Goethe ölürken zemzem suyu değilde neden ışık istemiş, sinoplu diyogene neden gölge etme başka ihsan istemem demiş, Atatürk neden en büyük düşmanın cehalet olduğunu işaret etmiş?
Elbette bize hava su kredi kartı limiti, ex-aşk, köntür, lazım ama bu derin şahsiyetler ne diye bilimi bunlardan daha öte gerekli görmüşler. ( biliyorum halihazırda fakat düşünmenize aracı olma geyiği bakımından. )
Bende maaşsız-primsiz-yemeksiz ve yolsuz sadece 2 çay karşılığında meraklarımı çözecek meraklılar arıyorum. Temel meraklarım neler derseniz?
Neden bir dişi ile yatmadan önce biz onu kafeye, dansa, doğaya, yemeğe, disketeğe ( yerine göre sergi veya eski istanbula ) götürmek zorundayız. Direk yatsak daha çabuk tanışmış olmazmıyız? Artı o bizi daha iyi tanıma şansı bulacaktır. Ziraaaa; zaten günün en sonunda dişili veya dişisiz yatmak zorunda kalmıyormuyuz? Sonu yataksa her halükarda bu zahmetlere bu sıcak havalarda katlanmak sorunu çekilecek yokuşmudur?
Neden birşey satarken müşteri bize biraz düşünmem lazım yada karıma-kocama soracağım der? Bunu daima tekrar eder? Satıcıyı salak yerine koymak yerine direkt: Bu senin fiyatın kazıkmı, düşük verdiysen bile ben bu fiyatı sağda solda kırdıracağım, yada imalathanesine gidip, senin listeni maaliyetine alacağım, der ve çay parası bırakmayacak kadar arkasından öksürtür?
Neden bizi yöneten-yönlendiren artı sunulan herşeyi beğenmez ve daha iyisi nezdinde fikir üretiriz? Belediye, patron, anababa, öğretmen, hükümet, lokanta, danışman, müdür...Bişeyi beğenmeyince bize para veren bir mercii veya ilahi kudret mi vardır, şu açık pazar ekonomisinde. Eski rusyamıyız da bize verilenle yetinelim? Değilsek neden kendimiz bişeyler olamadıkta, hiçbirşeyi beğenmeyerek ahkam keseriz?
Neden etrafımız eskiden işler iyiydi, şimdi yaprak kıpırdamıyor diyen insanatla doludur. Eskiden işler iyiken yatırım yapmayıp, yada parayı yazlığa, cinselliğine, newyorka harcayan adam bugünleri düşünmezde daima işlerin tıkır olacağı ihtimaline sarılır? Bu adamla yapılacak alışveriş veya ticaret bizi ne kadar kalkındırır, geleceğimizi ne kadar kurtarır, şikayet eden önce kendisinden etsin bakanlığı kurmak gerekmezmi?
Neden devlete iş yapmak için arada ayarlayıcı adam olması gerekir, neden belediyeye girmek için o partinin adamı olmak zorundayız, neden cemaate girmeden cenazemizi bile kaldıranıyoruz, neden bir tanıdık olmadan hiçbir hakkımızı savunamıyoruz, sonrada oy atmaya-vergi vermeye gitmeyen adamı yerden yere vuruyoruz?
Neden gerizekalı iş bulucu internet siteleri başında vakit geçiririr ve beklentilere dalarız? Her müraacatımıza, otomatikman: sizi kaydettik, aranılan pozisyon olursa sizi kayıtlardan çıkarıp ararız diye gelen mesajları okumak zorundayız. Ben bu mesajı atasınız diyemi size müraacat gönderiyorum, em ay embesil? Biz sanki hiç işe adam almadıkmı? Sonunda patron denilen spermik mazlov, müraacatlar arasından en verici bayan personeli işe al, bak bakalım isteyince verecekmi diye test ettirmiyormu? Siz insan kaynaklarımısınız yoksa muhabbet tellalı felanmı, yani servis sağlayıcımısınız, girlfrend sağlayıcımı?
Ben elbette usül erkan biliyorum, ama sanırım istihdam fazlası olsa gerek, sonuç getirmeyecek tüm bu endirektlilikleri test ederek bir yere varamayarak, ömrümüzün sonuna varacağız.
Kissu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder