Elbette beni tanıyanlar bilir, "sahurdan al iftarda bırak" demeyeceğimi.
Orucu sokaktan al, çaresiz yetimler gibi titrerken, koynuna sok, bağrına işle, onu okuldan mezun edip, yollara bırak.
Orucu, bir fakirin ellerinden al, besle, beslen, onu ışıldar halde avize'ne bırak.
Orucu, dondurucu bir kuzey rüzgarının sarmaladığı buzların içinden al, ovala, bağrında ısıt, güzelce sar ve akdenizde bir ağacın dallarına bırak.
Orucu, Bosna'da bir mezarın rüzgarlarla uğuldayan taşının yanından al, severek okşa, yüreğinde yıka, ve onu edirnekapıda bir şehidin, taze güllerinin arasına bırak.
Orucu, annesi öldüğü için çaresizlikle miyavlayan bir kediciğin ağzından al, sevginle besle, özeninle büyüt, sımsıcak yatağında huzurla uyuyan yavrunun başucunda bırak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder