Cimbom saçların tarümar gözlerinde fer...
Orta sınıfın takımı ile aristokratların oluşumu karşılaştı ve olan oldu, 10 yıllık gelenek bozulmadı. Artık galataya 10. yıl marşı yazmak düşer.
Her sene bütçelerini aşan transfer yaparak, istiyorlar ki Feneri kadıköyde yenebilelim. Depderin bir kompleks bu. Madem bu kadar ülke parası dışarıya gidiyor, bende Kadıköyde feneri yenebilmenin formullerini Cimbomlulara anlatayım.
Önce İmanını tazele.
Hafta boyu camiden ve dergahtan çıkma.
Yabancı futbolcuları sünnet et, müslüman yap.
Aşırı gerilime alışmaları için oyunculara 220 volt ve 50 amper elektrik ver.
İlk 1 dakika içinde gol ye, fenerin fazla enerjisi boşalır ve motivasyonu terse dönebilir.
Yada bu işi fazla kurcalama, Türkiye nasıl eurovizyonu 30 sene sonra kazandı, belki böyle bir ihtimale sarılmak en iyisi.
Nice 10 yıllara, masonik galatasaray ve onun dışlanmış taraftarı.
26 Ekim 2009 Pazartesi
25 Ekim 2009 Pazar
FAŞYONABIL İSTANBUL
Kavalli istanbula geldi. Sosteye bu organizasyona full kadro katıldı. Davetliler için su üzerine platform kuruldu. Kavalli yüzde yetmiş milano defilesindeki kreasyonlarını sergiledi, zannetti ki biz modayı geriden takip ediyoruz. Oysa bizim sosyete çok ileri bu konuda. Zaten Kavalli işini yarım günde bitirip, maç seyretmeye italyaya döndü. Sabah çırağan akşam floransa yani.
Bu defile için top model barrafalli seçildi, yani dünyaca ünlü lionard di kaprionun 2000 kalori harcadığı model. Televizyonlar bu model kızımız ile röportajlar yapmak için yarıştı. Sanırım 300 bin euro filan almıştır bir günlüğüne.
Kavalli defile öncesindeki sempatik hareketleriyle kalbimizi kazandı, Türk moda sektörü hakkında övgü dolu sözler sarfetti. Zaten kötüleme ihtimali yoktu, ama iyiki kötülemedi, zaten haburdan girenler yapacağını yapmışken.
Şimdi içimdeki şeytanı pazar gezmesine çıkarıyorum, hassas olanlar okumasın bundan sonrasını, lütfen hatta.
Kurulan platform, o platformu kuran organizasyon komitesinin anasının haznesine girsin. Anasını madırfaktığım kavallinin kreasyonları içinde kendisine rusya doğalgaz borusu girsin. Barrafelinin eline para sayanların kızkardeşlerini ben, annelerini arkadaşım cenk haftasonu otelinde all inklusif ağırlayayım. Bu defileye katılan top modelleri, sırasıyla bütün e tipi cezaevlerine götürüp, erkek mahkumlara defile yaptırayım. Bu defileye 500 lira verip önden seyreden bütün sosyeteyi, cinsiyet ayrımı yapmadan, istanbulun bütün kayıkçıları hain emellerine alet etsin. Hatta bu defileye keşke gitseydim diye içinden geçirenlerin de içlerine geçireyim. Bu olayı ekran ve sayfalarından bizlere taşıyan muhterem medyanın bütün emeği geçenlerine, elim kolum bacağım girsin.
Arada unuttuklarım varsa, hepsinin de anasını bütün nezaketimle anmak istiyorum. Analarını anıym kısaca.
Şimdi şeytanı içeri sokalım.
Seneye bekleriz.....
Bu defile için top model barrafalli seçildi, yani dünyaca ünlü lionard di kaprionun 2000 kalori harcadığı model. Televizyonlar bu model kızımız ile röportajlar yapmak için yarıştı. Sanırım 300 bin euro filan almıştır bir günlüğüne.
