23 Mayıs 2016 Pazartesi

KÜVÖZDE AMANSIZ MÜCADELE

Doğmak ne kadar zor, ölüm denilen kardeşine nazire yaparcasına..

Yaşamdaki badireleri saymıyorum, zira; tüm "yaşananlar" bu üretimin tornasından dökülen metal zerreleri, ve bu zerreleri sindirmek ne kadar zor olsa da, sırf ebatları açısından yenilip yutulabilir durumdalar.

Bir çocuğu dünyaya getirme kararını açıklamaya çalışıyorum. Zorum bu şekilde. Deli'nin zoru işte.

* * *

Hayata savunmasız gelme sıfatının bir adet kazancı var, o da; günahsız olmak. Savunma mekanizmaları edinildikçe, güç ve mukavemet kazanıldıkça, statüler oluştukça, günah kazanı da bu musluktan besleniyor. Rengi karardıkça günahların, bir miktar sevap suya bastırılıp, abartılarak karartının üzerine dökülüyor ve bünyenin solunum ihtiyacı giderilmiş oluyor. Yani Allah bize öyle bir fizyonomi vermiş ki, istersen katil ol istersen katliam; bir saksı çiçeğinin suyunu düşünebiliyorsun. İstersen panter ol; bir yavru sıçanı evlat edinebiliyorsun, istersen fuhuşa saplan; gözlerini göstermeye utanabiliyorsun.

Daha nelere şahit oldum.

Demek ki, karanlıklardan betonlaşsa da içimizdeki atardamar, hepsinin tıpasını açacak bir çözelti var. Yer olarak ta; ruh ile beden arasındaki tesisatta. Devreye girmeye odaklı, yeri geldiğinde.

Bu açan çözeltilerin en etkilisi ise bir çocuğu dünyaya getirmek. En basiti en otomatiği en geçerlisi. Bir nevi misyonu tabiatta aramaya çalışmak. Ama hazine dedektörleri ile değil, dinamitle değil, kazmayla değil, kendi tabiatımızda günahlara çare aramak.

Küvözdeki mücadele dediğim; bu kararı alabilmenin zorluğunda vcud buluyor, en azından bir doğum uzmanı olarak; sizin yıllarca aradığınız çözeltileri ben ruhumun dehlizinde depolamışım. İsteyene çıkarır veririm. Ama toz halinde bu malzeme, ruhunuzun ıslaklarıyla karıştırırsanız süttozu oluyor ve süttozuyla küvözdekini besliyorsunuz.

İsteyene şimdiden başarılar.M.S.M.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder