28 Aralık 2009 Pazartesi

Bir mevsim daha

Ben "kendimi okudukça" ruhumu süzebiliyorum ve arındırabiliyorum. Özümüz en etkili ilaç.

Kaç galibiyetiniz var, kaç mağlubiyetiniz? İşte arınma mevsimi.

Kaç kere bedeninizle sevdiniz, kaç kere benliğinizle sevebildiniz? İşte itiraf mevsimi.

Kaç çiçeği sulamakla, kaç çiçeği sevginizle yetiştirdiniz? İşte hasat mevsimi.

Kaç kişiyi güzel olduğu için, kaç kişi siz güzel olduğunuz için sizi sevdi? İşte hesap mevsimi.

Ve bir mevsim düşünün, her mevsimin onda yaşandığı. Yalnızlık, karar, gurur, üşüme, hüzün mevsimlerinin içinde yeşerdiği. Bu mevsime ne ad verirdiniz?

Veda mevsimi idi doğru cevap..

Dünyayı bekleyen sorular ve amatör cevapları

Hani varya bir ışık yanar aklımızın bir köşesinde, -şu şöyle giderse noolacak, şu biterse noolacak, ilerde noolursa noolur? gibisinden..

Sonra bir bakmışız gazetede bir haber, şu şöyle oldu, bu böyle oldu diye yazıyor. Ve sizde diyor sunuz ki; Aaaa, ben bunu öngörmüştüm a dostlar.

Bugün bir üniverste bitimi arkadaşla konuştum ve ona dünyanın geleceğini sordum. Yanıta dikkatinizi çekerim: "2-3 milyar insanın ölmesi lazım. "

( Aslında kendisi de bu 2-3 milyar ölünün arasında sayılacak bir seçim kriteri olsa )

Dünyayı küçülterek büyütmek isteyenlerin vardırdığı kavrama noktasına bakın dostlar: Son derece dengeli nüfüs artışı sonucu dünyanın ulaştığı 6500 milyon kişiyi dünya kaldıramıyor. Oysa dünya nufusunu florida ve alabama eyaletleri bile kaldıracak düzeyde iken. Demekki dünya küçülerek büyümez, büyüyerek büyür.

Dolayısıyla ortam kalitesi bu yükü taşıması açısından çelik iskelete sahip olmak gerekliliğinden, çorba iskelete dönüşmüş. Yani dünyanın geleceğini hesaplaması gereken mühendisler bunu hesaba katmamış. Şimdi ise binayı yıkmaktan söz edilir durumda. Hal ortada, ve "ben halden anlarım"

Ben ezelden beridir teknoloji düşmanıyım, yani dünyayı küçülten bir numaralı sihire.
Ben avam seksin düşmanıyım, yani dünyayı amaçsızlaştıran kolay ulaşılabilir eyleme.
Ben erken kalkanın yol alması taraftarıyım, bir tuşla iklimi değiştirecek güçlerin kolaycılığından ziyade.
Ben finans egemenliğine karşıyım, yani fırsat eşitsizliğini yaratan "para parayı çeker" kaidesine.
Ben televizyonlara karşıyım, yani dünyayı gayretle tanıma fırsatını elimizden alan kutuya.
Ben adaletsiz adalete karşıyım, yani adalet kavramı iki dudağının arasında olan menfaatçi krallara.
Ben akacak kanın damarda durmasına karşıyım, yani bünyeyi kirleten atıl fazlalığa.
Ben emniyet şeridinden giderek diğer insanları hiçe sayan düşünceye bile karşıyım, yani kendi kendimize duyduğumuz saygıyı kafamızda sorgulatan uyanık şerefsizlere.

Ve ben kendime karşıyım, bu halleri ve çözümlerini algılayabilmeme rağmen yeldeğirmenlerinin rahatça dönüşüne...