Kavalli defile öncesindeki sempatik hareketleriyle kalbimizi kazandı, Türk moda sektörü hakkında övgü dolu sözler sarfetti. Zaten kötüleme ihtimali yoktu, ama iyiki kötülemedi, zaten haburdan girenler yapacağını yapmışken.
Şimdi içimdeki şeytanı pazar gezmesine çıkarıyorum, hassas olanlar okumasın bundan sonrasını, lütfen hatta.
Kurulan platform, o platformu kuran organizasyon komitesinin anasının haznesine girsin. Anasını madırfaktığım kavallinin kreasyonları içinde kendisine rusya doğalgaz borusu girsin. Barrafelinin eline para sayanların kızkardeşlerini ben, annelerini arkadaşım cenk haftasonu otelinde all inklusif ağırlayayım. Bu defileye katılan top modelleri, sırasıyla bütün e tipi cezaevlerine götürüp, erkek mahkumlara defile yaptırayım. Bu defileye 500 lira verip önden seyreden bütün sosyeteyi, cinsiyet ayrımı yapmadan, istanbulun bütün kayıkçıları hain emellerine alet etsin. Hatta bu defileye keşke gitseydim diye içinden geçirenlerin de içlerine geçireyim. Bu olayı ekran ve sayfalarından bizlere taşıyan muhterem medyanın bütün emeği geçenlerine, elim kolum bacağım girsin.
Arada unuttuklarım varsa, hepsinin de anasını bütün nezaketimle anmak istiyorum. Analarını anıym kısaca.
Şimdi şeytanı içeri sokalım.
Seneye bekleriz.....
24 Ekim 2009 Cumartesi
mARdUK beNİm...
-Sayın efsanevi şahsiyet mustafa sinan mehir, neden kamuoyuna böyle bir tatava tutuşturma ve gündeme oturma derdindesiniz? Çok uzun etmeyin kısa yollu, mümkünse kaynak gösterin?
-Bu marduk bize çarpacak vede dünyayı yok edecek ise, P>1 ise, ben işte o Marduğum.
-Ne istiyorsunuz dünyadan, onun uydusu aydan?
-Birileri bu bedeli ödemeli de ondan, adı dünya bile olsa.
-Dünya demek insanlık demek, medeniyet demek, varsa yoksa demek, aynı zamanda sen demeksin, ben demeğim, yani önce kendini yok etsen de beni yok etmesen nası olur?
-Sen beni neden sorguluyorsun, elbette bilgi almak için değil mi, o halde beni marduğa dönüştüren hallerin bilgisini vereyim sana, kesmeden dinle, ki bilesin, bil ki; anlayasın, anla ki; eresin........
-çook çok uzun yıllar önceydi......
-Birgün ortaokulda, en iyi top oynayan çocuk bendim nişantaşı üretimleri içinde, ama beni almamışlardı takıma, okul aile birliğinin çocuklarını aldılar, kendi kendime salaklık bu dedim, adaletin terazisi var ama terzisi yok dedim.
-Bende mahalle takımına girmeye çalıştım, 2 mahalle birleşiyorduk ve forma yaptırdık, parasını fazla fazla verdim, ama birgün ileri gelenler geldi ve formamı aldılar elimden temizletme bahanesiyle, ileri gelenler ileri gitmişti, bende inanarak verdiğim için salaklık kimde sorusunu daha iyi cevaplayabiliyorum.
-Başka?
-Gazete okumaya başladım, gazetelerden günaydını, maç sonucu bilme oyunu vardı, 4 maçtan ikisinin sonucunu bilen para kazanıyordu, ben kazandım ama gittik cağaloğluna, saatlerce bekledik ama vermediler bana, -18 olduğum içinmiş, sanki gazetelerini eksi 18 lere para karşılığı vermiyorlarmış gibi, ve isyan ettim cağaloğluna, orospunun oğlu oldu o günden sonra.
