29 Temmuz 2011 Cuma

İki Helikopter Parası

Recep İvedik filmlerindeki komik ve düşük senaryolardan biri 2011 türkiyesinde oynanıyor.

Saçma.

Helikopter İhalesi ve Fenerbahçe.

Tahminen bir helikopter 110 milyon dolar civarında. Savunma amaçlı ( hikaye saldırı amaçlı ) sikorski, kobra yada adı her neyse, bu helikopterlerden 20 tane civarında alınacak. Aziz yıldırım'ın elinde bu ihale. Nato ilişkilerinden ötürü.

Sen gel bu ihaleyi damada bırak, sana başka pasta ayarlayalım.

Aziz yıldırım ezilmedi, büzülmedi.

Devletin elindeki çark bu durumda Aziz Yıldırıma çevrildi. Gerekçe:

Eskişehirsporun taktik tahtasını sen yazdın.

Eee?

Eskişehir Yenildi...

Şike.

Yaa?

Her fenerbahçeli 20 tl verse, 500 milyon dolar.

İhale kazancına eşdeğer.

Bizi bu hesaplama vaziyetlerine itti zaman.

Evvel zaman içinde...

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Şahadet

Ne kaldı günahların tahsiline, ne kaldı kavuran ateşe, ne kaldı istikbale?

Hayatımızın tek manası Ramazan, arınma, değişim, kutsalma manileriyle geliyor.

İçim bir hür, günahlara dolu bavulu bastırıp basırıp kendimce ağzını dikişliyorum, artık kilitler patlarsa bilmem.

Dileğim, şahdetimin atmosfere karışsın, bir buluta değsin, bulut ağırlaşsın, yağmura zaten yetmez ama en azından sis olsun, bir kaç tene değsin.

Bendeki esinti 2 kişinin hafızasına değerse, bir ten abdest alsa aralarından, bir iftarın uhdesine erse,

Mustafanın bavuluna bir el atsa....

Allah kabul etsin sevgili müslüman kardeşlerim, Allah dostunuz olsun....

25 Temmuz 2011 Pazartesi

"KIYAMAM SANA" LI PİDE

Ramazan öncesi son kuduruk yazı:

Fahişe mesleğine saygı duyarız biz erkekler. Fahişelik bir bağıştır karşılıklı. Alan da veren de fahişesidir hayatın....,

Fahişeliğe duyduğumuz saygının temelinde bir güvenlik valfi yatar. Evdeki kadınımız, hayatımızdaki kadınımız, yada yerine hiçbirşeyi koyamadığımız kadına karşı bir geri tepmedir fahişe alternatifi. Bir intikamdır. Bir geçici hevestir. Bir yenilenmedir.

Asıl kadınımıza karşı bir tehdittir. Masum bir tehdit. Çünkü fahişeler yüzde 90.90 daha güzel bir kadındır. Daha kullan at bir kadındır. Daha kolay içinden çıkılabilir bir manzumedir. Yerine göre hatta, daha insaflı ve merhametli bir kadındır fahişe.,

Çünkü evimizdeki kadın bizimle hayatı, fahişe ise anı paylaşır sadece. Fahişe karşılığını verir paranın. Kendine sunulmuş bedenini kiralar. Akdini yerine getirir. Aklını yerine getirir. Fahiş bir fiyata, yani saçma bir yüksek para ile fahişelerle anı paylaşırız biz erkekler. Kapılan yanılır fahişeye. Her kadın bir fahişedir ya, fahişe bunun üstte kaymak tutmuşudur.

Yani evdeki kadının bazen ortaklığa aykırı hareketinden, yada biz erkeklerin maymın iştahından da kaynaklansa, fahişenin maddi cezasını biz erkekler, manevi cezasını ise kadınlar çeker. Çok mu muamma?

Değil.

Fahişeler keskindir. Fahişeler otoriterdir, fahişeler risk alır, fahişeler; besin zincirinin en üstünde yer alır. Aynen aslan gibi, aynen köpekbalığı gibi, aynen kutup ayısı gibi. Aslan payını fahişeler yer toplumun. Parasal, içgüdüsel, ve hatta prestij gibi unsurların -arslan payını- fahişeler yer. Vucudunu ve bazen hayallerini çoğunlukla geleceğini verir mesleğine ve karşılığında aslan payını alır. Yapılan iş ile gelirin açıklaması bu bağlamda özetlenebilir.

Her kadın ve hiçbir kadındır fahişe.

Bugünlerde fahişeye başka başka isimler yakıştırılmaktadır. Orospu, hayat kadını, eskort, konsomatris, telekız, motor, yok daha ne isimler ne isimler. Yani her toplum kesimi kendi inanışlarına göre dikip biçmişler fahişe kavramını. Oysa çok basit, fahişten gelme: FAHİŞE.

Bedenini görsel olarak sunan kadında, yani manken fotomodel de fahişedir. O meşhur güdüye hitap eden her kadın fahişedir. Diskoda çılgınca dansederek ifade eden kadın da fahişedir. Genelevde ev kızı gibi siftah bekleyende. Diyorum ya; meslek başlıbaşına. Sektör birbaşına.

Nasıl ki her sevişmenin içgüdüsü farklı farklı ise aynen parmak izi gibi, hepsinin sevişme temposu, hepsinin oluş anı, hepsinin zamanı, hepsinin ortamı farklı farklı ise, bütün bu değişken dinamikleri bedeninde söndüren fahişe saygıyı hakeder bence.

Bütün kötü hayat yaşayan kadınların en gizli ifadesi "keşke fahişe olsaydım" tümcesinde saklıdır. Hatta bazen "ben istesem neler neler yapardım" söylemi de fahişeliğe atıftır. Bu lafı etmeyen kadın ben tanımadım, içinden geçirmemiş kadın tanımadım, hatta fahişeliği bir tehdit olarak algılatmaya çalışmayan kadın olmamıştır.

Gemleri su üstünde tutan suyun kaldırma gücü varsa, her kadını fahişelikte tutacak kadar sevişme içgüdüsü her toplumda vardır. Yüz kadından 99 u mutlaka bir erkeğe sokulmak isterse cevabını olumlu alır. Seviyesi ne olursa olsun. Fahişeliğini yapar.

Beni ne mühendisler ne doktorlar istedi lafının temelinde gizli fahişelik yatar.

Herhangi bir yüzük yada gönül bağı olmayan her özgür kadın -dikkat edin- mutlaka fahişelik yapar.

Bu toplumsal açılımdan sonra, konu başlığım ile ilgili sonuç paragrafına geçiyorum.

Fahişelikte sadece bedensel su çekimi kanunu öncesinde bir muhabbet faslı geçer. Fahişe konuyu kendi mecrasında tutarak erkeğe bazı etken-edilgen konulardan bahseder. Onu kendine yakınlaştırır, kendini farkettirir ve arzulattırır. Uzaklık bağını çözer, ve bedenine odaklar. İster başına gelen talihsiz olaylar, ister kaderin onu bu yola itmesi, ister siyaset politika, ister klip moda,

Fahişe en sonunda kendini dişileştirir ve muhabbeti sks boyutuna çeker.

Sevişilir olur biter.

24 Temmuz 2011 Pazar

Ayrılık Acısı NAHHHHH Geçer....

Yutopik bi aşk sanılgısında yaşıyoruz. Artık kişisel söylemlerimizde -emesen ler fayzboklar twitler ve daha adını bilmediğim bir sürü kimliksizlik yerine geçen belge var.

Ve işin tuhafı tüm bu uydurma şahsiyetlerde nedense hep tarihte yaşamış efsanelere özeniş gözüme çarpıyor. Çoğunun çoğu, battal gazilere, seyid çavuşlara kubilaylara fatma ninelere halide ediplere öykünüyor.

Saklı kimliğin özleyişi bu olsa gerek.

Ben bu fotonlarla, elektronlarla, veri akışları ve sanal uyuzluklarla uğraşamam. Benim kimliğim yıpransada sahici. Benim 1300 sanal arkadaşım yok, 20 tane saklı kimliğim yok. Ben Yeri göğü yakan adam'ım sadece, Adamım sadece.

Ve benim aşklarım var, onların aşkını tadamasamda. Ben hep başkaları için yaşadım, bu zamanda bu kimlik aynen boğazın en nadide yalısı gibi, çoğunun gözüne, çoğunun götüne batacak. Güzelliği görmek isteyene ise tüm kullanım hakkını verecek.

Ben halen daha ilk aşkım yalıköylü esrayı unutmadım, unutsam ne diye geçerdim evinin önünden 2 kere sebepsiz?

Ben halen daha ihanetin tanrıçası Siyahşın'ın yaşattığı sevimli anlarımızı, fransızca öpüşleri, ilk yatalaklığımı unutmadım. Unutsam ne diye yoldan geçerken onun apartımanına bakayım ki.

Ben halen daha boşvakitlerimin en asil oyuncağı Söylem Teyzeyi unutmadım. Unutsam nasıl onu eşiyle gördüğümde içimden sonsuza dek mutluluk dileyebirim ki?

Ben halen daha ilk elini tuttuğum ve sevgi akımında titrediğim Elif'i ( Allah rahmet Eylesin ) unutmadım ki. Unutsam nasıl ona sevgimi sunmadığım için kaderine etki ederek onu ölmekten kurtarabilirdim'i düşünebilirim ki?

Ben halen daha :::'ı unutabilirm ki. Beni sımsıcak gülümsemesi ile sahillere bırakan meleği. Unutmasam nasıl onun bir gün denizden çıkacağını bekleyebilirim ki?

Ben halen daha nasıl nathalia'yı unutabilirim ki, ay ışığında kadının nasıl göründüğünü hayatıma çivileyen? Unutsam Kiev'in hava durumuyla neden ilgileneyim ki?

Ben halen daha Nüzeyyeni nasıl unutabilirim ki, herşeyini bana vermeye hazır direnişin askerini? Unutsam nasıl eski telefon edişlerine ne cevap vereceğimi bilmemenin salaklığı beni güldürebilir ki?

Ben halen daha nasıl krizlere gebe kaldığım :::'yı unutabilirm ki. Her 18 martta şehitlerini bir başka andığım ilin kızını.

Ben halen daha nasıl Bn. Diazemi unutabilirim ki, içimdekini okumada en profesör kadını, unutsam ona nasıl nasıl olduğumu ve ana ayrılış sebebimizi mail atma isteğim olsun ki?

Daha bir sürü yaşanmamışlığım var, ama yaşlanmaya başladım, sizi elbette unuttum yada unutacağım, merakta kalmayın.

Mustafa'nın ayrılık acısı NAHHHH geçer çünkü....

gÜLME YÜZÜME

Şimdi sen ne kadar geçmişi tırmalayıp, kan akıtsanda, be aşkın yüzü kutsaldır diyeceğim. Bu uğurda zararı-kaybı çek diyeceğim.

Şimdi sen ne kadar maddi-manevi yıkımlarından bahsederek geceyi yuvarlasan da, bu senin tercihindi, yıpranma payımı göze alarak konuş diyeceğim.

Şimdi sen ne kadar dünyaya 1 kereliğine geldim desende, doğacak güneşleri de hesaba ekle diyeceğim.

Şimdi sen ne kadar seviştik, ne kadar yakın olduk, ve ben yandım desende, o gecelerin ateşini bir de bana sor diyeceğim.

Şimdi sen ne kadar senden başkasıyla yaşayamam desende, ben dolar 1700 lira oldu diyeceğim.

Şimdi sen ne kadar arkadaş kalalım dersen, ben de o kadar arkadaş olmadığımızı ekleyeceğim.

22 Temmuz 2011 Cuma

ŞEBEKe ÇARŞI

Kimin isyankar, kimin asi ruh kimin delikanlı kimin protest, kimin ....


olduğu belli oldu.


Çarşı efsanesi bir hint masalı olarak literatüre geçti.

Çarşı iade işlemi tamam. Makbuz no 867553

21 Temmuz 2011 Perşembe

YENİDEN FENER, HER ZAMAN FENER, SONSUZA KADAR FENER

Ulan çakallar sürüsü, haysiyetsiz domalıklar, eli daşşağında yobazlar.

KUTSAL DEĞER FENERBAHÇEDEN ÇEKİN ELİNİZİ, ÇEKİNNN, ÇEKİNNNNNNNNNNNNNNNN.

Bize şikeci demeye yaftanız yetmez, haysiyetini zaten yetmez.

Neden son ana kadar şampiyonluğu kaçırma endişesi yaşadık, söyleyin ulan..

Neden 17 maç kazanmamız zülfünüze dokunda darlanbazlar?

Attığınız son dakika golleri bile yetmedi, tanımsız golleriniz bile yetmedi bize.

Biz güneşli günlerin çocuklarıyız, gölge etmeye cürmünüz yetmedi, yetmeyecek.

Davul sülalesi, sinekli çakallar ordusu;

Kupayı iade ettiniz de size şerefinizi iade eden oldu mu?

Ulan üreme tohumları. Uzatmayın.

Hiç bir zaman Fenerbahçe olamayacaksınız....

18 Temmuz 2011 Pazartesi

ÇARŞI'da dolaşım :))))))))

Abbasağada sıradan bir cumartesi. Beşiktaş gurubu çarşı sohbet toplantısı yapıyor. Ben de vakit bolluğundan dolayı katıldım ve 20 dakika dinledim. Korkunç komikti...

Önce dün gece gördüğüm rüyadan bahsedeyim. Ihlamurda 10 kadar fenerli bağırıyoruz. Sonra çarşı gurubu bizi taşla sopayla bıçakla kovalamaya başlıyor. Biz tam da ıhlamur kasrı seviyesinde kaçarken, bir bakıyorum ki 1000 civarında fenerli ağaçlıklara saklanmış ve elleriyle bize "sus" işareti yapıyorlar. Çarşı bu tuzağa balık gibi yakalanıyor ve etrafı amansızca çevriliyor. Benim o anki düşüncem: Çarşıyı bi güzel eşşek sudan gelene kadar dövülecek ve hepsinin beyni yumuşayacak. Oysa Fenerbahçe rüyada bile çok büyük. Hemen bir forum ortamı kuruluyor, ve çarşı ile Fenerbahçe anında konumlarını tartışmaya başlıyor. Dahada enteresanı şu: Bizi kovalayan 100 kişi forum başladığında 10 kişi sayısına düşüyor.

Önce Alen konuştu bu forumda. Çok moralsiz izlenimi verdi. Adeta nişanı atacak bir nişanlı konumundaydı. Herkesi uyardı ve "sadece kendi sorunlarımızı dile getirelim başka takımlara karışmayalım" mesajı verdi. Fenerbahçeyi dile dolamama konusunda katılımcıları uyardı. Oysa dervişin zikri ve fikri asla ayrı olamazdı.

Aynı çarşı internet sitesinde trabzonu şampiyon ilan ediyordu, ne zaman: Fenerbahçe içeri alındığında. Sonra birden dalga çarşıya vurduğunda bu kutlama mesajı ortadan kalktı aniden. Oysa aynı çarşı başka klüplere benzemediğini, asil olduklarını ve eşsiz olduklarını anlatıyorlardı. Yangından mal kaçırma bu olsa gerek. Başkasına boynuz parlatırken boynuzun altında kalmak bu olsa gerek.

Sonra çarşının askeri spor yazarı Zeki demirkubuz diye biri asıldı mikrofona. Diğer takımlardan "renkliler" diye bahsetti. Oysa onlar değilmiydi, Fenerbahçenin tüm rakiplerinin rengine giren? Gökkuşağı gibiydiler yakın zamanda. Trabzona bile yalvardılar "bizi yenin" diyerek.

Oysa onlar değil miydi; Topu galatasaraya son dakika teslim eden. Oysa onlar değil miydi papermoonda yemek yiyen. Oysa onlar değilmiydi son maçta bursalı olupta tarihini satan. Oysa onlar değil miydi Rizeye yatıp bursayı küme düşüren. Oysa yüzlerce defa onlar değilmiydi renkten renge giren?

Elbette tarih balık zekalı onlara göre, zekasızlara göre.

Sonra söz taraftara döndü. Bir tanesi çıktı ve dedi ki: Biz kupayı teslim ettik, Fenerbahçe 1 gram delikanlı ise Şampiyonluk kupasını geri versin. Aklınca blok oluşturmaya çalışıyordu.

Sonra üzerinde sarı lacivert renkler olan bi renk körü aldı mikrofonu. Kupayı iade ederek temiz kaldıklarını belirtti. Oysa kupayı iade etmek tam bir şark kurnazlığı olup, kendi kendini tatmin etmenin bir şeklidir. Kupayı iade ederek namusu şerefi iade ediyoruz manası çıkar ortaya. Tabi kartal gözü ile başka bir görüş ortaya çıkıyorsa bunu bilemem.

Basını suçladılar, federasyonu suçladılar, digitürkü suçladılar, hükümeti suçladılar, fenerbahçeyi suçladılar. Klasik.

Şerefli ikincilikleri şampiyonluğa tercih ettiklerini vurguladılar. Demekki 2<1.

Sonra 2004 yılında 8 puan ilerden kaçırdıkları şampiyonluğa geldi sıra. Çingene lucesku, türkiyeye gelmiş en şerefli hoca oldu. Cem papila eyyamcı olmadığı için suçlandı, yani şerefli biri olduğu için. Oysa cem papila sidiğine kadar beşiktaşlı.

Bu çarşı zaten bir ara kendi kendini kapatmıştı, sonra yeniden resetledi kendini. İş epey acayip oldu.

Bir sakin cumartesi abbasağa parkında böyle acayiplikler yaşandı ve bitti.

15 Temmuz 2011 Cuma

ciğersiz PKK

İnsan olan ne diyebilir ki kötüye,

Adı üstünde kötü.

Hakaret mi, cinayet mi, soy kırım mı?

Bu neye delalet, neye cihet, neye hizmet?

pkk nın kaynağı uygar batı medeniyetini mi yıkacaktın zehir atarak gökten?

Çözüm bu aslında.

Ama bizim zehir uçakları kalkmadan, onların nükleer bombaları ateşlenir bile.

Onursuz yaşamak mı ölüm mü?

Sır burada saklı işte.

Benim cevabım onursuz yaşamaktansa...........

13 Temmuz 2011 Çarşamba

SENİ NÜKLEER SEVİYORUM FENERBAHÇEM...

Hukuk oyuncağından gelen bozulma sesleri ve mekanik gürültüler ile sallanmakta olan Fenerbahçe Cumhuriyetine bazı mesajlar vermek elzem oldu.

( en az 100 bin kişi beni takip ediyor ya...)

Fenerbahçeye ve Fenerbahçeliliğinize sahip çıkın, hepimiz Aziz YILDIRIM'ız.

Mason G:S: ortaya atılmış bir emekli fahişe gibi saf değiştirip durmaktadır. Bunlardan gelecek destek yerine İsrailli yahudi insanlık düşmanlığı ve yamyamlık derneğinin lanetli desteğini tercih etmektir Fenerbahçelilik.

Mason G:S: bize laf atacağına, 8-0 lık tarihi depremin yaralarını sarsın. Yada malatyada kullanılan doğan görünümlü şahinlerin 1000000km bakımını yapsın.

Edepsiz ve beyinsiz lazların yapmaya çalıştığı gerzek muhabbetlere kulak asmayın. Rus karılar geldiğinde karısını çocuğunu sokağa salan adamlara belli ki çernobilin radyasyonu az gelmiş.

Beşiktaşın berduş çarşısı hinternet sitesinden trabzonun şampiyonluğunu kutlamış. Sarsak egoları ile kendilerini bile ikna edemeyen sokak çalgıcısı çarşı: Bira manyakları. Asosyal grup. Desibel şampiyonluğunu bile kaptırdınız. Hadi daha çok alkol daha çok gürültü. Badeledim sizi.

Bu cevapları yazarak bile önem derecesini yükselttiğim için bu güruhlardan herhangi bir teşekkür beklemiyorum. Yaşadığınız sürece zararsınız. Böbreğinizi bağışlasanız kedilere bile yedirmem.

Bir de Erman Toroğlu var. Düzen düzene. Gel hakemlik müessesesini düzelt, başkan ol, kadı ol, imparator ol, Erman imparaTOROĞLU desinler sana. ARA Kİ BULASIN...

Bodrum barlarında şöhret düşükünü cıvırlara şarap ısmarlayıp onları yatağa atan zihniyeti, yıllar boyu bize aynı teraneleri ve ezik domatesleri satarak yaptığı şüpheli şöhretini aklasın. Bizim köyün uyuz köpeği iste. Senden kalp astımı olan tavuklar korkar ancak ve ancak geceyarısı sonrası. Delikanlı olman karşılığında 1000 kutu 250 cc viagra benden.


Burada adını sayamadığım ama kendilerini ve niyetlerini çok iyi bilen bazı şaşkınları da anmadan edemeyeceğim.

Fatih Altaylı
Ahmet Çakar
Ahmet Ağaoğlu
Oswald Tamburacı
Bilgin gökberg

ve sair dallamalar ile

sırasını bekleyenlere içten saygılarımla,

( bunların seviyesine inmeden bunlarla başetmek maalesef mümkün değil )

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Tarihin Gölgesinde Fenerbahçe Olayına Bakış

İsa, Musa, Muhammet,

Galileo, Nazım Hikmet, Nelson Mandela,

Tarihin "KAYITSIZ" güçleri tarafından iç edilen, tersyüz edilen derdest edilen bir sürü şahsiyet ve onların yaşadığı yaptırımları yazar tarih.

Amacım tarih paylaşımı değil, sadece zihin aydınlatan sorular ile, somut sorular ile bu olaya yaklaşmak.

1- 8 aydır sürdürülen takip neden ligler biter bitmez operasyona dönüşmedi? Seçimler ile liglerin bitimi arasındaki 3 haftalık sürece ayrıca dikkat çekmek isterim.

2- Neden başbakan-iç işleri bakanı, savcılık ve diğer birimler bu takipten haberdar edilmedi?

3- Bahsi geçen paralar sonucu neden hiçbir futbolcuya ulaşan yada ulaştırılan paralar takip edilmedi, neden maçların gidişatına şike görüntüleri yansımadı?

4- Basın ve polisin soruşturmayı yargısız infaza çevirmesi ve kamuoyu karalama kampanyasına dönüştürmesine ilgili makamlar sessiz kaldı?

5- Neden FB sportif hisseleri en çok prim yapması gereken dönemde özellikle yabancılar tarafından yoğun olarak satıldı?

6- Neden FB yöneticileri "dinlendiklerini" biliyorken bu tarz aptalca ve alenen konuşarak kendilerine ve kulübe zarar vermeye çalışsınlar?

7- Nasıl oluyor da; basketteki doping skandalı ve futbolcumuz emrenin attığı varsayılan aptalca sms ile yıpratılmaya çalışılan Fenerbahçe klübü ile operasyon ve linç kampanyalarının "bir el" tarafından yönlendirildiği kanaatine varmaktayız?

8- Fenerbahçenin en verimli mali ve sportif başarılarının denk geldiği 2010-2011 sezonu operasyonun başladığı tarih olarak seçildi?

9- Neden trabzonlu yöneticiler bizim şampiyonluğumuzu hiçbir zaman tanımadılar, bir bildikleri mi vardı?

10- Aziz YILDIRIM'ın daha önce bir cemaatçi grubun desteğindeki yöneticileri dışlaması ile sahip olduğu uluşlararası müteahitlik hizmetlerinde elde ettiği başarılar ile, aynı zamanda FB yöneticilerinin ticari başarıları ile operasyonun şifreleri arasında bir paralellik bulunmakta mıdır?

11- Fenerbahçenin küme düşürülmesini isteyen trabzonlular, beşiktaşlılar ve diğer zümre eğer emellerine ulaşırlar ise, klüplerinin uğrayacağı maddi zararların farkında olmadıklarına göre, klüplerine destek olmak için ne gibi planlar yapmaktalar?

12- Sadece Fenerbahçe ile kapanacağını zannettikleri soruşturma sonunda, yaptırımların etkileyeceği takım sayısı ( tahminen: Sivas, Gençlerbirliği, karabük, Eskişehir, Beşiktaş, İBB, ve bir adet takım ile ) sayesinde liglerin iskeletini kaybedeceğini biliyorlar mı?

13- Uefa nezdinde şampiyonlar ligi ve diğer kupalara katılacak tüm takımların -trabzon dahil- haklarında çıkacak adli kararlar sonucu ortaya çıkacak tablonun sosyoekonomik, itibar ve marka değeri, sponsorluk, yayın hakları v.s. etkilerini şu ana dek hesaplayan olomuş mudur?

14- Siyaseten etkisi azalan askeriye, satışlar ile el değiştiren kamu kurumları, bankacılık başta olmak üzere dış sermayeye sunulan tüm sektörlerden sonra kronolojik olarak elde edilmeye çalışılan son kale fenerbahçe'ye uzatılan ellerin kırılması sonucu meydana gelecek olan sosyal patlama ve toplumsal hareketler hesaplanmış mıdır?

15- Aziz Yıldırım'ın sağlığı ile ilgili tahliye talebi kabul edilmediği için kamuoyuna sağlıklı bir açıklama ne zaman yapılacaktır? Yoksa aziz yıldırımın yurtdışına kaçacağı gibi bir ihtimalden mi korkulmaktadır. Aziz yıldırım sahip olduğu ticari ilişkiler ve ömrünün 30 yılını verdiği ve tesis ettiği kurumsal kimliğinden hangi şartlarda vazgeçerek kaçmaya çalışır?

16- Her zamanki gibi yaşanılan süreçten büyüyerek ve devleşerek çıkacak olan birlik ve beraberliği tavan yaparak, rakipleriyle arasındaki farkı en az 2 katı açacak olan Fenerbahçe spor klübünü kim durduracaktır?

17- Tesis, başarı, mali yapı, transferler, şampiyonlar ligi, kurumsal güç, marka değeri, Türk sporundaki ağırlığı, ve gittikçe büyüyen Fenerbahçe spor klübünün pire için yorgan yakacağı düşüncesine kapılanlar kimler olup, organik bağları ne zaman aydınlatılacaktır?

18- Kamuoyu Vicdanı adına hareket edenlere 18. tokatımızı indirdik, tokat manyaklığına karşı bir ilaç ne zaman geliştirilecektir?

8 Temmuz 2011 Cuma

FENERBAHÇE AŞKI ASLA BİTMEYECEK

Nerden geldi bu rüzgar, hangi evrenden.

Bu aşkı yüreğimin en derinine oturttu?

Sarı Laciverdi gözüme tanıttı ve dünya bu renklere büründü?

Her aşk vefasızdı, asılsızdı ve ağlamaya değmezdi.

Her kadın peşinden koşuldukça uzaklaşıyor ve bana gülerek bakıyordu.

Ama Fenerbahçe adasıydı her dalganın beni sürüklediği yön.

Şu sahte teknolojik dünyada, sanal insanlıkta, düzeysiz beşeriyette.

Hiç anlayamadığım ama hep ağladığım aşkın, gerçek aşkın ay yüzü Fenerbahçem oldu.

Ve şimdi, bu tuhaf zorbalıkta, bu hain taarruzda, bu alçak seferberlikte

Allahın Huzurunda,

SON SÖZÜM(ÜZ)

FENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇEFENERBAHÇE.....................................................................

