22 Ekim 2010 Cuma

Bn. DİAZEM'in Hikayesi

Günlerden sıkıcı bir gündü, haziran ve yaz temalı. Beklenen arkadaşlar, aşklar, heyecanlar ve sair malzeme; sıcaklığın vermiş olduğu tavsama neticesinde yerini başıboş bir aymazlığa, coşkusuz bir dinginliğe ve sarısız bir laciverte bırakmıştı.

Bn. Diazem ise bu kayıtsızlıkta kendine farklı oyuncaklar, farklı içdışlıklar ve farklı eğlenceler medetiyordu. ( umma hastalığı )

Bn. Diazemin hayatta en büyük beklentisi, adındaki Sinir hapı benzetmesinden yola çıkarak, sinirini ve vücudunun diğer asabiyetlerini çıkarabileceği bir oyuncak sahibi olmaktı. Açlıktan çok, kadınlıktan çok ve sosyaliteden çok, sinirini dışa vurması ve pekmezini çıkaracağı bir hınç duymaktı amacı. Yani ne istediğini bilmez bir uçurumdu aslında. Gelgelelim, bu adını koyamadığı tuhaflıklara bir karşılık olabilecek unsur ne ise onu yakalayacak ve ıska geçmeden kemirecekti.

Bu siniri ile ilgili farklı hekimler ona çare bazında bazı teşhis ve tavsiyeler sundu.

Aşırı zayıflığın verdiği kansızlık
Gizli şeker
Geçmiş travmalarını atlatması için yunus balıklarıyla yüzmesi
Her sabah uyandığında bebek sesi dinlemesi
Sosyal ve aşksal ortamlara girmesi
Orta yaşlı bir yaşlıyla evlenmesi
Çocuk bakıcılığı
Acil servis hemşireliği
Çocuk doğurmak.

Bu gibi uzayıp giden reçetelerden gınası gelen Bn. Diazem, sonunda her sabah bebek sesiyle uyanma uygulamasını makul gördü. Ama zamanlı zamansız bebek sesi onun psikolojisinin "loji" sini aldı ve daha çok psiko oldu.

Acil servis hemşireliğine başladığı gün ilk hastanın kendisi olması sonucu günlük yevmiyesini tedaviye yatırdı, ilk günü son günü aynı güne yerleşti.

Yunus balıklarıyla yüzmesi 2 gün için onu idare etti ama, balıklı mayo giydiği için onu dişleyen bir yunus sayesinde bu tecrübeyi de tavanarasına saklamak zorunda kaldı.

Huzur huzurevinde diyerek yaşlıbakıcılığı işine soyundu, bu konuda tam gaza basacaktı ki, yaşı 37 lerde olduğu için genç-yaşlı psikojuna düştü, zira bu yaştakileri bilirim, iki adet küme arasında gidip gelmek insanın sinirini bozar, hele bn. diazem sözkonusu ise. İşi bıraktı.

Çocuk bakıcılığı zaten yapamazdı, zira yıllar ona bir çocuk hediye etmediği için onun gözünde bütün çocuklar potansiyel suçluydu. Düşünce bazında kaldı Bn. Diazem.

Artık sinirden saç dökme hallerine gelmişti, hergün bir tutam saçını yılların tsunamisine feda ediyordu Bn. Diazem.

Sanal dünyanın kapılarına dayandı sonunda. Herşey bir tık vasıtasıyla elinin altında bitiveriyordu. Sanal yaşadım sanal devam ederim diye karar verdi. Zira en son denediği onu gençliğinden beri kollama davranışı olan mühendis Arif bey ile de yapamayacaktı. Hakettiğine yada haketmediğine inanamazken.

Kendi dünyasındaki sinirsel boşlukları doldurmak için sinir uçlarını yakma fikri çaktı birden kafasında. Sinir uçlarını yakacak en tesirli ateş AŞK ateşi olacaktı hesapta.

Kime neye nasıl niçin aşık olabilirm diye düşündü. Sanal alemde her ihtiyaca cevap verebilecek türden bir olanaklar silsilesi vardı. Tıkla, tanış aşık ol, işler terse giderse cancel. En iyi seçenek.

Önce arkadaşşaklık sitesinden kara boğa rumuzlu bekar bey'e tıkladı. Karaboğa malatyalı kürt ve 47 sinde sicim gibi delikanlıydı. Onunla Sultanbeylide buluştular. Karaboğa onu elinde bir demet kır çiçeği ile bekliyordu. Saçları boyalı siyah ama yan saçlarını tepesine yapıştırmış, porofilodan emekli bu bey aynı zamanda taksi durağı işletiyordu, eh orta derece geçimi sağlayabilecek bir alternatifti kendisi. Her konuda anlaştılar ama el ele tam yürümeye başlamışlardıki: Baba bana para ver diyen 7-11 ve 17 yaşındaki üç genç ile karşılaştıklarında bazı hayaller yıkılıverdi. Düttürü dünya.

Bn. Diazem artık solgun hayalleri ve rengi kaçmış yastığı ile karşı karşıyaydı. Bu kadar deneme ve zar atışını müteakiben artık bir tek alternatif kalmıştı. O da günü birlik ilişkilerle eyleşme. Fakat bunu kendine yapamazdı, günü birlik ilişkiler sadece birer zaman geçirme oyuncağıydı ve onun fazla zamanı kalmamıştı. Denedi denedi denedi, takii yıllar 2030 ları gösterene dek,

Sonunda anladıki, hayat onu bir deneme gemisine bindirmişti, zaman su gibi akıp geçti bu teknenin altından, ne ayrıldığı eşi, ne gençlik hülyaları ne sanal arkadaşları ne düşüp kalkmaları, hiçbiri ama hiçbiri esas hükmünde değildi, sadece deneme yanılma araçlarıydı. Kendi kuyruğunu kovalamakla geçmişti hayatı Bn Diazemin.

Bayan Diazem ile ilgili 10 bin tane hikaye yazmayacağım, ara sıra "deneme" türünden yazarım, aslıyla uyumlu olsun diye. Bu arada bu hikayem kendisine ilaç mahiyetinde ve sadece bir hoşluk olsun diye yazıldı, öfkesini kontrol altına alsın ve kutu kutu Diazem içmek yerine, Bn. Diazem olmak yerine, denemelerle solmak yerine, hayatındaki denemelerle boşa geçecek bir 20 senesi daha olmadığını anlatabilmek için.

Sinirden anlaması zor diye bu hikayeyi açıklamayla bitirmek uygun oldu.

Mustafa Sinan MEHİR