26 Ağustos 2009 Çarşamba

Söylem Teyze Hakkında Derin Röportaj

Merhaba Mustafa BEY; adınız bu değil mi?

Evet İnanmayan 1971 2 haziran tarihli Nişantaşı Doğumhane kayıtlarına bakabilir, adım hep buydu, hep bu olacak. Birde Sinan var, benden üçerü, o da ruhumdaki istikrar yaratıcılık ve san'atsallığı temsil ediyor, bence yani.

Peki Söylem Teyze sizin ustalık eseriniz mi bu ahvalde?

Daha çok dış gebelik diyelim.

Açarsanız:

Elbette, istem dışı gelişmiş, kendine hayat bulmuş ama benim vucüdumda, yani kayıt dışı da olsa çocuğumdur, aynı zamanda değildir. İstediğim an bir inkar'a bakar. Saklana saklana büyümüş, mucize çocuk, ama virütik mucize.

Peki Söylem teyze aslında kim?

Gerçek adı Esra Nida KUYUCU. Özlük bilgileri bende kalsın. Toplumda saklanarak büyümüş birisi. Korkunç entrikacı, dilediği her karaktere bürünebilen, kendini acındıran ve kendine acıyanları acınılacak duruma düşüren defolu bir ruh. Bende sanırım ilahi güç tarafından firavunun musası olarak onu kalemimle deşifre ediyorum. Acıdan zevk alıyor, günümüz kadını kisvesine bürünmüş, ama ona mazohist, pesimist, narsist diyemezsiniz, çünkü sadece modern zamanların tortusu diye bakabilirsiniz. Bende onu uzaktan uzaktan kalemimle komik durumlara düşürerek neşterliyorum. Acıdan zevk alıyor, mutluluğu ve feraha kavuşmayı istemiyor.

Sizce psikolojik vak'amı?

Asla değil, dış gebelikten doğmayı başarmış bir çocuk sadece.

Siz onunla neden uğraşıyorsunuz? Aslında ona değer verdiğinizle mi alakalı?

Değer mi dediniz, bu kelimenin karşılığı onun gözünde Kötü niyet. Geçen bir yazısını okudum. Tema olarak; sevdiği kişinin ona çiçek veya sevgi notu bırakmaması karşılığında düştüğü modern aczi betimliyor. Ben de yorum bıraktım, ve kapsama alanı dışına çık biraz, kalıplara sığınma, çiçekler hava almak için balkona çıkmıştır dedim. Ve bu cahil peri, beni neredeyse balkondan atacaktı. Küfürler aramızda kalsın ama, sanırım Söyleme kalsa hiç bahar gelmemeli, hep karanlık hep karanlık olmalı..

Mustafa Bey, bu saklanmış öfkeyi yazılarda çokça volkanlıyorsunuz, aranızda ne geçti Söylem Teyze ile?

Hiç aslında. Söylem V8 turbo motoru ve gümüş kanatlarıyla süper mesafeler aldığını varsayıyor, ama bir de bakıyorki indiği yerde ben. Beni birşeylerle uğraşırken görüyor. Şaşırıyor ama işi soyluluğa zarar vermeden bağlamak zorunda ya. -Neber Mustafa, bende deneme sürüşü yapıyordum, kısmetse Amerikaya, aya uçacağım, adı üstünde deneme işte, sen ne yapıyorsun?

Ben sağa sola etiket yapıştırıyorum, dönüşte kendimi kaybetmemek için.

Peki etiketlerde ne yazıyor mustafa?

Asılolan Ruhtur yazıyor, Söylem Teyze...

Mustafa Bey, Birgün bu Söylem > Zeynep, kapıdan avukatıyla çıkar gelirde size hakaret veya telif veya gerçekleri yanıltma tarzında bir şekile bürünürse ne hissedersiniz?

Valla Söylem olduğunu kabul etmiyorsa, o zaman gelmez ve bu mantıksız olur, kabul ediyorsa gelmesi yürek ister, hem habul ediyor hem etmiyorsa (!) o zaman gelsin de hazır avukat oradayken bana yağdırdığı küfür, bana ve kadınıma ettiği hakaretler, ve ilave olarak yanlış anlamalarından ötürü zabıt tutturayım.

Size "kötü niyetli" demiş, siz yıllar sonra balkona düşen kuş gibi seğirtip duruyorsunuz, karşılıklı kovgun olduğunuz bir balkona, taraflar evlenmiş, ilk bakışta evet, kötü niyet olarak gözüküyor.

Siz buraya geldiniz, beni ilk defa gören biri olarak, elbette eldeki verilere göre yorumlarsınız, ama onu ve zekasını ve geçmişi bilen biri hemde beni bilen biri bana kötü niyetli diyecek. Açayım mı; Seni ve geçmişini bilen birine bu tanımlama çok sığ kaldı, ben kötü niyetli olsaydım, hayatımın en az % 1 i karanlık olurdu. Söylem ya kördür ya kör bakar..

Peki bu kadın evli?

Kocası herhalde dünyada kimsenin ulaşamadığı bir seviye olmalı. Söylem ile evlenmek. Sabır, çocuk eğiticiliği, ruh doktorluğu, yine sabır, sağlam kişilik, delilerden anlama, tahriksavar olma, ve 100 farklı molekkül ile donanmadan olacak şey değil. Bakın mesela, onunla hayatımın en pişman anları ne idi biliyor musunuz? Tam tamına - ya ne iyi bir arkadaşlığa sahibiz, hiçkimsede olmayan dediğim anlardı, tam o anlarda yabancı ve vahşi bir yaratık olur, deşer, tanımazdan gelir, saçma hikayeler uydurur, aşağılar ve kendini yüksek dairelerde görürdü, kesin olarak bir ruh hastalığı üstü az şizofreni...Yani Allahın gönderdiği melek olmak zırhı ile buradayım sanki. Çoğu erkek arkadaşından bırak lafı, dayak bile yemiştir bu Söylem, eminim de görmeden konuşamıyorum.

Peki Mustafa, yaşanmışlığınızdan bir örneklem yaparmısınız Söylemle, Teyzeyle..

Mesela doğru olurmu bilmem ama birgün bir eğitim kampına Sivrili'ye gidecekti. Sabah kargalar vals yapmadan beyoğlunda buluştuk, eşyalarını paylaştık, aksaraydaki köyüme kalkan otobüslerden biriyle gittik oraya, normalde kampa varınca yeni ortamına alışmak için ben sepet olacakken, sanırım ortam riskini indirgemek için beni salmadı, Sivrilide kızkıza dolaştık, lunaparkta penaltı atışı malborasına, çaybahçesinde oturduk, ve gece oldu, saat 04.00 da çevreyolunda otostop çekmek suretiyle istanbula dönmeye çalıştım, cebimdeki 4 lira para etmedi, 3 lirasını otobüse verdim, otogardan unkapanına kadar yürüdüm en az 10.000 metre, sonunda sarhoş bir taksiciyi 1 liraya kandırdım, yemin ettim hatta, o derse girerken ben zar zor ve tek parça eve girdim. İşte kötü niyetli ben.

Sanırım çok ciddiyealdık bu söyleşiyi, Söylem teyzeye dönersek, o aslında kim.

Söylem Teyze, meşe palamuduna ulaşmak için dört dönen, 4x4, dörde bölünen o sevimli çizgifilm buzdevrinin faresıçanıdır. Macerasıda özet olarak, meşepalamudunda simgelenen hayalleridir.