayat hikayemde karşılaştığım ve karşılıklı ilişki yaşayabilme ihtimalim olan ama gerçekleşmeyen 13 kadın üzerine bir derleme yapacağım. Kronolojik sıra veya gerçek isimleri değil, bendeki yansımaları ile.

1- Karmen: Karmen bir populer kişiydi. Enerjik vede hayat doluydu. Hoş ama boş bileşenlerden ibaretti. Gençliğime saygım ve hayata bağlılığım ağır bastı. Güneşimin yakıcı etkilerinden onu muhafaza ettim. Kariyeri devam ediyor. İyi etmişim.

2- Sevgi: Öğretmen öğrenci ilişkisini uzatmamayı uygun gördüm. Dağlarda açan bir çiçekti, aşkım ona saksı etkisi yapacak vede renkleri solacaktı. Denklik bağlantısını kurmaya gayretim olmadı.

3- Şahmeran: Platonik aşkın bedenimi yaktığı temmuz güneşinde, himalayaların en dondurucu noktası kadar gerçekti. Sanırım oluşturduğunuz aşk, camdan bir kalp. Beslenemediği için tuzla buz oldu, halen daha yazılarımda mürekkeptir.

4- İmla: Hazırdı aşkın her görüntüsüne. Hayatta ne istediğini halen daha sorgular durur. Çocuk doğurursa hakkımı helal edeceğimi bilmeli, nokta.

5- Çıtkırıl: Ona olurum vardı, hassas ve örselenmiş ruhundan ötürü. Onun bana ilgisine kayıtsız kaldığımda, kaydımı yırtmış, ne bileyim, nereden bileyim. Okul yılları günlüğünde durur ismi.

6- Şinanay: Okul balosunda beni derleme yapmış. Onu bir ormanda sevgilisiyle arabada gezerken görmüştüm, bu kızdan sevgili olmaz diye düşünmemişim. Fatura kesti, ödedim.

7- Tırlak: Çılgın bir balkan kızı. Yenibosna 1997 güzeli. Sıfır altyapı, erkeklere hoş gözükecek üstyapı. Bir buluşma, yeter sayı.

8- Yiğide: Ne çok güzel ne çok hissi. Sadece inançlı, sadece sahip çıkıcı. Bana olan ateşini, benim ona ateşimi kontrol altında tuttu, şimdi evli, herşeyi hakediyor.

9- Camgöz: İyiki babasının işleri vardı, sürpriz şekilde başka şehre göçtü. Yakındık, ruhen benzerdik, fiskobirlik tarzı günübirlik kooperatifi kurabilirdik ya neyse.

10- Semiha: Aslında güzel oylumlu mavi gözlü, sarı saçlı. Allahın özel mesailerindendi. 4 yaş büyüktü ama aşkla kapanabilecek tarzda bir mesafe. Mesafeler girince aşkın motoru blog patlatırya.

11- Nazderovya: Hileci veya değil, hilekar veya değil, samimi veya değil, çok yakın bir uzaktan, ben ona o bana mikropkostan biraz baktık, hayrandık veya değildik. Mikroskopla baksaydık tamamdı ama mikropkostan bakınca öyle değil işler.

12- Leila: Erkeksi ama histe, dürüstlükte, ben mustafa beydim, bey kalmayı başardım.

13- Siber: Ah sen, beni kız arkadaşlarınla dolu bir yere koydun ya, bu samnimiyet bende uyandırdı acabaları. Pamuk lezzetli, az olgun, ama şahsiyetli temizlik abidesi, abidei hürriyeti.

KÖKENCE

Yaklaşık 30 milyar yıldır evren kainat paralel evren ve bileşenleri uzayında atomsal bazda dolaşan bir insanım. Klon , klan, klas, kalas, vesair sıfatlara dahil değilim. ( Exluded )

Aşktan anladığım bir şey varsa , o da çekim gücü aritmatiğidir. Ben bu aritmatiği yönetebiliyorum. İpi elimde, o yüzden yazabilme kapasitesine sahibim. Okuma kapasitesi olanlara hitap ediyorum. Karşılıklı Kapasite Meselesi. ( kakame )

Başka birşeye gerek yok hakkımda düşündüklerinizden başka.

İnsanım, idare edebilirim.

İNANÇ DÜNYASI

hER iNANCI sORGULAYABİLİR mİYİZ?

Hepimizin bir dünya ölçüsünde yaşı var, gün-ay-yıl. Ama ömrümüzün başı diye düşünürsek, o an; şu an başlayan andır, şüpheniz olmasın.

Peki neleri değiştirmek mümkün şu andan itibaren diye düşünürsek cevap herşeyi.

Örnekler:

Şu diye neleri düşünürsek itibaren değiştirmek mümkün peki herşeyi andan cevap.

Düşünürsek mümkün cevap herşeyi neleri itibaren diye şu andan peki değiştirmek.

Cevap düşünürsek itibaren peki herşeyi şu mümkün andan neleri değiştirmek diye.

Bu sorunun daha 39.916.797 CEVABI DAHA VAR.

ÖMRÜNÜZ KAÇ TRİLYAR DOLAR EDER?

Son yapılan araştırmalara göre 15-18 dolar, yani trilyar dolar cinsinden söyleyecek olursak, 0,00000000000018 trilyon dolar, türkçesi; en değerli insan 25 lira sınırında. Dolarada, markada, ahroyada, dinarada, sitterlinkede çevirseniz bu değişmiyor.

Hani aç köpekler gibi maddiyatın peşinden giden zalim insanlar, sizler varsınız ya, işte bunu siz daha iyi anlarsınız.

Rus karılar sevişme başına 100 dolar alıyormuş, yani altı "iyisinden" insan değeri eşittir bir sevişme. Aslında çok mantıklı. 30 milyon sperm saçıldığı düşünülürse bir sevişmede ( 15 milyondan 2 posta ) işi ucuza bile yaptıkları söylenebilir.

Kandırılmış spermler ise cehennemin yükselen hararetleridir. Bir şiir ile taçlandıralım.

Dünya döner, cehennem harlanır.
Sürtünme kuvvetiyle,
Belki bilincimiz hep kapalı olacak.
Olsun, noolacak?

Sen işine bak mustafa fendi,
Onurun onurunu kurtarmak kimlere kalmış,
Kibir şeytanın oyuncağı
Şeytanıda Allah yarattı.

Burada yazıp duruyorum,
Kayıtsız olmak kişisel tercihiniz.
Size cenneti vaadetmiyorum belki,
Ama okuyup, serinlediniz.