24 Nisan 2010 Cumartesi

TESELLİ

Kupalar, Şampiyonluklar, Başarılar,
Seninle Her Mevsim Ayrı Bir Bahar.
Tesellim, Ve de Tüm Teselliler,
Tek Cümle İle; FENER.

Türk Sporumda Tarihsin.
Yeni Öğrenene Marifsin.
Tüm Güzelliklere Tarifsin.
Öğrendimki; FENER; FENER.

Çatlamış Toprağı Sularcasına,
Kaybolan Zamanı Anlarcasına,
Sevmek Diyemem, Taparcasına,
Anladım ki; FENER, FENER, FENER..

Mart 1996

23 Nisan 2010 Cuma

MUSTAFA EVRENİ ALGILAMAYA ÇALIŞIYOR

Dünyada yaşam sürdükçe farklı duygular varolmaya devam edecek. Bazen yeni duygular ve reaksiyonlar açığa çıkacak. Nasıl ki biolojide, yani biyolojide yeni yaşam formları açığa çıkıyorsa, buda böyle sürüp gidecektir.

Bazı duyguların nedenlerini sorguluyoruz. İki kişi arasında geçen hadiselere anlam veremediğimiz oluyor, nedensizlik diye bir kavram geliştiriyoruz, ve nedensizlik yeni nedenimiz oluyor. Birini aşırı seviyoruz, ama aşırı sevginin tepkisi reaksiyonsuzluk olabiliyor, bakın bu da anlamsız, ama yeni. Nerede o dağların tozunu atan eski aşklar diyerek, nedensizliğe geçiş yapabiliyoruz. Al sana bir neden daha.

Tüm bu yıprantıların birikimini ancak doğaya yada doğallığa kaçarak gidermeye çalışıyoruz. Mesela Söylem adlı şahıs, zamanında bütün medeniyet küllerini üzerimde söndürürdü, kendisinin tabiat anası olurdum bendeniz, ama mesai çanları çaldığında, çöplerini bağrımda bırakıp, şehire kaçardı. Yeni dönüşlerinde bıraktığı eski çöplerin doğanın bağrında yokolduğunu görürdü, bağışlanma hissiyle doğasına kavuşur ve devinir giderdi. ( tepinir giderdi daha doğru. )

Buradan atıf yapılacak en kudsi hadise ise, en son doğaya dönüşümüzdeki dramatizm. Yani toprak, kesin dönüş adresi. Bu acz duygusuna da bir reklam son noktayı koymuş: Hayatın draması varsa, ringonun kreması var! diye. Sanırım hayatı oluşan yeni yeni duygular ile soslayıp yaşamak kaçınılmaz bir lezzet. Burada benim sloganım devreye giriyor:

Hayatın nedenselliği varsa, Mustafanın bedenselliği var.

19 Nisan 2010 Pazartesi

AHDETTİM

Allahım,

Sen, herşeye kadirsin, herşeyi bilen ve bizi kuşatan, gözetensin. Seninle bir aczimi paylaşmak istiyorum.

Bizim yanan tenimize serinliği, ferahı, ilacı gönderen sensin. Çünkü beni ve bizi en iyi bilen sensin. Bizim tarlamıza su yürüyecekse, bulutları uyaran sensin. Öyleyse, ki öyle, bizim mutluluğumuz da, huzurumuzda, çıkarımız da sensin. O yüzden benim yüzüm, benim bakışım, benim bütün umutlarımın yönelişi sanadır. Değil mi?

Sen, bütün oluşların ilk hareketini tetikleyen inanılmaz güçsün. Sayende bir kertenkele bir sineği yediğinde, o sinek eğer bana hastalık bulaştıracaksa, ve beni yaşatacaksa kertenkelenin bir hareketi, onu senden bilirim, o yüzden seni yaşarım, sadece senin sayende yaşarım. Bu ayrıntıyı önemsemeyenler için senden dileğim, bu ayrıntıyı önemseyecek bir öneme sahip olmalarıdır, böylece dünya daha yaşanır bir mekan olacak. Bildir Allahım.

17 Nisan 2010 Cumartesi

CAMİİ AVLUSUNDA BULUŞACAĞIZ

Kutsaldı yaşadıklarımız, hayranlıktı sevdamız. Zamana ters ters bakan.

Gün ışığı gıdamız, vurduğunda yüzümüze, aydınlandı aşklarımız. Şimdi tek bana vursada, ben biliyorum ya senden yansıyıp geldiğini, sessiz aşkımızın tek tanığının.

Sensiz günlerde yaşadığımı bilsemde, bilmediğim nerede, ne olduğun. Yitik hayallerin emekçisi, o emeğin yarısı, yarın, yani ben, bekliyorum ışığın havuzunda, o cami avlusunda, en kavuşamaz aşkların mabedinde..

15 Nisan 2010 Perşembe

YİNE YENİ YENİDEN "İNLEYEN NAMELER"

Bu kutsal bloğu spor gazetesi yapmak gibi niyetlerim olmasada, "hayatıma işleyen nameleri" de dile getirmek beni cezbediyor aslında.

Haftasonunda Beşiktaşspor ile oynayacağız ve şampiyonluk denilen lezzeti ısırmaya başlayacağız. Beşiktaş bizim mahallenin 15 dakka uzağında antreman yapan bir kluptü 80li 90'larda. Onların antremanı bitince biz aynı yerde maç yapardık. Halkın klubü nede olsa. Rızalar, gökanlar, sametler, daha sonra feyyaz metin aliler, en sonunda İlhanlar, mansızlar, ahmetler, dursunlar...

Bücür milne gordon gelmişti beşiktaşın başına, bayıltırcasına antre ederdi beşiktaşlıları, ama sonunda 3 kere üst üste şampiyon olup paraya bayıldılar kendileri. Çalışan kazanır hesabı.

Evim halen beşiktaşta, maç günleri beşiktaşlı taraftar yığınlarının arasında geziyorum. Ama altın heryerde hesabı, Fenerbahçeliyim kalbimin her atışında.

Beşiktaşa 7 yıldır diş geçirememiş bir gençlik yaşadım, ama içimdeki hınç birtürlü bitmedi, en az 5 atmadan da biteceğini sanmıyorum, belki ötesi.

Bu yüzden, sırf bu yüzden, bu hafta maçı alarak, son yıllardaki büyük üstünlüğümüze bir taş daha ekleyeceğiz.

Satırlarımın sonunda büyüklerimin.....

11 Nisan 2010 Pazar

projeFB

Bloğa aktardığım beynimi daha somut bir projeye aktardığımı bildiriyorum.

Fenerbahçe şampiyonluk projesi.

Geçen hafta başladım, şöyle birşey: Fenerin aldığı puanlar ve rakiplerinin kaybettikleri şeklinde. Burada puanlama şöyle; şampiyonluk potasından uzaklaşanları toplam puanıma dahil etmemek esaslı. Mesela galataspor şuan kaybederse bunun hiçbir etkisi yok.

Kayseriden 3 puan
Galataspordan 2 puan
beşiktaşspordan 2+2 = 4 puan
Hükmen galibiyetten 3 puan

toplam 12 puanım var

bursa berabere kalırsa 2 puan veya yenilirse 3 puan daha ettimi 14 veya 15 puan

haftaya beşiktaşı yenersek 3 daha, etti 17 veya 18 puan

bu durumda beşiktaş ta sistemden çıkıyor, kaybederse sistemimden siliniyor.

Sistem dışında kalan galataspor eğer bursayı yenerse sisteme girecek, yani 20 veya 21puan toplarsam sistemimde Fenerbahçe şampiyonluk puanına ulaşacak proje bazında.

Tabi beşiktaşsporunda sisteme dahil olması için bursadan puan alması lazım.

Projemi bozacak tek etken ise Fenerbahçenin yenilme faktörü.

Bu durumda proje çöküyor.

Ve 10 puanlık yeni bir proje devreye girecek, bursa ve fenerbahçe bazlı.

Projeye başlarken elimde sıfır puanım vardı bir Fenerli olarak.

Yeterince açıklayıcı oldumu bilmem ama, beni tanıyanlar bu projeyi anladı.

9 Nisan 2010 Cuma

İnsanların faydası için doğmuş insan

Bu payeyi taşıyan tarihte bir dolu bilinen isim var. İdrak edilmiş, benimsenmiş, paylaşılarak insanlığın ortak değeri olmuş. Ölmüş veya ölmemiş.

Yaşayan bir İ.F.İ.D.İ olarak kendimden bazı açılımlar yapmak istedim bu cuma. Zamanlamam da doğru görüldüğü üzere.

İFİDİ MUSTAFA

Bloğumda yüzlere varan denemelerimde bir bayrak taşıyıcısıydım. Bankaları, magazincileri, kadınları, velhasıl kötü olan ne varsa hepsini deşifre etmeye gayret gösterdim. Arada kendimi de gösterdim.

Vermeden almak benliğine sahip bir insan olarak; almadan vermek kariyerimin, diğerinin yüzlerce defa önüne geçtiğine örnekler verdim. Otobur bir etobur gibi...

Şimdi hakedilmiş ve tanımlanmış bir İFİDİ olarak, cennetteki yerimi merAK ediyorum. Eğer bu konuda yada anti olarak bir şahitliğiniz varsa, dünyada iken kendinizi ifade etmenizi istiyorum. İFİDİ için İFADEsi olan varsa lütfen ortaya sürsün. Sürümünüz bu blogda karşılığını bulacaktır. Bulmayacaksa cennetteki yerimde bir oturağınız olacaktır.

3 Nisan 2010 Cumartesi

YEŞİL SERAMİK AĞACI

Başlığın içselliğine dışsallığına veya boyutsallığına girmeyelim. Sade ve sadece dikkat çeksin diye. Ama isteyen varsa bu başlığı araştırsın, biz mania olmayalım.

Birkaç haftadır verimli yazamıyorum. Benim susmamı veya susturulmamı en çatlamış dudaklarla bekleyenlere ahit olsun diye yazmaca yaptım.

Birkaç gündür böbrek kumlarım herhalde yaz geldi diye bana elektro bugi yaptırıyorlar. Bende bol su içerek onlara bayrağın kimde olduğunu gösteriyorum. Nufüs kağıdıma cila çeke çeke.

Eski mekanım olan altunizadeye geçtim. Aile şirketinde çalışıyorum. Az statü az maaş az iddaa, ama olsun, altın altunizadede bile altındır anlayana vesselam.

Sana sadece şunu söyleyebilirim.

En ölümsüz aşkla sevdiğim sana birgün kavuşma hayalim sonsuz tütüyor. Gözümde tütüyorsun. Böbrek mesajını aldım, bende seni özlüyorum.