2 Eylül 2016 Cuma

Sen! oralarda biryerlerdeki...

Birinci gençliğimin en saf haliyle onayladığı bir çıkıştı seninle olan. Biten.

Hallerim OHAL, sözlerim senin adınla başlayan başka başka cümlelerdi. Gündüz seni düşünmekten ağrılara çıktım, ağrılara melhem gözlerini sürdüm. Mavi veya yeşil, hayallerimle boyadım onları, hayalettiğimle kaldım.

Sen basit anlaşılır talepkar, ben daimi düşen, düştükçe yücelen boyutsuz bir çocuk oldum. Sen sabrımı, sen umutluluğumu sen dirayetimi çizdin ama kılıcınla kasaturanla. Bişey yaptığınla öğünme, eserinle öğünebilirsin.

Yıllar sonra çıktın ya karşıma; heyecana garkolur gibi oldun biliyorum ama bendeki mabedine saygıdan sustuğunda gözümden kaçmadı. Hala daha derlerim üstünde biten çiçeği, o dönemi sadık köpekler gibi içimdeki mezarda taşıyorum, ve yokuş çıkarken zorlanıyorum.

Sana yazdıklarım başucu kitaplarının arasında sayfa-parça duruyorsa bile, namerdim ki onurumu çiğneyememişsin. Seni affetmek büyüklükmü küçüklükmü bilmem ama çok büyük bir küçüklüktü.

Gözümün altında belli belirsiz akan o yazılar, altyazı belki ama; senden kalan bir hatıradır. Sahi sende başka kalan varmı? Ama bende senin kalıp kalıp hazinen.

Benim ben; uğruna havaleler geçiren.

Yuva kurdum, evim kızım var, işim gücüm var, yine param yok ama,

sende ne var?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder