24 Temmuz 2009 Cuma

DÜNYADAKİ MEKANLARIM

Mekanların sadece bir sevgiliyle anlam kazanması, o mekana biraz haksızlıktır. Ben mekana mekan demem, o mekana tek başıma gitmek içimden gelmiyorsa.

Taksimin yamacı olan bir yer vardı, ilk türk holivudu olan Cennet Bahçesi. Orada bizans imparatorları prenseslerine evlenme teklif edermiş. Bende de megalomanlık varya.

Boş kaldıkça boğaziçinin çimenlerine giderim, ağaç altından boğazdaki gemileri gözlemlerim. Peçesinin ardından göz süzen bir aşuftedir o manzara. Hem seksidir, hem geçen giden gemilerde aşkın mutlak geleceğini görürüm.

Canım türk otantizmi çektiğinde karaköydeki köprü altında gezerim. Almanyadan gelmiş gibi bakarım kendi kültürüme. Canım biraz sonrada güllüoğlundan baklava çekecektir, her biten aşkın ardından istendiği gibi.

Tenimde tuz istersem, bir otobüsle kilyos denilen doğanın garsoniyerinde gizli denize dalarım. Buda benim bodrumum, ikoncanlar çatlasın.

Canım ahiret çekerse, ramazanda sultanahmete çekerim gemiyi. Oruçtan bir saat önce mutaassıp ailelerin şenliği bir köşeye kurulur, ezanın bayrağı minarelere iner çıkarım gözlerimle.

Canım hedonistlik isterse, aksaraydaki sahte cennete, rus azizelerinin fink attığı holivud bulvarına giderim. Bunlara bakmakla ruhlanır bedenim, ama konuşmam asla, sesleri boğmaca olmuş kazlara benzer. Kuğu gölü balesini sessiz sinema olarak izlerim.

Canım cehenneme gidecek insanları çekerse, Bebek semtine giderim. Bana acıyarak göz süzdüren kızlı erkekli tuhaf dünyanın işçilerine aynı acımakla bakarım.

Hayatın delillerini çürütmeye gelince sıra, nişantaşıma kavuşurum. Eski teyzeler nineler, ve eski ben. Ruhların valsini sessizce izlerim, geçmişin ruhlarının. Çocukluğumun anlamsız filmini acılar içinde seyrederek, eski duvarlarıma bakarım. Babamın tokatlarına yüzümü uzatırım.

Haksızlık etmeyelim, bazı aşkla kavrulduğum dişi varlıkların eski semtlerine de uğrarım. O ana dahil olarak o anın hisleriyle yıkanır, çıkarım günümüze.