7 Temmuz 2011 Perşembe

FENERBAHÇELİ MUSTAFA

İlk gittiğim maç: 1983 fb- Ankaragücü 2-0 Goller selçuk ilyas

En erken gittiğim maç: 1989 sabah 06.30 konyasporla şampiyonluk maçı

İlk gözyaşı döktüğüm maç: Fb- Zeytinburnu 0-0

İlk deplasman maçım izmir 1989 altay 69,000 kişden biriydim

İlk defa kaçtığım maç fb-malatya 6-0 ( 23 nisan )

Rakip tribünden seyrettiğim maç sayısı 6 kez.

İlk defa polisten jop yediğim maç Ali sami yen 1985

Bayan arkadaşı ekerek seyrettiğim maç 1993 parma

Devre arasında camiye gittiğim maç 3-4 galatasaray

ÇATLAMIŞ TOPRAĞI SULARCASINA
KAYBOLAN ZAMANI ANLARCASINA
SEVMEK DİYEMEM; TAPARCASINA
ANLADIM Kİ FENER;FENER,FENER.........

6 Temmuz 2011 Çarşamba

FENERBAHÇEYE MASONİK TAARRUZ

Kolay mı ülkenin en büyüğü olmak?

Kolay mı insanların gönlünde yatan teminat olmak.

Kolay mı içten içe herkesin nufüs kağıdına işlenmek?

İşte Fenerbahçe ve temsil ettiği değerler tek dişi kalmış canavar olan masonluk kurumunun taarruzuna uğradı ve gizli çark fenerbahçeyi içine çekmeye çalışıyor.

Kaplanı kedi yapmaya çalışan sistem en sinsi mekanizmalar ile paslı gövdelerine emir gönderdi.

Fenerbahçe şike yaptı?

YAAAAA?

Kamuoyu vicdanı diye bir etiketi de hain dosyalarına kapak yaptılar.

Kamuoyu vicdanının kriteri nedir? Hukuk sisteminde kamuoyu vicdanı diye bir madde var mı?

O halde;

Etilerde bebekte zekeriyaköyde acar villalarında yaşayan, ultra lüks yaşayanlara da kamuoyu vicdanı uygulansın. Kamu hizmetinde çalışsınlar.

10 sene önce buzdolabının rafını ancak dolduranlar, şimdi holding oldular ise, onlara da kamuoyu vicdanı uygulansın.

Siyasete yakın durmak suretiyle milyar dolarlara varanlara da.

İhalecilere de,

Medikalcilere de

Müteahitlere de

Koça sabancıya karamehmete doğuşa fuhuşa da uygulansın bu vicdan.

Boşversenize,

Vicdan pavyonda çalışan bir konsomatris. Süslesen püslesen ancak ikoncan olur fazla bişey olmaz. Bu sebeple bu vicdanı başköşeye koyanlara ve saltanatını ilan edenlere bazı birtakım mesajlarım var.

Vicdanınızın saatine 100 lira veriyorum, istersem 150 lira, bırakın vicdanınızı.

Fenerbahçeyi 2. lige mi düşüreceksiniz,

Maçlarımızı olimpiyat stadında oynarız, 120 bin kişiye koltuk moltuk istemez.

Cumhuriyet söylemimize mi takıldınız, kurarız yanarsınız bitersiniz.

Aziz başkanı derdest mi edeceksiniz, 1000 tane aziz olur tahakküme sokarız alayınızı.

Hukuk mu silahınız; yürekle karşı koyarız.

Amacımız tehdit mi, değil, zaten varlığımız tehdit size. Uyku ilaçları stoğuna başlayın.

Sahi kuzum, siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?

5 Temmuz 2011 Salı

ESKORT ANDI

Ben Eskort HAZAL,


Meslek boyunca güzel bakımlı ve hoş kalacağıma,

Müşteri memnuniyeti ilkesiyle hareket edeceğime

Muayyen günlerimde mesleğimi icra etmeyeceğime

Verilen randevularıma sadık kalacağıma

Gizlilik ilkesiyle hareket edeceğime

Müşterilerimi dışarda gördüğümde tanımayacağıma

Müşterilerimin özel hayatıyla ilgili bilgileri sır olarak tutacağıma

Müşterilerimin aşırıya kaçmayan isteklerini makul karşılayacağıma

Birden çok talep olduğunda ücretler ile oynamayacağıma

Diğer eskort arkadaşlar ile mesleki rekabet hariç haksız rekabette bulunmayacağıma

Müşterilerim ile duygusal ilişkilere girmeyeceğime

Sağlık koşullarına uygun hareket edeceğime

Dini manevi zamanlarda çalışmayacağıma

Müşterilerimin performansıyla ilgili durumlara saygılı davranacağıma

Mesleğimle ilgili her türlü gelişme ve teknolojik ilerlemeyi takip edeceğime

İşimi yaparken çevreme rahatsızlık verici hareketlerde bulunmayacağıma

Tanıtım yaptığım resimlerin bana ait olacağına

Sunduğum tarifeler harici diğer ekstra ücretler talep etmeyeceğime

Düzenli olarak tıbbi muayene ve diğer sağlık testlerine gireceğime

İki müşteri arası en az 1 saat hijyen hazırlığını yapacağıma

Müşteri ihtiyacı olan malzeme ve sağlık sarf malzemelerini tedarik edeceğime

Müşterimle iletişim bilgilerini paylaşacağıma ve çağrılara cevap vereceğime,

Müşterilerimin özel hayatında sorun yaşamamaları için özen göstereceğime

Reşit olmayan kişiler ile ilişki kurmayacağıma,

Toplumun genel ahlak ve genel sağlık kriterlerine uyacağıma

Elde ettiğim bilgi ve sair enformasyonu diğer kişi ve kurumlar ile paylaşmayacağıma

Herhangi bir kurum-kişi ve oluşum adına hareket etmediğime ve etmeyeceğime

Kamu yararına olan edindiğim bilgi ve sair enformasyonu ilgili kurumlara ileteceğime,

Türk anane, örf ve gelenekleri ile ahlak etik ahlak kurallarına aykırı hareket etmeyeceğime,

Yaşanacak hukuki süreçlerde müşteri menfaatini kollayacak türde ifadelerde bulunacağıma,


NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE ANT İÇMEK İSTERİM DEEEE....

Kadınlar Hakkında

Erkeğin faydalı zamanının 3te birbuçuğu sevişme odaklı. Yani vizyon misyon ilke vesair bütün karizmalar delinmiş bu tespit ile.

Peki erkeği bu kadar güdüleyecek etken olan kadınlar ne düşünüyor.

Ben kadın değilim. Ben kadınsı da değilim. Eğilimim de yok. Kadınlar hücresinde büyümüşlüğüm dahil, böyle bir kariyer barındırmıyorum.

Peki nasıl kadınlar hakkında ( uygulamaya yansımasa dahi ) neden bu kadar çok şey biliyorum.

1 Temmuz 2011 Cuma

ÖRDEK YEMİ FABRİKASI

İnsanın içinden hiç birşey gelmiyor. Bu aralar. Sebebi malumunuz.

İnternet, kablosuz canavar.

Vakit ve istek canavarı. Kendini yüzle çarpıp, dev aynasında gösteren ve bizleri kandıran yokluk yansıması.

Bu yüzden insanlar kendilerini sonsuz bir kayak pistinden inme zevki yaşayarak, yada sürf, sonsuz dalgaların üzerinden kayarak tatmin ediyorlar.

Aslında; asla. Sadece bir makineye kendimizi yazdırıp, seyredip duruyoruz.

Neyse, bu gerçek internetin büyümesini önlemeyecek. TAAKİ KABLOLAR KOPANA KADAR.

Bu yüzden bir tepki dile getirmeli.

Bir umutsuz köyün yamacına fabrika kurmak istiyorum.

Süs ördekleri için yem fabrikası.

O köyün insanları mutlu olacak. Ne için çalıştıklarını önemsemeden, süs ördekleri için yem ve bakım ürünleri üretecekler. Mesai kutsaldır ya umutsuzlar için.

Zaten ördekler önlerine gelen herşeyi yedikleri için, fazla yatırımıda gerek kalmayacak.

Her tür hammaddeyi yemleştireceğiz, yada içselleştireceğiz. Paketleyeceğiz. Ebat ebat, öbek öbek, dizgi dizgi, bu yemleri büyük illere sevkedeceğiz. Ambalajın üstüne sevimli ördek resimleri yaptıracağız. İlk siparişi köy meydanında kutlayacağız. Ticarileşmiş olacağız. Çekim ekipleri gelip, bizim bu örnek ördek yemi fabrikamızı çekecekler, geniş kitlelere ulaşacağız.

Tabi üretimimizin ne kadar ticari ve başarılı olacağı meçhul. Neticede mutluluk ürettik neresinden bakarsan bak.

Sonra israilden yada çinden bize sipariş ve ortaklık önerileri gelecek. Diğer hayvanlar için de üretim bantları eklememiz istenecek ama biz sadece Ördek yemi üreteceğiz. İhtisası arttırıp kaliteyi düşürmek bize ters ne de olsa.

Fabrikanın imtiyaz sahibi köyün mütevelli heyeti, ve köyün siyasi insanları da temsilci olacaklar.

Birde ördek güzellik yarışmasına sponsor olduk mu, değmeyin sosyal keyfimize.

En sonunda, bu çabalarımız neticesinde, ördeklerimizin yaşam standardı da en az 5 basamak yükselecek dünya averajında.

Cumalık hikaye bu dostlar. Cumanız hayrola....