28 Mayıs 2011 Cumartesi

Kedilerim vardı

Karakterime renk vermişler midir bilmem ama, benim ilk arkadaşlarım kediler oldu.
Hayvanlar ve hayvan yaradılışlı insanlarla çok iyi anlaşırım bu yüzden, dostlarım alınmasın.
Aslında kimse'nin ruhu hayvanlığa karışmamıştır da, bu benim insanlığa bi eleştirim.

Şu halkla ilişkilerli işimde o kadar çok karakteri test ettim ki, insanların hayvanlaşması için saniyelerin bile uzun olduğunu gördüm. Bu yüzden insanatı: AKPLİ CHP Lİ, MHP Lİ yada hangi fraksiyona dahilse dahl olsun, belli bir ayrımla bakmadım. Hani ilkokuldaki kesirler vardır ya, 2/5 7/9 yada tam tersi 18/4 burada üstteki değere değil, payda dediğimiz alttaki asıl karaktere hitap ettim. İnsani ilişkilerdeki başarımın temeli budur.

İlkokulda, ortaokulda, lisede, yüniversitede, askerde, bu gerçek değişmedi. Aslında benim bu özelliğim bir uzmanlık alanı, yada bilim dalı kabul edilebilir. Bu yüzden sizlere bazı insan karakterleri ile neden çok iyi arkadaş olabildiğimin örneklerini vereceğim.

İlkokulda sınıfın kabadayısı olan Bayram kuzu,

Ortaokulda, melankolik ve cüneyt arkın delisi Yusuf çetiner

Lisede tam bir süt çocuğu olan Hakan,

Üniversite hazırlıkta, tam bir rahim ikizim olan Esra,

Üniversite tam bir fenomen olan en altların ve en üstlerin bileşiği söylem teyze,

Yılların ağzına sıçan arkadaşlığımızla, kendi ceviz kabuğunun kralı Cenk,

Mahalleden apartman ve marka adamı İlker,

Mahalleden cinsi sapık İnanç,

Mahalleden ahret ve dünyanın resmi Latif,

Akrabam ve ruh ikizim, bir o kadar negatifim Mehmet,

İş dünyamdan ilk akıl hocam orgeneral emeklisi salih bey,

Toprak seramikten kılı kırbin yaran Celal

Askerden yüzlerce isim var ama hatırlanılması zor yılların yüzleri,

Ulan düşünmekten ve saymaktan beynim ağrıdı, ama ne uyumlu şahsiyetmişim meğer.


ŞİMDİ YILLARA BAKIYORUM, MAZİMDE DERİN SAYGI, İSTER GÜNIŞIĞI OLSUN İSTER AYIŞIĞI, NE KADAR ÇOK DOSTUM OLMUŞ, BİR ÖMRE DEĞER....

SAYFADAR

Sayfalarr, sayfalar.
Dalgalarla dolu okyanuslar. Yüreğin taştığı, mürekkebe dönüştüğü.
Ayların yılların fon oluşturduğu.

Bilir misiniz; insanlık taa eski ırklardan beri yazar durur. Bende yazarım, ara sıra çizerim. Ama ne kadar derinsem, o kadar tılsım çıkartabilirim. Yani ölüm kuyusundan çıkar benim mürekkebim.

Ölüm.

Ölüm > herşey

Ölüm >= herşey.

Herşey = Ölüm

Senin atletikliğinle, seksiliğinle, arkadaşların ve kültürünle, yada neyin varsa, onlarla ilgilenmem aslında. Sen çok yaşa diye dua ederim ahirinde.

Ben tabutumu yontarken ulu sedirlerden, senin tabutunun başında bekler, eğlendirebildiğimce eğlendiririm seni.

Senin bu dünyaya hediyeni.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

KARAR VERMİŞLERDİ...

Sıla 22 yaşında Enver 27 yaşında idi. Malatya pozantıda yerleşik BAL ve DEMİRCİ ailelerinin kerime ve mahdumu durumunda iki birbirini seven genç'tiler.

Evner yüksek tahsilini takiben Artvin tabur komutanlığında kısa dönem askerliğini bitirmiş ve İş bankası pozantı şubesinde vezneci olarak çalışıyordu. Sıla ise liseden sonra okumamış bir taze.

4 yıldır birbirlerini tanıyorlardı. Arkadaşları vasıtasıyla Malatyanın AVM'si olan MALATYA PARK ta tanışmışlardı. Şimdi orası kutsanmış mekanları o masum aşklarının.

17 Nisanda nişan törenleri yapılmış ve her bakımdan evliliğe hazır iki civandılar.

Her ne kadar Pozantıda namus anlayışı düğünden sonrasına odaklı olsada, ara sıra malatya üzümlük mevkiinde buluşur ve asma dalları arasında öpüşürler, koklaşırlar, sevişirlerdi. Bi keresinde Enver SILA'nın süt kokan göğüslerine ulaşmaya çabalasa da, sadece uçlarını görmeye vakıf olabildi. Sıla acil bir müdahele ile asmadan bir salkım kopararak icrai faliyete engel oldu ve düğünü çabuklaştırması için enveri uyarttı. ki Aslında düğünün ertelenmesi için naz yapması gerekirken.

Enver'in maaşı ekstralarla beraber 1230 lira olmuş, ve istanbulda 3000 liraya tekamül eden kur farkından ötürü hayli şişkin sayılırdı maaşı. Ara sıra vezneden günlük 10-15 lira arası fatura üstünü de denkleştiriyordu, Sılanın göğüsleri aklına geldiğinde.

Fakat dedeleri Pehlivan Mehmet 87 yaşında vefat edince düğünün olasılığı da epey uzağa atılmıştı. Yani en az 6 ay.

Bu denklemleri ve istikametlerinden ötürü gerdeğe uzanan yolda hasretlik olmaya başladılar. Ama bir gün sıla öğlen yemeğinde annesinin yaptığı börekleri götürdüğünde, Enver ile Banka müdürü aslı hanımı sohbet halinde görene kadar. Kadınlık ve kıskançlık içgüdüleriyle hareket ederek, artık Enverin hayallerini gerçekleştirmeliydi.

Börek eve döndü, plan hazırlığı acil olmalıydı.

Bir pazar buluşmasında, Enver ile birlikte gittiler bağbozumuna.

Enver yaz kış ceketle gezen birisi olarak, hafif yağmurda sıla'nın üzerine attı ceketini. Zaten hayatım boyunca bana en seksi sevişme davranışının ne olduğunu söyleşeler, cevabım aynıdır. Dişinin üzerine ceket-kazak-hırka giydirmek. ( yada Havlu )

Bu sebeple Sıla, Enveri kendisine çekerek hararetli ve masum ama çekimi yüksek bir öpüş kondurdu. Artık davetiyenin rengi belliydi.

Enver yakındaki bağbozumu evine doğru sürmeye başladı sılayı.

Kafasındaki bütün check pointler boşluksuz şekilde dolmuş ve sevişme raporu görünmeye başlamıştı.

Aslında Sılanın sevişme sonrası gözyaşları ve Enverin bu ilk deneyiminin pişmanlığında bir sürü ayrıntı gizliydi. Pişmanlık, sahiplenme, korku, gizem, ve eğer sırası geldiyse seks.

Yaa dostlar, günümüz insanında sevişme aktivitesi aynen bu dokularda cereyan ediyor.

Bir dokunuşun bin ah ile sonuçlandığı bu dünyada, sevişmeyi sadece beden eğitimi yada güncel ihtiyaç olarak gören ve basite indirgenleyenlerin pişmanlık gözyaşlarını ben akıtıyorum içime.

Demekki işim zor, bu kadar gözyaşı ile cennetin ırmaklarının çağıldamasını duymaktayım, içimdeki damacana şaldır şuldur sallanadururken.

24 Mayıs 2011 Salı

BİN YIL DA GEÇSE AŞKLARIMIN ÜZERİNDEN

Şimdi çoğu anne, şimdi hepsi eş.

Ne olursa olsunlar, sevdikleri adamın isimlerinden biri mustafa, ne de olsa çocuklarının bir hücresi mustafa.

Dünya üzerinde aşk geçmişi puanı varsa, dünyada tek eksi puanı olan kişi de mustafa.


Şimdi uzayan uzay boşluklarında, her bir evrene dağılsada aşklarımın tozları,
bir gece gökyüzüne baktıklarında, bir yıldızdan süzülen ışığın tadı mustafa.

Şimdi her ne kadar büzülmeye başlasa da tenleri, onları genç tutan bir ten hücresinin adı mustafa.

Ve,

Her ne kadar günahları örtülsede üzerlerine, diğer dünyaya götürecekleri sevaplarının adı da

MUSTAFA...

23 Mayıs 2011 Pazartesi

HAMSİYE

Daha dün koşuyordun çiçekli bahçelerde,
Şimdi ne işin var lacivert gecelerde.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

AMMANNNN, BOŞVER

10 gün sonra kırkımdan merdivenle düşeceğim, elim ayağım kafam eskiyecek, boşverrr.

Tanıdık dost akraba, bir sürü yüz, bir sürü yaşanmışlık, kitap yazsam kağıt yetmez ama, boşverrrr.

Kariyerde bi sıcak çay içecek mekan yapamadık, aman boşverrrr.

Hayatımız boyunca aşk hep eşek oldu ve tepti de tepti ama boşverrrr.

Başarı denilen şeyden karpuz yapamadım ama miniminnacık bisürü misketim var, boşverrr.

İstenilen kişi olamadım ama istediğim ömrü yaşamayı başarabildim ya, boşverrr.

Allah ile aram adeta örnek gösterilecek kadar örnekti, hayat gailesi bu alakayı biraz dıştan törpüledi, içten daha sağlam ama boşverrrrr.

20 Mayıs 2011 Cuma

Fenerbahçe Taraftarlarına Şampiyonluk kutlama önerileri

1- Tava edinin, tüp edinin, hamsi alın, mısırunu'na bulayın, yağda kızartın, Taksim meydanı yada Bağdat caddesinde vatandaşa sebil dağıtın.

2- Fenerbahçeye yapılan tüm haksızlıklara karşı kafanıza prezervatif geçirin, bu şekilde şampiyonluğu kutlayın.

3- Bir adet vitrin mankeni bulun, üzerine Fenerbahçe harici her takımın formasını giydirin, kız arkadaşınız gibi süsleyin ve dolaştırın. Not: Vitrin mankeni yerine Şişme kadın da kullanabilirsiniz.

4- Boşverin bunları, deli gibi şampiyonluğunuzu kutlayın. Delirin Çıldırın.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

OROSPUNUN KENTYAŞAMI +18

Firma olmuştu istanbulda Feryal.

Şişli lisesinde 94 te mezun olmuştu. Lisede çıktığı şişli belediye encümen reisi'nin oğlu ile ilk deneyimini kabataş setüstündeki o ıssız yağmurlu gecede yaşamıştı.

Sonradan dedikodusu türedi, Feryal orospu oldu cümleleri sakızdı artık ağızlarda. İlişkisini unutmak için denediği yöntem ise yeni ilişkilere yönelmekti.

99 yılında ramiz isimli bir tekstilci ile nişanlı kaldı 6 ay. Ramiz elazığlı ve zengindi, pis sakalları, altın zinciri ve siyah bwm'si olan biriydi. O kadar.

Sonradan bir süre arkadaşlarıyla catering işi ortaklığına girdi, ama işbilmezliğinden ötürü 10 milyarlık bir senet imzalayıp işten uzaklaştırıldı, zaten yemekçi olamayacak kadar albenisi vardı feryalin.

Bi süre eskord işine gönül verdi, ,istanbula gelen japon arap 42 milletten adama özel eskortluk yada rehberlik tarzı bir organizasyona girişti. Ve yasak olsada bu janti işadamlarına fahişelik yapmaya başladı. İsveçli frederikson sırf eskort hizmeti almak için 5 kez istanbula geldi orospunun evladı. Ama günlüğü 200 dolar olan bu organizasyon artık feryalin ışıltılı hayatına cevap veremiyordu.

Feryal bu mihvalde henüz dinç olan bedenini kendi pazarlayacak ve paralayacaktı. Bu sebeple etilerde bir ev kiraladı. Gönül isimli eskord arkadaşını bu eve taşıdı. Artık spordan siyasete, iş aleminden sanatçıya, organizatörden menejere, geniş bir yelpazede orospuluk hizmeti yapıyordu feryal. Dolar trafiği başını döndürmüştü, gecede 1500 dolarlara varan deli sevişmeler ile neredeyse her çalan telefona atlıyor ve gece gündüz farkını sıfırlıyordu bedeniyle. Aylık geliri 40-50 bin dolar arası gidiyorrrrr - geliyordu.

Birde yaptığı işten zevk alma düsturunu paye edinmişti, gerçekten sevişiyor gerçekten veriyor, gerçekten kuduruyordu. Yeni gelin performansına yaklaşan bir maratonun kahramanıydı. Orgazm tekniğini geliştirdikçe, sosyetedeki koko partilerinin en ikoncanı oldu. Bütün büyük dalgaları feryal yakalıyordu. Bir numaralı orospuydu, hatta bir iki tane aşığı oldu. Onlara ev araba sattırdı.

Beş yılda beşyüzbin doları ayağa dikti. Aslında kazandığı paranın GMSH si en az 2 milyon dolardı ama spor, beslenme, güvenlik, rüşvetler, kaptırmalar, sağlık, ve bütün orospuya has giderler gidince 500 bin dolar kalmıştı.

Bir gün bir tebligatçı dayandı kapıya, elinde catering işinden kalma 10 milyarlık senet ve yılların müteakip faiziyle 350 bin dolarlık bir geçmiş karşısına dikildi.

Kalan 150 bin doları iş arkadaşı gönül çaldı.

İstanbul ise Feryalin orospuluğuna doymuştu artık. Gecede 200 dolara inmişti nafaka, nafaka İstanbul ile olan evliliğinden ve boşanmasından kaynaklı aylık geliriydi orospu Feryalin.

Babası Yalçın bey, yenikaramürsel de ( Y.K.M.) reyon memuruydu, 48 yaşında ölmüştü, birgün kızının istediği, sinemaya gitmek için istediği 5 milyonu vermediği için Feryal fahişelik otobanına sapmıştı. Ama gelgelelim, o gün yalçın beyin cebinde 5 lira yoktu zaten.

Hikayemin başına neden +18 yazdığımı bimiyorum ama hikaye aslında -18 başlangıçlı.

Her orospunun babası erken ölmüştür nedense, her orospu gençkızlığını yaşayamamıştır nedense, her orospunun başından kötü bir nişanlılık yada evlilik geçmiştir genelde.

Hikayemin bir anafikri var elbette, ama ana tema şu; "ne kadar istekle ve isteyerek yaparsan yap orospuluğunu yada ibneliğini yada götverenliğini, dikiliverir karşına geçmişin kayıtları yarrak gibi......."

17 Mayıs 2011 Salı

FECİ HALDE MASTÜRBE EDİLİYORUZ...

Gerçek yaşam kalitesi ile suni yaşam kalitesini karşılaştırıyorum kafamda yüzüncü kez.

İyi yaşayan insanların tarzlarına eğiliyorum. Bunun para ile ilişkisini sorguluyorum kafamda. Parası olanın yaşantısı kalitelidir tezini sorguluyorum. Ve para ile kaliteli yaşamın ortak paydalarda olmadığını düşünüyorum.

Ömrünün sonunu yaşayan bir insanın "ömrümü dolu dolu yaşadım" özetini nasıl yapabildiğini anlamaya çalışıyorum. Nasıl gözü açık gitmeyecek diye kıskançlıkla iç geçiriyorum. Az biraz anlayabiliyorum.

Konunun özü bıçak altına yatmakla alakalı. Yani yaşamın değerini bilmemiz gereken durumları tecrübe etmekle. Ve iyi geçen zamanların ortalaması ( H = Z x P ) ne kadar yüksek ise, BEN DOLU DOLU YAŞADIM ÖMRÜMÜ demenin gerçekliği o kadar manalı.

İyi yada kaliteli dediğimiz ömrün bir takım bileşenleri var. AŞK, LÜKS, BAŞARI, ORTAM, HUZUR, PARA, TÜKETİM, KARİZMA, GÜVEN, vesair. ( ekle babam ekle )

Şimdiki konu ; Dolu dolu yaşayabildim demek ise, -ŞU AN YAŞADIĞIMIZ HAYATIN SPEKÜLASYONLARI HAKKINDA SİZLERLE PAYLAŞMAM GEREKENLER VAR. Yaşam kalitesini sorgulamamızla alakalı.

1- TV. Diziler bizi mastürbe ediyor. Oradaki karakterler ile özdeşleşmemizi yakalayan dizi başarılı oluyor. Cemileler, pargalılar, polatlar, bilaller, ezeller, ahmetler, mehmetler, aylinler, hatta ve hatta KAPTAN ALİ'LER.

2- Acun. Kendisi rol model olan bu dogmatik kişilik ve kullandığı yarışma formatlarındaki karşı karşıya getirme teknolojileri ile, egzejerasyon politikaları, kişilik çatışmaları, yada hayatı suni yaşattıracak her tür komplikasyona kurban oluyoruz.

3- Futbol. Sesimizi duyurmanın en kolay yolu olan sportif oyun ile, kendimizi aşma denilen olguya tavan yaptırıyoruz. Bir ordunun komutanı, bir devrimin lideri, bir dinin peygamberi, bir akımın öncüsü olabiliyoruz.

4- Bohemlik. Beyoğlu yaşam kültüründe en barizini gördüğümüz bohemlik ile en ucuz kavram olan kahramanlık ve districted, yani ayrı kişi olma kostümünü giyerek kendimizi 100 ile çarpabiliyoruz. Biz toplumdan farklıyız dönmedolabi ile özellikle beyoğlunda yapılan sohbetler, ahbaplıklar, ışıltılı hayatın el fenerini sallamak yöntemleriyle, kendi kendimizi beceriyoruz. Bu döngüden ise, oradaki ucuz barlar ve restoranlar hayatının balık istifini yapıyorlar. Söylem teyzenin yaşam tarzını da deşifre ettim böylece, kendisine selam, eski dostu mustafadan.

5- Şans oyunları. Adı üstünde, şansın oyunları. Oynamak isteyene hayal bedava, hayaletler hizmetçi.

6- Ucuz seks. Hayat devir daimi boyunca kendini kudretin sembolü zanneden beyefendilerimiz ile kendini carmena mendoza zanneden hanımefendilerin eline verilmiş en düsturlu dönmedolap. Alan razı satan razı olayının destanlaştırılmış aktivitesi. Burada balık istifini ise, işi en kolaya indirgeyen meşhur -yabancı uyruklu kadınlar- yapıyor.

7- Sanalite. Yukarıda saydığım her maddenin bir tuşa indirgenmesi. Basitin basitliği. Arkadaşımız facebok, haberleşmemiz msn, sallamalarımız twit, sevişmemiz ise sanal sitelerde saklı. Hepimizin kasedi var, kasedi olmayan pöskevit yesin.

8- Mustafa Sinan MEHİR

14 Mayıs 2011 Cumartesi

GEL ŞAMPİYONLUK GEL

Fenerbahçeliyim.

Fenerbahçe ile ilgili evrendeki her titreşimden bir tanesi kalbimin çarpmasıdır.

Kulağım gözüm oraya bakar.


Düşmanlarımın sayısını bilemeyecek kadar büyük bir camianın mensubuyum.

Herkes eğlenirken ben eğlenemem, ama ben eğlenirken herkez üzülür.

Ben üzülürken herkez eğlenir. Herkez üzülürken ben eğlenemem.


Ve şimdi şövalyelik zamanı, şimdi taç giyinme zamanı.

Şimdi yaradılışımın manasından birini yaşama zamanı.

Bulutların çölüme ağlama zamanı.


Kısmetse Sivas diyarında bu anı ölümsüzleştireceğim. Kısmetse kelebeklerin çuvalını açacağım. Kısmetse İstanbula dönen kelebeklerin sırtındaki kafilede uçacağım. Kısmetse, mühendis, memur, zengin, tüccar, artist, ne olursa olsun, binlerce kelebekle caddeye dalacağım. Kutsanmış bir çeşmeden kana kana birincilik şerbetini içeceğim.

Tarihe kayıt geçen o günü her titreşimde duyabiliyor, her titreşimde heyecanlarak bekliyorum. Binlerce kalbin titreşiminde olduğu gibi. Kupayı gözyaşımla sileceğim.

GEL ŞAMPİYONLUK GEL.

KENDİM

Sabah düşündüm otobüste.

Ben ve yararım nedir diye.

Hani seçim ortamı var ya, herkes cayır cayır bağırmakta.

Şimdiye kadar çalışarak kazandığım 250-300 bin liraya karşı tamamını harcamışım. Yurtiçinde.

Bu paranın yarattığı katmadeğer 1,250 milyar düzeyinde. Yani 3-4 vatandaşa istihdam yaratacak bir katkı. Hemde hayata nispeten geç başlamış olmama rağmen.

Birde bankalarla olan ilişkilerimden ötürü yaklaşık 12-13 bin lira düzeyinde ekstra ödemem var. Bu katmadeğerin bankalarda geviş getirilmesi sonucu en az 50 bin liralık bir üretim söz konusu.

Satış göreviyle alakalı olarak, yaptığım yaklaşık 8 trilyon düzeyinde bir ticaret hacmi sözkonusu. Yani şimdiye kadar yaptığım satışlarım GSMH'si. Bunun 5 trilyonu zaten olacaktı, ama en az 3 trilyonu yaratıcı satış aktivitelerimin sonucu. Yani olmayacağın olmasıyla alakalı. Bunun katmadeğeri paha biçilemez, zira burada kıstasımız ise "standart bir türkün katmadeğeri" ile yapılacak karşılaştırma.

Bir blog yazılarım var. İsteyen istediğini alıp-satabiliyor. Bu katkı marjinal bir katkı. Maddi değerlerle ölçülemiyor. Ya değersiz yada hayat değiştirecek kadar değerli.

Cami için yardım toplama aktivitelerim oldu. Nişantaşı meşrutiyet cami.

Birde çırak nevinden katkım olan insanlar var.

Birde benden feyz ayrıştıran kimlikler var. Büyük küçük farketmiyor.

Bilmediğim ne varsa daha onlar da sizlerdendir. Sizi ilgilendirir...

12 Mayıs 2011 Perşembe

BEŞİKTAŞIN KUKASI

Peh peh peh

bizim 29 senedir alamadığımız kupayı beşiktaş aldı.

Kazandığı toplam para 3,650 bin dolar. Yani fernandesin kirası. ( çete mensubu )

Peki Şampiyon olan takım kaç lira kazanıyor?

40 milyon avru.

Birde maç kazanırsan alacağın paralar. Mesela Barca bu seneki kupayı alırsa 120 milyon avru kazanacak.

40 milyon avru dolara çevirirsek 62 milyon dolar ediyor.

Beşiktaşın 17 katı.

17

Bu rakamı ben bir yerden hatırlıyorum.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

NABZ

Beni açtığınızda, bir gazete, bir internet sayfası, bir ana haber bülteni göremezsiniz.

İstediğinizi alamazsınız. Alamazsın..

Ben bütün atan kalplerin ortalamasını gösteririm. Ben bütün uzaydaki yörüngelerin ortak yöründesinde hareket ederim. Ben geçmişe bakarak koşarım.

İçindeki pazarlığa hitap ederim. Kalbinin resmine fırça atarım. Çizerim.

Uzayda bir göl olsa, dünyanın ışığının yansımasıdır bu göle gözlerimin içi.

Fon ise sabırdır.

Mustafa sabrın nabzıdır.

Atar durur.

