10 Kasım 2009 Salı

Söylem Teyze "Misyon ve Vizyon"

Söylem çağdaş ufka sembol bir kadındır, hem ince, hem muhafazakar, hem de dış kapımızdır garp'a dönük.

Kendisi çeşitli kurumsal kurumlarda mertebeler iktida eylemiş olup, 100 bin ayuro birikiminde ve daha bir sürü birikimiyle, artık vizyonel görevlere amadedir.

Bu radde ile artık ülkenin ufkuna seyyar uydular dikmenin zamanıdır. Yunesko ve dahi diğer kuruluşlara, Avrupa gümrük birliği ve dahi Uluslararası ateşeliklere soyunur, üst kültürel kimliğiyle. Sonunda kendisine vecdedilen asarı makamiye olarak, Dışişleri ( hariciye ) konuk ağırlama süprevayzırıdır, kurumu ise uluslarası stratejik ilişkiler teşkilatı.

İlk görevi kendisine birincil ağızlardan vehmolunur: Mart 2010 da ülkemizi ziyaret edecek olan Kamboçya Tarım bakanı Kamburo TUTO ve tarım müsteşarlığı hey'etine evsahipliği vazifesinin icraası.

Hemen boğziçin uluslararası ilişkilerden feyz arkadaşı Kıvanç Akbil ile doğrudan telekomüke olur. Kıvanç Cevaben:

Valla Söylemciğim, ben babamla ramide toptan nohut işindeyim, 15 senedir, bi ara gıda fuarında japonlarla iş konuştuk, ama orda kaldı, akşam da japonları aksaraya götürdüm, yani çaktık uluslararası manada der, beni heyetten azadı mezat eyle.

Oradan da, aya irinide rehberlik eden diğer arkadaşı Newbahar Fitzzgibbon ile temas eyler. Ama Newbaharın cevabı ise, eşim Fritz Fitzgibbon gençliğinde kamboçya esir kampına düştü ve bu yüzden çocuk sahibi olamadığımız adamlara hopitalite yapamam diyerek affını ister.

Ulaşabildiği sosyal çevresinden 50 ve katları arkadaşı bu görev için kendisine Domuz Gribinden ( hbirnebir ) tutunda, kürd açılımına ( kü1Aç2 ) varana kadar çeşitli yaratıcı ve ilginç mazeret söylemlerinde bulunur. Teyze, şöyle bir düşünür, gerçek kaç tane dostu olduğunu ve bunlardan sadece birinin bile diğer süslü sosyal çevreden yüz kat daha delikanlılık mertebesinde olduğunu, ama çanakkale savaşlarında gitmiştir giden. Neyse.

Söylem bir an için bu kutsal çemberde tek kaldığını anlar ama asla vazgeçmeyecek ve Mustafa denilen şirret acubey'e bir işi tamamlayacağını göstererek, mor formayı giydirecektir...

Kamboçyalıların geleneklerini araştırmakla işe başlar. Kendileri haka dansının bir evrimseli olan Saka ritüelini sevmektedir, saka grubu araştırır, bulamaz ve minik yöresel giysili çocukların çiçek sunumu ile bu görseli dönüştürür.

Bağcılar belediyesi bando takımını kiralar, ama kamboçya milli marşı için gece tarifesi isterler, kiradan vazgeçer, MP3 üne hobarlör sistemi adaptasyonu ile milli marşın da üstesinden gelir.

Kamboçya ile tarım ticareti konusunda hiçbir altyapı olmadığını görür, ve rami toptancılar sitesinden numune 20 poşet bakliyat edinir. Tanıtım ve yemek tariflerini mükemmel ingilizcesi ile poşetlere etiketler.

Learn by doin sistemi ile heyetin ve bakanın kalacağı 1 haftayı nakış gibi dokur. Hazırlıkların presentesini teşkilata yapar, herkesin eli patlayana ve fışkırana kadar Söylemi alkışladığı bir olağanüstü gün yaşanır hariciye koğuşlarında. Bir devir kapanmaktadır bu solan gül bahçelerinde...

Mart gelir, o meşhur mart. Atatürk havaalanında olağanüstü bir Söylem dinamizmi yaşanmaktadır, Söylem atom kız olarak her ayrıntıyı mükemmelleştiren bir arı hissiyatında.

Taaki, o talihsiz duyuru havaalanı display board'da akana dek.

Sayın Yolcular, Kamboçya sosyalist Cumhuriyeti ile Çin Republik, uzun süredir gerilen ilişkilerinden ötürü birbirlerine savaş ilan etti ve çatışmalar olanca şiddeti ile başladı, bu yüzden kamboç hava yollarına ( k.a.l ) ait 333 sefersayılı uçak uzun süre semalarımızda görünmeyecektir.

İtenşın pıliyz, is there any one who wants to wear the purple uniform over dı Mıstafa, just, has to wait another bahara...

Atatürk'ün çiçekleri

On kasım,

bu tarih bana birşeyler anlattı, sizler ile paylaşmaya yeltendim. Dedi ki;

-Bak Mustafa MEHİR bey, herkesin Atatürk'ü en iyi kendisinin anladığını iddia etmesi nedendir bilirmisin? Onun verdiği ülkü'nün kendini devamlı yenileyerek, her çağda yeni ufuklara açılabilir özelliği. Devamlı kendini yenileyen bir ürün olunca, onu tarihe gömmeye kimse yeltenemiyor.

PEKİ ONUNLA NELER PAYLAŞIYORSUN, BİZE DE SUNAR MISIN DEYİNCE,

Bana fısıldadı birgün ve "beni o kadar çok kalıplaştıran ve klişeleştiren davranış var ki dedi, beni esas hareketsizleştirenler" bunlar diye. Sordum, dert sende ise dermanı da biliyorsundur diye. Elbette çocuk dedi, ben zaten geleceğin çatısını önceden belirlemeye çalıştım, yani benim ezberlenmeye ihtiyacım yok, zorla sevdirilmeme ihtiyacım hiç yok, benim çatım altına girmeyi zaten isteyeceksiniz ve mutlu olduğunuz sürece bu çatı sizi ağırlamaktan mütehassıs olacaktır.

Bari bu kadar ileri görüşlü biri olarak, bana gelecekten bildireceklerin var mı diye sordum,

Zaten çağlar boyu insanları uyuşturacak bir sürü martaval olacak, o martavalları yaratanların tek amacı, toplumu ülküsünden uzaklaştırmak ve kendi bağımlısı haline getirmektir. Zamanla bu martavalların bağımlısı haline gelecek nesiller ise, bu martavalların en ateşli savunucuları haline gelecekler, kişisel hırslarını her türlü toplumsal çıkarın önünde görecekler. Bu yüzden koruması gerekenleri kendilerinden korumak elzem hale gelecek. dedi.

Biz ne yapmalıyız dedim?

Aklın, bilimin ve ancak üreterek güçlü olunabileceğinin farkında olmak dedi. Güçlü olarak varlığınızı sürdürebileceğinizin farkında olmak dedi. Bağımsızlığın sadece toprak sahibi olmak manasına gelmediğini ekledi.

Bugünümüzü nasıl görüyorsun diye sordum.

" Sizler kendinizi görebiliyor musunuz?" dedi.