6 Ağustos 2016 Cumartesi

İZDÜŞÜM FABRİKASI

Hepinizin suretleri farklı farklı, fizikleri, müzikleri, siyasetleri. Yani yani, asl olan bizden uyumlu bir toplum yaratmak ise, bizi bize uydurabilecek bir bileşene ihtiyaç var.

Dışarıda aramayalım bu ilahi eli. Bizim alışkanlığımızdır ya herşeyi başkasından beklemek. Öyle bakmayın. Zira zira, eğer öyle bir alet varsa şu prensip ile çalışırdı: Kesmek biçmek yontmak ve eksiltmek. Al sana zorlama uyum, toplum hep aynı notayı çalardı. Aynen komunizm gibi, ben bu yüzden komunizmi homoseksüel bulurum.

Demek oluyor ki, bu uyumu içimizde arayacağız. Uyma ve uydurma çabasının ortaklaşa uyumunu kastediyorum. Ortak akıldan bahsediyorum. Tarihe düşeceğimiz görüntülerin ortak müziğinden ve ne kadar dinlenebilir olacağından bahsediyorum. Seviye farklarının üzerinden bir oyuncak arabanın geçebileceği, yada bir karıncanın, ortak bir seviye diliyorum.

Bu söylediklerime bir hayal olarak bakanlar vardır, onlardan da hayal etmelerini diliyorum.

5 Ağustos 2016 Cuma

Hain İsyanlarım

Demoralizeyim. Bombelenmişim. Hatır soranlara bile bozuğum. Ruhumdaki canavar et isterken, önüne sebze atan bir canavar annesiyim.

Yazılmış bütün hikayelere gıcığım. Hepside serdengeçti, hepside mahmure. Belki biraz kaltaklar.

Efsanelere inanmakla hayat geçiren türbülans manyağı şu ülkeye acıyorum, yardım toplamak geliyor içimden.

Ekmeğine tükürerek köfte olacağını zanneden mayhoşları, şifresiz cehennemlere tıkasım geliyor.

Tüm insanlığı eritip ve zihnini silip, bir insan çıkartmak ve eğitmek talebiyle doluyum.

Hitleri bile mazur görebilecek bir haleti - ruhiye' deyim, hatta rus ruletinin de oynanması taraftarıyım. Bana selam verecekler bile dikkat etmeli.

Bunların haricinde yerimdeyim. Yakında ruhumu ve bedenimi ayırmaya kalkarsam da fena olmaz, geçimsizler çünkü.

4 Ağustos 2016 Perşembe

KASABAM ARTIK YURDUM DEĞİL

Anayurdum'du bu kıraç mezra, rüzgarlar oyuncağım.
Derlesemde durmazdı anızların tepesi
Köyden gelenler di; en sessiz sinema seyrettiğim.

Zamanla seyreldi yolcusu dağların ardından
Uzak bir gülümseme benzeri
Görünmez oldu karanlığın ötesi.

Bekir dayı da öldü, son neşesi hasadın,
Kiraz ninenin ağıtları getirir mi acep onu
Savrulmaya mı başladık kederin bostanından.

Şehir diyorlar mezranın kaderine
Ya birleşecek şehirle
Yada bir bahar sabahı gidilecek şehere.

Caminin minaresi de desteksiz durmaz oldu
Sıvalarını sıvamaktan
İmam gelmez oldu o insafsız uzaktan

Cıvıl cıvıl mektebimi artık cinniler basmış
Zaten on senedir boş, hemide bahtsız
İlim irfan sevinci hakgetire, götüre.

Bir gurbetlikler vardı yazın gölgesi gelen
Bir yanık ağıtı bir türküye çeviren
Onlarda çıkmaz oldu şeherden.

Geldi büyük büyük adamlar hatrımız sordu
Buyrukları başımıza, hemide poşumuza
Kalkındıracaklardı buraları, ammaaa?

Sonra kara trenin sireni bir ninni oldu
Geceleri anlatılan,
Binmeye bileti olan dönmeye niyeti olmayan.

Son kara sinek uçunca çorak tarlada
Durmaz oldu burada yaşlı akbaba
O bile göçtüğünde çaldı ayrılık zili

Kasabam yurdum değildi artık
Kasabam haritamdan silindi
Şehre giden katarlar'a bindi ve,
Göçeden kartallara özendi...

İmaacın oldu pipıl şehering dısem vallu sesine
Acep paylaşan olur diyerek;
Giderem avareler şeherine.

8 Temmuz 2016 Cuma

Allahı Sevmeyi Seçenlere

Sevmek denilen şey tehlikeli bir enerjidir. Enerjilerin ejderhasıdır. Dostluğu dosttur, ama gri rengi vardır sevmenin; Kıskançlık ve Siyah rengi vardır sevmenin; Nefret.

Özünde aynı madde olan bu üç duygunun birbirinin özü olduğunu, kaynağının insan yani kaba deyişiyle "odununun İnsan" dan imal bir ateş olduğunu bilirmiydik nice?

Mesela benimle Söylem Teyze arasında kısa sürede cereyan edenler çok iyi bir örnekti. Bütün uygulama benim, bütün kurgu benim, bütün produksiyon benim. Etkisiz eleman, taşbebek, ve deneme tüpü ise Söylem Teyze idi. Bu rolllerin paylaşımı.

Ben bir ışık yaptım ve karanlıklardaki Söylem için bir kılavuz ışığı oldum. Işığın kaynağına yakın ve uzak geldi söylem, çünkü kendisi mayın eşeğinin başka bir türü olan, doğal hayatı bulmaya yarayan bambi geyiğidir. Uzun boylu ve cenin ruhlu.

Sonra bu ışığın ateş olduğunu anlayınca, kandırıldığı hissiyle hareket etti, oysa ışığın kaynağı ya ateş yada ışıktır, ama gelde Söylem'E anlat.

Anlatacak halimiz yoktu, imla işaretleri ve muhtemel anlamalar üzerine ışığımızın rengine üfledi ve gri'ye dönmeden Siyaha döndü bu huzme.

Şimdi karşısında dans ediyor ruhlar,

Bilmem söylem ne zannediyor ama kendide dans edebilir bu çılgın diskotekte.

Ben Allahı sevmeyi seçtim. Seçenlerle beraberim. Birdaha birini seversem ( sevdiklerim hariç ) Allahın adıyla sevmeyi seçtim. Çoktan seçmeliyi seçtim....

4 Temmuz 2016 Pazartesi

YAŞAMAMIŞ HÜCRENİN YAKARIŞI

Yaşam formlarına geçmeyi başaramadım. Boyutlar arası sıkışıp kaldım. Yazılıdan kaldım, sözlüye geçemedim.

Şeklim ne biliyor musunuz, belki şefkat değişkeni, belki aşk berraklığı, belki merhamet zerresi, belki öfke kıvılcımı, yani sizin hücreleriniz olan kardeşlerimden birinin şekli. O yüzden yakarışıma kulak verebilirsiniz.

Sizinle kardeşlerim adına konuşuyorum. Onlar sizin yaşam kanalında rahatça kayabilmeniz için altınıza serilmiş minik bilyeler, zerrecikler halinde, siz denilen kalple birleşik, sizi ifade eden günahsız bir ordu.

Biz emir kuluyuz ve sizinle birlikteyiz, emir sonuna kadar böyle, görevimizi tamamlayıncaya kadar. Bizi çok dikkatli kullanın sadece, çok ince eleyerek, çok doğru ve çok vicdan bileşeniyle. Emanet bilinciyle,

Zamana çok güvenmeyin, kendisi de bizim gibi bir boyut ve hücresel yapıda, yada kardeşimiz, yada bileşenimiz.

Ben ölü doğdum, herhangi bir başlamamış aşkın itiş hücresiyim, herhangi bir doğmamış bebeğin gülen gözüyüm, herhangi bir uçmamış kuşun kanadıyım. Yada yeşermemiş bir umudum. Görevim çile aşamasında bitti, böyle bir takdir var, bilin diye, benim gibi doğamamış hücrelerin sayısı, doğmuşların yüz bin katı, yani sizin gördüğünüz ve bildiklerinizin. Bu doğmamışların bütün sebebi sizsiniz yine, kardeşlerimi kötü yöneten siz.

