İlk kim düşündü bazı yenilikleri? Elbette onu uygulayan. Peki benim düşünüpte, bağımsız olarak uygulanan bazı fikirler varmı? Tabi var. Neler Onlar? Mesela cepten mesaj atarak yardım toplama. Başka? Arkadaşlık siteleri, karı bul projeleri. Daha daha? Bazı telemarketing konuşma metinleri. Ve daha bir sürü patronların önce olmaz dediği ama sonra bunları yapmak için sağa sola para döktüğü bidolu proje. Mesela veritabanları oluşturup, çıkacağınız projeye göre veri tabanından potansiyel müşterileri kriterine göre, hem proje şekllendirmek hemde müşteriyi sevişmeye hazır hale getirici varyasyonlar.
Peki yenileri varmı? Hiç uygulanmamış türden?
Var tabiii seni uyanık, yada uyanmış kişi. Bunlara patent alıp, etrafa satacakmısın?
Yok alim allah öyle bir şekil olmaz bizde yada bende ama duymak isterim günü ilginçleştirmek bazında.
Pekii? Günlük hayatını, ofis hayatını düşün. Kaç bin kere birisi senden şarj cihazını istedi?
Yüz, bilemedin bin kere.
Pekii, sen ne cevap verdin?
Evde dedim veya şurda biryerdeydi dedim, veya boş priz bulunmamadı, sevgiye vakit ayıracaktık ama boş vaktimiz olmadı. Erteledik te durduk.
Al sana çözüm: Cepten cebe şarj aktaran mobil şarj cihazı veya kablosu. Nasıl olur?
Pekiii, bir başkası: Bugün bir restoran, bir sinema, bir tatil yeri, veya otel, bir otobüs bir uçak,,
Eeee?
Yüzde kaç dolulukla çalışır ortalama?
Yaniii yerine göre değişir ama yüzde 55 diyelim.
Ya yüzde 45 masa, yatak koltuk, veya herne ise, ne durumdadır?
E, boşşş?
Tamam boş ama işyeri sahibine ne kazandırır? Veya dolu koltuktaki müşterinin boş koltuktaki müşterinin payını ödemesi ne kadar mantıklı?
Ticaretin doğası,
Bence ticaretin foyası abi, bak buna karşı ne düşündüm.
Bir- sistem abi altyapı sistemi, çok sağlam ve fonksiyonel olacak. Şirketin işi kuponculuk bi nevii.
Açarmısın lütfen?
Birde organizasyonculuk. Birkaç ayağı var, üye işyeri sözleşmesi, pazarlık toplantısı, bu adamlara atıl kapasitelerini kullandıracağımıza ikna etme işi, ve denetleme ile iş akışını sağlama.
Peki diyelimki bir otel, oda adedi 100, doluluk oranı 70 yatak, sen burada kalan otuz odayı nasıl pazarlayacaksın, nerede, kiminle ve nasıl? Hatta niçin neden?
Oğlum şu 5N konusuna çok şartlanmışsın valla. Enlerin adamı olmuşsun. Mustafa abin bu konulara çoktan çözüm buldu, beynelmilel sponsoru da sen bul bu işleri yürütelim.
Söylemeyecek misin abi?
Söylemeyeceğim abiii.
Başka iş varmı usta?
Var en okkalısından ?
Ne işi? Krizi fırsata dönüştürme işi caaanım.
Bul bi küresel sermaye biryerden?
Buldum şu bizim japon fonu, veya arap fonu.
Al sermaye kayıtlarını ve kazanç isteklerini.
Aldım abi. Abu dabi fonu 100 milyon avro için bir tuşa basmayı bekliyor.
Varmı pazarlama ekibin en jantisinden, araştırmacı geliştirmeci ve esnaf çocuklardan oluşan.
Naapacaklar ellerinden öperler kardeşlerin?
Karınca olacaklar?
Nasıl yani?
Oğlum sular yüksekken balık karıncayı yer, sular çekilince karınca balığı.
İyide abi, balıkçılık yapacaklarsa balık haline gidelim, mangalıda sen getir.
Çok kitabisin be kardeşim. Bilgisayar programcısı gibi sadece kurulumun ayrıntısında boğulanlardansın.
Baba valla senin şu fikirlerinde boğuldum, ne diye başını gösterip kıçına inmiyorsun, fitil oldum, biz yabancımıyız da sen bize fikirlerini açmıyorsun, sana açık çek mi vereceğiz illa?
Ben sana ömrümü verdim, bir ömür boyu sevenlerdenim, sen benim bloğuumu takip et, her işin başı besmele, her işin sonu taakip.
4 Haziran 2009 Perşembe
3 Haziran 2009 Çarşamba
Hudutlarda yaşayan adamın flaşbekleri
Satış...
Özünde kendini satabilmek, yani dikkat çekicimi dersin, fark yaratıcı mı dersin, herkezi oyuna katabilen mi dersin, öyle biri olmak sayesinde bu sonsuzluğa giden sarmaşığa tırmanıyorum.
Bu uğurda bazı atraksiyonlarım ve yaşanmışlıklarım varki, kaydadeğer olanları paylaşarak size bir demet vereyim mi?
Son 15 yıldır yatağa yatar ve deliksiz uyurum. ( Deliksiz uyumayı -yatağında bir kadın olmaksızın yatma- şeklinde niteleyen iğrenç esprilerimde olmuştur. ) Tek istisnası ise 17 ağustos depreminden 1.05 saat önce sebepsiz uyanışım. Pencereden baktım, dışarıda şeytani birşeyler oluyor yorumu yaptım. Resmen banyo apdesti ( kıyamet alışkanlığım ) ve bir sigara ile uykumu çağırdım. Uyumayı başardım. Sonrası malum.
Lisede kızlara karşı sadece bir amfibiyendim. ( İlgisiz alakasız varyasyonsuz karşıcins. ) Ama ne olduysa üniversitede oldu. Pijama ve eşofmanı erkeğin erotizmi sanan ben, ve tek aşkı futbol olan ben; kozamdan çıktığımı ve karşı cins için en arzulanan karşı cins olduğum aşkına kapıldım. Dar ve uçuk renklerde giyim, kapalıçarşıdan aldığım bir laptop çantası atası çanta, saçlarını felsefi tarayan, arayışlardaki ama güvenilir melankolik. Resmen ve resmen filmlerde resmedilen bir romantiğe döndüm. Ha birde üstüne ölüm matemi taşıyan bir karşılıksız aşk yaşadığım tarihten sonraya denk gelmişti ya o hallerim. Feminal görünmüyordum kesinlikle ama feminal bir esansı feminlere yayan bir egzotik fenomene döndüğüm yorumunu yapabilirim. O zamanlardan kalmadır başharfi kadın olan her yaradılmışa karşı kazanılmadan kazanacağımı hissettiğim değil bildiğim özgüven. Bide doğuştan ruhüstünlüğü denilen şeye sahip olup, maneviyatta dövdüğüm bir paslanmaz kılıcım varya kınımda. Bu imajımı asla sexiyete dökerek, kaba tabiriyle redi tu giv kızlara basınç şeklinde uygulamadım. Mustafa olmak feci sorumluluk, getiriyor, bilmem belkide geçmiş hayatımdan ders almış bir ruhun sonucu mudur nedir? Bunun neresi satış diyeceksiniz.
Kendi geçmişinindeki kendini doğru anlatabilen kaç kişi var hayatınızda?
Bir keresinde kurbanlık aldığımız bir koyunla iletişim babında mee leme diyaloğum oldu. O huysuz hayvan çıkarttığım taklit seslere öyle bir tepki verdi ki, ancak fantazi-gerçek arası ecnebi filmlerinde görebilirsiniz. Bugün bile ağladığım bir şekilde koyun beni ya annesi zannetti veya aşık oldu, çünkü pencereden bile aşıp yanıma geliyor ve koltuk altıma sığınıyor, adeta uyuyacak derecede rahatlıyordu. Onu olağanüstü terbiye edebilir, onu insanlaştırabilir hatta konuşturabilirdim 2 yada 3 cümle, çünkü beni seviyordu, ve benim istediğim her karakter olabilirdi. Benim ise en devanası zaafım; beni seven her canlıyı sevmek kaderinde olmam. Koyun kesildi ama ben yemedim, bu şekilde sevgisine karşılık verebildim, oysa o muzip varlık kendisinden yememi isterdi, neden, çünkü beni sevmişti. Merak etmeyin bundan sonra kimseyi sevemeyeceğim için sizi yemem...
Birkaç uçuk yaşanmışlıkla sizi inanmayacağınızı bildiğim derelerde sulamak gerekirse:
Küçükken cin gördüm.
Bir cin karısı bana musallat oldu, ama erkeğiyle sessiz diyalog içinde bu kıskançlığının gereksiz olduğunu izah etmeye çalıştım ama dinlemedi. Bir noktadan sonra ise bende onu cinlemedim zaten.
Mahalle maçımıza duvarlara ilanlar yazarak taraftar toplamaya çalışmıştım, fotokopi makinesi yokken olmuştu bu hadise. " büyük maç....Ataryemez-ömerhayyam...../..../198....saat 19.00
6 yaşında traktör kullanırdım ama sadece direksiyonel bazda ve köyde.
