Müflis yağmur inerken istanbulun tozlu raf benzeri caddelerine, boş bir muhabbetin kuzey kutbundaki adam bilgisayarının başına oturdu. Çayı bitmiş, sigarası az kalmış ve saatleri gerisayımdaki adam, mustafa.
Gözü ağaçlarda, varsa ağaçlardaki garip kuşlarda idi. Sakin günün sakinliğinde eşelenen sokak köpekleri gibi yağmurun durmasını ümid ediyordu. Yağmurdaki ayakizleri gibi kararlı bir ümide saplanan bu adam durduğu yerin doğruluğundan emin olmayı bugünün kutsal amacı belledi. Hoş emin olsa bile mezarlıklar vazgeçilmez adamlarla dolu ve her ölüm erken ölümdü. Ne mutlu manaya maydanoz eklemeyi başarabilenlere!
Birden gözü ve gönlü ekranındaki akranlarına takıldı. Twitter diye bir akımın sık kulaçları ile karşılaştı sanal alemde. Çünkü alem madara olmuştu bu sanal alem sayesinde. Belki onada bir orman menekşesi düşebilirdi bu twitter'dan. Ümit boş, hayali hoş devrimini yaptı, ve hayatının satıhlarını Twitter rengi ile renklendirmeye sıcak baktı. Ne'si ilginçti paylaşıma verilecek, ha nesi? Belki aşağıdaki renkleri birbirine katarsa ortaya çıkacak yeni nesil renk Cemil İPEKÇİ'nin dikkatini çekebilirdi.
Twitter aslında siklon şeklindeki hortum diye bir anlamın karşılığıydı. Demekki kendi etrafında ne kadar şiddetli ve hızlı dönerse bu mustafazat, etrafa o kadar renk sıçratabilirdi.
Emin olun Twitterin fikir babası bile bu kadar derin boyutta düşünmemiştir eserini.
Hergün metronun osmanbey durağının rumeli caddesi çıkışında 1850 1910 tarihleri arasında çıkış yapması mı?
25 tane adamın bir topun peşinde koşup birbirine tekme atması mı?
40 lı yaşların ikindisinin azalan ışıkları ile geleceği aydınlatmakta zorlanması mı?
Çocukluğunun bahçesinde oynadığı gangester piyesleri mi?
Hayattan bir gün rövanşı almak ile ilgili artık megaloideaya dönmüş hırsları mı?
İnsanların iyi olduğuna inanması mı?
My Darling, hangibiri?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder