Obama dünyamıza öylede böylede girdi. Dünyanın geleceği, kriz, barış ve yeni modelller üzerine etkisi genellikle iyimser atmosferlerde tartışılır oldu. Sanal bir kaplan oldu, siyah inci ve barış meleği olarak anılan Obama, tophaneye bile geldi, kedimizi sevdi, Tayibi öptü, conrad deniliyor ama çırağanda dansöz seyretti, büyük ihtimalle aralarında beğendiği bir tanesiyle de gymsex yaptı veya yaptırıldı. Olmaz demeyin zira karısı yanında yoktu, boğazdaydı ve iyi besleniyordu.
Herkes Obama'nın geçmişi veya siyasi kariyeri üzerine yazdığımı sanacak, ama ya-nı-la-cak. Ben bir hayalgücü araştırmacısıyım. Şimdi size muhterem annesi ve babasının barrack obama'nın doğumu için beraber olduğu gecenin ayrıntılarına gireceğim. Orjinalinden tercümeli, dokuz tekmilli.....
Annesi: Joja ( Yasemin )
Babası: Amuro ( Emir )
Büyücü: Hayador ( Haydar )
Şef: Mutamba ( Mustafa )
Kaplan: Killfor ( Orman katili )
Goril: Helfi ( Elif )
Maymun: Maula ( Mualla )
Nemli bir Sudan akşamıydı, güneş turuncu, bulutlar kurşuni, dağlar mor ve üzeri 1000 yıllık kar. Köye akşam birbaşka çöküyordu, geceyi haber veren tamtam iniltileri dağlardan aksederek tempoyu çoğalttı. Yasemin akşam yemeğinde tavşan yahnisi ve baldo pirinci yapmak üzere tandıra çalı attı. Bir yandan da bataklı damın kızı Aysel edasıyla pencereden kocası Emirin uzaktan gelişini seyretti. Sırtında mağarada depoladığı üç tavşan ve bir testi vardı. Kocası yakınlaştı ve karşılıklı jumato dansını yaparak günün ritüelini gerçekleştirdiler.
Emir karısına tavşanları verdi ve mızrağına dayanarak günün ayini gerçekleştirmek üzere transa geçti. Gözleri açıktı ve terliyordu. Yasemin erkeğinin terini sildi, ve ona su ikram etti. Suya kekik katarak, emir'e bir hoşluk jesti yapmayı da ihmal etmedi.
Emir karısına son derece açık gözlerini dikti ve yaşadığı olayı anlattı:
Bugün Nil'e doğru ilerlerken ormanın çalıları arasında bir gölgenin beni takip ettiğini gördüm ve koşmaya başladım. İlerdeki çalı yumağına gizlendiğim anda gölge birden canlandı ve karşıma kanlı sarı gözleriyle Elif çıktı. Hayatım gözlerimin önünden bir drama olarak geçti. Bu vahşi hayvanın üç arkadaşımı gözümün önünde parçalaması benimde sonumun geldiği demekti.
Yasemin müthiş gergin bir soluk aldı, ve anı yaşamaya başladı; peki sonra?
Bana bakan yüzündeki nefreti sana anlatamam ama o yüzdeki kaslar birden gevşedi ve sevgi hayranlık arası bir ifadeye büründü. Bir bana birde güneşe bakarak, elime dokundu, hatta sevdi diyebilirim. Saçımı inceledi, üstümü silkeledi, dallardan iri bir yaprak kopardı ve elime tutuşturarak ayrıldı. Kendimi tokatlayarak ayılmaya çalıştım. Ve mağaraya doğru yola çıktım. Yolda karşıma Haydar çıktı, şaşkınlığıma bir mana veremedi, bende heyecanla ona yaşadıklarımı anlattım. Benden yaprağı aldı ve ateş yakarak su ısıttı, yaprağı kaynattı ve bu gizemli içkiyi doldurarak bana bu testiyi sundu.
Ne işe yarayacak bu testi yüce Haydar? dediğimde, ise bana sus işareti yaptı. Geceyi yaşa diyerek, gerisin geriye koşmaya başladı.
Yasemin çok şaşırmıştı ama kendi başına gelenleri anlatmasına bir vesile bulmuştu. Dinle beni Emir ve yorum yap ben susunca diye ekledi.
Sabah sen gittikten sonra kabilemizin şefi Mustafa evime girdi. Biliyorsun onunla birlikte olmayan hiçbir kadının kocasıyla birleşme hakkı yoktur. Ben onun ne için geldiğini bildiğim için, tütsüleri yaktım ve soyunarak çalılara yerleştim. Mustafa bir sigara içti ve kendisinin tanrıların elçisi olduğu manasına gelen şarkıyı söyledi. Kabilenin diğer kadınları ise dışarda zılgıt atarak bu olayı perçinlemeye ve ilk aşkı resmileştirmeye çalışıyorlardı. Artık Mustafa'ya hazırdım. Ama üstüme değil yanıma yattı. Sanki bir sırrı bana açıklamak ister gibiydi. Bilirsin yatakta konuşulmaz ama ben ona sordum. Neden zinciri kırmıyorsun? Mustafa ise bana cesaretim ve teslimiyetçiliğim için teşekkür ederek, artık tam bir Kwana kadını olduğumu ve seni bu akşam tarlama davet etmem gerektiğini belirtti. Mümkünse diğer kadınlara bu ritüeli gerçekleştirdiğimizi ve vahşi timsahlara benzediğini söylemem ricasında bulundu. Bu bir istisnaydı, çünkü büyücü Haydarın kemik falında çıkan kehanete göre bakireliğimi korumam ve sana vermem hakkında kuvvetli bir mesaj görülmüş. Üç kere üstüste düşeş gelmiş. Giderken bana bir pusula bıraktı, üzerinde şu yazıyordu.: B.H.O. Ne demek acaba.
Ve çamaşır yıkamaya dere kenarına gittiğimde birden kilfor ile karşılaştım. Dereyi geçmesi ve bana saldırması sadece kuş ötüşü kadar kısa olacaktı. Umutsuzca derede sağa sola koşarken dizlerim üzerine düştüm. Üzerimdeki pusula yere düştü ve kilfor beni bırakıp bu kağıda bakmaya başladı. Bana döndüğünde ise bakire olarak öleceğimi hissettim ve tanrı lamulanın yanına "bakireler cennetine" gideceğimi anlayarak günün ikinci teslimiyetine hazırlandım. Birden dizlerimde bir sürtünme hissettim ve o vahşi canavarın kanamakta olan dizlerimi bir anne şefkatiyle yaladığını gördüm. Sonra bana bir uysal kedi gibi sürtünmeye ve sevgi şarkıları söylemeye başladı. Ormanda kaybolması ise aynen görünmesi kadar çarçabuk oldu. Maula tüm bu olanlara şahittir birde gökyüzü.
O halde tüm bunlar bir tesadüf olamaz, tavşan için ısıttığım suyu getir, temizlenmek ve sana kendimi kara Afrikanın gizemi olarak sunmak istiyorum dedi yasemin. Haydarın egzotik karışımını içelim ve şu yükselen tamtam sesleri eşliğinde......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder