14 Haziran 2011 Salı

DEKOR KADINLAR

Dünyada birkaç şey yaptım, beşinci vitesi bulmak için.

Mesel; Futbol oynadım, baktım ki toplara en sert vuran, geriden başlayıp öne geçen, vucüd koyduğu adamı sahadan silen adam oldum. Yetmedi, en estetisyen golleri attım. Ama yetmedi, zirvedeki su yavandı.

Sonra kumara takıldım, tek kollu, çayına, karı bulmasına. Fakat kumar, temdeki fahişeler gibiydi, sadece işini yapan ve oynatana kazandıran.

Sonra dini temalı gruplara dahiliye. Arkadaşlar, arınmışlar, hep iyiyi işaret ederek, nefsini körleyenler. Ama bir baktım bendeki kültür derinliği yok.

Sonra geç te olsa, kızlarla arkadaşlık yapmaya başladım. En sıcak güneş, ve donduran buz, arktik buz da diyebiliriz, birbirlerini yakmadan, eritmeden yanyanalık yapacaklardı. Bu samimiyetsizlik zaten iradenin en yüksek perdesinde gezinen ben için çocuk oyuncağıydı, ama manasız yerde yokum, ve kızlarla arkadaşlık yapanlar bana çok bandana geliyor. Orjinal aslan köpek tasmasını fazla taşıyamadı.

Sonra bir arkadaş dediki, gel şu bol yaldızlı gece hayatında bir çorba içelim. Aldım kaşığı. Saçma salak kendinden kültürlü boğaz diskolarında bir bardağa 50 liralar verdim, arabamı parkeden çakala 20 liralar verdim. İşleri güçleri salak sosyete erkekleri avlamak olan örümcek kızlara içki ısmarlayacak kadar kellelik yaptım. Bu hareket hepsinden daha çok buluta binmekti, er geç anladım.

Dedim ki özüme kırarsam kendimi bulurum. Öyleya eski arkadaşlar ve eski komşular. Ama bir baktım ki, siyah beyaz filmler ancak gülmeye yarıyor. Oradaki melodram yaşanılası değil, anlatılası.

Spor dedim, kitap dedim, rus jimnastiği dedim, hamam dedim, cezayir sokağı dedim, diye diye, maçkadaki teleferik bile dedim.

Fakat bir baktım ki, en çok kayaya çarpan en yamuk adam olarak:

-Hayattaki en zirve hadise, içten gülen, duru ve endişesiz gülen bir kadının, senden aldığı güç ile güvende hisseden bir kadının gülen gözlerine bakabilmek...

11 Haziran 2011 Cumartesi

ŞEHVETİN ŞİFRELERİ

İnsan baz alındığında, en büyük varoluş sebebi ve ekonomi içeren madde Şehvet'tir.

Şehvet filmleri, şehvet ihtimalleri, şehvet kasılmaları, şehvet amaçları sayesinde dünya döner.

İyi okuyan, iyi çalışan, kendine iyi bakan, vesair kişisel bütün gayretlerin tahtı payiahtında şehvet oturur.

Şehvetin ana şifresi, üreme devamlılığının aort damarı yana ana motoru olması gerçekliğidir.

Güzel bir kadındaki ana fikir, ondan doğacak bebek insanın güzel olma ihtimalinin yüksekliğidir. Yani bir yanılmaca, sudaki kırılma, yada sanal gerçekliktir şehvetin özü.

Şehvetin ikinci teması ise, yani perde arkasındaki adam da diyebiliriz, açlık hissidir. İkincil açlık.

Şehvet aktivitesinde, aynen besin alma içgüdüsündeki yemek iştahı gözlemlenir. Partnerin aşırı şehvetlerde ısırılması gibi hallerin içgüdüsü beslenmektir. Bu yüzden uzmanları cincel hazzın diğer adına Doyum demişlerdir. Bir zincir yapısında bu denklemi sunmaya çalışırsak: Cinsel beslenme sonrası gıda beslenmesi ihtiyacı belirir. Gıda beslenmesi sonrası bu zincire cinsel beslenme halkasını eklemek ihtiyacı beliriyor.

Benim, bilimsel olmayan bilimsel açıklamalarımdan sonra, biraz da 40 yaşın cinselliğinden bahsetmem lazım.

Yaş dönümümden, ama sapıkça olmamak kaydıyla: 5 adet 20 yaşındaki delikanlıyı, 3 adet 100 yaşındaki bilgeyi, 20,000 beygirlik süper tanker motorunu, nil nehrinin debisini, kazanovanın karşıkonulmaz ruhunu, bir tavşanın en kızgın zamanını, bir tazmanya canavarının vahşetini, bir kaplanın tutkusunu, bir uzay aracının keşfetme arzusunu, kış uykusundan uyanmış bir ayıyı, açlıktan ölmek üzere olan bir köpekbalığının keskinliğini, ve bu yolda ölmeye değer diyen karıncanın inancını harmanlayın, yerin yirmi km altına gömün,

Adı Mustafa olur...

7 Haziran 2011 Salı

BAYAN DİAZEMİN EKSTRA MACERASI

Bayan diazem, sanal hayatın sahtekar dostluklarından sıkılmıştır, hemde canı sıkılmıştır.

Daha marjinal daha kökten daha iç ayrıştırıcı tecrübeleri deneyerek hayatta tecrübe sahibi olacağını düşünür. Doğu bloku fiziği benzerliğinden yararlanarak güneye inmeye karar verir.

İlk durağı bodrumdur. Eline boş olsada bir gitar kutusu alır, kafasına bandanayı takar, ucuz bi pansiyon bulur, daha pahallısını ve sağlıklısını bulur.

Gümbet plajında dolaşırken gece gece, plaj ateşinde gitar çalan bir topluluğa yanaşır ve onların şarkılarına el çırpmaya, dönmeye, hislenmeye başlar. Fakat onlara merhaba, ben diazem diye elini uzattığı anda gitar çalanlardan biri o eli havada bırakarak: Biz face grubuyuz, www.gitarlayasayanlar.org/facebook, eğerki bu gruba üye değilsen seninle tanışamayız derler.

Diazem pozisyonunu korur ve pansiyonuna geri döner.

Diazem ertesi gün bodrum kordonunda dolaşırken, bir çadır görür, içerden bam güm vur patlasın şeklinde eğlence sesleri gelmektedir. Kapıdaki görevliye yanaşır ve içerideki eğlenceye dahil olmaya çalışır. Görevlinin cevabı, bizler www.akpartibuldancadiri.org üyeleriyiz ve bodrumda seçim çalışmasına geldik. Siz eğer partimize üye iseniz eğlenceye dahil olursunuz cevabıyla karşılaşır. Pansiyona uyumaya gider.

Ver elini antalya parolasıyla yola çıkar.

Gece yatlimanına kırar rotayı. Ve gece turu sadece 10 lira hesabı bir tur teknesine katılır. Fakat tekneyi daha önceden ://cilgingeceler.com sitesinin gayrikanuni çete üyeleri kiralamıştır ve tekbaşına gezen hatunları meslek sahibi yapma amacıyla sahilden bayan toplamaktadırlar. Diazem tam da yat limandan ayrılırken suya atlayarak ve boğulmaktan kurtarılır, ve tedbirsizliğinden ötürü kendine kızarak saçını çeker.

Sabah pansiyonda kahvaltıda, tam karşısında siyah saçlı, üzüm gözlü, gürbüz, ve gülüşüyle iç ısıtan, özgür ruhlu ve zevk sahibi bir beyefendiyle karşılıklı çay içmede bulur kendisini. Bir dalgaya binmiş, bir rüzgara tutunmuşlardır. Dün geceki kabus mekanı yatlimanı, artık iki ruh ikizinin kuş yuvasıdır. Ama nedense, Bedri isimli bu beyefendi, çoktan elini tutması, çoktan onu sarması gerekirken, biraz uzakta durmaktadır, biraz mesafeye dikkat etmektedir. Sanırım beyefendiliğinden, sudili nezaketinden, çok değer verdiğinden yada vesair sebeplerle diye fazla önemsemez konuyu.

Faket, tam akşam yemeğinde, kendisini dansa kaldırmasını istediğinde, Bedri bey bir itirafta bulunur,

Ben seninle istanbulda veya türkiyenin heryerinde görüşmek istiyorum, diyerek onu pansiyonuna bırakır, Diazem huzurlu bir uykuya dalar.

Sabah pansiyonun kapısından atılmış kağıda uykulu gözlerle bakar:

Sevgili Diazem,

Eğer benimle irtibata geçmek istersen, www.gizliescinseliz.com veya //farklıdünyanincocuklari//facebook sitesinden bana mesaj bırakabilirsin.

Diazeme sevgilerimle...

6 Haziran 2011 Pazartesi

AŞKIM

1980 lerin sonu 1990 ların başıydı, aşk yenilir yututlur cinsten cesaret değildi.

Yılların verdiği hormonel dengeler ile karşı cins denilen latifelere karşı içimde hisler uyanır olmuş halde, daha çok hayallerin oluşturduğu bir samanlıkta, aşk denilen buharı solunum ediyordum.

Aşk şimdi profesyonel bir kontrat. Aşk şimdi sanal alemlerde yürüyen bir cezve.

Okuyordum en hazin romanlarda aşkı. Ne kadar felç ettiğini, ne kadar derine işlediğini, yani ne kadar günah olduğunu.

Aşk romanlarında resmedilen, yani aşık olunan kadının bir ilahe olduğundan gem vuruyordu bütün şarkılar.

Yılda bir kez yüzünü görsem, ömrümde bir kere elini tutsam kıvamında bir şiirdi aşkın tarifesi.

Sonunda formüllere vurdum aşkı, gevezesi yada tırlağı olmadan.

Allaha duyduğumuz, sonra anneye çevirdiğimiz, sonra öğretmene, sonra sonra sonra,

yani tüm bizden üstün olan varlıklara duyduğumuz bir minnet olduğunu ve şekil değiştirerek içimize işlediğini farkettim.

Saplantıya dönüşecek kadar yoğun bir kıvamı vardı aşkın.

Aşka dair ne varsa benim kazanımda kaynayan bir iksir olduğunu anladım, aşk vardı, aşk yoktu.

Diliyorum ki, aşk ile bir daha karşılaşırsam, onu kendimi zehirleyecek kadar damarıma şırınga edeceğim. Aşk madem bi vardı bir yoktu, bende varlığını kanıtlayana kadar benliğimi feda edeceğim aşka.

Aşkıma...

4 Haziran 2011 Cumartesi

Kadınları tanıdıkça sevmeye başladım

Nihayet.

Onları insan olarak değil de; diğer canlılardan bir tür olarak görmeye başladığımdan beri kadınları sevmeye kani oldum.

Aslında bu cümleyi çoğu kadın sevmedi ama samimi bir itiraf olarak görebilmeyi başarabilirlerse, eminim onlar da beni sevmeyi başarabilecek.

Çok uzatmayacağım.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Kedilerim vardı

Karakterime renk vermişler midir bilmem ama, benim ilk arkadaşlarım kediler oldu.
Hayvanlar ve hayvan yaradılışlı insanlarla çok iyi anlaşırım bu yüzden, dostlarım alınmasın.
Aslında kimse'nin ruhu hayvanlığa karışmamıştır da, bu benim insanlığa bi eleştirim.

Şu halkla ilişkilerli işimde o kadar çok karakteri test ettim ki, insanların hayvanlaşması için saniyelerin bile uzun olduğunu gördüm. Bu yüzden insanatı: AKPLİ CHP Lİ, MHP Lİ yada hangi fraksiyona dahilse dahl olsun, belli bir ayrımla bakmadım. Hani ilkokuldaki kesirler vardır ya, 2/5 7/9 yada tam tersi 18/4 burada üstteki değere değil, payda dediğimiz alttaki asıl karaktere hitap ettim. İnsani ilişkilerdeki başarımın temeli budur.

İlkokulda, ortaokulda, lisede, yüniversitede, askerde, bu gerçek değişmedi. Aslında benim bu özelliğim bir uzmanlık alanı, yada bilim dalı kabul edilebilir. Bu yüzden sizlere bazı insan karakterleri ile neden çok iyi arkadaş olabildiğimin örneklerini vereceğim.

İlkokulda sınıfın kabadayısı olan Bayram kuzu,

Ortaokulda, melankolik ve cüneyt arkın delisi Yusuf çetiner

Lisede tam bir süt çocuğu olan Hakan,

Üniversite hazırlıkta, tam bir rahim ikizim olan Esra,

Üniversite tam bir fenomen olan en altların ve en üstlerin bileşiği söylem teyze,

Yılların ağzına sıçan arkadaşlığımızla, kendi ceviz kabuğunun kralı Cenk,

Mahalleden apartman ve marka adamı İlker,

Mahalleden cinsi sapık İnanç,

Mahalleden ahret ve dünyanın resmi Latif,

Akrabam ve ruh ikizim, bir o kadar negatifim Mehmet,

İş dünyamdan ilk akıl hocam orgeneral emeklisi salih bey,

Toprak seramikten kılı kırbin yaran Celal

Askerden yüzlerce isim var ama hatırlanılması zor yılların yüzleri,

Ulan düşünmekten ve saymaktan beynim ağrıdı, ama ne uyumlu şahsiyetmişim meğer.


ŞİMDİ YILLARA BAKIYORUM, MAZİMDE DERİN SAYGI, İSTER GÜNIŞIĞI OLSUN İSTER AYIŞIĞI, NE KADAR ÇOK DOSTUM OLMUŞ, BİR ÖMRE DEĞER....

SAYFADAR

Sayfalarr, sayfalar.
Dalgalarla dolu okyanuslar. Yüreğin taştığı, mürekkebe dönüştüğü.
Ayların yılların fon oluşturduğu.

Bilir misiniz; insanlık taa eski ırklardan beri yazar durur. Bende yazarım, ara sıra çizerim. Ama ne kadar derinsem, o kadar tılsım çıkartabilirim. Yani ölüm kuyusundan çıkar benim mürekkebim.

Ölüm.

Ölüm > herşey

Ölüm >= herşey.

Herşey = Ölüm

Senin atletikliğinle, seksiliğinle, arkadaşların ve kültürünle, yada neyin varsa, onlarla ilgilenmem aslında. Sen çok yaşa diye dua ederim ahirinde.

Ben tabutumu yontarken ulu sedirlerden, senin tabutunun başında bekler, eğlendirebildiğimce eğlendiririm seni.

Senin bu dünyaya hediyeni.