Doğmamışların vebali de sizlerin üzerinde, bilmeniz gerekir diye, vicdanınızın üzerini silerek onu görebilirsiniz diye, yaklaşan ramazan bereketiyle serinleyesiniz, ve kardeşlerime iyi bakın diye..

24 Haziran 2016 Cuma

Sanırım ki

düşler düşlere dalacak bu gece
ısıtan pembe hayallerde
hayallerim battaniye

bir posta güvercini
ıslak imza
sen çıkabilirsin paketten

ama sen kırmıştın
ama sen delmiştin
şimdi kim suçlu

ve anlamakta zorlanırken
benim anlayışım debriyaj kaçırırken
şimdi seni ne ile yapıştıracağım

dönüşmeyen tek şey dönüşüm mü
tarih tozlu arşivlerde
dönmeyen yek şey dönüşün mü

ıslak imza mustafa mehir

22 Haziran 2016 Çarşamba

- Mustafa Bir "Rus" Erkeği Olsaydı.....?

Hani şu tanıdığınız bildiğiniz...

Kendini türlü türlü şekillere koyarak muharrirlik yapan ve hiç kaydınıza girmeyecek meçhul hissiyatları taşıyan hayal zengini ben....,,,,,

Bir sırrımı paylaşarak başlayalım güne dedim; Hassaslık nedir biliyor musunuz? Yani biraz giydirilmiş hassaslık olan duygusallık?

Ben neden duygusal'ım biliyor musun?

Duygusallık, algılanan muhtemel acının panzehiri olan savunma duygusudur. Hava yastığıdır, süspansiyondur. Acıların paraşütü olan erken uyarı sistemidir. Yaaa.

Bu başlıkla hiç ilişkisi olmayan itiraftan sonra yıllardır kafamı karıncalayan bir travmayı size teşhiş edeceğim. Ben bir Rus erkeği olsaydım ve Türk erkeği mantalitesine sahip olsaydım, hissiyatımdan neler geçerdi?

Ulan bu bizim rus karıları dünya güzellik liginde ilk sırada ama neden biz rus erkekleri bu alanda ünvan sahibi değiliz, kompleks yapsak mı acaba?

Yahu bizim hatunlar ülkeye döviz girdisi olarak en az 5 milyar dolar sokarken, bizim milli ekonomiye katkımız neden güdük kalıyor, anlamadım gitti?

Neden yabancı erkekler bizim karılarla evlenmede bu kadar istekli de biz rus erkekleriyle evlenmede diğer ülke hatunlarından bir talep yok, reklamı iyi yapamıyor muyuz ne?

Bu hatunlar acaba beyin ( beden de olabilir ) göçünde çok hızlı hareket etti de, biz vodkanın tesiriyle geç mi kaldık desem acaba?

Bak şu halimize, bütün gün ser-sarhoş yatarken, bizim rus hatunlar vücudlarını zinde tutmak için günde 2 kere spor yapıyor, meslek ahlakımızı sorgulasak yararı olur mu?

Yada temelde düşünürsek, biz bu hatunları mutlu etmekte tembel davrandık ta, doğanın kanunu olan "mutsuz kadın arayış moduna geçer" kuralı mı işledi acaba?

Bizim karılar güzel olsun diye kominist dönemde genleriyle oynandı ise, bizim günahımız neydi de bizim genlerle oynayan olmadı, fırsat eşitsizliği mi desem?

Şu arz talep dengesine de aklım takılmıyor değil, etrafımız güzel rus kadını ile dolu idi, bizim de gözümüz gönlümüz doyunca işi tamamıyla tembelliğe döktük zamanında, yemeyenin malını mı yiyorlar ennihayetinde?

İşi ilahi kanunlarla düşünsek faydası olur belkide, kuzeyde hava soğuk, "kim uğraşacak sevişmekle" tezinden hareketle, bizim kadınlara ilahi bir güzellik verildi de, biz üremeye yönelelim, ama plan tutmadı ve rus hatunlar dünyadan talep görüyor. Bize bahşedileni; neden bütün dünya paylaşır? anlamadım gitti.

Yahu en iyisi bu işin günahını da kominist sisteme yükleyelim, zamanında bizim karıları kapitalizme salsaydık, şimdi bu dengeler çoktan oturmuş olurdu kanımca..