11 Nisan 2022 Pazartesi

Solmakta Olan Yaratıcılık Hakkında

İnsanların kendisi dahi bir çılgınlık projesinin eserleridir. Haliyle kentler medeniyetler kültürler de birer yaratıcılığın ( ilahi manada olmayan ) meyveleri olarak vücud bulur. Mesela Türk boylarının orta asyadan batıya göç etmesi. Halbuki oba burda ırmak ortada orman sağda tarla solda hayvanlar orada burada, atlar harada. Geçinir gideriz hesabı yerine kavim kavim buralara gelmişiz. İslam ile şereflenen toprakların koruyucusu ve hizmetkarı olmuşuz. Gayet şanla şerefle bugüne ulaşmışız. İstanbulu fethetmek, 3 kıtaya hüküm sürmek ve adalet ile yönetmek ile nam salmışız. Günümüzde herşey bilgisayar kumandalı bir sistemin boşluklarını doldurmak üzere formatlanmış. Yapay zeka üzerine kaplanmış, para da varlık ta sanal birer ifade halini almış. Yaratıcılık özelliği ayıplanır olmuş, sistem yaratıcılığa izin vermiyor, zira ben herşeyi düşünüyorum, siz kendinizi yormayın diyerek bize hüküm sürüyor. Hatta büyük bir çoğunluk yutuber fenomen like manyağı olma yolunda osuruksal çabalar üzerine boşa kürek çekiyorlar. Yani homo bir toplum, her özelliği her özelliği yansıtıyor, aradan çıkmak, farklı olmak filan çok zor, imkansız. Belki savaşlar üstün olma çabaları avantaj kapma yarışları ile farklı birşeyler oluyor olsada, sistemin hep galip geldiği bir devir daim içinde sürükleniyoruz. Hiç bir şey ilginç gelmiyor, bu büyük tehlike sarmış dört bir yanı. Sinir uçlarımız yıpranmış, artık acıyı hissetmiyoruz, oysa acı çekmek hayatı biçimlendiren bir yontma taşıdır. Bu yüzden egemenler dünya nüfusunu azaltmanın yolunu arıyor oldular. Sebep sonuç ilişkisinde daralan bir psikoloji var, daralınca manyaklaştı haliyle. İnsanlık bir çıkış noktası arıyor fakiriyle zenginiyle. Ama yaratıcılık ister bu çaba, o da öldü, yerini manyak çocuklarına bıraktı. Onlar da çatır çatır bu mirası tüketiyorlar. Ölüm bir sır değil artık. Kapıları çok geride bıraktık.