6 Ekim 2022 Perşembe
SAPYOSEKSÜEL MİYİM NEYİM SEKSÜEL BENİM
Hislerim beynim ve içgüdülerim bana fena sinyaller gönderiyor. Mesela bir insan sıradan ise, önceden bildiğim şeyleri konuşuyorsa, davranış ve tepkilerini hesaplayabiliyorsam, o kişi benim gözümde bir an önce uzaklaşılması ve önemsenmemesi gereken bir kazulete dönüşüyor. Gençliğimde de öyleydi. Buram buram bana yapışmaya dünden razı kadın kişilerin zeka tartısı genelde düşük hatta düşkün çıkıyordu. Uzaklaşıyordum. Bunu yazarken bile neler yazacağımı anladığım için uzaklaştım kendimden ya.
TRANSMİSYON
Aktarım veya görev devri. Bir itenek sizi tahrikliyor ve yapılması gerekene sizi adapte ediyorsa. Haliyle burada mekanik teknikleri üzerinde durmayacağız. Konumuz aslında hareket ve düşünce motivasyonlarımız. Bizi harekete geçirenler. Elbette temel soru ne kadar kullanıldığımız veya kullanışlı olduğumuz. Eski reklamlara bakarsanız bir beyefendilik centilmenlik ve nezaket görebilirsiniz. Ürünün kalitesi, farklılığı vurgulanır ve sizi yüksek standartlara kavuşturma teminatı verilirdi. Şimdi ise tek bir vurgu veriliyor ve satıyor: Kuralları sen koy özgürlüğüne sınır tanıma kendi dünyanı kur gibi temelinde anarşizma olan vurgular ile ürün beyine saplanıyor. Alıcılar internet tahrikli. Kendi şahsiyetlerini ölümsüz kılma odaklı. Yaşantılarını sergilemede sınırsız istekli. Haliyle bu tahriklenmiş içgüdüleri iyi bilen reklam ehli eline aldığı kamçı ile hayatımıza unutulmaz izler bırakıyor. Dünyada transmisyonun ilk örneği sanırım öküzün boynuna vurulan adına koşul denilen ilkel tarla sürme aleti olsa gerek. İşte bu düzenek bize birşeylerin gelişirken değişmediğini de anlatıyor. Kendimiz öküz değiliz elbette, sadece bizi harekete geçirmek bu kadar kolay değil ama yapıyorlar.
5 Ekim 2022 Çarşamba
BOBOŞ MEMELİ KADINLARIN DÜELLOSU
Benim bildiğim Türk kadının göğüsleri yarı olgunlaşmış elma boyutundadır. 1.00 cm hacimsel büyüklük ise kıskançlık sebebidir. İnsetegram fenomeni boboş memeli ve bol takipçili kadınlar yine sosyal medya üzerinden birbirlerine hakaretler yağdırmışlar, ifşa etmiş biri öbürünün tehdidini, biri birine korkutma davası açmış filan. Şimdi bunların bomboş takipçilerine bakarsak büyük ihtimalle sabah akşam mastürbasyon yapacak tenha arayan bir grup olma ihtimalini yüksek görüyorum. Haliyle bu tartışma onların dikkatini çekecek ve takipçi sayıları da doğal olarak yükselecektir. Bu sosyal olgu da böylece bütün derinliği ile tarafımdan irdelenmiş oldu. Daha da derine girmek isteyenlerin dalış tüpü takmaları tavsiye olunur.
METABURGER
İnsan yığınlarında gözlemlediğim yegane kader; kesilim bekleyen tavukların karmaşalı kümeslerindeki rekabettir. Kırmızı ışığın yanmasını bekleyen cenaze arabaları gibi. Terslikler içiçe, ikilem ler götgöte, kavramlar üstüste. İşte bu yığına uzaydan bakarsak şekilsiz bir kahverengi, yakınlaşırsak katman katman, kuş uçuşundan bakarsak deli ayrıntılar gözümüzü yorar. İçine girersek bir sürü kavga bağırış gurur kibir yer kapma telaşı gibi tavuksal didinişlere kapılırız. İçerdekiler dışardakiler filan. Bu kahverenginin en tanımsal karakteri ise devamlı şekil ve tonlama değişimidir. Bazısı yediği yemekle giydiği etekle bazısı bireysellik kurumsallık elbiseleriyle bu kahverengiye tonlama katmaya çalışarak yaşamsal anlam bulma yolunda yürür. Aslında bir çok rengin bulaması bu kahverengiye rengini verir. Dünya mavidir ama topluluk kahverengidir. Belki biz bu kahverenginin pigmentleri olarak bir burger köftesine dna hizmetinde bulunuyoruz. Yaşam amaçlarımız bir gün ısırılıp sindirilip bir başka kahverengiye dönüşecek. Toprak olur bok olur, ona siz karar vereceksiniz.
BİR GÜNEŞ DAHA
Aramızda 23 ağustos 1984 gününün güneşini hatırlayan var mı? Yada 14 haziran 1999'nin kini? Olmadı yakın tarih 28 temmuz 2012 ? Sanmam sanmıyorum. Çünki o günün güneşleri parladı ısıttı ve battılar. Bu girişi neden yaptığıma gelirsek, Merve Boluğurdan bahsetmek istedim nedense birdenbire. Kendisi sihirli annem dizisi ile çocuk yıldız oldu. Birkaç dizide magazinde yer aldı. Sonra peşine er kişiler takıldı. Magazinde gagazinde boy gösterdi filan. En son birkaç yerde şarkı söylemeye kalktı. Dolgun ve gülümser bir hatun olarak geçen günlerde doğanın çağrısına uyarak evlendi. Şimdilerde zamansız sevişmelerde olduğunu tahmin ediyorum. Her kadının hikayesinde derin bir hüzün kumaşının üzerine işlenmiş ışıltılar, simler, pullar ve süsler görürüm. Kendiliğinden ışıltılı. Bizler baktıkça mutlaka parıldayan bir yön görürüz o hüzün kumaşında. Bazen güneş olur gözümüzü alır. Bazen karanlıkta yolumuzu aydınlatır. Bazen içimizi ısıtır. Şimdi sonuç cümlesi ne olmalı bu anlatımın diye düşündüm ama bulamadım bir türlü.
4 Ekim 2022 Salı
Upgrading...
Türkçeleştirim yaparsak; -güncelleme -yükseltme yollarına çıkan upgrading terimi günümüzün vazgeçilmez tekrarına dönüştü. Biz daha çok -bi tık -bi tık şeklinde bu ihtiyacı dillendiriyoruz. Yani sağa sola yukarı aşağı çekme çektirme şekliyle. Oysa her kavramı piçedim alışkanlığımıza yenik düştüğümüz bir terimdir upgrading. Eğer bunu yapacak isek mutlaka kapasite oluşturmak zaruriyeti var upgaradingin. Gereken yatırımı yaparsak upgrade imkanı doğar. Mesela bir mesleki konuda kendimizi güncellemek istiyorsak beş dakka internete bakarak upgrade yapamayız. Ama ne diyor kolaycı dünyanın pezevengi internet: Sadece benimle gelişirsin, hep bende kal hep benle kal. Bu yüzden elinde pusula aleti olan gezgin gibi her yerde telefonlarla gezintimiz. Siz kapasitenizi internete gömmeye devam edin o sizi kölesi köpeği yapmakta epey upgrade oldu zaten. Mustafa ne zaman yalan söyledi ki?
3 Ekim 2022 Pazartesi
Yaslanma Dayanma Çağı
Artık nüfus aşırı. Artık gelir dengesi dengesiz. 1 kişi 1000 kişi iken bazen 1.000.000 kişi bir kişi değil. Haliyle insan onuru, şahsiyeti, dayanıklılığı, zora karşı duramaması, hep kolayı araması ve hep ama hep eleştirme moduna dönüşmesi diye semptomları özetleyeceğim bir çağ doğdu. Artık yaslanma dayanma bedavadan geçinme tabeladan koyma haksız edinim ve karşılıklı çığırtkanlaşma davranışına geriledik. Bu olacaktı zaten. Belki bir gün taze dinazor ayak izlerini de görebiliriz. Ben siyah beyaz bir karakter olarak filmlerde baş gösteren biçare bir figüranımsı olarak insanlığın vizyonsuzluğunu ve dayanma yaslanma davranışını bir yangın alarmı olarak görüyorum. Bunu bir hayat tarzı olarak görenlere ise; bir gün dayanağınız kalmaz ise dayanma gücünüzü arada sırada test edin diyorum. Benim matriksim bu ise söyleyin ağalar napayım daha ben?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)