7 Mayıs 2011 Cumartesi

İYİ MİSİN

Samimi içten canayakın,
Kaskaba savunmacı yabani.
Filhakika;
Senden bahsediyorum senden..

Bahar nezlesi olmuşum,
Bahar yorgunu.
Sigaraya devam ediyorum.
Seni tüttürmeye bir yandan

Sen çok canayakındın, canı acıtacak kadar;
Çekip gitmelerin insanı.
Var bi ara varsa senden;
Sende sen kaldıysa,

Ben yalanım sen yalan,
Sözünü tutmaya ramak kalmıştı,
Kuşlar göçe merak salmıştı,
Ama söz de yalan sen de yalan.

Varsa eğer ahiri, benim de bir sırrım var
Kesinlikle gerçek, cam gibi.
Sırrımı kazı kendini gör
Rüyanda adam gibi.

Şimdi sen kim mi oluyorsun?
Yalancı! desem belli olur.
Ufkumu zorluyorsun.
Yinemi naş naş, emrin olur....

SİYASETEN

Meydanlar şen, meydanlar cıvıl.

Zamanımızda her garabetin sırrı ( yani donunun lastiği ) çözüldüğü için, siyaset denilen mekanizmanın da bütün gerçekleri çözülmüş durumda. Artık mhp chp anap akp dkp bdp scp ve her türlü kısaltmanın ortak amacı belli; İNSANLAR MENFAATLERİNE GÖRE HAREKET EDER". Bu yüzden siyasetin ana teması VAAD'tir. Yani menfaatinize çalışacağım iddiası.

Vaadleri ortaya koymanın çeşitli yöntemleri vardır. En yaygını yada "EN YANGINI" : proje'dir. Projeci partilerin anafikri; çalışacaklarının yolunu çizdiklerini ispatlamaktır.

Ben ise partilerüstü kişiğimle bazı vaadleri partilere tavsiye edeceğim.

1- FUHUŞA VERGİ KONULACAK, SENEDE 5 MİLYAR DOLAR GELİR İLE KANAL AÇILACAK.
2- DEV LUNAPARK AÇILACAK. SURVIVOR MASTERŞİF YETENEKSİZSİNİZ GİBİ PLATOLARI OLACAK.
3- H.A.S.O KURLARI TERTİB EDİLECEK. ( HAYATTA AMAÇ SAHİBİ OLMA )
4-

6 Mayıs 2011 Cuma

MAVRADAN OPERASYON yer islamabad

Bay başkana ulaşmak istiyorum, ben hayalet timden TİM

Buyrun Ben başkan, döner var dürüm var ev yemekleri lahmacun urfa..

Bay Başkan bay başkan, geronimo'nun villaya giriyoruz, tamam, onay için 7080 e kısa mesaj ve kırmızı kod, emirlerinizi bekliyorum tamam amuna koyum.

( Mr prezdan mr peridan, we just make entry to the Geronimos penthous, we seek approval by short message with red lipstick, we will to be announced, yeah fuck, )

Girin ama İslami üsülde olsun, ayakkabıları çıkarın, haremliğe dikkat edin.

Haydi kızlar, silahları "on" konuma ayarlayın. Bu operasyondan kimsenin haberi olmamalı. Kalanları şahit yazamayacaklar. Direnişle karşılaşırsak ateş serbest. Tanrı amerikayı korusun.

Durun lann, stop stop.

Nooldu kara şahin?

Ezan okunuyo, iki dakika sigara molası. Kentuck fried çiken molası.

Tamam bitti, operasyona başlıyoruz, hazırrrrr, bastım zile

Öter islam bülbülleriiii, öter islam bülbülleriiii...

Duymadılar bir daha bas zile

Sordum sarı çiçeğe, annen baban var mıdırrrrr...

Esselam, kim o?

Biziz Üsamettin, özlemedin mi bizi baba yaa

Vay kardeşlerim, nerdesiniz yaa, ulan hayırsız joniler, arap kadar taşşamız yokmuş, gelin lan içeri orrospunun çocukları, ananıza biniym lan, 4x4 hemde, ibnelerrrrr

Üsamettin naber lan, afganistandan beri görüşemiyoruz, ne rus karısı zittik ulan çöl çadırında, hala daha taşşaağın sola bakıyomu i,çerdeyken.

Sormayın ağalar yaa, taşaam sola, gözüm yola bakıyodu, kaç senedir ne malboro, ne viski ne playboy, işimiz gücümüz Cnn seyredip çavuşu tokatlamak. Derisi soyuldu lan,

Tamam tamam, sosyal güvenlikten belgelerin çıktı, emeklisin oğlum, başkan imzaladı, kademeni de 9 yapmış, gıcır maaş geliy oğlum,

Vay pis zenci, kendisini 10. derece yapmış bizi dokuz, oğlum sayemde Amerika 2000 trilyon dolar kazandı, bize 200,000 dolar maaaş, zikerim lan adaletini O bama'nın.

Boşver abi, asgari geçim indirimi bide Azami seçim yardımıyla 300ü bulursun.

Emekli ikramiyesi ne verdi göt başkan.

Mıamide villa, Sibel CANA komşu oluyosun oğlum, karı senede 4 kere doğuruyo, ama sen ona dokuz doğurtursun, hazır sülhiden ayrılmış. Karı ateş oğlum, 11 eylül yanında çatapat kalır.

Yahu onun kasedi çıkacaktı padişah adında çıktı mı lan hayırsızlar?

Baba sen nerde kalmışsın yaa, padişah kasedi çıktıktan sonra 11 tane daha kasedi çıktı.

Peki Ebru gündeşle Uche evlendiler mi?

Ebrunun başından 2 evlilik geçti, sonunda taze yemek için çıtırla evlendi.

Nerden biliyim abiler yaa, burda hergün tek kürek yalova, bir de zeka geriliği yaptı, bi baş ağrısı yaptı ki, sormayın yaa, yaş oldu 60,

Neyse abi, muhabbeti, daha çok yakarız, dışarda helikopter bekliyo, ama al şunları giy, yat yere, tat ketçap sürücez resim çekip fotoşoppi yapıcaz.

O ne lan, yemişim fotoşopu,

Sen bişey yapmıcan be üsamettin, bilgisayarda yapıcaz, operasyon yaptık hesabı.

Ulan neler çıkmış biz piyasada yokken, bülent ersoya benzetirsiniz şimdi beni.

Yok anana benzeticez, neyse, biraz çekim yapıcaz, yakın lan cigaraları, ortalık toz duman gözüksün, keş serbest,

Ulan ibneler, Sibel can hatırına öldürdünüz beni, muhabbetinizi skim, operasyonunuzun da taaamına koyum.


Başkan, bay başkan, operasyon tamam, üsamettinin selamı var, tavlayı hazırlasın, patlıcan gibi mosmor edicem o ibneyi diye selamları var, hillariyede çok hürmet gönderdi, bill'le arası iyi mi diye soruyo,

TAMAM

2 Mayıs 2011 Pazartesi

TRABİZON-TİRABİZON

Pankart asmışlar kale arkasına GÜNAHLARIN TAKIMI: FENERBAHÇE.

O pankart için hiçbirşey diyemem. Sadece psikolojisini açımlayabilirim.

Lazlar biliyorsunuz; papazları öldürüyor, rahipleri kurşunluyor.

Mistik inançları var, çocukluktan beri etkisinden kurtulamadıkları: Bilinmeyen kötüdür, gaipten gelen fesattır, görünmeyen pistir.

Sümela'yı gezerken laz rehber vardı, bize kilisenin tarihini açıklayacak, görevi bu, bazı hristiyan inançlarını açıklamadan önce ( mesela, meryem gökten indi, isa düğümü çözdü, dünya göbek attı v.s. ) bir açıklama ihtiyacı hissetti: Ben birazdan anlatacağım şeylere inanmıyorum dedi. Kendisini akladı, ve anlatımından ötürü hristiyan olmamızı ve din değiştirmemizi önledi. Akıl bu akıl.

VALLA BİLLA BÖYLE DEDİ.....