1 Haziran 2016 Çarşamba

FAİLİ YİTİK CİNAYETLER

-Baksana, aradığım cevaplarda biraz senide görebilirsem, ayrılık sonrası daha rahat dönebilirim özüme dedi adam.

Kadın umarsız biriydi. Hesapları içerde bırakmayı tercih eder şekilde:

Sen birlikteliğimiz boyunca hep ayrılık hüzünlerini yaşamayı seçtin, en büyük aşkın acısı eve dönene kadar sürer diyerek, şimdi nasıl olurda kapanmayan bir yara ikilemine parmak basabiliyorsun?

Fakat dedi adam, seni dışarıda tutarak konuştuğumu anlamamışsın, zira eski aşklara atıfta bulunma intikamını bana çok gördüğünü, yada hazmedemediğini algılayamamanın faturası niye?

Elbette, sen narsist olabilirsin gizlemeye çalıştığın yada korumaya herneyse ruhunla, bunu anlayamamak benim suçum.

Burası mahkeme değil dedi adam, suç ikimizindi, veya ikimizin, sen benim bu asi ruhumdan ilham aldığını söylerken aşkımız filizlendi, alevlendiren sendin ve yangını körükleyen, şimdi her kundakçı gibi yangın yerinde gezen bile hatta.

Bak dedi kadın, demekki mahkemede söyleyeceğin sözleri çoktan hesaplamışsın, cehennem ve cennet bu dünyada demekki, seninle olan biten de buydu.

Ben zamanları karıştırdım, eğer her nefes ile ölümün ateşini körüklüyorsak, sırf seninle olan yangınlarımızdan ötürü geçen zamanın yerine hangi seni koyabilirim?

Belkide senin şu boyutlarının arasından sıyrılamadığımdandır dedi kadın, şu an bile en yakınımdaki uzak gibi görünüyorsun, belki tutkulardı ateşi körükleyen ve bizi içine atan. Çünkü bir yabancı gibi konuşuyoruz, ve asla numara yapma, ses tonunda yabancılığı hissedebileceğimi biliyorsun.

Yani duygusallığın yeri yok şu beş dakikada? Öylemi.

İçimden öyleyse öyle demek gelsede, sana hayran olduğumu ve doğam itibariyle değerini yadsıyamayacağımı bildiğinden dolayı, cevabı belli sorularla saniyeleri heba etmeyelim.

Bu kadar kesin bir icra ilanı ve bu kadar seri bir kum saati işleyişinde hangi ruhumu açığa çıkarabilirim ki? Hayranlarımın koleksiyonuna giremeyecek kadar nadide bir cennetin var bende. Sanırım sana hayranlığımı anlatmayışımada bozuldun, oysa..

Sus lütfen, hayranlığının derecesini gözlerinden aldım ben, hayranlık varya şu yaşanmışlığımızda sadece ilkokul evresiydi. Senden önce ilişkilerim oldu, evlendim ve ben bir anneyim, oysa bunu itiraf etmeyi bile aşkın yayılma hızından dolayı başaramadım.

Demekki sorumluluklar, demekki yükler ve yükümlülükler, yani senin çocuğunu varsa çocuklarını senden ötürü kabul etmek ve onları benimsemek bu duygunun boyutunda bence çok kolay bir çıta ve inanki aşarız birlikte.

Sen öyle diyorsun, belki öylede olabilir ama ben kadınım, ve organizmamı sadece gerçekler yönetir. Ben gece rüyada dünyayı gezebilirim ama asla ipin ucunu bırakmam. Neden sevişmedik sanıyorsun, neden belgemiz yok, ve neden seni çuvallamak bu kadar elimdeyken, mühür aşamasını engelledim sence. Yaa elbette, kadın erkek meselesi değil mi? O kadar basit değil, belkide bebek olarak seni sevmeyi seçtim.

Yani başından beri biliyordun ayrılığı.

Yoo haksızlık etme bu bir eleme değil, bu bir beğenmeme de değil. Bir erkek olarak, hayatımdaki istatistiklerde geçilmen mümkün görünmüyor, ve bir değersin, bu sözü yineliyorum.

Ama sözü veremiyorsun, varsa eğer bazı yönlerim beğenmediğin, onları törpülemeye hazırım.

Yoo hayır, olduğun gibi sevmek mümkün ama olmanı istediğim gibiyi sevmek bence haksızlık olur. Ve yine bütün normlar ve şartlarda bu ilişkiyi canı pahasına sürdürmesi gereken kişi ben, yani kadın olması gerekirken, dehan ve hafsalan neden buradaki olağandışılığı kavrayamaz. Gözün kör olduysa bir benim aşkımdan, ben o gözlerin pınarlarında erimeye adayım ama bunu bilmemen gerekiyor. Bunları neden söylediğimi anlayamıyorum, ama kum saatinde bir dönüşün anlamı kalmadı. Ve acımasız olmamı istiyorsan, şimdiden başlayacak bir fırtınaya hazır olmanı öğütlerim.

Sendeki bu tavır bile daha keşfedilmemiş birsürü hazinenin haritası. Atletik bir merakım olduğunu da biliyorsun. Ben gururluyum ama önünde diz kırmamı istiyorsan inanki gururumada çöktürürüm.

Yo, hayır, lafı sürdürecek bir senaryoda olmaya beni çekiyorsun, sanırım sonu düşünmemek bu olsa gerek. Hani dünyada kıyamet kopacaksa son saatimde sen olursun ama kıyametim olmana, kıyametin olmama asla müsaade etmem. Sonundan korkmaktan sondan korkmaz oldum. Belkide bunu önleyememen sonucu bu kararı vermiş olabilirim.

Bak işte emin değilsin kararından.

Eminim, emin olmamaktan eminim ki bu sancı demek, kıyametli kışlarda kapıların üzerimize sürgülenmesi demek.

Bu da mı bir istatistik?

Bu bir istatistik değil bir ihtimal. Sana kadını öğrettim, sen olacak olmuş tüm ilişkilerinde artık yüzyıllar boyu yükselecek eserlere imza atabilirsin. Ben tüm bu ilişkim boyunca ölmüş kocamın ailesine karşı ne kadar endişeli ve mahçup bir tavırda olduğumu tahmin edemezsin.

Sen ömrünün geri kalanını bir türbenin mum ışığında bekleyerek mi geçireceksin yani. Yani ben bu türbede canlanan geçmiş bir hayalden mi ibaretim sence?

Bazen ışıklar insana oyunlar oynar, ve yanıltır, ben bu ışıklarda sarhoş oldum ve hemen hemen hepsi 3 haftada ayıldım. Artık bu oyunu daha fazla oynayamam. En şerefli en sahici ve en giderici aşkı yaşadık. Sanırım ışığımız zayıfladı ve dansı bırakma zamanı geldi. Eğer her dansın ardından bir sevişme geleceğini düşünüyorsan, şimdi tam sırası, bedenim bundan onur duyacaktır, haramdan çıkan bir helalde cevaplarını bulmana yardım edebilirim. Ve sende kum saatinin son dönüşünü unutmayabilirsin. Olsada olmasada elveda.....

( mecburi ilave: Bu canlandırmayı gerçek bir kamera kaydı zannedenler olabilir diye ekleyeyim: Bu canlandırmadır, ve gerçek zannetmeniz yazı başarısıdır. Erol TAŞ rahmetliyi kötü bir adam zannederek taşlayanlar geldi aklıma...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder