29 Haziran 2011 Çarşamba

TUHAF AŞK HİKAYELERİ

Ben merkezli...

Beykozda esra ile buluşmuşum. Kayıtlı tarihimin ilk buluşması. Mavi gömlek var üstümde, hemde çivit mavi. O zaman saçım da var.

Beykoz korusu, bir ağacın altı. O kadar safarozum ki, kız bana yanaşımlarda. Ama bu tarihin ilk buluşması ya. Ben yüzümü çevirdim öptürmedim. Pişman mıyım, bilmem ki..

Onun yediği kestane kabuklarını 7 yıl montumun cebinde taşıyan da ben.

Esra ile saysan saysan 6-7 kere görüştüm. Üniversitesinde, nişantaşında, galleriada, boğaziçi ünüversitesinde, sarıyerde, bide beykozda.

Söylem teyze, yine o bana ilk kur yapan zat. İngilizce hazırlık sınıfında. Dersi astık, tuhaf bi sigara içtik. Kaotik ruh ikizliğimiz 7 sene sürdü. 40a yakın görüşme, 10-15 tanesinde küserek ayrılma, 10-15 kere beni geri arayan oydu. Tuhaftı söylem teyze. Hiç yatılmadı onunla, pişman mıyım, hiççççç.

Siyahşın. Onun tatil yaptığı yere borçla gittim borçla döndüm. Kedisine baktım bizim evde 10 gün. Ona borcumu verdim ve ayrıldık. Bi kere yatıldı, kimse zarar görmedi. Zararsız mustafa, erotik kaplumbağa.

Ve 20 ye yakın kadından bana, benden kadına başlamadan eriyen yaklaşımlar. Öküzlüktür söylemesi; bir adet jigololuk denemesi, olmadı, zaten olamazdı.

Birkaç bilgisayar virüslüğü, ama sanaldan sanala, erişimsiz.

Haa, evliyim ve çok mutluyum. Sanırım en kayda değer aşkım da bu.

20 Haziran 2011 Pazartesi

Yakışıklı Penis

Girdiğim arkadaşlık ve sair sitelerde bakıyorum ki;
gezdiğim yerlerde daldığım denizlerde

Kadın Milleti güzelliğin yüceliğini almış eline, dünyaya mesaj saçıp duruyor.

Biz erkekleri vefasızlıkla, değer bilmezlikle, ve hatta, kötü kaderlerinin vektörleri olarak anmaktalar.

Dünya üzerindeki değerler adına ve karşılıklar prensibine göre konuşuyorum ki,

Ve hatta evrensel olduğumu da ekleyerek

Herşey ve herkes hakettiğinin karşılığını alır ve hakettiği yerdedir.

Hiçbir düzen haksızlığa karşı yerinde duramaz.

Çalışmasının karşılığını alamayan işçi orada durmaz.

Çabalarının karşılığını alamayan patron kepengini kapatır.

Ot bile yaşam koşulları oluşmamış ise orada bitmez. Ot bile !

Sadece mecburiyetler karşısında bir süre beklemeyi kabulleniriz, o kadar.

Bu yüzden kadınlara, muhatap almamam gerekirken bile söylemek istiyorum ki;

Erkeğin karşısında değil, yanında durun, güzeli güzel yapan tek şey ona bakandır.

Penis bile bu söyleme dahildir....



Ne yazı oldu ama

19 Haziran 2011 Pazar

Açıklama

yAZILARIMDA

SEx

eROTiK

sEvişmE

ROMAntik


başlıklı bölümleri kaldırdım. Maalesef SEX SATAR deyişi gerçek oldu bu masum blogta.

Tık rekorları bu yazılarda.

Bu yazıları kaldırdım.

Ne jıgloyum ne pezvenekim

ne başka bişey.


Okuyan okur okumayanın dibi uyuz olsun aşınsın....

18 Haziran 2011 Cumartesi

17 Haziran 2011 Cuma

Günlük

Bu müşteriler de çıldırdı, sat babam sat, mal kalmadı, yani araba, çoğu kimsenin hayallerini süsleyen arabalar, bende bir fatura karşılığı mal sadece, stok maliyeti olan, koruma kollama derdi olan, hatta sıkıldığım bıktığım...

Düğün mevsimi geldi millet habır hubur evlinip duruyor. Altıncılar, düğüncüler, gelinlikçiler, ve jinekologlar yaşadı, tatile mutlu çıkıyorlar.

Seçim olmuş, bitmiş. Bu tayyip tam bir sapık. Kilot koleksiyoneri. Kilodunu almadığı adam bırakmadı.

Aşk mevsimi geldi, sanırsam hormonları kavanozda biriktirmeliyim, gelecek nesillere "bizden" bişey kalsın.

Günümü günlüğümü bu kadar paylaşsak yeter,

Gününüz salim olsun dostlarımm...

16 Haziran 2011 Perşembe

Özge Ulusoy'u Tanıyalım

Ben, ortalama kadın zekası ve cesaretinin, ortalama olmayan bir estetik bedene yerleştirilmesinin sonucuyum.

Kendimi en çok ailemle kahvaltı yaptığım dakikalarda iyi hissederim.

Hiçbir zaman orgazm yada birleşme denilen olgulara varamadım, bu yüzden şemalimde muzurluk göremezsiniz.

40 lı yaşlarımda sosyal statülü biri ile yani birisi ile değil, biri ile evlenerek, onun nesil misyonuna katkıda bulunacağım, istesemde istemesemde.

Erkekler bende ne mi buluyor, hımm, sanırım lisede iltifat edilince yüzü kızaran masumiyetin bana indirgenişini.

Evet, önceki hayatımda ürkek bir alageyiktim.

Erkekleri yiyen bir dişi örümcek olmak imajını taşıyamadım, piyasamı yükseltemedim.

Evet uykuyu seviyorum, orada kim ne der kim ne giyer endişelerinden uzağım.

Yani yaptığım yemek lezzetli olmaz, yiyenler hatır için yer, henüz kadınlık ve anaçlıktan uzağım, ama şansım sürüyor.

Survivorda vucudumun reyting yaptığını söyleyenlere gülerim, ben kendimi hiç bi zaman çıplak yada dişi hissetmedim, böyle görenler biraz bilinçaltıları sorunlu tipler.

Birgün gerçekten seveciğimi zannettiğim insan ile buluşmayı hayal etmiyorum, o yazgı zaten kaderim, çabalayarak ulaşamam, tanrı karşıma çıkarırsa ne ala.

Yaşamdan zevk alma güdülerini sadece aşırılıklarda arayanlar beni bulmaya çalışmasın.

Neden bu yazıyı yazma gereği hissettin mustafa?

Cennetteki 2 boyutlu hurileri sende hissettim de ondan.

14 Haziran 2011 Salı

DEKOR KADINLAR

Dünyada birkaç şey yaptım, beşinci vitesi bulmak için.

Mesel; Futbol oynadım, baktım ki toplara en sert vuran, geriden başlayıp öne geçen, vucüd koyduğu adamı sahadan silen adam oldum. Yetmedi, en estetisyen golleri attım. Ama yetmedi, zirvedeki su yavandı.

Sonra kumara takıldım, tek kollu, çayına, karı bulmasına. Fakat kumar, temdeki fahişeler gibiydi, sadece işini yapan ve oynatana kazandıran.

Sonra dini temalı gruplara dahiliye. Arkadaşlar, arınmışlar, hep iyiyi işaret ederek, nefsini körleyenler. Ama bir baktım bendeki kültür derinliği yok.

Sonra geç te olsa, kızlarla arkadaşlık yapmaya başladım. En sıcak güneş, ve donduran buz, arktik buz da diyebiliriz, birbirlerini yakmadan, eritmeden yanyanalık yapacaklardı. Bu samimiyetsizlik zaten iradenin en yüksek perdesinde gezinen ben için çocuk oyuncağıydı, ama manasız yerde yokum, ve kızlarla arkadaşlık yapanlar bana çok bandana geliyor. Orjinal aslan köpek tasmasını fazla taşıyamadı.

Sonra bir arkadaş dediki, gel şu bol yaldızlı gece hayatında bir çorba içelim. Aldım kaşığı. Saçma salak kendinden kültürlü boğaz diskolarında bir bardağa 50 liralar verdim, arabamı parkeden çakala 20 liralar verdim. İşleri güçleri salak sosyete erkekleri avlamak olan örümcek kızlara içki ısmarlayacak kadar kellelik yaptım. Bu hareket hepsinden daha çok buluta binmekti, er geç anladım.

Dedim ki özüme kırarsam kendimi bulurum. Öyleya eski arkadaşlar ve eski komşular. Ama bir baktım ki, siyah beyaz filmler ancak gülmeye yarıyor. Oradaki melodram yaşanılası değil, anlatılası.

Spor dedim, kitap dedim, rus jimnastiği dedim, hamam dedim, cezayir sokağı dedim, diye diye, maçkadaki teleferik bile dedim.

Fakat bir baktım ki, en çok kayaya çarpan en yamuk adam olarak:

-Hayattaki en zirve hadise, içten gülen, duru ve endişesiz gülen bir kadının, senden aldığı güç ile güvende hisseden bir kadının gülen gözlerine bakabilmek...

11 Haziran 2011 Cumartesi

ŞEHVETİN ŞİFRELERİ

İnsan baz alındığında, en büyük varoluş sebebi ve ekonomi içeren madde Şehvet'tir.

Şehvet filmleri, şehvet ihtimalleri, şehvet kasılmaları, şehvet amaçları sayesinde dünya döner.

İyi okuyan, iyi çalışan, kendine iyi bakan, vesair kişisel bütün gayretlerin tahtı payiahtında şehvet oturur.

Şehvetin ana şifresi, üreme devamlılığının aort damarı yana ana motoru olması gerçekliğidir.

Güzel bir kadındaki ana fikir, ondan doğacak bebek insanın güzel olma ihtimalinin yüksekliğidir. Yani bir yanılmaca, sudaki kırılma, yada sanal gerçekliktir şehvetin özü.

Şehvetin ikinci teması ise, yani perde arkasındaki adam da diyebiliriz, açlık hissidir. İkincil açlık.

Şehvet aktivitesinde, aynen besin alma içgüdüsündeki yemek iştahı gözlemlenir. Partnerin aşırı şehvetlerde ısırılması gibi hallerin içgüdüsü beslenmektir. Bu yüzden uzmanları cincel hazzın diğer adına Doyum demişlerdir. Bir zincir yapısında bu denklemi sunmaya çalışırsak: Cinsel beslenme sonrası gıda beslenmesi ihtiyacı belirir. Gıda beslenmesi sonrası bu zincire cinsel beslenme halkasını eklemek ihtiyacı beliriyor.

Benim, bilimsel olmayan bilimsel açıklamalarımdan sonra, biraz da 40 yaşın cinselliğinden bahsetmem lazım.

Yaş dönümümden, ama sapıkça olmamak kaydıyla: 5 adet 20 yaşındaki delikanlıyı, 3 adet 100 yaşındaki bilgeyi, 20,000 beygirlik süper tanker motorunu, nil nehrinin debisini, kazanovanın karşıkonulmaz ruhunu, bir tavşanın en kızgın zamanını, bir tazmanya canavarının vahşetini, bir kaplanın tutkusunu, bir uzay aracının keşfetme arzusunu, kış uykusundan uyanmış bir ayıyı, açlıktan ölmek üzere olan bir köpekbalığının keskinliğini, ve bu yolda ölmeye değer diyen karıncanın inancını harmanlayın, yerin yirmi km altına gömün,

Adı Mustafa olur...

7 Haziran 2011 Salı

BAYAN DİAZEMİN EKSTRA MACERASI

Bayan diazem, sanal hayatın sahtekar dostluklarından sıkılmıştır, hemde canı sıkılmıştır.

Daha marjinal daha kökten daha iç ayrıştırıcı tecrübeleri deneyerek hayatta tecrübe sahibi olacağını düşünür. Doğu bloku fiziği benzerliğinden yararlanarak güneye inmeye karar verir.

İlk durağı bodrumdur. Eline boş olsada bir gitar kutusu alır, kafasına bandanayı takar, ucuz bi pansiyon bulur, daha pahallısını ve sağlıklısını bulur.

Gümbet plajında dolaşırken gece gece, plaj ateşinde gitar çalan bir topluluğa yanaşır ve onların şarkılarına el çırpmaya, dönmeye, hislenmeye başlar. Fakat onlara merhaba, ben diazem diye elini uzattığı anda gitar çalanlardan biri o eli havada bırakarak: Biz face grubuyuz, www.gitarlayasayanlar.org/facebook, eğerki bu gruba üye değilsen seninle tanışamayız derler.

Diazem pozisyonunu korur ve pansiyonuna geri döner.

Diazem ertesi gün bodrum kordonunda dolaşırken, bir çadır görür, içerden bam güm vur patlasın şeklinde eğlence sesleri gelmektedir. Kapıdaki görevliye yanaşır ve içerideki eğlenceye dahil olmaya çalışır. Görevlinin cevabı, bizler www.akpartibuldancadiri.org üyeleriyiz ve bodrumda seçim çalışmasına geldik. Siz eğer partimize üye iseniz eğlenceye dahil olursunuz cevabıyla karşılaşır. Pansiyona uyumaya gider.

Ver elini antalya parolasıyla yola çıkar.

Gece yatlimanına kırar rotayı. Ve gece turu sadece 10 lira hesabı bir tur teknesine katılır. Fakat tekneyi daha önceden ://cilgingeceler.com sitesinin gayrikanuni çete üyeleri kiralamıştır ve tekbaşına gezen hatunları meslek sahibi yapma amacıyla sahilden bayan toplamaktadırlar. Diazem tam da yat limandan ayrılırken suya atlayarak ve boğulmaktan kurtarılır, ve tedbirsizliğinden ötürü kendine kızarak saçını çeker.

Sabah pansiyonda kahvaltıda, tam karşısında siyah saçlı, üzüm gözlü, gürbüz, ve gülüşüyle iç ısıtan, özgür ruhlu ve zevk sahibi bir beyefendiyle karşılıklı çay içmede bulur kendisini. Bir dalgaya binmiş, bir rüzgara tutunmuşlardır. Dün geceki kabus mekanı yatlimanı, artık iki ruh ikizinin kuş yuvasıdır. Ama nedense, Bedri isimli bu beyefendi, çoktan elini tutması, çoktan onu sarması gerekirken, biraz uzakta durmaktadır, biraz mesafeye dikkat etmektedir. Sanırım beyefendiliğinden, sudili nezaketinden, çok değer verdiğinden yada vesair sebeplerle diye fazla önemsemez konuyu.

Faket, tam akşam yemeğinde, kendisini dansa kaldırmasını istediğinde, Bedri bey bir itirafta bulunur,

Ben seninle istanbulda veya türkiyenin heryerinde görüşmek istiyorum, diyerek onu pansiyonuna bırakır, Diazem huzurlu bir uykuya dalar.

Sabah pansiyonun kapısından atılmış kağıda uykulu gözlerle bakar:

Sevgili Diazem,

Eğer benimle irtibata geçmek istersen, www.gizliescinseliz.com veya //farklıdünyanincocuklari//facebook sitesinden bana mesaj bırakabilirsin.

Diazeme sevgilerimle...

6 Haziran 2011 Pazartesi

AŞKIM

1980 lerin sonu 1990 ların başıydı, aşk yenilir yututlur cinsten cesaret değildi.

Yılların verdiği hormonel dengeler ile karşı cins denilen latifelere karşı içimde hisler uyanır olmuş halde, daha çok hayallerin oluşturduğu bir samanlıkta, aşk denilen buharı solunum ediyordum.

Aşk şimdi profesyonel bir kontrat. Aşk şimdi sanal alemlerde yürüyen bir cezve.

Okuyordum en hazin romanlarda aşkı. Ne kadar felç ettiğini, ne kadar derine işlediğini, yani ne kadar günah olduğunu.

Aşk romanlarında resmedilen, yani aşık olunan kadının bir ilahe olduğundan gem vuruyordu bütün şarkılar.

Yılda bir kez yüzünü görsem, ömrümde bir kere elini tutsam kıvamında bir şiirdi aşkın tarifesi.

Sonunda formüllere vurdum aşkı, gevezesi yada tırlağı olmadan.

Allaha duyduğumuz, sonra anneye çevirdiğimiz, sonra öğretmene, sonra sonra sonra,

yani tüm bizden üstün olan varlıklara duyduğumuz bir minnet olduğunu ve şekil değiştirerek içimize işlediğini farkettim.

Saplantıya dönüşecek kadar yoğun bir kıvamı vardı aşkın.

Aşka dair ne varsa benim kazanımda kaynayan bir iksir olduğunu anladım, aşk vardı, aşk yoktu.

Diliyorum ki, aşk ile bir daha karşılaşırsam, onu kendimi zehirleyecek kadar damarıma şırınga edeceğim. Aşk madem bi vardı bir yoktu, bende varlığını kanıtlayana kadar benliğimi feda edeceğim aşka.

Aşkıma...

4 Haziran 2011 Cumartesi

Kadınları tanıdıkça sevmeye başladım

Nihayet.

Onları insan olarak değil de; diğer canlılardan bir tür olarak görmeye başladığımdan beri kadınları sevmeye kani oldum.

Aslında bu cümleyi çoğu kadın sevmedi ama samimi bir itiraf olarak görebilmeyi başarabilirlerse, eminim onlar da beni sevmeyi başarabilecek.

Çok uzatmayacağım.