-Vaybe,
-Birde sweps kapaklarından çıkan harflerle top - pota- forma yazısı bulanlara top pota forma vereceğiz dediler, to çıkıyor p çıkmıyor, meğerse gazoz satmak için eksik harfleri basmıyorlarmış şerefesizler, bende bir h harfinin üstünü kazıyıp n yaptım, ödülümü almaya gittim ama farkettiler ve beni adam mağazadan tekme atıp kovmuştu, ama ben üzülmedim, onlardan biri olmamayı başardığım için.
-Peki bu kadar mı?
-Olurmu, marduk kolay olunur mu? Bir keresinde o çocuk ruhumla, adeta mumla, zengin bir akraba aile ile birlikte çocuklarına arkadaşlık yapma fikriyle tatile gittim, ayrıntısını vermeyeceğim birkaç olay yaşadım ki kendimin aslında ne kadar ikinci planda kaldığımı hissettiren olaylardı bunlar, toplumda ya güçlü ya sığıntısındır cinsinden, çocukluğum feci yaralanmıştı.
-Devam edersek,
-Biraz da bugünlere gelsek iyi olur, çünkü benim yaşadıklarım yüzünden kimsenin marduk olmasını istemem.
-Bir kızı çok sevdim ve erken ömründe değer verilmenin ne kadar değerli olduğunu anlattım roma rakamlarıyla, o ise bana karşı şöyle bir ifade ile dünyayı bitirdi.
-Ben arkadaşımla alışverişe gitmeyi senden daha değerli görüyorum....dedi ve ..... dedi......
-Kızlarla yaşadıklarınızı zaten az çok biliyo....
-biliyorsunuz...
-Birde yıllarca şu müflis halis toprak şirketinde, cin gibi cinler gibi savaştım, 4 yıl, ama müflislik sadece parasal bir olgu değil, yaşarken de müflis bir firma imiş. Bu da yirmili yaşlarımın sonu otuzlu yıllarımın başını kesti.
-İsim vermeseniz mustafa?
-Bakın bende yaşanmışlık kaydı olarak yüzlerce haksızlık var, hedefinde olduğum. Hepsini yazmayalım, hesap gününe birşey kalmayacak, zaten bana haksızlık yapanların toplum içinde yaptığı bulaşma ve yayılmalarla bütün dünya kirli hale gelmiyor mu? Öyleyse öyle hesabına göre, ben marduk oluyorum, hesap gününe doğru gidiyorum, ben bu konuda düğmeye basmadım ama hesap öbür tarafa kalmasın, o yüzden ben mARDuĞUm.....
-Bu marduk bize çarpacak vede dünyayı yok edecek ise, P>1 ise, ben işte o Marduğum.
-Ne istiyorsunuz dünyadan, onun uydusu aydan?
-Birileri bu bedeli ödemeli de ondan, adı dünya bile olsa.
-Dünya demek insanlık demek, medeniyet demek, varsa yoksa demek, aynı zamanda sen demeksin, ben demeğim, yani önce kendini yok etsen de beni yok etmesen nası olur?
-Sen beni neden sorguluyorsun, elbette bilgi almak için değil mi, o halde beni marduğa dönüştüren hallerin bilgisini vereyim sana, kesmeden dinle, ki bilesin, bil ki; anlayasın, anla ki; eresin........
-çook çok uzun yıllar önceydi......
-Birgün ortaokulda, en iyi top oynayan çocuk bendim nişantaşı üretimleri içinde, ama beni almamışlardı takıma, okul aile birliğinin çocuklarını aldılar, kendi kendime salaklık bu dedim, adaletin terazisi var ama terzisi yok dedim.
-Bende mahalle takımına girmeye çalıştım, 2 mahalle birleşiyorduk ve forma yaptırdık, parasını fazla fazla verdim, ama birgün ileri gelenler geldi ve formamı aldılar elimden temizletme bahanesiyle, ileri gelenler ileri gitmişti, bende inanarak verdiğim için salaklık kimde sorusunu daha iyi cevaplayabiliyorum.
-Başka?
-Gazete okumaya başladım, gazetelerden günaydını, maç sonucu bilme oyunu vardı, 4 maçtan ikisinin sonucunu bilen para kazanıyordu, ben kazandım ama gittik cağaloğluna, saatlerce bekledik ama vermediler bana, -18 olduğum içinmiş, sanki gazetelerini eksi 18 lere para karşılığı vermiyorlarmış gibi, ve isyan ettim cağaloğluna, orospunun oğlu oldu o günden sonra.
-Vaybe,
-Birde sweps kapaklarından çıkan harflerle top - pota- forma yazısı bulanlara top pota forma vereceğiz dediler, to çıkıyor p çıkmıyor, meğerse gazoz satmak için eksik harfleri basmıyorlarmış şerefesizler, bende bir h harfinin üstünü kazıyıp n yaptım, ödülümü almaya gittim ama farkettiler ve beni adam mağazadan tekme atıp kovmuştu, ama ben üzülmedim, onlardan biri olmamayı başardığım için.
-Peki bu kadar mı?
-Olurmu, marduk kolay olunur mu? Bir keresinde o çocuk ruhumla, adeta mumla, zengin bir akraba aile ile birlikte çocuklarına arkadaşlık yapma fikriyle tatile gittim, ayrıntısını vermeyeceğim birkaç olay yaşadım ki kendimin aslında ne kadar ikinci planda kaldığımı hissettiren olaylardı bunlar, toplumda ya güçlü ya sığıntısındır cinsinden, çocukluğum feci yaralanmıştı.
-Devam edersek,
-Biraz da bugünlere gelsek iyi olur, çünkü benim yaşadıklarım yüzünden kimsenin marduk olmasını istemem.
-Bir kızı çok sevdim ve erken ömründe değer verilmenin ne kadar değerli olduğunu anlattım roma rakamlarıyla, o ise bana karşı şöyle bir ifade ile dünyayı bitirdi.
-Ben arkadaşımla alışverişe gitmeyi senden daha değerli görüyorum....dedi ve ..... dedi......
-Kızlarla yaşadıklarınızı zaten az çok biliyo....
-biliyorsunuz...
-Birde yıllarca şu müflis halis toprak şirketinde, cin gibi cinler gibi savaştım, 4 yıl, ama müflislik sadece parasal bir olgu değil, yaşarken de müflis bir firma imiş. Bu da yirmili yaşlarımın sonu otuzlu yıllarımın başını kesti.
-İsim vermeseniz mustafa?
-Bakın bende yaşanmışlık kaydı olarak yüzlerce haksızlık var, hedefinde olduğum. Hepsini yazmayalım, hesap gününe birşey kalmayacak, zaten bana haksızlık yapanların toplum içinde yaptığı bulaşma ve yayılmalarla bütün dünya kirli hale gelmiyor mu? Öyleyse öyle hesabına göre, ben marduk oluyorum, hesap gününe doğru gidiyorum, ben bu konuda düğmeye basmadım ama hesap öbür tarafa kalmasın, o yüzden ben mARDuĞUm.....
GALATASARAYA DUYULAN NEFRETİN SEBEPLERİ
Fransız hayranıdır, en büyük sosyal sınıf bölücüleridir,
Kulisçi, bedavacı, baskıcı, ve emperyalisttirler
Güçleri bittiğinde mutlaka başka unsurları tahrik ederek amaca ulaşmaya çalışırlar.
Hagi gibi ahlaksız çingenelere efsane diye taparlar
Önceden kamuoyu şartlandırma yöntemiyle ortama zehirli gaz salgılarlar.
Mason sisteminin locasıdır, lise lafı kendi aralarındaki sınıfı temsil eder.
Karşısındaki unsura karşı dost yada düşman yada işbirlikçi olmasını menfaatleri belirler.
10 sene üstüste yenilselerde, yine yaygaraya devam ederler, yenilince de pişkinliğe.
Fatih gibi kaba saba hastane bekçilerini sahte kahraman ilan eder ve sonuna dek kullanırlar.
Soğuk sevimsiz ve aristokrat kimliklerdir, halktan nefret ederler.
Pkk nın sempatisini kazanmış bir takımdır, ikizkardeş konumları vardır.
ey cimbom, ne olur dünyaya geldin geleli bi dakka delikanlı ol.......
Kulisçi, bedavacı, baskıcı, ve emperyalisttirler
Güçleri bittiğinde mutlaka başka unsurları tahrik ederek amaca ulaşmaya çalışırlar.
Hagi gibi ahlaksız çingenelere efsane diye taparlar
Önceden kamuoyu şartlandırma yöntemiyle ortama zehirli gaz salgılarlar.
Mason sisteminin locasıdır, lise lafı kendi aralarındaki sınıfı temsil eder.
Karşısındaki unsura karşı dost yada düşman yada işbirlikçi olmasını menfaatleri belirler.
10 sene üstüste yenilselerde, yine yaygaraya devam ederler, yenilince de pişkinliğe.
Fatih gibi kaba saba hastane bekçilerini sahte kahraman ilan eder ve sonuna dek kullanırlar.
Soğuk sevimsiz ve aristokrat kimliklerdir, halktan nefret ederler.
Pkk nın sempatisini kazanmış bir takımdır, ikizkardeş konumları vardır.
ey cimbom, ne olur dünyaya geldin geleli bi dakka delikanlı ol.......
TÜRK İNSANI ARABA KULLANMA ALIŞKANLIKLARI
Yine bir cumanınertesi ve yine piyasa sessiz, oturma ihtisası yapıyorum.
Hani varya video paylaşım sitelerindeki görüntülü hikayeler, bende bunların yazılısını sunayım edebiyatımın dostu değerli insanlara dedim.
Mesela ibrahim amca: Arabasının kontağına yol duası ses etiketi yaptırmış. Yarım kontak yaptığında başlıyor 30 saniyelik bir arapça ilahi, ilahi bitince tam kontakt yapıp yola çıkıyor. Düşünsenize, trafikte araç stop etti, arkadan korna sesleri, bizim ibrahim amca duanın bitmesini bekliyor.
Mesela kadir abi: Arabasının arka kasası boş kaldığında ve yüksek devirle gaza yüklendiğinde araç kıç atıyormuş diye, kasaya 10 tane parke taşı yüklemiş. Şanslı taşlar, sabah akşam seyahat ediyor. Taş yerinde ağırdır prensibi geçerliliğini kaybetti bu halde...
Birde geçen günlerde son anda alımdan vazgeçen Ali abi var, nedenmiş, ona istediği plakayı bulmam için 1000 lira masraf istedim diye. Yahu adam, laf aramızda kalsın, ne diye özel plaka istersin ve ne diye para verirsin? Adın Ali Soyadın Mutlu olduğu halde hemde...
Renoda çalışırken megane station wagon konuşuyoruz bir abi ile. Full donanım istedi, otomatik, 45 milyar filan faturası var ama bir türlü uzlaşamadık. Arabanın arka koltukları yattığında 167 cm uzunluk var, ısrarla 2 metre olmasını istiyor. Dedim abi ne taşıyacaksın, av malzemesi ise tamam, beyaz eşya ise tamam, daha ne olabilir? Abi sonunda baklayı çıkarttı ağzından. Arabada aşk fenomeniymiş kendisi, karısı 160 boyunda ama rus sevgilisi 185 cm boyunda, haliyle ihtiyaçlarını karşılamadı bizim Megane. Bende bir nevi pejoluktan yırttım kendimi.
( Ahlakçı teyze bana kızabilir burada, neden bu adamın aşk özgürlüğünü elinden aldın diye, ama açıklayayım, ben değil fabrika mühendisleri karar verdi bu ölçülere. )
Hani varya video paylaşım sitelerindeki görüntülü hikayeler, bende bunların yazılısını sunayım edebiyatımın dostu değerli insanlara dedim.
Mesela ibrahim amca: Arabasının kontağına yol duası ses etiketi yaptırmış. Yarım kontak yaptığında başlıyor 30 saniyelik bir arapça ilahi, ilahi bitince tam kontakt yapıp yola çıkıyor. Düşünsenize, trafikte araç stop etti, arkadan korna sesleri, bizim ibrahim amca duanın bitmesini bekliyor.
Mesela kadir abi: Arabasının arka kasası boş kaldığında ve yüksek devirle gaza yüklendiğinde araç kıç atıyormuş diye, kasaya 10 tane parke taşı yüklemiş. Şanslı taşlar, sabah akşam seyahat ediyor. Taş yerinde ağırdır prensibi geçerliliğini kaybetti bu halde...
Birde geçen günlerde son anda alımdan vazgeçen Ali abi var, nedenmiş, ona istediği plakayı bulmam için 1000 lira masraf istedim diye. Yahu adam, laf aramızda kalsın, ne diye özel plaka istersin ve ne diye para verirsin? Adın Ali Soyadın Mutlu olduğu halde hemde...
Renoda çalışırken megane station wagon konuşuyoruz bir abi ile. Full donanım istedi, otomatik, 45 milyar filan faturası var ama bir türlü uzlaşamadık. Arabanın arka koltukları yattığında 167 cm uzunluk var, ısrarla 2 metre olmasını istiyor. Dedim abi ne taşıyacaksın, av malzemesi ise tamam, beyaz eşya ise tamam, daha ne olabilir? Abi sonunda baklayı çıkarttı ağzından. Arabada aşk fenomeniymiş kendisi, karısı 160 boyunda ama rus sevgilisi 185 cm boyunda, haliyle ihtiyaçlarını karşılamadı bizim Megane. Bende bir nevi pejoluktan yırttım kendimi.
( Ahlakçı teyze bana kızabilir burada, neden bu adamın aşk özgürlüğünü elinden aldın diye, ama açıklayayım, ben değil fabrika mühendisleri karar verdi bu ölçülere. )
22 Ekim 2009 Perşembe
ERNESTO CHE GUEVARA SÖYLEM TEYZE
Hani şu amerikan süper kahramanlarının "tutulduktan" sonra geçmişlerini aydınlatma bölümleri vardır ya, yok örümcek adamı kim ısırdı, yok süpermanı gurbete kim yolladı, yok batmanın babası vatman mıydı gibisinden. Şimdide meçhule kahramanımız Söylem'in nasıl kahraman olduğuna dair aşamalara çakmak tutacağız. Ama dediğimiz gibi, hikayede anlatılan kişi ve kurumlar kuruntudan ibarettir ibaresini eklemeyi de unutmayacağız.
Söylem teyze, birkere çevresinden, olaylardan ve ikilemlerden çok çabuk etkilenen, ve bukalemun gibi olaya adapte olarak, kendini olduğundan farklı göstermeyi başarabilen birisi. Trendleri mükemmel özümseyen ve yorumlayan bir yanı var ve kesinlikle bilge bir kompozisyon çiziyor. Kime karşı, kendini yeni tanıyan kitleye karşı. Kendini bir süre tanıdıktan sonra kişiler için mana ve önemi çok çabuk çürüntüye uğruyor.
Çoklu bir ailenin bireyi, içinde tekil çocuk olmak içgüdüsü çok fazla, hayalleri bu altyapıda, nitekim aile yapısını bu yüzden geri planda yaşıyor.
Diğer insanların sosyal yaşamını ve eğlence kültürlerini asla benimsemiyor, ama çoktan adapte yöntemiyle, onlardan biri olmayı onlardan iyi beceriyor.
Che ile benzer olan yanı ise, anormal sosyal devrim içerikli olması, içeriği içeremediği zaman ise içerik hayalini kurduğu. Bütün kurgusu, birşeyleri değiştirmek ve beğenmemek üzerine. Peki değiştirmek için ne yapıyor?
Çok basit, kendini değiştirip duruyor.
Aslında kahramanımız Söylem Teyze, bir sosyal algı fenomeni.
S.A.F yani...
Söylem teyze, birkere çevresinden, olaylardan ve ikilemlerden çok çabuk etkilenen, ve bukalemun gibi olaya adapte olarak, kendini olduğundan farklı göstermeyi başarabilen birisi. Trendleri mükemmel özümseyen ve yorumlayan bir yanı var ve kesinlikle bilge bir kompozisyon çiziyor. Kime karşı, kendini yeni tanıyan kitleye karşı. Kendini bir süre tanıdıktan sonra kişiler için mana ve önemi çok çabuk çürüntüye uğruyor.
Çoklu bir ailenin bireyi, içinde tekil çocuk olmak içgüdüsü çok fazla, hayalleri bu altyapıda, nitekim aile yapısını bu yüzden geri planda yaşıyor.
Diğer insanların sosyal yaşamını ve eğlence kültürlerini asla benimsemiyor, ama çoktan adapte yöntemiyle, onlardan biri olmayı onlardan iyi beceriyor.
Che ile benzer olan yanı ise, anormal sosyal devrim içerikli olması, içeriği içeremediği zaman ise içerik hayalini kurduğu. Bütün kurgusu, birşeyleri değiştirmek ve beğenmemek üzerine. Peki değiştirmek için ne yapıyor?
Çok basit, kendini değiştirip duruyor.
Aslında kahramanımız Söylem Teyze, bir sosyal algı fenomeni.
S.A.F yani...
SEKTÖRDEN HABERLER
Oto sektöründeyim ya, aslında oto merakı olmayan bir adam olarak, ehliyetini 14 yıl boyunca bir sonraki seneye devretmiş biri olarak, ama olsun varsın, gayet derinim ya.
Bizim sektörün yapısı büyük ama oldukça çekingen veartı çıtkırıldım bir iskelete sahip. Benzetmek gerekirse, otla beslenen dev köpekbalığı varya, adıneydi, işte o. Mantanın akrabası.
Hükümete karşı hiçbir yaptırımı yok bizim sektörün. Sadece tayip'in kabadayılığını biraz yumuşattıklarında taksimde zafer turu atıyorlar. Çünkü bütün sektör temsilcileri markacı ve marka adamlar. Aidiyetlikleri sektöre değil, sadece ait oldukları markaya. Yani fazla şehirlileşmişler.
Bankalar ise millete cephe açmış birer tedarikçi, bir zamanlar milletin otomobil sevdası üzerinden büyük prim yapan bankalar, şu anda kendilerine aşık ettikleri müşterilere zulm çektirmekle meşgul. 60 aylık bir kredide aracın fiyatı yüzde 70 artıyor, yaklaşık %70 oranlı kredilerde.
Müşteriler ise ait olmadıkları kalitede bir araca sahip olmanın derdinde her daim. Bu ne demek, cebinde zarazora 5 bin lira koyan adamın gözünde en az kırk bin liralık araba var, aşağısı yok. Sonrada ya kendi ya karısı kızı kibarca kötü yollara düşüyor, 3. sayfa güzeli oluyorlar.
Galerici tayfası ise mutlaka ve herzaman "sermayenin üzerinde yattığı" için, her durumdan para kazanan bihterler tayfası, rus orospu sektörünün en sadık ve ballı müşterileri. Kendileri kültüre sahip, gözalıcı rus karılarından tek farkları, birinde para birinde hizmet olması.
( pardon sektörler karıştı )
Devletin belirleyiciliği bu sene çok etkisini gösterdi, kemal abi vergiyi indirmeyecekti, onuda vergiyi de indirdiler. Şu an 33 liraya aldığınız bir arabada 13.000 vergi var.
En iyisi sektöre "digital" bakmak. Analitik yorum yapmak. Veya insanlığın duymak istediği kelimeleri kullanmak.
Otomotiv sektörü 2009 yılını gayet parlak geçirdi. Hükümetin tanımış olduğu ötv indirimleri ile sektör yılı istenilen adetlere yakın bir satış rakamı ile tamamlamak üzere. Bu sayede hem ertelenen alım talepleri karşılandı, hem hükümet hedef vergi gelirini elde etti. Ekonomiye dolaylı katkı ve kazandırılan yastıkaltı birikimleri ise diğer katmadeğerleri oluşturdu. Bir diğer haber ise, yapılan teknoloji yatırımları ve yeni modeller ile sektörün geleceğine güvenilir bir bakış açısı oluşması.
Bizim sektörün yapısı büyük ama oldukça çekingen veartı çıtkırıldım bir iskelete sahip. Benzetmek gerekirse, otla beslenen dev köpekbalığı varya, adıneydi, işte o. Mantanın akrabası.
Hükümete karşı hiçbir yaptırımı yok bizim sektörün. Sadece tayip'in kabadayılığını biraz yumuşattıklarında taksimde zafer turu atıyorlar. Çünkü bütün sektör temsilcileri markacı ve marka adamlar. Aidiyetlikleri sektöre değil, sadece ait oldukları markaya. Yani fazla şehirlileşmişler.
Bankalar ise millete cephe açmış birer tedarikçi, bir zamanlar milletin otomobil sevdası üzerinden büyük prim yapan bankalar, şu anda kendilerine aşık ettikleri müşterilere zulm çektirmekle meşgul. 60 aylık bir kredide aracın fiyatı yüzde 70 artıyor, yaklaşık %70 oranlı kredilerde.
Müşteriler ise ait olmadıkları kalitede bir araca sahip olmanın derdinde her daim. Bu ne demek, cebinde zarazora 5 bin lira koyan adamın gözünde en az kırk bin liralık araba var, aşağısı yok. Sonrada ya kendi ya karısı kızı kibarca kötü yollara düşüyor, 3. sayfa güzeli oluyorlar.
Galerici tayfası ise mutlaka ve herzaman "sermayenin üzerinde yattığı" için, her durumdan para kazanan bihterler tayfası, rus orospu sektörünün en sadık ve ballı müşterileri. Kendileri kültüre sahip, gözalıcı rus karılarından tek farkları, birinde para birinde hizmet olması.
( pardon sektörler karıştı )
Devletin belirleyiciliği bu sene çok etkisini gösterdi, kemal abi vergiyi indirmeyecekti, onuda vergiyi de indirdiler. Şu an 33 liraya aldığınız bir arabada 13.000 vergi var.
En iyisi sektöre "digital" bakmak. Analitik yorum yapmak. Veya insanlığın duymak istediği kelimeleri kullanmak.
Otomotiv sektörü 2009 yılını gayet parlak geçirdi. Hükümetin tanımış olduğu ötv indirimleri ile sektör yılı istenilen adetlere yakın bir satış rakamı ile tamamlamak üzere. Bu sayede hem ertelenen alım talepleri karşılandı, hem hükümet hedef vergi gelirini elde etti. Ekonomiye dolaylı katkı ve kazandırılan yastıkaltı birikimleri ise diğer katmadeğerleri oluşturdu. Bir diğer haber ise, yapılan teknoloji yatırımları ve yeni modeller ile sektörün geleceğine güvenilir bir bakış açısı oluşması.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)