Bir keresinde bir maçta bir çocuğa öyle insafsız bir çalım attımki, ayıptır söylemesi çocuğun kolu kırıldı. Düşerken elini yere paraşüt yapmaya çalışması sebebiyle. Tabi 8 yıl sonra benim kolumda top oynarken aynı yerden kırıldı ilahi adalet bazında. Severek katlandım.
Severek katlanıp okuduğunuz için sınırboylarından müteşekkirim.
Özünde kendini satabilmek, yani dikkat çekicimi dersin, fark yaratıcı mı dersin, herkezi oyuna katabilen mi dersin, öyle biri olmak sayesinde bu sonsuzluğa giden sarmaşığa tırmanıyorum.
Bu uğurda bazı atraksiyonlarım ve yaşanmışlıklarım varki, kaydadeğer olanları paylaşarak size bir demet vereyim mi?
Son 15 yıldır yatağa yatar ve deliksiz uyurum. ( Deliksiz uyumayı -yatağında bir kadın olmaksızın yatma- şeklinde niteleyen iğrenç esprilerimde olmuştur. ) Tek istisnası ise 17 ağustos depreminden 1.05 saat önce sebepsiz uyanışım. Pencereden baktım, dışarıda şeytani birşeyler oluyor yorumu yaptım. Resmen banyo apdesti ( kıyamet alışkanlığım ) ve bir sigara ile uykumu çağırdım. Uyumayı başardım. Sonrası malum.
Lisede kızlara karşı sadece bir amfibiyendim. ( İlgisiz alakasız varyasyonsuz karşıcins. ) Ama ne olduysa üniversitede oldu. Pijama ve eşofmanı erkeğin erotizmi sanan ben, ve tek aşkı futbol olan ben; kozamdan çıktığımı ve karşı cins için en arzulanan karşı cins olduğum aşkına kapıldım. Dar ve uçuk renklerde giyim, kapalıçarşıdan aldığım bir laptop çantası atası çanta, saçlarını felsefi tarayan, arayışlardaki ama güvenilir melankolik. Resmen ve resmen filmlerde resmedilen bir romantiğe döndüm. Ha birde üstüne ölüm matemi taşıyan bir karşılıksız aşk yaşadığım tarihten sonraya denk gelmişti ya o hallerim. Feminal görünmüyordum kesinlikle ama feminal bir esansı feminlere yayan bir egzotik fenomene döndüğüm yorumunu yapabilirim. O zamanlardan kalmadır başharfi kadın olan her yaradılmışa karşı kazanılmadan kazanacağımı hissettiğim değil bildiğim özgüven. Bide doğuştan ruhüstünlüğü denilen şeye sahip olup, maneviyatta dövdüğüm bir paslanmaz kılıcım varya kınımda. Bu imajımı asla sexiyete dökerek, kaba tabiriyle redi tu giv kızlara basınç şeklinde uygulamadım. Mustafa olmak feci sorumluluk, getiriyor, bilmem belkide geçmiş hayatımdan ders almış bir ruhun sonucu mudur nedir? Bunun neresi satış diyeceksiniz.
Kendi geçmişinindeki kendini doğru anlatabilen kaç kişi var hayatınızda?
Bir keresinde kurbanlık aldığımız bir koyunla iletişim babında mee leme diyaloğum oldu. O huysuz hayvan çıkarttığım taklit seslere öyle bir tepki verdi ki, ancak fantazi-gerçek arası ecnebi filmlerinde görebilirsiniz. Bugün bile ağladığım bir şekilde koyun beni ya annesi zannetti veya aşık oldu, çünkü pencereden bile aşıp yanıma geliyor ve koltuk altıma sığınıyor, adeta uyuyacak derecede rahatlıyordu. Onu olağanüstü terbiye edebilir, onu insanlaştırabilir hatta konuşturabilirdim 2 yada 3 cümle, çünkü beni seviyordu, ve benim istediğim her karakter olabilirdi. Benim ise en devanası zaafım; beni seven her canlıyı sevmek kaderinde olmam. Koyun kesildi ama ben yemedim, bu şekilde sevgisine karşılık verebildim, oysa o muzip varlık kendisinden yememi isterdi, neden, çünkü beni sevmişti. Merak etmeyin bundan sonra kimseyi sevemeyeceğim için sizi yemem...
Birkaç uçuk yaşanmışlıkla sizi inanmayacağınızı bildiğim derelerde sulamak gerekirse:
Küçükken cin gördüm.
Bir cin karısı bana musallat oldu, ama erkeğiyle sessiz diyalog içinde bu kıskançlığının gereksiz olduğunu izah etmeye çalıştım ama dinlemedi. Bir noktadan sonra ise bende onu cinlemedim zaten.
Mahalle maçımıza duvarlara ilanlar yazarak taraftar toplamaya çalışmıştım, fotokopi makinesi yokken olmuştu bu hadise. " büyük maç....Ataryemez-ömerhayyam...../..../198....saat 19.00
6 yaşında traktör kullanırdım ama sadece direksiyonel bazda ve köyde.
Bir keresinde bir maçta bir çocuğa öyle insafsız bir çalım attımki, ayıptır söylemesi çocuğun kolu kırıldı. Düşerken elini yere paraşüt yapmaya çalışması sebebiyle. Tabi 8 yıl sonra benim kolumda top oynarken aynı yerden kırıldı ilahi adalet bazında. Severek katlandım.
Severek katlanıp okuduğunuz için sınırboylarından müteşekkirim.
1 Haziran 2009 Pazartesi
Geyik Antropolojisi
Aysbergin görünen yüzüdür insan varlığı. Titanik filminde yaşlı kadın demişti ki; -her kadının yüreği onunla gidecek birsürü sırlar barındırır, aynen okyanus gibi. Tabii hepimiz bu söyletiden, kadınların anlık cinsel aktiviteleri ve çapraşık ilişkileri ile sonuçlanan anüs kabarmalarını anladık. Doğru ama tam manasıyla değil.
İşte bu tarihsel yaşanmışlıklar bizlerin deposu olup, karınca odaları gibi tarihin bilinmeyen adreslerinde, girişi kamufle, kilidi şifreli odalarda gizlidir. Genellikle Muğla bodrum otel odaları, lise mabedinin karanlık köşeleri, veya bir ormanın çalılık mağaralarında. Beyaz yalanlar gibidir, açıklanırsa ilişkiye zarar vermez, yada verir ama hayalgücümüze bağlanır çoğunlukla, kaybedecek neyimiz var gibisinden. Çoğunlukla imaj ve prestijimiz.
Bu odalardaki seyahati, benzetmek gerekirse, mısır piramitlerinin altındaki firavun odalarının keşfine çıkarabiliriz. Ne zaman; yeni bir insanla olan münasebetin dostluk kurma cazibesi gerektiğinde.
Mesela Ömer seyfettin çocukken yaralı bir martıya aniden öfke duyup onu boğarak katletmiş, ve o anı cinayet olarak nakledip, bize de katliam pişmanlığı yaşatmıştıya...
Mesela sağırlar köyünün imamı Hüsnü, gençliğinde kendisinden 6 yaş küçük kıza kaza ateşi etmiş, ve onun apar topar evlenmesini sağlayarak hayat karartan adam olmuştuya.
Mesela, ilk polise rüşvet vermiştik ya, sırada önümüzdeki kıza arkadan itiyorlar demiştik ya, ikna olmuştu hani. Kızdığımız adamın arabasının lastiklerini patlatmıştık ya. Playboy dergilerini tavanarasına saklardık ya. Kızlarla ilk buluşmamıza kondomize giderdik ya.
Bu dehlizlerde dolaşmak ve gizemin peşinde koşmak kadar hücrelerimizi ne yenileyebilir ki?
İşte bu tarihsel yaşanmışlıklar bizlerin deposu olup, karınca odaları gibi tarihin bilinmeyen adreslerinde, girişi kamufle, kilidi şifreli odalarda gizlidir. Genellikle Muğla bodrum otel odaları, lise mabedinin karanlık köşeleri, veya bir ormanın çalılık mağaralarında. Beyaz yalanlar gibidir, açıklanırsa ilişkiye zarar vermez, yada verir ama hayalgücümüze bağlanır çoğunlukla, kaybedecek neyimiz var gibisinden. Çoğunlukla imaj ve prestijimiz.
Bu odalardaki seyahati, benzetmek gerekirse, mısır piramitlerinin altındaki firavun odalarının keşfine çıkarabiliriz. Ne zaman; yeni bir insanla olan münasebetin dostluk kurma cazibesi gerektiğinde.
Mesela Ömer seyfettin çocukken yaralı bir martıya aniden öfke duyup onu boğarak katletmiş, ve o anı cinayet olarak nakledip, bize de katliam pişmanlığı yaşatmıştıya...
Mesela sağırlar köyünün imamı Hüsnü, gençliğinde kendisinden 6 yaş küçük kıza kaza ateşi etmiş, ve onun apar topar evlenmesini sağlayarak hayat karartan adam olmuştuya.
Mesela, ilk polise rüşvet vermiştik ya, sırada önümüzdeki kıza arkadan itiyorlar demiştik ya, ikna olmuştu hani. Kızdığımız adamın arabasının lastiklerini patlatmıştık ya. Playboy dergilerini tavanarasına saklardık ya. Kızlarla ilk buluşmamıza kondomize giderdik ya.
Bu dehlizlerde dolaşmak ve gizemin peşinde koşmak kadar hücrelerimizi ne yenileyebilir ki?
30 Mayıs 2009 Cumartesi
Eğitime Katkı
Çok şey değişti zamanda, büyüdü, parçalandı, serpildi, taştı.
Eğitimde, eğitende, eğitilende. Çünkü hep yeni ihtiyaçlar ve uzmanlık alanları doğuyordu. Kaçınılmazdı. Yeni üniversiteler ve bölümleri. Olur ya, zamanla ortaya çıkacak bu bölümlere isim bulmak zor olabilir, ben şimdiden yazayım dedim.
Hakkarili pazarcıların lokasyon değişimi kaynaklı stress bozuklukları ana bilim dalı.
At ve kelebeğin tarih öncesi akrabalıkları ihtimalini araştırma hastanesi
Dil organının vajinusmusta üstlendiği görevlerin sıralanması fakültesi.
Tekerlek ve yol arasındaki ilişkinin mantık çevresinde değerlendirilmesini sağlama M.Y.O.
Yunanlı kadınların Türk erkeği üzerindeki psişik rölativitesini arttırma bilim başkanlığı.
Dinazorlarda ramazan ayı geleneklerinin tarih boyunca kuşaklararası çatışması Fak.
Sulukulenin tarihsel değişiminin Avrupa topluluğuna giriş sürecine etkileri Bölüm Bşk.
Amerikalı azgın denizci askerlerin kıyıboyunda tutulması Kız Meslek Yüksek Okulu.
Laptop üzerinde biriken bakterilerin organik tarıma katkıları akademisi.
Derbi maçlar sırasında oluşan kadın erkek gerginliğinin sosyal devlete etkileri Birimi
Türk hazır börek sektörünün brezilya karnavalına katılımını araştırma ana bilim başkanlığı.
Türk hamamı konseptinin mersin serbest bölgesi civarına yerleşimini sağlama Kampüsü
Kuşadasına inen eşcinsel gemilerinin Türk Cirit sporuna negatif yansımaları M.Y.Okulu.
Doğru ahmet yanlış mehmet öğretisinin japon kültürüne dolaylı yansıması ve etkilerinin ölçümlenmesi bilimsel konsorsiyumu baba bilim dalı başk.
İthal muzların erkeklerde yolaçtığı ürolojik üst fonksiyon kayıplarının kronolojisi Fakültesi
Eğitimde, eğitende, eğitilende. Çünkü hep yeni ihtiyaçlar ve uzmanlık alanları doğuyordu. Kaçınılmazdı. Yeni üniversiteler ve bölümleri. Olur ya, zamanla ortaya çıkacak bu bölümlere isim bulmak zor olabilir, ben şimdiden yazayım dedim.
Hakkarili pazarcıların lokasyon değişimi kaynaklı stress bozuklukları ana bilim dalı.
At ve kelebeğin tarih öncesi akrabalıkları ihtimalini araştırma hastanesi
Dil organının vajinusmusta üstlendiği görevlerin sıralanması fakültesi.
Tekerlek ve yol arasındaki ilişkinin mantık çevresinde değerlendirilmesini sağlama M.Y.O.
Yunanlı kadınların Türk erkeği üzerindeki psişik rölativitesini arttırma bilim başkanlığı.
Dinazorlarda ramazan ayı geleneklerinin tarih boyunca kuşaklararası çatışması Fak.
Sulukulenin tarihsel değişiminin Avrupa topluluğuna giriş sürecine etkileri Bölüm Bşk.
Amerikalı azgın denizci askerlerin kıyıboyunda tutulması Kız Meslek Yüksek Okulu.
Laptop üzerinde biriken bakterilerin organik tarıma katkıları akademisi.
Derbi maçlar sırasında oluşan kadın erkek gerginliğinin sosyal devlete etkileri Birimi
Türk hazır börek sektörünün brezilya karnavalına katılımını araştırma ana bilim başkanlığı.
Türk hamamı konseptinin mersin serbest bölgesi civarına yerleşimini sağlama Kampüsü
Kuşadasına inen eşcinsel gemilerinin Türk Cirit sporuna negatif yansımaları M.Y.Okulu.
Doğru ahmet yanlış mehmet öğretisinin japon kültürüne dolaylı yansıması ve etkilerinin ölçümlenmesi bilimsel konsorsiyumu baba bilim dalı başk.
İthal muzların erkeklerde yolaçtığı ürolojik üst fonksiyon kayıplarının kronolojisi Fakültesi
Depderin ikilemler
Annen sena hamileyken senin ne olmanı düşünerek onca sıkıntıyı çekti?
-En azından başbakan-vali-kaymakam olmanı.
Sen ne oldun?
Öğretmenin seni eğitirken yıllar sonra karşına kim olarak gelmeni isterdi?
-En azından Doktor, mühendis, müdür.
Sen ne olarak geldin?
Ustan veya amirin seni tevhidi tedrisatından geçirirken nerelere varmanı hayal etti?
-En azından Patron, Başkan, guru,
Sen nereye vardın?
Baban seni binbir emekle büyütürken, yatırımına ne karşılık beklerdi?
-En azından bire 5 veya 10 veya 100.
Sen neye katladın?
Seni eş olarak seçen şahıs, seni gözünde nerede görmek isterdi?
-En azından gurur duyacağı, hep seveceği ve heyecan duyacağı yerlerde.
Sen şuan onun için ne değer ifade ediyorsun?
Bu gidişatların hep negatif olması seni kendinle küstürmesin. Zira birşeye başlamak için bunları düşünmek gerekli. Hayalgücü gerekli. Beklentilerin yüksekleri işaret etmesi gerekli.
Füzelerin en çok yakıt harcadığı yer kalkış rampası değilmi, günün en zor anı yataktan ayrılmak değilmi, arabanın en kuvvetli vitesi 1. vites değilmi, aşkın en riskli anı ilk öpücük değilmi?
Allah böyle yazmış, sen düşünmekle mükellef, hayalgücüne yatırım yapmak senin insan olmanın en kuvvetli hissiyatı,
bu böyle...
-En azından başbakan-vali-kaymakam olmanı.
Sen ne oldun?
Öğretmenin seni eğitirken yıllar sonra karşına kim olarak gelmeni isterdi?
-En azından Doktor, mühendis, müdür.
Sen ne olarak geldin?
Ustan veya amirin seni tevhidi tedrisatından geçirirken nerelere varmanı hayal etti?
-En azından Patron, Başkan, guru,
Sen nereye vardın?
Baban seni binbir emekle büyütürken, yatırımına ne karşılık beklerdi?
-En azından bire 5 veya 10 veya 100.
Sen neye katladın?
Seni eş olarak seçen şahıs, seni gözünde nerede görmek isterdi?
-En azından gurur duyacağı, hep seveceği ve heyecan duyacağı yerlerde.
Sen şuan onun için ne değer ifade ediyorsun?
Bu gidişatların hep negatif olması seni kendinle küstürmesin. Zira birşeye başlamak için bunları düşünmek gerekli. Hayalgücü gerekli. Beklentilerin yüksekleri işaret etmesi gerekli.
Füzelerin en çok yakıt harcadığı yer kalkış rampası değilmi, günün en zor anı yataktan ayrılmak değilmi, arabanın en kuvvetli vitesi 1. vites değilmi, aşkın en riskli anı ilk öpücük değilmi?
Allah böyle yazmış, sen düşünmekle mükellef, hayalgücüne yatırım yapmak senin insan olmanın en kuvvetli hissiyatı,
bu böyle...
25 Mayıs 2009 Pazartesi
Haya
Utanmak. Ahlak öğretilerinin karanlık yüzü. Utanmayı istemeyenlerin itici gücü. Korku salgısı, hayal kovucu.
Taa ilköğretim döneminden başlayan karanlıkların adıydı utanmak. İçimiz karardı, kuzular bahçemizden kaçtı, gökkuşağımız yerlere serildi. Utanmak şahsiyetimizin silgisi. Utanmak ve kaçmak, sahada mücadeleyi yarım bırakarak ve ardımıza bakmamayı dileyerek.
Büyüklerin yanında sesimiz az çıkmalıydı, ödevimizi yetiştirirsek ancak utanmama hakkımız olurdu. Büyüklerimize kızamazdık sadece utanma hakkımız bize layık görüldü. Oysa karnemiz pekiyilerle doluydu, utanmamıza bir sebep yoktu görünürde. Pembeli allı teyzeler bizi hep övüyorlardı, paşaydık-padişahtık. Ama gücümüz az olduğu için, utanmak zorunda olduğumuz için, zirveden dibe düşmek acısı çocukluk gururuna aşırı dokunuyordu, o yüzden çocukluğumuzdan utandık.
Şimdi utanmayı bize verildiği dozunda çocuklarımıza veriyoruz. Onları utanç bariyerinde tutarak, bizi tanımalarını sağlıyoruz. Şahsiyeti olan utanır. Sadece domuzlar utanmaz. Vay arsız utanmaz herifler. Utan utan, başkaları aya gitti sen yaya gittin. Sende utanma yokmu densiz.
Ben utanık bir düzlemde büyüdüm. Başarılı olsam bile başarım utanç üretiyordu. Şort giyince, futbol topum olunca, elbiselerim eski olduğunda veya yeni olduğunda utanmak kaçınılmaz son oldu. Kızlarla çıkmaya, kerhaneye gitmeye, meyhaneye gitmeye, sigaraya içkiye ulaşamadım, zira utanma duvarları beni uzak tuttu. Oysa utanmanın kişiden kişiye ve çevreden çevreye farklı akisleri olduğunu duvarı aşınca görebildim.
Bana utanılacak hallerini anlatan bayan arkadaş hakkında ne düşüneceğimi bilemediğim olmadımı, hayır oldu ama, onu utandırmaktan utandığım için dinledim utanç dolu konuşmalarını. Yok şununla yatmış, yok ped onu rahatsız ediyormuş, yok onunla yatmış, yok babası anasını başka analarla aldatmış, erkek kardeşi homoymuş, onun kız arkadaşı arasıra para için orospuluk yapıyormuş. Bir baktım bu bayan arkadaşı bana arkadaşça davrandığı için utandırmak yolunu seçerek kaybediyorsun, serde erkeksin, bana bunları anlatan kişiyle derinleşirsen, utanma duygunu kaybedersin demez mi içses, ama samimi ise sadece, yok yok olmaz. bunları tepkisiz dinlersen sende utanmaz olursun.
Ne düşünüyorsun? dedi.
Ben duvarı aştım, ve
UTANILACAK BİRŞEY DEĞİL BUNLAR dedim.
Kendimden utanarak....
Taa ilköğretim döneminden başlayan karanlıkların adıydı utanmak. İçimiz karardı, kuzular bahçemizden kaçtı, gökkuşağımız yerlere serildi. Utanmak şahsiyetimizin silgisi. Utanmak ve kaçmak, sahada mücadeleyi yarım bırakarak ve ardımıza bakmamayı dileyerek.
Büyüklerin yanında sesimiz az çıkmalıydı, ödevimizi yetiştirirsek ancak utanmama hakkımız olurdu. Büyüklerimize kızamazdık sadece utanma hakkımız bize layık görüldü. Oysa karnemiz pekiyilerle doluydu, utanmamıza bir sebep yoktu görünürde. Pembeli allı teyzeler bizi hep övüyorlardı, paşaydık-padişahtık. Ama gücümüz az olduğu için, utanmak zorunda olduğumuz için, zirveden dibe düşmek acısı çocukluk gururuna aşırı dokunuyordu, o yüzden çocukluğumuzdan utandık.
Şimdi utanmayı bize verildiği dozunda çocuklarımıza veriyoruz. Onları utanç bariyerinde tutarak, bizi tanımalarını sağlıyoruz. Şahsiyeti olan utanır. Sadece domuzlar utanmaz. Vay arsız utanmaz herifler. Utan utan, başkaları aya gitti sen yaya gittin. Sende utanma yokmu densiz.
Ben utanık bir düzlemde büyüdüm. Başarılı olsam bile başarım utanç üretiyordu. Şort giyince, futbol topum olunca, elbiselerim eski olduğunda veya yeni olduğunda utanmak kaçınılmaz son oldu. Kızlarla çıkmaya, kerhaneye gitmeye, meyhaneye gitmeye, sigaraya içkiye ulaşamadım, zira utanma duvarları beni uzak tuttu. Oysa utanmanın kişiden kişiye ve çevreden çevreye farklı akisleri olduğunu duvarı aşınca görebildim.
Bana utanılacak hallerini anlatan bayan arkadaş hakkında ne düşüneceğimi bilemediğim olmadımı, hayır oldu ama, onu utandırmaktan utandığım için dinledim utanç dolu konuşmalarını. Yok şununla yatmış, yok ped onu rahatsız ediyormuş, yok onunla yatmış, yok babası anasını başka analarla aldatmış, erkek kardeşi homoymuş, onun kız arkadaşı arasıra para için orospuluk yapıyormuş. Bir baktım bu bayan arkadaşı bana arkadaşça davrandığı için utandırmak yolunu seçerek kaybediyorsun, serde erkeksin, bana bunları anlatan kişiyle derinleşirsen, utanma duygunu kaybedersin demez mi içses, ama samimi ise sadece, yok yok olmaz. bunları tepkisiz dinlersen sende utanmaz olursun.
Ne düşünüyorsun? dedi.
Ben duvarı aştım, ve
UTANILACAK BİRŞEY DEĞİL BUNLAR dedim.
Kendimden utanarak....
23 Mayıs 2009 Cumartesi
Taksiciyle Mustafa'nın İlahi Muhabbeti
Taksici kitlesini en iyi kim tanır, bennnn, en çok kim onlara birşey satar, bennnn, en çok kazıklarını kim yemiştir, bennnn.
Yoo sektör taramasına filan girmeyeceğim, yaşanmışı, yaşlanarak yaşanmışı anlatacağım.
Bir tanesi varki, başkandı, megaloman ve pisko piskopat hastalıklarına düçar biri. Benden istedikleri her seferde 1 er saat yalvarım ve üsteleme şeklinde yaptı. Düşünün halimi ama düşmeyin halime.
Mesela bedava araba istedi, neden reklamımızı yapacakmış.
Durağa önce bilgisayar, sonra külube sonra, çekici araç istedi.
Memleketine gitmek için sıfır araba istedi.
Çekiliş kuponu dağıttık, ikramiyenin kendine çıkmasını istedi.
Fabrikaya götürdük, fabrikadaki üretim bantlarına kendi isminin verilmesini istedi.
Duraktaki tüm arabalarının servisinin bedava yapılmasını istedi, bedava yakıt istedi.
Gece yapacakmış taksi sektörüne, sponsor olmamızı istedi.
Her şenlik ve geceye çağırdık, bunun için para istedi.
Durağına araba sattım, haberi olunca geldi bitmiş işlerden komisyon istedi.
Ve sonunda rakip markadan araba aldı, ama abisi dayanamayıp benden araba aldı. yani bu sektörde çürük ve sağlam aynı sepettedir ama sepet maalesef kokar.
Bu kadar değil elbet,
20 gün masamın yanında taksi bekleyeni var.
Arabayı aldıktan 3 ay sonra araç ucuzladığında benden farkı geri isteyen var.
Sözünü yiyip, cebimden para kestiren var.
Takas araçlarının fiyatı düşünce hadi sizi tercih ettik diyerek bizim iyi niyetimizi bize fatura eden var.
Maalesef bu kitleyle dürüst ticarette çok zorlandım ve yoruldum ama kabul ettiğim bir realite varsa o da şudur. Bu adamlar her dakika çarpılmaktan, artık güven güvensizi olmuş durumdalar. Hastaneye düşmeden yollara düşmüş adamlar. Adı taksici. Hepsi sarı.
Yoo sektör taramasına filan girmeyeceğim, yaşanmışı, yaşlanarak yaşanmışı anlatacağım.
Bir tanesi varki, başkandı, megaloman ve pisko piskopat hastalıklarına düçar biri. Benden istedikleri her seferde 1 er saat yalvarım ve üsteleme şeklinde yaptı. Düşünün halimi ama düşmeyin halime.
Mesela bedava araba istedi, neden reklamımızı yapacakmış.
Durağa önce bilgisayar, sonra külube sonra, çekici araç istedi.
Memleketine gitmek için sıfır araba istedi.
Çekiliş kuponu dağıttık, ikramiyenin kendine çıkmasını istedi.
Fabrikaya götürdük, fabrikadaki üretim bantlarına kendi isminin verilmesini istedi.
Duraktaki tüm arabalarının servisinin bedava yapılmasını istedi, bedava yakıt istedi.
Gece yapacakmış taksi sektörüne, sponsor olmamızı istedi.
Her şenlik ve geceye çağırdık, bunun için para istedi.
Durağına araba sattım, haberi olunca geldi bitmiş işlerden komisyon istedi.
Ve sonunda rakip markadan araba aldı, ama abisi dayanamayıp benden araba aldı. yani bu sektörde çürük ve sağlam aynı sepettedir ama sepet maalesef kokar.
Bu kadar değil elbet,
20 gün masamın yanında taksi bekleyeni var.
Arabayı aldıktan 3 ay sonra araç ucuzladığında benden farkı geri isteyen var.
Sözünü yiyip, cebimden para kestiren var.
Takas araçlarının fiyatı düşünce hadi sizi tercih ettik diyerek bizim iyi niyetimizi bize fatura eden var.
Maalesef bu kitleyle dürüst ticarette çok zorlandım ve yoruldum ama kabul ettiğim bir realite varsa o da şudur. Bu adamlar her dakika çarpılmaktan, artık güven güvensizi olmuş durumdalar. Hastaneye düşmeden yollara düşmüş adamlar. Adı taksici. Hepsi sarı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)