30 Mayıs 2022 Pazartesi

Maradona Tayyip

Günümüzün Türkiyesi renk renk ifade edilse, bilinenin üzerine 20 tane renk gerekiyor. İnsan kökeni, politik kimlikleri, gelir sıralaması, demografik yapıları ile çoğalan, açık kapalı ara renkler ile bezenen, ve birde her renge girebilen tiplemeler. Haliyle burada en çok oyu almak birinci kural ve bu kuralı en çok yansıtan renk şu an Tayyibin çağrısı. Dün yaptığı millet bahçesi mitinginde bu kuralı sonuna kadar hissettik. Oraya gelen renkleri bildiğim yada ulaşabildiğim kadariyle sıralamam gerekiyor. Her şartta tayyipçiler, orada sandviç gazoz oyuncak dağıtılır beklentisi olanlar, Tayyip bizi sevindirecek müjde verir diye düşünenler, parti teşkilatı gözetiminde olanlar, buraya uçak iniyordu şimdi biz burada gezeceğiz diye çocuklarını heveslendirenler, karşı görüş olup deplasman fobisini atmak isteyenler, otobüs vapur metrobüs bedava avantajını iliklerinde hissetmek isteyenler, ekonomi mağduriyetinde bile tayyibin arkasında inadına durursak iş değişir diyenler, miting fotoğraflarını birgün lazım olursa sosyal medyasına rezerv yapmak niyetliler, tayyip kaçacak mitosuna inanıp son bir kez görelim diye tarihe not olmak isteyenler, katılım az olursa tayyibin morali bozulur ve bizi geri postalayabilir ihtimalini berteraf etmek isteyen mülteciler, millet bahçesi açılınca aktivitelerden bedava bilet kazanırız ihtimalini kuvvetli görenler, pazar günü maddi faturasını bu miting ile minimize etmek niyetliler, ak partili paralı bekarları muhtemel arkadaşlıklara döndürmek isteyen telli baba abonesi umudun kızları, emeklilikte başa takılanlar korosu, dernek faaliyetini kuvvetlendirmek isteyen başkan adayları, ve daha nice renk ve renkliler. Bana da sormak isterseniz ben katılmadım ama alanın dolacağını tahmin ediyordum, çünkü insanların avuç avuç ümide ihtiyacı var, zaten buradaki tüm renkler kendine göre bir ümide zemin olsun diye alanı doldurdu. Şimdi anladınız mı ümit ne kadar değerli, ve her rengin rengini ümit oluşturuyor.

27 Mayıs 2022 Cuma

Etkisiz Hale Getirilenler

DUYGULARIMIZ, aynen yaz ile kış arasında bahar kalmadığı gibi, aynen insanları bir araya getiren tek şeyin menfaat olması gibi, duygusallık ta artık fare boku nevinden bir pislik gibi görülmeye, duygusallar ayıplanmaya, duygular erimeye başladı. Sadece 5 duyu organı artı penis vajeyna gibi sensörler kaldı. Elimizde kaldı hatta. BAYRAMLAR, hani o eski bayramlar nerde klişesi ile üzerine toprak atılır oldu bayramımızın, şimdiki bayramlar şikayetçi, mutaytlar ( müteahitler ) her yeri kapladığı için kurulacak yer bulamıyorlar, bu durumda didim alaçatı çeşme bodrumdaki turizmcilerin penislerine yaramakta bayramlar. ÇOCUK MASUMİYETİ, çok az sayıda çocuk internet oyun laptop sosyal medya canavarından kurtulabildi, dünyada bilinmeyen bir yerde bebekleriyle oyuncak arabalarıyla veya ne bulabildiyseler, onunla oynuyorlar. SAYGI, ne zaman ki türkücülerin ağzında sakız oldu, o zaman anladım saygının kendine saygısının kalmadığını. Artık maillerin son cümlesi olarak kullanılır oldu, yakında fosilleri bulunur bir yerlerde, kaldıysa tabi. BEREKET, hani yağmurların bize indirdiği bişey vardı, bulaşıcıydı, her yere yürürdü, yüzü güldüren bir yanı vardı, şimdi yerini excel tablolarında bir sütuna bıraktı, madde olarak algılanır oldu, işin bereketi kaçtı, anlasanıza. KALİTE, hani habire ölçülmeye, yükseltilmeye, yaymaya, hava atmaya çalışılan bir olgu var, işte o öldü, yanında uzaktan akrabası olan nicelik görüldü en son, ondan şüphe duyuluyor, sayılabilir ve tartılabilir olduğu için, hissedileni yani ters orantısı kaliteyi öldürdüğü söyleniyor.

24 Mayıs 2022 Salı

Yedi Farkı Buldum

Sanırım tarih yazacaktır ama ben yine de kendimce Zengin&Fakir arasındaki yedi temel farkı buldum. Çoğu sinema, roman, dizi, haber vs'lerde temel konu zengin fakir ayrışması - çatışması - farkları - bakış açıları değil mi? Konu gayet zengin, gündem de bu kadar fakir olunca yazasım geldi. 1- Zengin bir zamanlar fakirdi, şimdi fakır oldu, fakir bir zamanlar zengindi şimdi fakılır oldu. 2. Zengin hep endişeli ve eleştirmendir, fakiri ölesi böcek olarak görür, fakir dirayetli ve umutludur, şartların olumluya döneceğini düşler, zenginden bişey umar, onu can suyu olarak görür. 3. Zengin fakir diyaloğunda zenginin ana tema'sı kendisinin de bir sürü tehdit, zorlayıcı koşul ve sıkıntı silsilesinde olduğundan bahsetmektir, genellikle eskinin daha iyi zaman olduğuna atıf yapar, fakir bunu dinler ama zenginin korunma içgüdüsüyle görüntüyü karıncalandırdığını anlar ve susar. 4. Zengin fakirin olası taleplerine karşı zaten halihazırda yaptığı yardım ve iyiliklerden hatta dünyanın denge tahtasını kendisinin tuttuğundan dem vurur, kendisinin ne yaparak bugünkü hale geldiğini anlatmak şeklinde fakire yol yordam gösterir, fakir yorganına sarılır. 5. Zengin yaptığı yüzde 1 lik harcamasının fakirin yüzde 100 üne denk geldiğini iyi bildiği için fakirin ayarlarıyla oynamış olur, fakir zengine acıyıp onun için bir faydada bulunmayı teklif eder. 6. Zengin malının 40 ta biri olan zekatını fakire harcayacağı zaman, ettiği laf, verdiği selam olarak kayıtlara geçirir, fakir ekmeğini 40 yerine 41 parçaya böler. 7. Zengin birgün harcamaktan bıkınca bir bayat ekmeği fakire verir, fakir bu iyiliğin ilk olduğunu düşünür ama bu son iyiliktir aslında, hatta zengin bu ekmeği birgün fakire karşı koz olarak bile kullanacaktır. YAHU Mustafa sen zengin düşmanı mısın veya fakir bir adammısın da bunları yazarsın diyene sözüm şudur, zengin fakir olayı bir psikolojik vakaadır ve aynen ısınan suyun buharlaşması, gaz yutan amelenin osurması, martta kedilerin çatıya çıkması kadar doğal bir oluşumdur.

23 Mayıs 2022 Pazartesi

Eskiz Çalışması "Virüs"

Aklı kıt ve kanaat, yani olması gerekenin onda birinde çalışan yurdum insanı için tarih boyu bir lider gereksinimi doğmuştur. Eğer hepsi zeki olması gerektiği kadar zekii olsaydı, Türk milleti bu kadar cesur olur muydu, bunu bilemem. Zira akıllı insanlarda cesaret olması gerekenin yarısı olarak ölçümlenir ve gözlemlenir. Şimdi burada ben neden bu ayrıntıya girdim diye düşünenlere hitap etmek isterim, içinde bulunduğum toplum dünyayı okumakta ne kadar kabiliyet ve beceri sahibi, zira bu açı benim fikirlerimi değerli kılabilir veya değersizleştirebilir. Ama fikirlerimin özgül değeri bu yargılar ile değersizleşemez. Dünya artık virütik bir akış içinde devinim yapacak. Dünyanın temel kaynakları, yani ana besinleri de virüsler ile çevrili. Ayrılmaz parça, değişmez eleman yada demirbaşımız oldu bu mikrobik payda. Farklı hastalıklar ile bizi test edecek bir gelecek insalığı bekliyor. Denizler kirini pasını artık yüzeye vuracak, toprağın fidanını bitkisini en cüce verim ile göreceğiz, havalar biraz yağmur biraz tortu bırakacak üzerimize, çocuk doğuran çocuklara alışacağız, çünkü orta yaş kadınlar doğum için elverişsiz toprağa dönüşecek, ilaçlar etkisini yitirdi yitirecek, ana maddeleri etkisizleştiği için, özümüz bozulunca diğer aksamlarımızın iflası kaçınılmaz olacak, en çok denizdeki yaşam iflas edecek, en çabuk, şimdi diyorsun ki yani Mustafa, sen bir kıyametin eskizini çizdin, hayır arkadaşlar ben bunu çizemem, kıyametin eskizini de, karakalemini de, renklendirme gölgelendirme tonlamasını da bizzat kıyametin kendisi dizayn eder, başka bir gücün buna gücü yetmez. Ben sadece biraz zekamla birazını gördüm resmin, sizin zekanız da birşeyler gördü ama cesaretinizin pili bitmiş ola gerek.

20 Mayıs 2022 Cuma

Kuşlar hep sonsuzluğa uçar

Ölüm bir diyardır, bir kuş uçuşu mesafedir, bu mesafeye ömür de derler. Gerçeğin üstü hayat ile sıvalıdır, doğduğun andan itibaren sıva döküntüye başlar, sonunda ipince bir zar yani bir pamuk ipliği kadar kalındır. Biz bu duvara bazısı renkli bazısı gri yazılar yazarız kendimizce, amaç renklendirmek ise beyaz da bir renktir ya, ölümün rengi en sonuncusu. Bazı sesler duyarız, bizimle ilgili olanlar duvarımızda yankılanır, anne sesi, aşkın sesi, onun sesi, Allahın sesi. Bütün bu senfoniler eğlendiğimiz bir duvar melodisidir, bizler nedense hep duymak istediğimizi yazarız duvara, ölümün sesini duymamak işimize gelir zaten, bir sonsuza uçan kuş olarak işleriz duvarımızın sonuna, nereye gider, genellikle meçhule. İşte bu duvarları aşıp kanatlanmaktır sonsuzluk hissi, ben bu duvara renkleri yazılarla yansıtmak istedim, yakından bakabilenler gördü harfleri, yazıları, imlayı, biraz da manayı, anlayan anladı zaten, benim içim rahat, benim içimim de rahat bu manada.

18 Mayıs 2022 Çarşamba

Ev sahibi olmak koca bir dert

Alemi insanlığın çoğunun derdi ev sahibi olabilmek, aman ne emel aman ne makam! Tabi yatırım araçları bu kadar artmış ve artarken. Mesela ben, bana miras kalan varlıkları bir eve dönüştürdüm, yıl 2016, dolarım olsaydı 2 tane evim olacaktı. Şimdi de bir kiracı problemi var ki, bir ucu mali bir ucu insani, bir ucu açmaz. Şöyleki, kira artış oranı ülkenin en düşük çıkan sümüklüböcek enflasyonu olan tefe tüfe ortalamasına endekslenmiş kanunen. Yani enflasyonun üçte biri. Bir de kiracılara şöyle bir opsiyon verilmiş, istediğin zaman evden çıkabilirsin, işine geldiği gibi yavrucuğum diyor kanun kiracıya, ama ev sahibine ne diyor, kiracını 10 sene dolmadan çıkaramazsın, ancak 5. sene sonunda kira tespit davası açabilirsin, mahkeme 1 yıl sonra karar verir, bekler de beklersin ölüm yoksa arada. Tabi enflasyon dolar hayat pahallılığı rayiç talep geçim sıkıntısı gibi bilinenlerden bahsetmeyeceğim. Bu bilinenleri sadece hükümetimiz bilmediği için evsahiplerinin barbar gaddar darpçı gayrikanuni haydut baskıcı tehditçi olarak sunulduğu bir çarpık durum oluştu. Bu ahvalde kiracılar da kanunun kendilerine sunduğu bu tarihi fırsatı dibine kadar kullanmakta. Bir diğer etken ise, kira artışları sınırlı kaldığı için enflasyon da düşük çıkıyor. Oh ne ala kanun oh ne ala memleket cinayetlerin sebebi de cehalet. Di mi yav?

