19 Kasım 2009 Perşembe

SÖYLEM PLAYING GOD

Rüzgarın ruhu modülasyonlu Söylem Teyze, kendisinin içerildiği bir blog sayesinde günlük endişe ve takıntılarından uzak ve müreffeh bir hayat sürmektedir. Önem insanı önemli yapar psikolojisiyle. E-kolay mı? Toplumun değil ama toplumu oluşturan birey tarafından önemsenmek yahu?

Otonom çalışan kadın olarak, istanbul gezmelerinde bu ruh hali etkindir Söylemin. Galata kulesi altında, brezilyalı garsonun çaylarını içerken, adeta brezilya plajlarındaki kadar evrensel, ve aynı çay bahçesinde günde 5 saate yakın karalama yapan yazar yan masada çalışırken, adeta kendisini yazıyormuşcasına özgüven doludur. Havası bazen öyle yükselir ki, adeta çıkıp solo tango yapacak kadar, ve hatta kuleye çıkıp, üsküdara uçacak kadar. Söylem işte..

Sonrasında bazı afacan haylazlıklarını düşünür, söyleyemediği kelimeler ile. Çok tuhaf aptal bir kişilik çatışması yaratarak kırdığı yumurtaların hem kalplere hemde ekolojiye verdiği zarardan dolayı mahkemede muhakeme edildiğini görür gündüz düşlerinde. O yumurtalardan bir daha civciv çıkmayacağını düşünmek istemeyecek kadar.

Oradan şişhaneye yürür, sinagog önünde adımları nedensiz bir şekilde hızlanmaktadır, dedikya uzun boylu cenin ruhlu.

Perşembe pazarındaki canlılığı seyretmektir ideali, sanki kendi geçişi ile bereketlenmiştir piyasa, yüklenmiştir anadoluya gidecek koliler kamyonlara.

Diyetine ihanet, karaköyde güllüoğluna girer, yüzümde güller açsın sanılsamasıyla. Oradan batık iskelenin önünde power bukunu açar ve maillerine, millerine, ve likit nakidine gözgezdirir, eğer artmışsa 100 bin aurosu, dünya ekonomisini iteklemiştir iyiliğe, ferahlığa. Yanına bir dilenci bile otursa.

Kaçamak gözlerle, sarayburnu-eyüp hattına seyirler yapar, ama kimse görmesin ister, zira ruhunu dolaştırmaya çıkmış bir kadın olduğu hissedilirse, seyyar çıkma teklifleri ve pis gülüşler onada uğrayabilir. Hemen telefonuyla bedava kontürlerini yemeye başlar, iletişim ekonomisine hareketlilik kazandırması da kısa günün kar'ıdır.

Dalgaları eritebilecek bir vapuru gözüne kestirir, artık nereye gidiyorsa, üsküdar-kadıköy-beykoz hattında. Tesadüf üsküdar çıkar ve kuledeki düşleri tamamlanmış olur, evde kalmamış gelin olur hayaller. Elbette unutmayalım ulaşım sektörüne yaptığı katma değeri.

Vapurda pastırma yazını kaçırmamak için, cumbada oturur, sigarayı bırakmıştır ya, kalemini içer, içinden geçirir; karşımda geçmişten bir arkadaş olsa.

Üsküdarın martıları onu selamlar, hele bir tanesi yok mu; lise kaçamakları yaptığı -20 yıl öncesinin martısına çok benzemektedir. O martının adı süavi'dir söylemin anılarında.

Çıkarır çantasından ibrişimli şalını, gider aziz mahmut hüdai türbesine, yakında karnına düşürmeyi planladığı minik söylev için yetki ve huzur almak derdindedir ilahi bir şahsiyetten, ama birde selamidedesine de gitmeyi planlamaktadır, Çamlıcada. Türbe ekonomisine yaptığı katkıyı da unutmayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder