Yeter artık sonu uçsuz buhranlarım.
Gelmeden sızısı vuran afakanlar.
Dar geçitlerde boğan sel baskınları
Ve umarsız kadere yapılan başvurular.
Aşk terkedilmişliğinin dalga sesleri
Kanımı donduran sanal çağrıları
Ve bir oda dolusu yansımalar.
Hayatın sahnesinde düştüğüm durum bu;
Kalpsiz rüzgarların karşısında ayazlaşan kemiklerim
Belki gözyaşım buz olup donar ama
Sabah mecburi uyanışlar.
Bana saplanan yürek felçleri
Muzdarip olduğum haller durumlar
İçimde bir çiçek sulayacak var ise
Hayat boyu ve ahrette mutluluklar.
Kahretmek küfretmek istiyorum bazınıza
Ama ne mümkün ki arada uzaklıklar
Şayet ahrete varabilirsem mustafa sancağıyla
Dikeceğim yer sizin gibi ölü yaratıklar