16 Mayıs 2022 Pazartesi

CAMİ HELASINDA MASTİRİBASYONDAN HÜKÜMLÜ

Yozgat Sorgun'a bağlı Alacanahiye köyü merkeze 21 km uzakta, 123 nüfus, 80 büyükbaş, 134 küçükbaş, 190 kümes, yaş ortalaması 56, tarım bilemediniz hayvancılıkla geçinen bir şirin köyümüz. Köyün camisi 1074 yılından kalma, selçuklu devrinden, nizamülmülk tarafından yaptırılmış, ama günümüze sadece kapı girişi kalmış, malum depremler, savaşlar, gece gündüz sıcaklık farkı. Bu camiyi 1974 yılında kaymakam ile elele veren muhtar tadilat yaparak son haline getirmiş, tıvaleti 2 göz, o zamanki köy halkı camide tuvalet mi olur diye muhtarı epey bir hırpalamışlar, muhtar kalp krizi ile mevta olunca cenazesini komşu köy olan Tırpanlı'ya gömmüşler bizden uzak ola diye. Tabi o zamandan yaşayan bir gümüş nine kalmış, kendisi alzaymırın alzaymırı. Sadece tavukları tanıyor, peşlerinden gidiyor, neyseki tavuklar akşam kümese geri dönüyor da ninemiz kaybolmuyor. Hikayemizin kahramanı Ali Memiş. O vakitler 15 yaşında. Gürbüz bir çocuk, öküzler hasta iken tarlada saban sürecek tüm yaş grupları arasındaki tek adem kendisi. Günlerden bir gün Ali Memiş televizyonda engiribirdis diye bir alametin reklamını görüyor ve adettir ya ben engiribirdis almaya yozgata ineceğim diye tutturuyor, ertesi gün başlıyor 4 saatlik yozgat seferi. Öğlene doğru varıyor yozgat çarşıya, ama kime sorduysa engiribirdis alacağım diye, genelde tekme tokat kovalama ile amacına ulaşamıyor lakinat. Aslında istediği şey Angry birds oyunu, ama burada kaderin bir oyunu sözkonusu. Ali memiş kendine boşu boşuna yozgata inmeyi yakıştırmadığı için yozgatın pis sineması Palas'ın girişinde 3 film birden, salako, ejderin oğlu ve miki filmi, matinesine bilet alıyor. Şansına miki filmi denk geliyor, orada çıplak sarışın arvatlar kel yapılı adamlarla güreş tutar halde, ali memişe bişeyler oluyor haliyle, yanaklarındaki o gürbüz kırmızılıkta şehvet terleri süzülmeye başlayınca, hatta komşu kızı Zümre'nin neden kendisiyle habire çeşmeye gitmek, bostana dalmak, ayran ikram etmek girişimleri bir anda mana kazanıyor zihninde. Zümreyi ilk defa geri çevirmeyeceği anlamına gelen bir gelişme de diyebiliriz. En nihayetinde köyüne geri gelen Ali memiş artık başka bir evreye serpiliyor ve yerli yersiz zamanlı zamansız otuzbir pardon mastiribasyon seanlarına günde 1 saatini ayırıyor, tarla sürmeyi bırakıyor, zümrenin camına taş atmaya başlıyor, ama babası kızacak diye köyde düşünegezerken, bir de ne görsün caminin tuvaletinin suyu açık unutulmuş. İşte kaderin bir oyunu daha. Nasıl olsa el ayak pantol etek çekildi, saat 10 olmuş, başlıyor caminin tuvaletinde osbire, bugün 5. sefer, haliyle erken boşalma durumu olmasa da, Ali memiş maşrapaya baka baka işine devam ediyor. O sırada şehirdeki pavyondan köye geri dönen köyün tek kürdü Sıddık bey, işemeye gittiği tuvalette canabetliğe ulaşmaya çalışan Ali memişi gördüğü gibi kulaklarına asılıp tekmeyi basıyor, enteresandır Ali memiş havada uçarken bile eli zikinde tatminden vazgeçmiyor. Tek şahit uykusuz kargalar. Bu hikaye ile Ali memiş bir yıl köyün köylülünün içine çıkamıyor tabiki, dayısının Sorgundaki berberinde 3 ay çıraklık edip, Yozgatta Altın tarak berberini açıyor, yarı gurbetlik yarı yarenlik. Köydeki cami tuvaletinin adı da Memişhane oluyor yılların sürümünde.

14 Mayıs 2022 Cumartesi

Ve Artık Türkiye solmakta

Son kredi kartının limiti de aşıldığında artık yolların yokuşu bile sonlanmıştır. Halkın yüzde 80i tamamen bu maddeten yokoluş bitiş sürecini gördü. Artık bu daralmada bazı tedbirleri alma vaktini Tayyibe anlatmak istedim. Kamu yatırımlarını bırak, altyapı işi bitsin artık. Kanal istanbul fistanbul gibi işler rafa. Boku bitli bulgar bile edirneyi talan ediyor elindeki leva ile, adam babasından aldığı harçlıkla antalyada 5 yıldız tatil yapıyor. Bankalar 1 yılda 30 senelik kazanç elde ediyor. İşsizlik yüzde 14 gerçeği yüzde 35. Suriyeli afgan vesair 12 yılda yüzyirmi milyar dolar yedi, bir o kadar da yiyecek. Götü boklu sivas otobüs bileti 450 lira. Asgari ücret zammı 2 ay emekli maaşı 1 ayda eridi. Sen halen daha kazmaya betona para gömersen zikilmedik bi tarafımız kalmadığında senin de bi tarafın tehlikededir. Milletin borçluluk oranı yıllık gelirini aştı, bir an önce borçlar kanunu olarak milleti rahatlatmak zorundasın, veya icra daireleri için kadro bulman gerekir, yani halk hareketi yakınlaşıyor demektir. Faizi yerinde tutma çabanı takdir edelim ama bu yüzden hayat yüzde 200 pahallandı, bu hal sıkıntı değil resmen iflas halidir, faiz sebebiyle eminenin saffet saffet saffet diye haykırması yakındır. İşssiz genç kız ve kadınlar orospu moduna girdi, davul zurna ile müşteri aramaktalar nerdeyse. Şimdi de nitelikli nüfus avrupaya kaçmak için internette saatler geçiriyor. En nihayette hükümetin çivisi çıktı, şaftı kırıldı, gardı düştü, nebatinin gözündeki ışık söndü, beratlı günler aranır oldu, haliyle erken seçim yapılmaz ise sanırım memleket elden gidiyor, Taayip amca yaptıkların için teşekkürler, yapamayacağını anlayacağın anda bırakacağın bir Türkiye nereye gider bilmem ama ben kırmızı çizgime gelmiş durumdayım.

13 Mayıs 2022 Cuma

Gelecekte Gördüklerim

1. İnşaat robotları. Arazi, yanında malzeme, plan proje yüklemesi ve robotlar proje teslim içi bitiriyorlar. 2. Kişisel tarih atlası. Her anımızı, konuştuğumuzu, gördüğümüzü, belleğe kaydediyor. Buna rüyalar da dahil. 3. Yetenek ve beceri yükleyici. Beyin nörolojisine işlenecek tecrübe yazılımı 4. Suç önleyici. Olağan olmayan her hareketi küresel bazda geniş okuyucu ile önleyici birimlere anlık raporlayan devasa göz, dronlar, kameralar, baz istasyonları vasıtasıyla. 5. Baraj doluluk tamamlayıcı. Şehir çapında yağan her yağmuru maksimumda barajlara nakleden elektronik akıllı su taşıma sistematiği 6. Robotic Eco.2019i. Bize hep Ekremi hatırlatacak olan imamoğlu görünümlü robot. Şehir meydanlarına konulacak sanal zeka donanımı ile gülerek dolaşan herşey çok güzel oldu mu sorusunu sorarak şehrin tarihi hakkında gelecek nesilleri aydınlatacak kültürel miras.

Ben seni sevmiştim ya

Zaman deresinde akar aşkın tomurcuğu..... Sular akmazsa şayet toprağı eşer..... Pek bilmedik ama sevgiyle beslenmişiz meğer..... Sevgiyi kutsal eden karşılık bulmaması ise..... Benim seni sevmelerim dünyalara değer...... Şimdi bir yastıkla başabaşa kaldığında..... Bir Mustafa beni çok sevmişti dersen eğer..... İçinde bir yıldız kaymışsa derinlere..... Bir dilek tutalım haydi beraber..... Şimdi ömrün son çeyreği, hasat erimi vakti..... Bir tepecik yap anılardan ömür boyu..... Bir rüzgar eser savurursa ekinleri..... İşte o yığın belkide beni göreceğin yer.....

