19 Ocak 2010 Salı

Macera havadisi

Pazar günkü araç tanıtımlarında yanımıza bir sarhoş yaklaştı, kızılderili suratlı, harleyci, sabah 6 ya kadar içmiş, kahvaltıya ortaköye gelmiş bir tip.

Kadınlarla gecelik sekiz yapan, nerde akşam orda sabah filozofisinin bilgesi, ama küstah bilge. Arkadaşlarıda motorcu, iskelenin yanında kanyak şampanya içer halde, kendileri büyük ama ruhen fırlama görüntüsünü benimsemiş, leman dergisinden çıkmış ibrani tipler.

Aracımızla dalga geçmek ve bizi aşağılamak için bazı yararsız çabaları oldu. TATATTTAAA diyecekmiş aracımızı alınca. Ve binbir türlü yılışıklıklar.

Ulan sen varya;

Benim sattığım arabayı benden hemde alabilecek adammısın alkol çocuğu? Ulan sen hindistanın el emeğini, şekillenmiş madenini alabilecek kudrete sahipmisin, toplum paraziti?

Ulan sen alkolden çıkma halinde soğukta geleceğini kurtarmaya emek eden beni ne hakla hakir görürsün toplumsal sürüngen?

Senin gecelik kullandığın çarşaf karılara ben hötümü bile silmem canavar müsveddesi.

Baban annenden ayrılırken kazayla içeri damlamış putperes teres.

Senin harley motorun varsa, anan da motordur senin ve gurur duyarsın öttükçe haylaz düdük.

Senin tanrın kim ulan, sen git o gelsin...

Söylem Teyze hepimizin toplamının en iyisini bilir

İç dünyasının derinliklerinde gemisi kayalara çakılı halde olduğu durumda bile en iyisini bilen Söylem Teyze.

Gökten üzerimize düşen sulu karlar gibi bir hakimiyetin var edebiyat aleminde, tanzimattan beri, rönesanstan beri taşdevrinden beri.

Senin zaptik fikirlerinde dünya ve ahretin mutluluk sırlarını görüyorum. İkisi bir arada, ardarda. Hayalet avcısı olman durumunda; süpürgenin toz haznesi hayallerle dolardı.

Gaybarlarda dönen muhabbet bile senin hüzünlerin kadar derin ve oturaklı değil. Olimpiyatlarda yeni bir dal olarak kabul edilmelisin. Daldan iner gibi.

Senin yoğunluğun ve birikimin Allah muhafaza bir ateş alırsa, silivriye düşer parçalarımız. Boğaz transit gemi geçişine kapanır, tazminatlar öderiz.

Sen çıkarsızca çizilen yeni anayasaların heykeltraşı olmalısın, senin feysteki resimlerine bakarak yapılmalı ülkemin geleceği.

Balkanlardan geldi bu bendeki sert hava, çek yorganı üzerine. Yorumlarını görmemeye gıcığım, ama pas tortuları mürekkebimdir benim, mürekkep balığımda sen Söylem Teyze...

Babama rahmet

Bu gün ocağın birsekizi, onsekizi.

Sevgili babamın rahmete kavuştuğunun senesi. Bana müslümanlığımı veren adam. Bana hayatımı veren adamın yani.

Babam eski mahalleme gittiğimde beni gören herkesin 2. cümlesidir selam-hatırdan sonra. O kadar iyi ve yardımsever bir adamdı ki, annemin rahmetinden sonra hergün ekmek ufaladı, kumruya güvercine.

Yaşlıydı ama yaşlıların yardımcısıydı, kaç kere kalbi teklesede, o gitti başkalarına yardıma ve hiç sektirmedi. Nişantaşı gibi çıyanın ve çakalın yurdunda bile yardımseverdi, adı altın lahitler gibi tertemiz kaldı. Hayatı boyu işçi ve baba oldu. 5 vakitin ezandan sonraki göstergesi babam oldu. Kin tutmadı ve kin saklamadı, Allahın selamını kimseden esirgemedi, haa, birde sevimli ve espritüel kimliğe haiz bir adamdı, asla yuvasında yıllanmış yaşlılardan değildi. Allah onu annesinden çok erken ayırdığı için, analıklarla büyüdü, esas büyüme zaten bu şartlarda olur.

Kovboy şarkılarını uydurukça söyler, ve tarihte şahit olduğu bütün devrimsel hadiseleri adeta o anı yaşatarak anlatırdı. Askerde, 4 sene yaptığı askerdeki bütün anıları dahil. Resmi tarih değildi ama tarihin resmiydi.

Ömrünü çile çekmeye geldi ama o çilelerden çil çil altınlar üretebilmeye adadı. Tanıdığım bütün adamlar onun rüzgarının yaprağı bile olamazlar maneviyatta.

Güzel adamdı, ama ne rakı sofrasında ne avantacılıkta ne kıyakçılıkta, sadece güzel adamdı. Tanıdığım en güzel adamdı. Kalbi saf, dünya görüşü saf, sözü saf.

Babamı ve annemi selamlayacağım günü özler dururum. Dekorumuz nişantaşı akkirmanı, 33 numaralı evi ( şimdi yıkık ve resimlerdeki evi ) ve hayatta birdaha yaşamayı hayal bile edemediğim günleri.