20 Mayıs 2009 Çarşamba

Türk Filmleri Bizden Neler Aldı Neler

Türk filmindeki en müptezel klişe fakir genç ile zengin kız münasebetdir. O yıllarda babalar oğullarına çok gururlu olmalarını bir düzine fazilet ile beraber öğreti haline getirdi. Adeta fakir olmak erdem, zengin olmak felaket demek oldu. Zengin erkek olursa fakir kızı kirletip yoluna gidiyordu. Analar kızlarına zengin çocuklarla münasebetlerinde bekareti korumaları konusunda kırmızı çizgileri çizdiler.

Şimdi kızlar fakirse, zengin görüntüsüne dönüşüm yaparak, zengin ve yarımanyak sosyetik erkekleri kurbağa gibi avlıyorlar. Salak çehreli günümüz zengin çocukları, çok embesil kitle, paralı diplomalarla ve beyaz arabalarıyla filmlerin güncel sürümü durumundalar. Babalarından işitecekleri günlük 15 dakikalık azar ise kayda değer tek mesaileri. Basit zafer olan zengin görüntülü tektip kızlarla cinsel besleniyorlar, bu artık bir sektör. Nezaman bebek ve etilerden geçsem bu kurbağa tarzı içten alevli dıştan hantal dünyayı görüyorum. Kızlar herdaim tahrik edilmeye hazır erkekler ise şarj % 10 iken bu çağrılara karşılık vermeye hazır.

Yine filmlerde en yaygın klişe Şaban Örneklemesidir. Bir halkın arasından gelen saf ve dürzü oğlan, saf makaralarıyla tüm burjuvayı, sahtekar zengini, dalavereciyi, düzenciyi alt eder, halkın iktidarına olanak sağlar. Bu teorinin ispatında bir psikoloji harmanlanmakta. Halk egemenliği, köylü efendiliği, işçi iktidarı gibi kavramları sanal olarak dışa vurmak bizi rahatlatır. Bu rahatlama aynen Hollanda kraliçesinin hollandanın sahibi olduğunu zannederek mutlu olma histerisine benzer. Mesela günümüzün Şabanları hakim kitle tarafından kamuoyuna sunulmakta ve rahatlamış toplum eşittir tehlikesiz toplum dengesini sağlamaktadır. Bu isimler, Fatih TERİM, Polat ALEMDAR, Tayyip ERDOĞAN, VE EN BARİZİ Hakan ŞÜKÜR, Cem YILMAZ olarak sıralanabilir. Çünkü tüm bu isimler ya mahallemize uğrayıp bakkaldan ekmek almış, ya otobüste görülmüş, yada bizim okuldan mezun olmuş isimlerdir.

Yine çok işlenen bir tema şöyle karakterize edilir. Alem çok acımasız, mazallah dişini bile söker, ya bu alemden daha sert ve acımasız olursun, yada sülalene gözünün önünde çok affedersiniz, kayarlar. Bu karakterin en yaşayan örneği Kadir İNANIR abimiz. İçindeki çocuğu gömmüştür, itibarı için adam paralar, heryerde sözü geçer, namus lafını duyunca vahşi kartal kesilir. Bu sunulmuş kimlik hepimizin düstüru olarak sinsi kanser misali ortak kabulumuze kayıtlıdır. Bu yüzden her haksızlığa uğradığımızda Kadir ABİYİ veya bu tarzı arar dururuz. Kendimiz bu öze sahip olamadığımızdandır, ve aleme başeğeriz, güdülürüz, zavallılar bu yüzden kral olur. Çünkü alem denilen korku musluğunun başındaki kişilerdir. Siyasetide yanlarına alırlar, yönetime hediyeler gönderirler, heryerde bir diyet alacakları vardır.

Size bu üç temayı örnekleriyle verdim ve çok daha fazlasınıda önünüze sermekten kaçınmam. Şimdiki dizilere açılım yapacak ve bu temaları daha kolay yakalayabileceksiniz. Mesela ağa dizileri, çaresiz kimliklerin efsaneleridir. Orda yaşanan aşklar ise topraktan alacağınız gücü sınırsız kullanabilirsiniz amacını çaresiz kitleye afyon olarak satar. Mesela şehir dizileri. Oradaki kadın; amacı için kadınlığını, sırlarını, çocuklarını bile kullanır. Gizlice ağlar ama akabinde hırs'a döker bu imkanlarını. Şehir erkeği dağda kalmış çobandan daha ilkeldir. Kadının sözüyle ve vaadeetikleriyle hareket eder, ilişkileri bile kadına endeksli olarak şekillenir. İşini bile kadından aldığı ilhama göre yönetecek kadar boş bir karakter olur.

Satırların sonu katırların kuyruğu hesabı.

Sayın Türkan SAYLAN hanımefendiyi sonsuz rahmetlerle ebediyete uğurladık. Yaptıklarıyla sonsuz yaşamayı haketmiş böyle insanların yaşayan örneklerine her imkanı tanıyalım. Tanımayanlara tanıtalım.