12 Mayıs 2022 Perşembe

EKONOMİ AJANDASI

Bireysel ekonomimiz ile ülkemizin genel ekonomisi birbirinin ikiz kardeşi oldu seda ile sema gibi. Bana bir kısım zengin kitleden bahsetmeyin, onların dokunulamazlığı var. Yaz kış bahar sel deprem kriz bunalım bayram seyran onlar için ilahi aynı mod, belki ahret günü biraz farklı hissedebilirler. Bu buhranımızın en talihsiz hedefi mülteciler oldu olmasına, onlar da sessiz kitle ekonominin çarklarında hareket olurda hedeften çıkacaklar elbet. Üç ana etken ile bu ferahlamayı görebiliriz, ukrayna savaşının bitmesi, enerjinin ucuzlaması, dış sermayenin girişi. Tabi bütün bu sarmalın baş suçlusu o meşhur mikrop. Chp zümresine göre ise sadece Tayyipin gitmesi. Yeni geldim anadoludan, her yer yeşil ve akan dereler, doğa cıvıl cıvıl, o bereket umarım cebimize yansır, zira baş ekonomist Allah c.c. ve onun ilahi kanunları. Ortalama kişi başı borçluluğumuz 65 bin lira veya 4300 dolar, hangisi daha manalı ise onu kabul edin. Kastettiğim gerçektir. Toplayın isterseniz, gerçeklerle karşılaşmaktan korkmaz iseniz. Sizinki 1000 dolar ise yanınızdakilerin ortalaması ile 4300 dolar çıkacak hesap ortada. Şimdi bu umudu zayıf tabloda nasıl adım atmalı derseniz, bence herkes bir arı olup kanat çırpsın, ortaya ısı ve kinetik enerji çıkacak, ortamın buzu erimeye başlayacak, çiçekleri gezmeye başlayacağız, doğa karşılığını fazlasıyla verecektir, sonra bir ara üremeye vakit kalacaktır. Bu rakamlar ve felsefi yaklaşım ne alaka diyenler olabilir, şöyleki, çözümsüzlük çözüme giden en kuvvetli motivasyondur. İşte ukrayna direnişi. İşte alman japon kore mucizeleri, işte kurtuluş savaşı gerçeği. Ve bunlara bireysel tarihinizden bazı örnekleri ekleyebilirsiniz. Bu yazılarım eğer bir kazaya kurban gitmez ise benden sonra da okunur, tarihin ışığında neyin gerçek neyin yalan olduğu zaten netleşecek. Benden söylemesi bedava. Hiç bir riskim yok, tennisim daşama denk an itibariyle milimetrik standart sapmalar hariç.

10 Mayıs 2022 Salı

Ecem Böke mi olmak isterdiniz, Nova Norda mı

Alternatif müzik yada benim deyişimle keş müziğinde Nova Norda diye bir hatun çıkmış, esas adı Ecem Böke. Nova norda kelime anlamı nedir diye bakmadım, tahminen mitolojik teotik pragmatik bişeydir, ama lisede ecem, lisede ona ne isim taktılar onu da bilmem, tahminen pirensez, leydi, madonna filandır. Peki bu projenin arkasında kimler var, bakmadım ama tahminen markacılar, imaj builticiler, veya marketing analizörler. Peki ecem böke nova hangi kitleye hitap ediyor, bakmadım ama sanırım tarzını arayanlar, tarzını bulamayanlar, veya tarzı olmayanlar. Peki nova norda ecem gelecekte bir sezen axu, bir niilüğfer, veya sertap erener olabilecek mi, bak ben bunu biliyorum.

Şehirlerarası Otobüs Mola Tesis Uzmanlığı

Bazı örtülerimiz çocukluktan kalma. Hani o birkaç saatlik otobüs içi mahrumiyetinden bir anons ile kurtulduğumuz değerli anlar var ya, hayatımızın değerli yarım saati. Ben şimdi o uzmanlığıma kalem değdireyim, ne demişler; paylaşılan mutluluklar prensibi (P.M.P). Otobüs yolcusu daima bir gizemli şahsiyet kimliğine dönüşür, varlığıyla o tesisi onurlandıran biri olduğunu düşündüğü için. Veya o tesise katacağı ekonominin bir cansuyu olacağını hisseder. Kahraman şövalye, kutsal kumandan en azından örümcek adamızdır tesis girişinde. İlk ziyaret wc işidir. Parasız olması evladır. Paralı ise bir diğer tesise kadar beklemek adeta olmak olmamak kararına dönüşür. Her tesiste o yörenin özeli ürünler dizi dizidir. Bir inanışa göre bu ürünler satın alınarak akraba eş dosta götürülmelidir, bu inancın temelinde arıların polenleri her yere dağıtarak yaşamın devam etmesine katkı yapma içgüdüsü olduğu da söylenebilir. Tesiste bir canlanış ve enerji patlaması yaşanır, yani ilk 10 dakika bilemedim 15, bütün faaliyetlerin tamamlanışı demektir. Tesiste tadımlanan çay kahve kötü kalitenin d segmenti olsa bile bize eşsiz bir keyif sunar, zira bazen mekan yer içilir ya. Sizin tesis bütçeniz 100 birim ise, tesis sonunda 250 birime yükseliriz, bu da bir geneldir. Tesis ister şahışah olsun isterse salaş, mutlaka içgüdümüze bir şekilde hitap ettiği için, orası da bir kutsalın dalıdır bütün bahar çiçekleriyle. Hepimizin bir efsane tesis molası vardır, ya çişe zor yetiştiğimiz, ya açlıktan tamtamlarımızın çaldığı, ya tütüne koştuğumuz, yada tansiyonumuzın aşağı yukarı hareket ettiği. İşte bunlar da tesisin kutsiyetine hizmet eden bizden hatıralardır. İlk defa uğrayacak isek, tesis adeta bir keşif bucağı, hatta masal diyarına da dönüşebilir. Bizler aşk için çırpınan birer pervane iken, tesis yatakta uzanmış aşkımıza amade mis kokulu prenses oldukça, molalarımız hep şenola.

9 Mayıs 2022 Pazartesi

Hüda bize Miralayı bahşetti

Takrir olduğu üzre, miralay Mustafa Kemal Bey, garb cephesinde ihtibasında yunan tefrikacılar cenahından gelen mermi ile vucudu sinesine hasar almıştır. Filhakika zuhur, urbasında ahdolan köstekli saate isabet eden şarapnel, miralay Mustafa Kemal Beyi olası tababet ve tahiyattan muhafaza eylemiştir. Kahraman kuvvai milliye teşkilatı umumiyesinde büyük tezahüre garkolan bu tecavüzden şekavetle sıyrılan Mustafa Kemal Bey tahkikat ve sevki idareye devam ederek, milletin sinesinden gelen istiklal ve istikbal mücadelesine galebe edeceğini şürekasına ahd eylemişlerdir. Bu hakika ile miralay Mustafa Kemal Beye uhreviyatı ile acil şifalar vucud bulmasını vecd eder, umumiyetle büyük millet vekiliyesinden zuhur ve takdir ile "gazi" şerikesinin mazhar olacağını ümidle tayin ederiz. Hazreti Hüdayı hümayünde ilahi takdiri ile gaziyi milletimize bağışlayan Allahımıza hamdü senalar olsun. İkdam gazetei nevalesi muharriri Naci Ahmet.

2 Mayıs 2022 Pazartesi

BAYRAM ABİ HOŞGELMİŞSİN

Bu ramazanın son günü iftarında geleneğim olan gözyaşlarım bu defa içime aktı, zira misafirler vardı. Önümüzdeki son iftarı görürsem içimde dışımda ne kadar gözyaşı varsa dökeceğim kısmetse. Şimdi eskilerinin asgari ücretlisi bir bayram var önümüzde, kederiyle geçim sıkıntılarıyla, açmaz dönmez çıkmazlarıyla dahi olsa bayramınız kutlu olsun. Bu bayram sanatçı dostlarımız bodrum ve kıbrısta boy gösterecek, paralı havalı kitleler eğlenecek döne döne. Yakıt yolculuk bütçeleri elverdiğince sevdiklerimize bir bakış atacağız, kabirdekilerine bir dua ile esenlik edeceğiz, çocuklara bir sevinç te yaşatırsak bayram abi de ramazan dayısıyla 2022 battaniyesine sarılacak. Benim tespitim ne diye sorarsanız, işte ömrümüz bu üstüste serili battaniyelerden oluşma bir tepecik, biraz uzaktan bile zor görünür yolculara, bırakın başına gelip izlemelerini, bir ilgi göstermelerini, farkında olmadan geçip gidecekleri bir battaniyeler yığını bizimkisi, demekki ben ben ben diye def çalmak ne kadar gerçekçi olur, vurun bir hesaba, tamamen bir boşluk saracak içinizi, boşlukta hoşluk araya araya bir ömrü tımar etmişiz demekki, eğer bu ömürde en çok Allahı tanımaktan mutlu ve huzurlu isek, o battaniyeler nede güzel uçar edebiyete.