25 Nisan 2016 Pazartesi

Mustafa Mistik

Kendimi araba markası olarak düşünsem, kesinlikle el yapımı, model yılı belli olmayan, az nitelikli ama şahsiyet donanımlı bir spor arabaya benzetirim. Çok benzin yiyen, bakımı ağır, ama hiçbir arabanın vermediği zevki yaşatan, kültürel bir göstergeye sahip. Radikal bir spor araba.

Kendimi bir kadına benzetsem, senelerin tahribatını güzellik olarak yansıtan, 20 sene öncesi elbiseleri bahar ferahlığıyla taşıyan, hep olumluya yoran, kendini yansıtan aynalara değer veren bir kadın olurdum. Her daim taze.

Kendimi bir bina olarak düşünsem, kesinlikle deniz kenarında, ahşap, sert kış rüzgarlarıyla yaz güneşinde serin kalmayı başarabilen, bir sürü taklitleriyle var olmayı başarabilen, modern bir tarihi eser olurdum.

Kendimi bir ormana benzetsem, zümrüt yeşili ve el değmemiş, muson yağmurlarıyla barışık, içinde vahşi hayvanlar barındıran, insanların keşfetme merakını engelleyen bir tabiatım olurdu.

Kendimi bir madene benzetsem, dünyada sadece bir noktada çıkan, oluşumu binyıllar almış, kolayca tüketilmeye elverişli olmayan ve en şiddetli bombaların yapımında olmazsa olmaz bir maddeyi barındırırdım.

Kendimi bir ırmağa benzetsem, denize kavuşmak için her tür engebeyi ve mesafeyi göze almış, ve ne yapıp edip tekrar çıkış noktasına döneceğini bilen sular gibi akardım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder