9 Mayıs 2016 Pazartesi

ZİVERBEY-BOSTANCI DOLMUŞU' ANILARI

...1998-2006 YILLARI ARASINDA ŞEKİLLENMİŞ...

Yolcular beklerdi beni.
Geldiğim anda kapılarımı açar
Ve bekletmeden onları, alırdım içeri,
20 saniye standart zamanda dolardı içim onlarla.
Durak gah soğuk gah sıcaktı.

Beni Rahmi baba sürerdi, birde üniversiteli yeğen Vedat.
Rahmi baba daha temiz kullanırdı, ilkokul 3'ten terk,
Vedat ise hoyrat, sosyoloji okumasına rağmen.

Rahmi baba, 2006 mayısta emekli oldu,
Bütün dolmuş camiası ordaydı, pohaça çay partisi düzenlendi hatrına,
Sanırım kanser'den sebep, iki damla gözyaşı aktı koltuğuma,
Bir ben bir o, birde kanatsız ölüm meleği şahit aktığına.

İlk seferimin aktörleri,
Tam 4 sene bozulmadan, saat 07.15 civarında,
Sıra sıraydılar, ön koltuğumda siyah pardesülü Nezahat.
Zaman içinde vites topuzum değişti onun için,
Bilardo topundan kırmızı kalp.
Romantik Rahmi baba, duyarsız oğlan Vedat,
Gizli aşkın öznesi Nezahat.

Orta üçlünün sağında Aykut abi, Ziverbeyde tornacı,
Mesleğinden sebep, bakardı iç aksamıma, inceler metal ekleri.
Ara sıra sorardı babaya kullanıldıkça çoğalan sesleri.
Torunları vefasızdı Aykut abinin,
Bir tanesi içerdeydi, birisi Hollandalıyla evli, Birisinin belirsiz eşgali.
Aykut babaya çekiçle saldırdığından beri.
Karısını torağa verdiğinden sebep,
Aykut abi sayılı günü doldurmak isterdi.

Ortanın ortasında çapkın Bilal.
Artist olmak hayali.
Çaycılık yapar bir handa, lafa girer bir anda, en kasvetli zamanda,
Motorum susana dek, motorluk yapar bir yanda.
Saçları daim taralı, artistlik denilen rüyayı, diziyi, sinamayı,
Dillendirdi yol boyu.
Bir kaç kere Nezahatın indiği yerde indiğine şahidim.
Türkan şoraya benzediğinden sebep.
Belki sinama saksısında yeşeren bir aşk, belki de onursuz sevişmeler.

Para aktarıcılıkta Trakyalı Hüseyin.
Tez canlı, tez zamanlı.
Gönüllü muavini seferlerin.
Bir keresinde para üstünden çıkan tartışmada, kırılmıştı dolmuşa,
-Ben hırsızmıyım diye ağlamıştı, çekti onu Rahmi baba köşeye,
Oğlum bilmez misin çalışanı sikerlerden sebep,
Bırak bana uzatma para mara.

Arka dörtlünün solunda banka müdür muavini Canan.
Osmanlı kadını yedi tekmili birden.
Yaz kış kalın kürklü pardesüsü.
Dolmuşun anası, ruhu, süsü.
Uzaktan akrabası Rahmi Baba'nın,
Kocasını rusa kaptırdığından beri arar durur şansını,
Burası tam yeri diyerek
Beğenmez asla gençleri,
Dünyası banka-iffet, nezaket.
Ön plana çıkarır kendini, "İstanbulda kadın mı kaldı?" diyerek.
Biri Bağdatta biri Balgatta iki evi, Bodrum milasta arsası,
Hem dünya hem ahret bacısı.

Mühendis Nizam DERTLİ.
Canan hanımın dolmuş kankası, İstanbul beyfendisi.
Kalite, seviye, izzet.
Savunur dururdu sabahtan.
Bazen para vermezdi muhabbetten.
Mühendisliğin verdiği gafletten.
Şu yaşanan asri felaketten,
Sıyırır dururdu şahsını, özlerdi eski bayramları.
Bu kadar kalite ve muhaşeret,
Ondokuzunda bir kıza aşık olmayı getirdi,
Yaşama sıkı sarılma derdinden,
98 senesi ağustosu, rahmete erdi, şehvetli sevişmelerden.
Dolmuşta bi tane seks kurbanı olacak, hikayeyi pekiştiren cinsten.

Dolmuşun diğer şahsiyetleri yüzer gider tipler,
Bazen varlar, bazen yoklar.
Kimi ortamektep talebesi, kimi market ahalisi, kimi pazar servisi.
Arkanın sağ taraf havalisi.

Şimdi bir yeddieminin otoparkında paslarımı siliyorum.
Kolaymı birmilyon beşyüzbin kilometre.
Ara sıra fiyatımı soran oluyor ama, bu yeddiemin çok insafsız.
Anılarımla beraber beş milyar fiyat istiyor.
Vedatın kredi borcuna sebep.
Parçalarım çalınıyor bazen mekaniken,
Ama anılarım ve ben yaşıyoruz müştereken....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder