2 Eylül 2016 Cuma

ŞARABCI FERRUH

Sözü edilen zatman; camimizin marjinalin imamıydı. Bildiklerimizi tersinden bize içirip, habire geçirirdi. Bir koyu tekkenin en mayhoş dervişine benzerdi. Yatay yürür, karizmadan topallar, göze bakmazdı. Dünyadan uhreviyata uçmak isteyen ama flapları bozuk olduğu için dolmuşçuluk yapan bir teyyare idi. Gizli güçlere sahip olduğu ve bunlara şarapla yıkadığı tasviri yaygındı.

Ferruh hoca bana Canavar der ve zekamı gammazlardı bütün mahallecilere. Ben onun kuran kurlarında, kızlar takımını soru ve cevaplarımla duvara çalarken, o beni canavarlığa terfi ettirdi. Ama her zaman tam bir yönetici taktiği uygulardı. İyi iş yapanı över, bıçak sokacakmış hareketiyle tokalaşırdı. Biz hoca ferruhun öveceği özne olmak için dinimizi daha iyi öğrenirdik. Ben canavarlık payesini 3 yıl taşıdım ama o camiye hizmeti geleceğe taşıyacak canavarları parlattıda parlattı. Azarladı, cemaytle terse düştü ama cemaat ona laf giydiremedi. Adam deli sanırsamalarıyla camiiyi bize sıfırdan yaptırdı. Ölümü bekleyenler bile camiiye tuğla taşıdılar.

Birgün beni evine çağırdı. Camiye kitap gönderecekti, unutmuştu veya unutulmuştu. Evde zevcesini gördüm, nuryüzlü bir islam kadını ve inanılmayacak kadar ak pak dolgun kişiydi. Hocanın tüm mahalleyi ve bu hanımı işine bu kadar odaklaması tam bir başarı öyküsüydü. Bunuda 38 yaşımda bana giydirdi ferruh hoca.

Şaraba gelince, şarabı seven şarapçıların şaraba sevgisini, herhalde onlara örnek olacak kadar insanları seven ferruha yakıştırdıkları bir mey olsa gerek. Hoca şarap içmezdi ama bir odaklansın, şarabı şarapçılara bırakacak kadar şarpardı onları çaresiz iklimlere. Ahh güzel hocam, kanatlarında çocukluk geçirdim, sen bana giydirmekten bıkmadın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder