20 Mayıs 2016 Cuma

SANAL HİKAYE

Gemi seyahati, yani cruise, yani dünya turu.

M.M. hayal turları limited şirketi vasıtasıyla bu turlardan birine çıkmak üzere İtalya'nın Trieste limanından serin bir haziran akşamında vapur düdükleri, renkli sıvı püskürükleri, tazyikli su gösterileri eşliğinde ayrılıyorum. Tekbaşınalık tacını kafama geçirmişim. Fotoğraf makinem profesyonel, ben amatör, böyle bir seyahat, 45 gün, kuzey kutbundan, Cezayirden, Afrikadan, Çinden Hindistandan, Neyork sidiye varış. Hatta Titaniğin battığı yerden bile geçeceğiz. Hawaide havai 2 gün de cabası. Ver elini dünya, uçan balıklar, balinalar, mors ayıları.

Ama ne felakettir ki, gemimiz Bermuda şeytan üçgeni yöresinde, mazotunun bitmesinden sebep, amansız Karadeniz dalgalarına kapılarak alabora oluyor. Hayata en fazla bağlı iki kişi, dalgaların ve Allahın yardımıyla en yakındaki tropik adaya canlarını atacaklardır. Biri ben, biride ateş holding'in finans müdiresi vede gemideki tektürk Nisan hanım, yaş 29, eğitim harvard, master yale, soyadı Şelale. Nisan ŞELALE.

Adadaki ilk günümüzde, haremlik selamlık bir duruş sergiliyoruz, yaşanan felaket ve şok halen hafsalamızda. Ama birbirimizi göreceğimiz mesafede, yani 200 metre.

2. gün mesafe 50 metre ve halen daha yakınlaşıyor. Sonradan konuştuğumuzda anlayacağımız üzere, Nisan ve Mustafa'da birbirlerine kader ortaklığı yapacak moral takviyesi yok.

3. günün sabahı, elimde kurumuş sigaram ve kızarık bir istakoz irisi ile yanına geliyorum, daha Türk olduğundan haberim yok hatunun.

Ardiverçi madamoiselle, in ingiliş, ve start iting, sitin pilis dediğimde, etkileyici bir medeniyet gösterimi eşliğinde, Merhaba, sanırım bu adada yalnızlık kaderini paylaşacağız, gemide listeyi inceledim ve tek Türk olarak fotoğrafınız vardı, bende memnun oldum, adım Nisan, Nisan ŞELALE, diyiverdi.

Teknoloji bir kez daha beni alaşağı eylemişti bu karede. Şey merhaba tabi şaşırdım ama, bu yalnız adada geleneği bozmayacağız öyleyse diye ironi sıçtım.

Yani? dedi Nisan:

Yanisi şu, Dünyada Türk olmayan kara parçası olamaz geleneği.

Güldü, sanki Ortaköy Kaliente barda, akşam sohbeti.

E-buyrun öyleyse, burada geçecek günleri gemi taksidinden düşeriz, belki bedavaya getiririz deyince, Nisan bir kere daha güldü, mayısa kadar gülebilirdi.

Akşam, bir tropik ağaç gölgesinde, espriler ve ruhikizi buldumcukları şeklinde, denize girmek istedi canımız. Elimden tuttu, biliyor musun Mustafa Dedi, bu seyahatte çok özel bir macera yaşayacağımı kız arkadaşlarımla konuşmuştum, sanırım denize girmek, ve köpekbalığından, deniz canavarlarından, zehirli bitkilerden korkmadan dedi.

Cümleler vals gibi dansederken, imkansız bir yaşam formu içindeki iki ruh denizde eyleşiyordu.

Nisan'ın hiç gençliğini yaşayamamasından mı sebep, yada hayatta kalma dürtülerinden mi bilmem, hiç hesapta olmayan bir dialoğun ışıkları, adına; "ıssız adam adası" dediğimiz adada tezahür ediyordu. Aşk kelimesini kullanamıyorum, aşkın bedeli 150 dolar çünkü.

Akşam yorgun düşme battaniyesi üzerimize yamalı çalılardan yapma bir koruyucu cibinlik, 2 kişiye tek kişilik, ama gece ağustos böceklerinin ninnisi çekici gelmiş ki Nisan'a, yada üşümemek için, beni yanına çekti.

Çalı elbisesinin üzerinde, kurumuş tuzlarla pırıldayan beden, çok iştah acıktırıcı, akşamın anısını geciktirici, uzun günlerin habercisi gibi 2 bedene dolandı. Bu cümle ilk defa kullanılıyor. Adına sabah sevişmesi dediğimiz, sevişme öncesi durumdu bize kahvaltı, kadın yine varoluş bilgeliği ile erkeğe tutunuyordu, bana meyve bulur musun dedi, kahvaltı, ama müzik olmasın.

İşte dostlar, saçma sapan hikayelerimden biri daha. Anafikir şu,

HER KADIN ZIRHLARINDAN SOYUNDUĞUNDA AYNI KADINDIR. YAŞAM DÖNGÜSÜ İÇİN ERKEĞİ KOZASINA ALACAK DONANIM VE SİHİRİ BARINDIRIR. O YÜZDEN IŞIKLAR SÖNÜNCE BÜTÜN KADINLAR AYNIDIR.

Nisan ve beni bir havalandırma helikopteri buldu 5 güne kadar, Nisan hanım ile msn yordamıyla birbirimize titreşim veya kalp veya olmadı öpücük gönderiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder